- 1620 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Çirkin Kadın
Kız anası olmak, hele de babasız büyütüp hem ana hem baba olmak kolay değildir.Mevcut duruma bir avuç köy yerini de eklersen, dağ gibi dertlere göğüs gereceksin demektir.Bilenler bilir,köy yerinde dul kalmak ölmekten beter bir durumdur.Çekemeyen,kıskanan,sevmeyen de varsa yandığının resmidir.Lakin,kadın başına kucağında bir yaşında bebe ile ne yaparsın,nerelere gidersin? Köyde kalsan başına binbir çorap örerler,kalmayıp gitsen "acaba" derler? Yine de,en iyisi gitmek. Ben yokken ne derse desinler. "İstanbul’a,eş dost akrabanın olduğu yere gitmek en iyisi" diye düşündüm.Ne de olsa büyük yer.Görümcemin kocası bir iş ayarlar,küçükte bir ev tutarsak iş tamamdır.Gece gündüz çalışır,kızımı okuturum,düşüncesiyle durumu görümceme açtım.Önce "mırın kırın" etti.Sonra, aradıklarında "iş ve evin ayarlandığını, bir ay içinde toparlanıp gelmemi" söylediler.
Konu komşuyu ziyaret edip elvedalara başlamıştım.Zehra Nine, köyün üst başında oturuyordu.Üzerimizde emeği çoktur.Gidip onu da ziyaret edeyim dedim.Kızın karnını doyurmuş ve uyutmuştum.İki saatten önce kalkmazdı. Nasıl olsa,soba da yanıyor. Bi koşu gider "Allaha ısmarladık" der gelirim,diye düşündüm ve gittim. Zehra Nine’nin "çam sakızı çoban armağanı" hediyesi,çay ikramı derken vakit biraz ilerlemiş.Tam kalkacakken,dışarıda ki bağırtıya ayaklandık.
" Fadime kızz,koooş evin yanıyoorrr!!!..."
Dünyalar başıma yıkılmıştı.Nihayi hedefim, evim ve kızımdı."Allah’ım ben ne yaptım? Sen koru yavrumu Irabbım? Ne olur yüzüme bak?" Binbir dua ve son sürat evin önüne vardığım da, gördüğüm manzara korkunçtu. Ev, ateş yumağına dönmüş,cayır cayır yanıyordu.Tereddütsüz eve dalıyordum ki; kucağında Elif’imi kor ateşlerin içerisinden çıkaran Kevser’i gördüm. Kevser’in şefkatli, merhametli ve iyiliksever kucağından kızımı özenle aldım.Çok şükür,yaşıyordu.Sonra, binbir teşekkür ve minnet ile Kevser’e baktım.Saçları yüzü ve elleri yanmıştı.Ne yapacağımı bilemedim.Etrafa toplanan köylülerin yardımı ile yanan evimizi söndürdük.Kızımı ve Kevser’i alarak alelacele ilçe hastanesine koştuk.
***
"Alo, kızım !"
"Buyur, Anne!"
"Kızım,bugün çok önemli bir misafirim gelecek! Senin işyerine yakın semt garajı var ya, oradan karşıda ki parka gelip, giriş kapısı yanında ki, ilk masaya oturacak.Yanında küçükte bir kız çocuğu olacak. Ona da senin kıyafetlerini tarif ettim.Gelirken onları da al gel olur mu?"
"Anne,sana kaç kez söyledim.Benden habersiz kararlar alma diye.Şimdi bu yaptığın oldu mu? Arkadaşlarla eğlenmeye gidecektik. Ben onlara ne diyeceğim şimdi?"
"Bak kızım ! Yıllardır sana hem analık, hem babalık yaptım. Üniversiteyi okudun,işe girdin.Yıllarca sana iş yaptırtmadım, ekmek bile aldırmadım.Sana ilk kez bir işim düştü,ona da mırın kırın ediyorsun. Derhal oraya gidip o misafirimi getireceksin tamam mı?"
"Tamam anne,tamam ya!"
***
"Nerede kaldılar bunlar?" diye sesli düşündüm.Sonra içimden alıp vermeye başladım."Gelecek olan misafirler,beş dakikadır burada oturan şu çirkin yüzlü,köylü kılıklı kadınla, kucağında ki çocuk olamazdı heralde.Muhtemelen bilmeden gelip bu masaya oturdular.Cahil kadın işte ne olacak! Neyse, gelecek olan misafirimiz böyle birisi olmayacağına göre sorun yoktu.Tabi ki, bizim gibi çağdaş giyimli birisidir. Beni de, annemin tarifi üzerine bulur. Kıyafetimi ve oturduğum masayı biliyor ya önemli değil..." Sonrasın da,çirkin yüzlü köylü kadının, sıkıla büküle seslenişiyle irkildim;
"Şeyy kızım, sen o olmalısın"dedi.
Bu ifadeye sinirlenmiştim. Hayır, hayır ! Bunlar değildir. Bizim gibi modern, medeni insanlara gelen misafirler bunlar olamaz. "Aman Allah’ım !" diyerek irkildim.Sonra, kızgın ve küçümser bir ifadeyle;
"Kim olmalıyım?" dedim.
"Bak kızım! Belli ki, sen bizi tanımamazlıktan geliyorsun.Sebebini bilmiyorum. Lakin, şu yanımda ki kızımı senin gibi okusun, iş güç sahibi olsun diye çıkıp gelmiştim. Ama, okuyup senin gibi biri olacaksa, okumasın daha iyi" dedi ve kalkıp gitti. İyice şaşırmış ve sinirlenmiştim. Hatta, anneme de içten içe kızdım. "Bana, hemen al gel" dediğin önemli misafirler bunlar mı? Hayır, bunlar olamaz ! Biraz sonra, sarışın, iyi giyimli, modern görünümlü bir kadın oturdu yanıma. Ama,bana hiç bakmıyordu.Ona dönerek durumu izah ettim. Oralı bile olmadı. Vakit epey geçmişti. Annem cepten aradı.
"Alo, kızım geldi mi misafirler? Geliyorsunuz değil mi?"
"Yok anne gelmediler.Gerçi geldiğimde eli yüzü yanık, çirkin bir kadınla, yanın da küçük bir kız vardı. Onlar, olamaz diye hiç üstelemedim. Çirkin kadın, birşeyler söyleyip çekip gitti. Ama, fazla tınmadım."
"Ehh be kızım, sana pes doğrusu! Yaptığını beğendin mi şimdi? O kadın kim di biliyormusun? Yirmibeşyıl önce, köy de yanan evimizden seni canı pahasına kurtaran kadındı.O çirkinliğin sebebi sen ve bendik biliyor musun? Yaptığı o fedakarlığa karşı, minnet borcu olarak, onu arayıp kızını getirmesini ve okumasına yardımcı olacağımı söylemiştim. Zaten, zar zor ikna etmiştim. Şimdi sen "Bir çuval inciri berbat ettin" Yazıklar olsun sana !"
Gözlerimden yaşlar boşaldı. Elimde ki, telefon yere düşmüştü.Hıçkırığa boğuldum.Dünyalar başıma yıkılmıştı.Ben ne yapmıştım Allah’ım ???...
* Hikayenin ana teması anonim,anlatım özgündür.
YORUMLAR
İbrahim bey evet hikayenin bazı yerlerini başka yerlerde de okumuştum. Ama sizin düzenleyip tam bir çerçevede vermeniz çok daha anlaşılır ve etkileyici olmuş. Bu hikayenin taşıdığı ve vermek istediği anlam ve ders Önemli ve bunu siz de yine size özgün becerinizle güzel düzenlemişsiniz. ellerinize sağlık.
çok güzel bir hikaye ibret verici ben yüzü yanan kadının fedakarlığından ziyade sözüm ona çağda modern olan kızın ön yargıları ve insanlara kılık kıyafet ve dış görünüşüne göre kıymet vermesi ve insanları küçümsemesi hikayedeki gibi beğenmediğniz birine hayatınızı borçlu olabilirsin
tebrikler çok güzel bir hikaye
saygılar