- 3220 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
HEKİME ŞİDDETİN BOYUTUNU GÖSTEREBİLMEK İÇİN ÖLMEK Mİ GEREKİYOR?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Üniversite... Ne hayallerle çalışır, 1.5 milyon yaşıtın içinde derece yapar kazanırsın Tıp Fakültesini... Bir iki üç derken geçer 6 yıl. Kimse sormaz nasıl geçti bu 6 yıl... Vizeler, finaller, geceler, gündüzler... Kahvenin tadını bilmezken kahvekolik olursun kahvesiz geçmeyen gecelerde. Arkadaşlarının birer birer sigaraya başladığına şahit olur bir kere daha üzülürsün. Ne sağlık kalır, ne de sorunlarla baş edebilme enerjisi. Bir hastalanıp 3 ay iyileşemezsin, çünkü dinlenecek vaktin yoktur. Sosyallikse sınav ertesi cumartesilere bırakılır, onda da sosyallik unutulup yerini uykuya bırakır. Tüm zorlukları annenin babanın dualarıyla, yanında olmaya çalışmalarıyla atlatmaya çalışırsın.
Mezuniyet... Beklenen gün gelir, çatar. Yine bir nebze hevesle mezun olunur. Hipokrat’ın anısına and içilir; yüzlerce tertemiz genç Türkiye’nin dört bir yanına dağılır. Zorunlu hizmetmiş, Tıpta Uzmanlık Sınavıymış, Askerlikmiş tüm dünya dertleri omzunda mesleğe atılırsın. Hayatında kitap yüzü açmamış adam bir uzmanlığın olmadığına, pratisyen hekim olduğuna laf edebilme cüretini kendinde bulur, seni küçümsemek ister. Sana verilmiş saygıdan ötürü susarsın.
Asistanlık... Ha olur da bunca derdin arasında uzmanlığı kazandın; kıdemli baskısıyla, personele bin rica minnet yapmaları gereken işleri yaptımaya çalışarak, ayda 11-12 gece nöbet tutarak, 36 saat aralıksız çalışarak, evinin yolunu unutarak yeni hayatına alışırsın. Başta yine bir heves başladığın meslek gün geçtikçe cehennem azabına dönüşür. Susmayan telefonlar, kadir kıymet bilmeyen hasta yakınları ve nöbet dönüşü eve geldiğinde; elinde dışkısında sindiremediği kayısının çıktığını görüp de telaşlanıp kapı zilinden elini çekmeyen komşu amca... Çalıştığının karşılığını alamamak... En kötüsü de bu! Tüm bunlar tükenmişlik sendromuna sevk eder seni, hayat iyice zevksiz bir hal alır. Yine de bugüne kadar yaptın ya, senden beklenen bu ya, hayata tutunmaya devam edersin. Çevrende olanları göz ardı edersin, her sorun zaten dolu olan bardağını taşırır, taşan damlayı yerden siler yoluna yine devam edersin. Ama bardağın hep taşmak üzere olduğu gerçeğini bir türlü değiştiremezsin...
Uzmanlık... Asistanlığı zor bela bitirirsin hayatından binlerce ödün vererek... Eksik kalan anılar, yaşanmamışlıklar... Geri dönmeyecek koca bir 10 yıl. Sonra hoop yeniden zorunlu hizmette bulursun kendini, öyle ya hem asistanlıkta 2 yıl hem uzmanlıkta 2 yıl zorunlu hizmetin zorunludur!!! Gider 4 koca yıl daha, etti mi 14 yıl? Tam mesleğin meyvelerini toplayacakken, hayatında ilk adımlarına tanık olamadığın çocuğunla daha fazla vakit geçirebilmeyi umarken, eşine ayıramadığın vakitlerin telafisine hazırlanırken,hayatına geç de olsa lisede bıraktığın yerden devam edebileceğin düşüncesi varken aklında, anneni-babanı-kardeşlerini aylarca görmediğin günlerin geride kalacağını ümit ederken beklenmedik bir son gerçekleşiyor...
Ve son... Ülkenin hala eğitimden yoksun kesiminden bir kendini bilmez çıkıyor. Vay efendim 80 yaşındaki son dönem akciğer kanseri dedesinin ölümünden seni sorumlu tutuyor, aynı maganda elindeki bıçakla hastanede elini kolunu sallayıp odana kadar girebiliyor. Ve kaçınılmaz acı son... Her şey film şeridi gibi geri sarıyor ve hayat ümit ettiğimiz gibi kaldığı yerden devam edemiyor. Acı bir yas, karanlık bir tül gözlerimizde. Bile bile, göz göre göre yaşananlar... Cahillik kanla besleniyor... Hiç kimse bir önlem almıyor, yetkililer susuyor ve unutturmaya çalışıyor. Ve yine o aynı yetkililer üzerimizden siyaset yapmaya devam ediyor...
KINIYORUM, KINIYORUM, KINIYORUM...
YÜZBİNLERCE KEZ KINIYORUM!
KIZGINIM, ÖFKELİYİM, İSYAN EDİYORUM...
19 NİSAN 2012 günü yastayız, çalışmıyoruz, sağlıkta şiddete karşı tepkimizi gösteriyoruz. Bir ülkenin doktoru, hemşiresi, sağlıkçısı ve diğer tüm üniversite mezunları kolay yetişmiyor, artık farkındalıklarımızı lütfen arttıralım... Çalışma şartlarının düzeltilmesi ve insanca yaşam sürdürebilmemizi sağlamaları için tepkimizi koyalım...
Meslektaşım Dr Ersin Arslan’a Allah’tan rahmet, yakınlarına da sabır diliyorum.
www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/haber-3145.html okuyalım lütfen...
YORUMLAR
Güne gelen yazınızı tüm duygularımla paylaşıyorum..Bu topluma bir doktor yetiştiren bir ebeveyn olarak neler yaşadığınızı, nasıl bir tahsil hayatı geçirdiğinizi yazınızı okurken aynı duyguları bir kere daha hissettim..Bir tıp tahsili yapan siz gençlerin diğer meslek gruplarından farkı hayata toz pembe baktığınız bir yaşta hayatın en acı tablolarıyla karşı karşıya kalmanız ve bu olayları hazmetmeniz..En saygın mesleği icra ederken böyle hazin olaylarla karşı karşıya kalmanız sizlere karşı yapılmış çok büyük haksızlık..ayıp..acımasızlık...Tüm bu haksızlıklar karşısında sakın yılmayın, hayata küsmeyin,
onların size yaptığı haksızlığı siz kendinize yapmayın...Tüm doktorların acısını paylaşıyorum..
Sevgilerimle
sayfaya düşen düşündürücü bir yazı okudum vede çok üzüldüm evet toplumda hala o güzel Doktorlarımıza karşı kaba davranan insanlar ne yazıkki mevcut tekkelimeyle şunu demek isterim Allah onları islah eylesin yazan yüreğiniizi kutlarım sevgilerimle Bogazın kıyısından slm
sayfaya düşen hoş ve düşündürü bir yazı okudum vede çok üzüldüm evet toplumda hala o güzel Doktorlarımıza karşı kaba davranan insanlar ne yazıkki mevcut tekkelimeyle şunu demek isterim Allah onları islah eylesin yazan yüreğiniizi kutlarım sevgilerimle Bogazın kıyısından slm
Didem Hanım, Bu yazının paylaşılması lazım sosyal medyada.. Bende bir Doktor annesiyim ve ne zorluk ve sıkıntılarla mücadele ederek, sizinde çok güzel aktarmış olduğunuz gibi insan üstü bir sabır ve gayretle nereden nerelere gelerek hizmet vermeye ve mesleğinizi icra etmeye uğraştığınız biliyorum, Sizler kutsanmış insanlarsınız ve sizlere kalkan eller kırılsın.
Geçen bir Seminerde Sayın Akdağ'a bu durumu sormuştum " ne gibi bir önlem ve yaptırım alacaklarını" Bana "bu konu abartılıyor, medya bir kaç olayı öne çıkartarak hekime şiddet varmış gibi gösteriyor itibar etmeyiniz" demişti. İşte herşey Meydanda, o gaflet dün gencecik bir hekimin hayatına mal oldu ve sayın bakan hala görevde..
Ben şiddetin her türlüsüne karşıyım ama sağlık çalışanların, özellikle Hekimlerin uğradığı şiddete dahada karşıyım..Bütün yüreğimle kınıyorrum ve sizin her sözünüze iştitrak ediyorum. Ayrıca, hekimlerin itibarının, emeginin karşılığını geri kazanılmasının ve karşılanmasının en elzem bir konu olduğunu VURGULAMAK istiyorum.. Başınız sağolsun..
Allah Ailesine sabır ve selamet versin.. Hadi gelde bu acıyla Kinlenme ve Katil olma?
Allaha emanet olun ve Sevgiler o kederli Yüreğinize Didem hanım.
Dün akşam cenaze törenini gösterdiğinde için daha çok parçalandı. Cehaletin böylesi olmaz. Doktor sadece tedavi etmneye çalışır. Yaratıcı değildir. Bunu düşünemeyecek kadar gözünü kan bürümüş kaatilin en ağır cez<ayı almasını istiyorum. Duyarlılığınız< için teşekkürler Didem Hanım. Ben de şiddetle kınıyorummmm. Sevgiler...
oğlum kadın doğum uzmanıdır. bir doktorun çilekeş hayatını yaşayanlardanım......bu kutsal mesleği bu duruma düşürenler er geç bir doktorun karşısına gelecektir işte o zaman şifası için gittiğinde inşallah muayene olamasın kıvır kıvır kıvranıp ................deyip kesiyorum..... çünkü diyeceklerimi yukarıda demişler...yaşı benden küçük olsada tüm doktorlarımızın ellerinden öpüyorum....sevgili yazar duyarlılığını kutlar saygılarımı sunarım...
Geçen iki bira aldım vosvosla yol kenarına çektim,açtım müziği hafiften tam o sırada çöpçü yanımdan geçti bir kaç izmarit süpürdü küreğine,sonra gidip lüks bir arabaya bindi,ula noluyo kaçırıyo mu filan derken yüz metre gitti durdu,indi gene süpürdü yalandan yerleri tekrar bindi bir yüz metre daha...ne diyecektim ki,he boşa okumuşsunuz diyecektim,takla atmasını bilenlerden olsaydınız bu kadar eziyete ne gerek vardı,hem çöpçü yemini diye bişeyde yok...kınamanıza katılıyorum izninizle,ve küfretmek hakkımı kullanıyorum kınamanın yanında...
Didem hanım,
Dünyanın en ağır eğitimini alıp, genellikle dünyanın en cahil insanlarına hizmet veren bir meslek doktorluk. Kızımı vaz geçirmek için çok uğraştım ama başaramadım. 3. yılı bitmek üzere ve ne kadar insanüstü bir gayretle çalıştığının en yakın şahidiyim. Yazınızda belirttiğiniz şeylerin eksiği var fazlası yok. Ben de milyonlarca kez kınıyor ve isyanınıza iştirak ediyorum.
Gidişat hiç bir umut belirtisi göstermese de umarım biter.