- 576 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
TOPAL HALİL
Şubat soğuğunun keskin bıçak ayazıyla cebelleşiyordu o gün tabiat. Dağlar, taşlar, ağaçlar, yollar bembeyazdı.Geceden yağan kar, buzla kaplı zemini görünmez kılmış tehlikeyi zirveye taşımıştı. Hele çatıdan sarkan buzlar, görsel olarak hoştu ama göründüğü kadar soğuk bir tehlike saçıyordu etrafına. Bu beyazlığa kara çalan, yanan sobaların bacalarında tüten duman ve onlara binbir anlam yükleyen gönlümdü. Sabahın erken saatlerinde ortalık ayaza kesmişti. Normal insanlar bile yürümekte zorlanıyordu asırlık leblebici yokuşunda. Manzara bildik,sesler duyulduktu.Kayanlar, düşenler, kalkıp belediyeye küfredenler. Bu zorlu yokuşa mecbur ayaklar ve yürekler vardı yıllara mugayir. Adına münhasır yokuşun, inişi daha zulümdü aslında...Çıkarken yoruluyordum ama düşme tehlikesi aza iniyordu hiç olmazsa .Hele tek ayak ve iki değnekle off anam off...
Beklediğim haberin inişiydi bu sefer ki...nice inişler görmüştü bu yürek ve bu tek ayak...Gerçi,beş yıl olmuştu iki ayağın teke düşüşü. O günden sonra etrafımda ayağım gibi teker teker teklenmişti. Kimsecikler yoktu yanımda artık.Eskisi gibi selamım alınmıyor ve adam deyip selam verilmiyordu. Bunun geçirdiğim kazayla ilgisi bu kadar olamazdı.Ama neydi?
O yıl geçirdiğim trafik kazasına bir türlü anlam verememiştim.Okul bahçesinden eve gitmek için sağa dönüş sinyali vermiş beklerken,soldan gelen kamyonu farketmeye kalmamıştım. Günler sonra, yoğun bakımdan çıkıp odaya geçtiğimde gelen eş dost söylemişti.
"O arabadan nasıl sağ çıktın? " İçecek suyun,yiyecek ekmeğin varmış" falan filan.Altı ay sonra, tek ayak olarak döndüğüm okul da asıl şoka uğramıştım.Kazanın afillisini orada geçirdim. Koskoca okulda bana geçmiş olsun diyen, tek bir arkadaşım oldu.O da can ciğer dostum Tahsin...Diğerleri yüzüme bile bakmıyorlardı. " Ölsem daha iyi" diye düşünmeye başladığım öğretmenler odasına giren okul müdürü;
" Halil Bey, sizin hakkınızda yapılan şikayete ilişkin mahkeme ilamı ve Bakanlıktan gelen meslekten men edilme yazınız.Buyrun ve bir daha bu okula ve bahçesine dahi gelmeyiniz"deyip yüzüme bakmadan gitmeye yeltendi.
Neye uğradığımı şaşırmıştım? Bana çarpan kamyondan daha etkili bir çarpıştı bu sözler...Koltuk değneğime tutunarak kalkmaya çalıştım. Kendimi toparlayıp değneklere iyice abandıktan sonra peşinden bağırarak konuşmaya başladım;
"Müdür Bey, suçumuz neymiş? Trafik kazası geçirmek mi,sakat kalmak mı? Yoksa işini iyi yapmak mı ...haa bu arada bizim ananelerimize göre, önce selam verilir sonra kaza geçirmiş veya sakat kalmış birine geçmiş olsun denilir...Bu kişi hiç tanımadığınız biri dahi olsa " Yüzüme vebalı birinin yüzüne bakar gibi baktı ve;
"Bu memleket sizin gibilerin yüzünden bir adım öteye gitmiyor,bana kalsa sizlere nefes dahi aldırmam ya"
"Bizim gibiler derken..."Konuşmak istemez tavır ve alttan sinsi gülüşüyle iyice sinirlendirmişti beni. Evet,kazadan öncede pek anlaşamazdık ama bu kadar nefret edildiğimi bilmiyordum.
Öğretmenlik yaptığım okula gelen bir ihbar üzerine sorgusuz sualsiz işten atılmış,iki çocuk ve hanım ayaz da kalmıştık.
***
"Memleketin bir çok yerinde ki bir çok kuruma gönderilen listelerde adı olanlar işlerinden ihraç edilmiş,sorgusuz sualsiz infazları kesilmişti. Ne çekmişti bu memleket bilinmez kapı artlarından...Görünmez karanlık ellerden,figüranlara ne demeliydi.Ümüğü boğum boğum sıkılan anadolu evladından ne isteniyordu? Neden bunca zulüm Allah’ım ?"
Beş yılın bütün geceleri bu minvaldeydi.Duadan ve cami önünde mendil satmaktan başka çarem kalmamıştı.
***
Dernek tarafından verilen tekerlekli sandalye ve mesleğe geri dönüşün haberi sonrası eve gelişim görülmeye değerdi....
YORUMLAR
çok güzel bir yazı yazıdaki kişiye üzüldüm. Geçirdiği kaza sakat kalması ve peşinden zannediyorum ki siyasi fikirleri yüzünden bir çok kişi gibi fişlenmesi ve meslekten men cezası belki gerici olarak görmeleri ya da faşist, din taciri olarak nitelendirmeleri belkide solcu kominist bilmiyorum ama ozamanın başta olan siyasi görüşe ters düştüğü kesin ve yıllar sonra iktidarın değişmesi ve aklanma mesleğe geri dönme
Türkiye de her zaman eskiden vatan haini olan yıllar sonra kahraman oluyor
tebrikler
saygılar
Sayın Erzurumlu, yazınızla toplumsal bir yaraya gerçekten parmak basmışsınız. Bizim insanlarımız empati yoksunu ve bir o kadarda vicdansızlar, oysaki iman vicdanı besler, inanç vicdan kaynağıdır. Hani o inanan ve inançlı geçinenler..?? bu Ülke de öyle sanal ki herşey, hiç bir şey doğru dürüst araştırılmıyor, sorgulanmıyor ve sen biraz eziksen dahada eziyorlar ve yerden eziğin dahi geri toplanamıyor.. Sizi bu değerli hikayenizden ötürü tebrik ediyorum ve ellerinize sağlık diyorum. Selamlar.
Sevgili Selim.
Bu yazıda kaza geçiren bir öğretmen var...Ama sanki kazaya uğramamış da kazayı bizzat o yapıp pek çok can almış bir canavar gibi muamale görmüş neden? Burasını anlayamadım...Yazıyı okumaya devam edince bu kişinin meslekten men edildiğini görüyoruz ki bunu da anlamadım...Malulen emekli olması gerekmez mi? Sonra Anadolu çocuklarınıa çektirilen çile? Burayı hiç anlamadım...Ve final...Öğretmenliğe tekrar dönüş...
Bir şeyler anlatmaya çalıştığın kesin...Anlatım dilin oldukça güzel...Ama ne anlatmaya çalışmışsın inan anlayamadım.
Selam ve sevgilerimle.