Her ayrılış, ölümün önceden alınan bir tadı gibidir, tekrar bir araya geliş de yeniden dünyaya gelişin önceden alınan bir tadı gibidir.-- schopenhauer
NENA
NENA
@nena

İçimin Can Sesleri -1-

16 Nisan 2012 Pazartesi
Yorum

İçimin Can Sesleri -1-

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

919

Okunma

İçimin Can Sesleri -1-

İÇİMİN CAN SESLERİ


Soğuk bir mevsimin ilk günlerindeydik henüz…Kapı aralığından sızan bir ışık gibi girmişti içime.Kelimelerimi seçerek konuşmak zorunda hissediyordum kendimi.Sanki ağzımdan kaçıracakmışcasına bir sırrı,sanki uyku ile uyanıklık arasında bir zamanda gibi…

Üşümüş,telaşlı,huzursuz ve yalnızca birkaç tek atıp gitmek için kendimi attığım bu köhne meyhanede kalabalık bir gurupla karşılaşmak daha da germişti beni.Sanki tüm gözler üzerimdeymişcesine kadehe uzanan ellerimi saklamak istiyordum,gözlerim kaçamak başıklarla karşılaşmasın diye sırtımı dönmüş, yanmakta zorlanan kirli ,sarı bir mum ışığına teslim etmiştim bakışlarımı.

Yine de boynumun ince yerlerinde bir çift göz geziniyordu.Hissediyordum.Kısa ,tıknaz ve gözleri yuvarlak bir kadın o kirliliğin içerisinde elinde bir kahve fincanı fal bakıyordu masada.İçimden geçmedi değil bana da baksada hayatın gerçekliğinden bir parça uzaklaşsam .Saçmalıyorumdum.Fala inanamayalı çok olmuştu.En son bir başka şehirde baktırdığım bir kahve falında falcı kadının “dönecek sana “ dediğini hatırlıyorum.

O gün bugün dönmediğine ve ben hala yalnızlığın dibindeysem fallardan da bir şey olmaz dedim kendi kendime…Acaba masadaki hangi umutsuzun umudu olmaya çalışıyor kimbilir diye geçirdim içimden.

Neden birkaç kadehten sonra hayat felsefesi yapar ki insan?
Ülkeler gibi hayallerde içki masasında mı kurtrılıyor artık ? Belki de …

Masanın başında kalın parkasını çıkarmadan saz çalmaya devam eden adam öyle güzel söylüyor ki! İçimden acaba istesem benim içinde sarı gelin i söyler mi diye geçiriyorum.Hay huyum kurusun istemeden duramıyorum.

Hafifçe adama doğru eğilip oturduğum tabureden ;
-Sarı Gelin ‘i söyler misiniz benim için ?” diyorum.
Aslında tanıyorum adamı. Adı Mustafa..Bir hastanede ambulans şöförü .Kürt kökenli bir çocuk.Bizim Handan’ın uzatmalı aşkı.

Hep aynı meyhanede içen insanlar bir süre sonra senin benim diye konuşuyorlar işte.
Olur anlamında başını hafifçe oynatıyor Mustafa.

Boynumdaki gözlerin sahibi yanlızca hafif bir el hareketiyle masaya davet ediyor beni.
Sanki dansa kaldıran bir kavalye edasıyla.Salon erkeği gibi öyle naif ki elleri.Sigaramı ve dahil neyim varsa ardımda bırakıp ,yanında ki boş sandalyeye oturuveriyorum.

Tek kelime etmiyor Mustafa şarkıya başlamış,dudak hareketleriyle eşlik ediyoruz.Gözucuyla bakmak istiyorum adama.Esmer,omuzları eğik ,yorgun bir hali var.Sürekli gözlüğünü çıkarıp gözyaşı siler gibi rahatlatmaya çalışıyor bakışlarını.
Göğüslerinin altında birleştirdiği elleri masanın altından ellerime dokuyor…

Ellerinin büyüsü mü var ne ? öyle üşümüş ki parmak uçlarım.Kendime bile sormadan bırakıveriyorum ellerimi sıcak avuçiçlerine.

Öpüşüyoruz sonra…Öyle dudak dudağa değil …ellerimiz …

Eller de öpüşür elbet.İlk dokunuşu ellerin birbirine ,öpüşmek gibidir.Kokusunu alırsın ,kalp atışlarına tanıklık edersin karşındakinin…

Gözlerine bakamıyorum bile.Karanlık, kalabalık,miskin, çökmüş bir gecedeyiz .Kadehten bir yudum,bir yudum daha…
Dışarıda yağmur var!
Sırtımızı yasladığımız pencere pervazından kesik bir rüzgar giriyor,kalmaktan korkuyorum ,kalkmaktan da. Aklımın bir ucunda yağmurdan sırılsıklam olma korkusu diğer ucunda aşktan…

Olan oluveriyor oracıkta .Yaralı bir aşkın koynunda,fırtınalı sularda onlarca gün yol almış,içkisi ve yiyeceği tükenmiş,hastalıkların kol gezmeye hazr olduğu geminin aylar sonra kara göründü diye bağıran tayfası gibiyim.

Yorgun ,bakımsız ve aklımda binlerce soru işaretleriyle girdiğim şu kapıdan onunla çıkarken sorumluluklarımın gölgesi arnavut kaldırımlı, yağmur sularından geçilmez bir cadede yürürken bile siyah bir gölge gibi izliyor beni.

Ayrılmamız gerektiğini biliyorum ama içimden bir his biraz daha kalmam gerektiği söylüyor onunla.Sanki doymamıcasına gecenin o saatinde üçüncü sınıf gaylerin takıldığı blues çalan bir bara giriveriyorum elinden tutup.

Sessizce takip ediyor beni.İtiraz etmez halleri hoşuma gitmiyor değil.Bugeceyi onunla geçirmek istiyorum,gün ışığına merhaba demek ve bu yorgun adama dünyanın aydınlandğı ilk ışıklarda bakmak istiyorum yeniden.

Ah o umutsuz,ağır,siyah gölgem….

(devam edecek)

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
İçimin can sesleri -1- Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz İçimin can sesleri -1- yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İçimin Can Sesleri -1- yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
DİLEK YILDIZI
DİLEK YILDIZI, @dilekyildizi
16.4.2012 21:24:33
tesadüf gibi olsa da iyi denk geldi...
güzel bir kalemi okumak her zaman beni kanatlandırır.....

en edebi saygılarımla....

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.