- 543 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Darwin ve "Kraldan Çok Kralcı" Darwinistler
Charles Darwin, evrim teorisini 1859 yılında yayınladığı The Origin Of Species By Means Of Natural Selection Or The Preservation Of Favored Races In The Struggle For Life (Türlerin Kökeni, Doğal Seleksiyon veya Yaşam Mücadelesinde Kayırılmış Irkların Korunması Yoluyla) adlı kitabı ile öne sürdü. Bu kitabında, canlılığın kökenini evrimsel gelişme ile açıklamaya çalıştı.
Kitap acemice bilimsel deneyler ve gözlem dışı varsayımlar üzerine kuruludur. Darwin’in, Descent of Man (İnsanın Türeyişi) adlı kitabında da yine aynı bilimsel seviyeyi görürüz. Bu kitabında kendince insanın evrimini açıklar ancak teorisinin tutarsızlıklarını itiraf ettiği bölümler neredeyse daha fazladır.
Oğlu Francis Darwin’in kitap haline getirdiği, bilim adamlarına ve arkadaşlarına yazdığı mektupları da Darwin’in itiraflarıyla doludur. Darwin, “Bazen, yakında tamamen yenilgiye uğrayacağımdan şüpheleniyorum.1" der örneğin. Ayrıca, "Görüşlerime ters düşen bazı büyük zorlukları ortadan kaldırdığımı düşünüyorum, fakat bunların hepsi bir halüsinasyon olabilir.2” ifadesi de teorisinin kanıta dayanmayan bir hayal ürünü olduğunun bir açıdan itirafıdır.
İlginç olan ise evrim teorisinin kurucusu teorisinin doğruluğu, bilimselliği ve kendi bilim düzeyi ile ilgili bu kadar kuşku içindeyken, günümüz Darwinistlerinin hem evrim teorisini hem Darwin’i bu kadar ateşli savunmalarıdır.
Fosiller Konusu
Bilimsel çalışmalar sonucunda elde edilen bulgular, bu olgunun söz konusu olmadığını kanıtlar. Yapılan kazılar sonucu bulunan fosiller ve fosil kayıtları, farklı canlı türlerinin birbirlerinden bağımsız olarak, özgün yapılarıyla ve aniden ortaya çıktıklarını gösterir. Yaratılış, her canlı grubu için ayrı ayrı gerçekleşmiştir.
Oysa geçmişte yaşamış ve ara geçiş formu denebilecek canlıların milyarlarca fosili bulunmalıdır. Hatta bugün bile, evrildiği iddia edilen canlının özelliklerinin bir kısmını taşıyan, oluşumlarını tamamlamamış çok fazla sayıda ara geçiş canlıları görülmelidir.
Darwin fosiller konusundaki endişelerini şöyle dile getirir:
“Türler başka türlerden belli belirsiz aşamalardan geçerek türediyse, neden her yerde sayısız geçişsel biçimlere (ara-geçiş formları) rastlamıyoruz? Bugün gördüğümüz türler yerine doğada neden biçimlerin karmakarışıklığı ile karşılaşmıyoruz?3”
“Eskiden var olmuş ara çeşitlerin sayısının da gerçekten pek büyük olması gerekir. Öyleyse bütün yerbilimsel oluşumlar ve bütün tabakalar geçişsel biçimlerle (ara formlar) neden tıka basa dolu değildir? Yerbilim (jeoloji), organik yaratıkların böylesine kopuksuz bir zincirini asla gün ışığına çıkarmamıştır. Bu belki de doğal seleksiyon teorisine karşı çıkarılabilecek en açık ve en zorlu aykırılıktır. 4”
Darwin bile ara fosil bulunmazsa teorisinin yıkılacağını söylemişse, yani ortada bir tane bile somut bulgu yoksa, "atalarımız mikrop", “uzaydan geldik”, “atalarımız tarla faresi”, "atalarımız hurma" öyküleri anlatmak çok anlamsızdır.
Doğal Seleksiyon Konusu
Aşamalı bir evrim sürecini açıklayabilmek için bazı kanunlar ve genetik bilginin gelişmesini sağlayan bazı sistemler olmalıdır. Fosil kayıtlarının yanı sıra, laboratuvar çalışmalarında da bir canlı türünün diğer bir canlı türüne dönüşebileceğinin kanıtları bulunmalıdır. Deneyler sonucunda, canlıya yarar sağlayan enzim ve hormon gibi moleküllerin üretilmesini sağlayacak genetik bilginin, o canlının genetik yapısına eklenmesi mümkün olabilmelidir. Ancak bütün bu soruların cevabı “hayır”dır.
Doğal seleksiyon konusunda Darwin’in itirafları şöyle: Teorimle ilgili güçlükler ve itirazlar şöyle sınıflandırılabilir: ... İkincisi; örneğin yapısı ve alışkanlıkları bakımından yarasa olan bir hayvan, çok farklı yapısı ve alışkanlıkları olan başka bir hayvanın değişiklik geçirmesiyle oluşabilir mi? Doğal seleksiyonun bir yandan zürafanın sinek kovmaya yarayan kuyruğu gibi pek az önemli bir organ ve öte yandan, göz gibi şaşılası bir organ türetebildiğine inanabilir miyiz?5
Doğal seleksiyon teorisinin, kendim göremememe rağmen pek çok hata içerdiğini ileride anlayacağım.6
Mutasyon Konusu
Mutasyon, canlı hücresinin çekirdeğinde bulunan ve genetik bilgiyi taşıyan DNA molekülünde, radyasyon veya kimyasal etkilerle oluşan kopma ve yer değiştirmedir. Mutasyon bir kazadır ve DNA’da çoğu zaman hücrenin onaramayacağı boyutlarda hasara neden olur.
Darwinistlerin arkasına sığındıkları mutasyonun net etkisi zararlıdır ve canlıları geliştiren bir mekanizma değildir. Mutasyon canlıları ya öldürür ya da sakat bırakır. Hiroşima ve Nagazaki’deki gibi.
Evrimi kanıtlamak için laboratuvarlarda radyasyona maruz bırakılan deneklerde de sonuç alınamamıştır.
Mutasyondan yarar gören hiçbir canlıya rastlanmamıştır. Kaldı ki mutasyonlar sonraki nesillere aktarılıp, o türe yeni bir özellik kazandırmalıdır ki kanıt olabilsin.
Bir türün mutasyonla bir başka türe dönüştüğünü gösteren tek bir kanıt yoktur. Bilimsel tüm bulgular, canlı türlerinin ataları olmadan ve aniden ortaya çıktıklarını gösterir. Tüm bu gerçekler, hem canlılığın rastlantılar sonucu ortaya çıktığını ileri süren evrim teorisini, hem de Allah tarafından yaratılıp, ardından aşamalı bir evrim sürecinin gerçekleştiğini tamamen geçersiz kılar.
Bu gerçeğin Darwinistler de farkındadır. Örneğin günümüzün en tanınan Darwinistlerinden Richard Dawkins kendisine bir röportaj sırasında"Bilinen yararlı mutasyon var mıdır?" sorusu karşısında cevapsız kalmış, duyduğu rahatsızlığını da açıkça göstermiştir.7
Moleküler Evrim Konusu
Evrim senaryosuna göre, bundan dört milyar yıl önce, ilkel dünya atmosferinde birtakım cansız kimyasal maddeler tepkimeye girmiş, yıldırımların, sarsıntıların etkisi sonucu ilk canlı hücre ortaya çıkmıştır. Bu, bilim dışı ve hayal ürünü bir iddiadır, çünkü hayat tesadüflerle oluşamayacak kadar komplekstir. Hayatın basit bir ilk bakteri ile başladığı iddiası bakterilerin "basit" tanımlamasından çok uzak olduğunun ortaya çıkması ise geçersiz hale geldi. Fosil bulgularına göre günümüzden 3,5 milyar yıl önce yaşamış olan siyanobakteri, halen yaşamaktadır ve hiçbir değişime uğramamıştır. Ancak Darwinistleri asıl şok eden, siyanobakterinin bilinen en kompleks bakterilerden biri olmasıdır. Daha da önemlisi bir varlık cansızken, aniden canlanamaz; o canlı "basit" bile olsa. Hiçbir doğal mekanizma- Darwinistlerin ifadesiyle "doğa"- cansız maddeden canlı madde üretecek güce sahip değildir.
Her canlı hücre bir başka canlı hücrenin çoğalmasıyla oluşur. Dünya üzerinde hiç kimse, en gelişmiş laboratuvarlarda dahi, cansız kimyasal maddeleri bir araya getirip canlı bir hücre yapmayı başaramamıştır.
Moleküler evrim konusunda ise Darwin’in söyleyeceği hiçbir şey yoktur. Onun döneminde elektron mikroskobu henüz keşfedilmemiştir, hatta daktilo bile...
Ancak bilimin doğrulamadığı bütün bu iddiaları, Darwinistlerin ısrarla savunmaya devam ediyor olmaları hayret vericidir.
Açıktır ki Darwinizm, gerçekte, Allah’ı ve yaratmasını inkar edip, canlıların doğanın bir ürünü oldukları iddiasını ’bilim maskesi’ altında insanlara kabul ettirme çabasıdır.
Dipnotlar:
1. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, s.152
2. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.I, s. 439
3. Charles Darwin, Türlerin Kökeni, s. 185
4. Charles Darwin, Türlerin Kökeni, s. 349
5. Charles Darwin, Türlerin Kökeni, Onur Yayınları, Beşinci Baskı, Ankara 1996, s.186
6. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, New York:D. Appleton and Company, 1888, s.10
7. "Biological Evidence of Creation: From a Fog to A Prince", Keziah, Distribütör: American Portrait Films, Cleveland, OH, 1998
Fuat Türker
YORUMLAR
Allahın bu evreni yaratıp yaratmadığı konusu bilimin konusu değil, çünkü bilimsel yöntemlerle ispatlanması mümkün değil, Allah'ın varlığı ya da yokluğu bilimsel olarak asla ispatlanamaz, çünkü Allah maddi bir varlık değildir, hiç bir şekilde görülmez..
Hem bilim evreni kimin oluşturduğu, yarattığı konusuyla da ilgilenmez.. Bilim evren kendi kendine oluştuysa nasıl oluştu, yaratıldıysa nasıl yaratıldı, yani bilim nedenden çok nasıla bakar, bunu somut bir şekilde yani deneyle ve gözlemle ispatlanacak şekilde açığa çıkarmaya çalışır..
Ben insanların önce bir görüşe inanıp herşeyi o görüşe uydurmaya çalışmasına karşıyım...
Fuat Türker
Darwin ara geçiş form fosili-ki milyarlarca olmalıydı- bulunmadıkça teorisinin çökeceğini söylerken, evrimciler hala bulunması umudu içindeler. 1 tane bile fosil yok o halde evrim de yok.
Evrim okullarda okutulmalı ama sahtekarlıkları ve evrimi çürüten yüzlerce delili saklanmadan.
İnanan insan önce inanıp, sonra her şeyi o görüşe uydurmaz. Samimi inanan insan tüm evreni saran mucizeleri görür, düşünür, akleder, bunların hiçbirinin asla tesadüfen oluşamayacağını kavrar ve tesadüfler dışında kalan diğer alternatif olan Allah'ı bulur.
Akıl derken zekadan söz etmiyorum. Evrimi kanıtlamak adına bilimsel araştırmalar yapan ancak ortaya çıkardığı her delil-Allahın sünneti gereği- Yaratılışa hizmet eden IQ su oldukça yüksek bilim adamları var. Akıl sahibi değilse bilim adamı o bilgilerin sadece taşıyıcısıdır.
Akıldır Allah'ı bilen. Allah'ın varlığını kanıtlayan da bilimdir. Tesadüf ilahının aşağıda yazacağım hiçbir şeyi yapamayacağı çok açıktır. Ayrıca evrim henüz "NASIL"ın cevabını bulamadı ki NEDENi bilebilsin.
Şu saniye, vücudunuzda 20 trilyar (20.000.000.000.000.000.000.000) metabolik reaksiyon gerçekleşti. Dahası bu işlem etrafınızdaki insanlar, anneniz babanız, kardeşleriniz, dostlarınız, iş arkadaşlarınız, televizyon ve gazetelerde gördüğünüz, kısacası şu an yaşayan milyarlarca insanda gerçekleşti.
Şu saniye, bir sinek 500 kez kanat çırptı. Ve yeryüzündeki trilyonlarca sinek, geçen 1 saniye içinde 500 kez kanat çırptı.
Şu saniye, 300 milyar galaksiden biri olan Samanyolu Galaksisindeki yıldızlardan biri olan Güneş, 564 milyon ton hidrojeni 560 milyon ton helyuma çevirdi. Böylece Dünya’ya ısı ve ışık enerjisi sağladı.
Hala bazıları "tesadüf" ya da evrimcilerin ifadesiyle "tesadüf değil, rastlantısal olaylar" diyorsa, neden o tesadüfler birbirinin aynı iki parmak izi ya da iki retina yapamadı, yapamıyor ve yapamayacak?..
Kanunları evrimcilerin söylediği gibi DOĞA nın kendisi değil, Allah koyar. Bilim adamı o kanunları, iman eden insan ise o kanunları koyan Allah'ı bulur.
Darvin yanılmış olabilir, ama insanlık tarihine çok büyük keşifler bırakmıştır, en azından asırlardır tartışılacak bir teori ileri sürmesi bile çok önemlidir.. .Böyle büyük tartışmalar bilimsel ilerlemenin lokomotifi olmuştur.. Bu açıdan bakılacak olsa bile Darvinin bilim dünyasına katkısı inkar edilemeyecek kadar büyüktür.. "Darvini hararetle savunmayı anlayamıyoruz" sözüne gelince ben de dinci kesimin Darvine bu kadar çok saldırmasını anlayamıyorum. Adam en azından merak etmiş, araştırmış, bir şeylere ulaşmaya çalışmış.. Yaşadığı dönemde ileri sürdüğü fikirler her babayiğit in ileri sürebileceği fikirler değildir, sırf bu yüzden bile Darvinin cesaretine hayranlık duyuyorum. Günümüzde bile evrim teorisine böylesine hararetle saldırıldığını görmek beni hala özgürlük demokrasi özgürce araştırma yapabilme konusunda ümitsizliğe sevk ediyo..
Fuat Türker
Evren, Allah tarafından yoktan var edilmiştir. Hiçbir şey tesadüfi olaylar sonucunda veya kendiliğinden meydana gelmemiştir. Doğada ve tüm evrende tesadüflerin oluşturduğu bir kaos değil, bilinçli bir tasarımla yaratılan kusursuz bir düzen bulunmaktadır.
Dünyanın tüm özellikleri, insan yaşamına uygun olması için özel olarak tasarlanmıştır. Yıldızların ve gezegenlerin hareketlerinde, yeryüzü şekillerinde, suyun ya da atmosferin özelliklerinde, insan yaşamına imkan sağlayan belirli bir amaç bulunmaktadır.
3) Tüm canlı türleri Allah tarafından yaratılmıştır. Dahası, bu canlıların hareketleri de Allah'ın ilhamıyla gerçekleşir.
http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=66311
http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=67339
http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=65411
http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=65463
http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=65507