O HERŞEYDEN ÖNCE BİR İNSANDI
O HERŞEYDEN ÖNCE BİR İNSANDI
Hepimiz gibi doğmuş, yurdumuzdaki çoğu insan gibi fakirlik içinde yaşamıştı. O, her şeyden önce bir çocuktu. Arkadaşı olmayan, sadece kendi içinde arkadaşlığı bulunan bir çocuktu. Yaşıtlarıyla oynayamamış, bir ufak oyuncağı olmamış, oyuncak yerine odundan yapılmış sopalarla oynamış bir çocuktu. Yatağında uzanıp çocukluk hayallerine dalamamış, yarın nereleri gezeceğim diye düşünememişi uykusu gelmesi için Tanrıya yalvaran bir çocuktu.
O, her şeyden önce bir öğrenciydi. Keskin zekâsıyla çevresini hayran bırakan, öğretmenlerinin gözünde dürüst bir öğrenciydi. Ama arkadaşı yoktu. Kafa dengini bulamamıştı. Diğer yaşıtları gibi sporla uğraşamamış vakit bulamamıştı.
O, her şeyden önce bir askerdi. Diğer askerlerin gıpta ile baktığı, vatanı için her şeyi yapabilecek biriydi. Gösterdiği başarılarla madalyaları hak etmiş bir askerdi. Kendinden çok vatanını severdi.
O, her şeyden önce bir gaziydi. Bir insana gazi kelimesi ancak bu kadar yakışabilirdi. Birçok savaştan alnının akıyla çıkmış bir komutandı. Kimse onun kadar gazilik rütbesini bu kadar hak edemezdi.
O, her şeyden önce bir devlet adamıydı. Ülkesini en iyi seviyelere çıkarmış, zamanında tek borç almadan vatanını yöneten biriydi. Halkını uyandıran, ülkeyi güçlendiren bir siyasetçiydi.
O, her şeyden önce bir babaydı. Zamanında 15 milyon çocuğu vardı. Şimdi ise 80 milyon evladı babasını arıyor. Bizim babamızdı, en sıcak şefkati göstermiş, hiçbir zaman kötü yüzünü göstermemişti. Bizi eğitmiş, büyütmüş bugünlere kadar getirmişti. Gerçek babamız oydu bizim.
O her şeyden önce bir Türk’tü. Hem de Türkiye’nin yetiştirdiği, atalarının tüm özelliklerini tek bir bedende toplayan, tüm insanlığın gururla baktığı bir Türk’tü. O ATATÜRK’TÜ.