BANA ATATÜRK'Ü ANLATIR MISINIZ ? 3. BÖLÜM
Aysun acele acele elindeki cep telefonuyla arkadaşlarını tek tek aradı.
" Size bir sürprizim var "
Hepsi de merakla sordu ama o ser verip sır vermemek de kararlı bir şekilde
"Gelince görürsünüz" demekle yetindi.
Murat araştırıp edindiği bilgilerle gencecik yüreği istiklal savaşının ne zorluklarla kazanıldığını şimdi daha da iyi anlıyordu .
Halide bir çok kitaplardan,ansiklopedilerden bilgiler toplayıp bir dosyaya yerleştirmişti.Hem mutlu,hem de gururluydu.
Müjdat bilgisayarında ne kadar bilgi varsa yazıcıya çıkarmış ve geç vakite kadar inceleyerek notlar aldı.
Zeynep çok yönlü araştırarak hazırlanmıştı.Hatta ...hatta dedesinden kurtuluş savaşı ile ilgili anılarını da kağıda geçirdi.
Bu kez o herkesten önce gelerek kocaman çınar ağacının altındaki masayı ayırdı.Serçelerin cıvıltılarıyla birlikte arkadaşlarını beklerken elindeki kitabı tekrar okumaya devam etti.
Bir ara elinde kalan yarım simidi ufalayarak kuşlarla paylaştı .
Öylesine dalmıştı ki Murat arkadan gelerek elleriyle onun gözlerini kapadı.
"Ayyyy!"
" Ben kimim ?"
" Korkuttun beni ."
"Merhaba " diyerek onun yanındaki iskemleye oturdu.
Ve Halide ile Müjdat göründü; gülerek el sallıyorlarlardı.
"Arkadaşlar Aysun’un sürprizini çok merak ediyorum hala gelmedi ama."
" Geçekten bir açıklama da yapmadı."
" Evet bakalım neymiş ?"
Aysun sürprizi ile birlikte geliyordu hepsi sevinç ve şaşkınlıkla ayağa kalktılar.Tarih öğretmenleri Muhsin Bey vardı yanında.
"Nasılsınız çocuklar?
" Sağolun efendim ; iyiyiz."
" Bu güzel sohbetinize ben de katılmak istedim müsaade edersiniz."
"Çok sevindik öğretmenim ."
" Hem de çok."
Önce çaylar geldi masaya yanında simit,açma vardı.
Muhsin öğretmen onlara iftiharla bakarak
"Hadi başlayın ben dinleyiciyim ."
Zeynep " Atatürk ve kurtuluş savaşı anlatılacak bugün "
Ben okuyorum :Kurtuluş savaşından önce.
"Birinci dünya savaşında Çanakkale savaşından geçen hafta söz etmiştik ama bir iki detaydan söz edeceğim izninizle
1914′te patlak veren Birinci Dünya Savaşı’nda, Mustafa Kemal Çanakkale’de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine “Çanakkale geçilmez! ” dedirtti. 18 Mart 1915′te Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar verince Gelibolu Yarımadası’na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915′te Arıburnu’na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal’in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı’nda durdurdu. Mustafa Kemal Atatürk, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos 1915′te Arıburnu’nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos’ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos’ta Kireçtepe, 21 Ağustos’ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal’in askerlerine “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!” emri cephenin kaderini değiştirmiştir."
Muhsin Öğretmen gözlüğünü taktı ve
" Çocuklarım Mustafa Kemal’in Kafkasya ve Suriye cephesinde yaptıklarını da unutulmamalı.
Birinci dünya savaşı ortalarında Kafkasya cephesi çok zor durumda Muş ve Bitlis düşman işgalinde
Van-Bingöl bölgelerindeki zayıf müfrezelerin takviyeleri gerekli. Başkomutanlık, Rus ordularının daha çok ilerleyerek Diyarbakır ve çevresini almalarını önlemek, Rus Cephesi’nin sol kanadına saldırarak Erzurum’u geri almak düşüncesiyle Trakya’da bulunan 2. Ordu’nun Doğu Cephesi’ne sevkini kararlaştırır. Bu ordunun komutanı Ahmet izzet Paşa’dır. 16. Kolordu da bu orduya bağlanır ve komutanlığına Çanakkale savaşları kahramanı Albay Mustafa Kemal atanarak Kafkas Cephesi’ne hareket emri verilir.
"Müfreze nedir öğretmenim ?
"Türlü askeri görev ve hizmetlerin yapılması için, küçük birliklerden, belli bir kuruluşa bağlı kalmadan geçici olarak oluşturulan gruplara verilen ad. Yani takımdan küçük askeri birlik.
" Evet sonra..."
Bu tarihlerde Ahmet İzzet Paşa’nın komutasındaki 2. Ordu Karargâhı henüz Keşan’da bulunuyordu. Mustafa Kemal Paşa’ya 2. Ordu Karargâhı Diyarbakır’a gelinceye kadar kolordusuna ait gerekli talimatı, 3. Ordu Komutanı Vehip Paşa’dan alması, Başkumandanlık Vekâleti’nce buyrulmuştu. Kısa bir sürede cephe durumunu inceleyen Mustafa Kemal Paşa, almak istediği tedbirleri 3. Ordu Komutanlığı’na şu şifre ile bildirir:
" Çok meraklandık anlatın ne olur"diye atıldı Murat.
"Bakın dikkatle dinleyin önemli!"
III. Ordu Kumandanlığına
1- 17. Piyade Alayını Kulp bölgesinde ve Kozma gediklerini kuzeyden korumak maksadıyla kullanacağım. Bu maksatla Diyarbekir’e ilk ulasan taburu Hazro üzerinden dün hareket ettirdim. Bir tabur bugün, diğer tabur dayarın ayni istikamete hareket edecektir.
2- 5’inci Tümen, Bitlis cephesindeki Surem-Mergek hattında düşmanı tazyik etmektedir. Kozma gedikleri karşısında 24 Mart 332’de faaliyet gösteren üç piyade taburundan ibaret düşman kuvvetlerinin zikredilen tarikte sizlerle ciddî teşebbüste bulunmamış ve Musalla karşısında düşman faaliyeti görülmemiş olması Muş batısında bulunan düşman kuvvetlerinden bir kısmının Bitlis’e hareket ettirilmiş olması ihtimali vardır. Bu hususun anlaşılması için gerek 5’inci Tümen ve gerekse Bingöl müfrezesi genel cephesi boyunca kati tedbirlerin alınmasını emrettim.
3- Bunun üzerine 5’inci Tümenin başladığı taarruzunu kati neticeye ulaştırması için lüzum görürsem1/2Nisan akşamı Hazro’ya yetişecek olan 17 ‘inci Alayı şimdilik Kulp bölgesinde bulunduracağım.
4- Kolordu karargâhı ve kolordu süvari bölüğü bugün Diyarbekir’e ulaşmış bulunuyor.
5- Ben Nisanın birinci Cuma günü 5’inci Tümen nezdine hareket edeceğim. 12 Nisan 332 sabahından itibaren emirlerinizin zikredilen yere telgraf merkezi vasıtasıyla verilmesi istirham olunur. Silvan’dan sonra hangi telgraf merkezinde bulunacağımı ayrıca arz edeceğim.
16. Kolordu Kumandanı
Mustafa Kemal”
"Gerçekten bunları derinine araştırmamıştık."
Aysun merakla
" Öğretmenim lütfen devam edin."
Sason ve Mutki bölgelerinde bulunan milis kuvvetleri için de ilgililere şu talimatı verir:
“I- Mutki bölgesindeki milisler, Hacı Musa Bej kumandasında olarak, Kerp-Bitlis istikameti ile Tatvan’ın batısında Korsuvak - Höyükşiyan - Kepişan - Ezgirt istikametinde Mutki bölgesi içerisinde ilerlemeye çalışacak, düşman çete ve kuvvetlerine karşı adı geçen istikametleri örtmek ve korumakla beraber düşmanın geri atılmasına çalışacaktır. Her fırsattan faydalanarak Bitlis ve Muş ovalarına doğru sarkan düşman taciz edilecektir. Hacı Musa Bey, 5’inci Tümenin Duhan Boğazı ‘nın batısında bulunan kuvvetleriyle aralıksız olarak irtibatta bulunacak ve Bitlis’e karşı yapılacak harekâta katılacaktır.
2- Sason bölgesinde bulunan milis ve gönüllüler, Mahbuban ve Tabuk üzerlerinden Sason’a gelen istikametleri koruyacaktır. Ayrıca düşman çetelerini geri atmaya ve Bitlis-Muş ulaştırma hattı üzerine doğru ilerleyerek düşmanı taciz etmeye çalışacaklardır. Bu bölgedeki gönüllüler reislerinin emir ve komutasında bulunacaklardır. Sason Askerlik Şube Başkam müfrezelerimizin harekâtını düzenlemek ve maksada göre sevk ve idare etmek hususunda emir ve talimat vermek ve Sason bölgesinin korunması hususunda gereken askerî tedbirleri almakla görevlidir.
3- Mutki ve Sason bölgelerindeki müfrezeler, 5’inci Tümen Komutanı’nın emrinde olup, her hususta gereken emri kendisinden alacaklardır.
4- Mahallindeki en büyük mülkiye memurları dahi, müfrezelerimizin ihtiyacını sağlamak ve halkın moralini yüksek tutmak hususunda birliklerle işbirliği yapacaklardır.
5- Bu talimat, Bitlis Vilâyetine, 5’inci Tümen Komutanlığı’na, Sason Kaymakamlığı’na, Sason Askerlik Şubesi Başkanlığı’na ve Şin Müfreze Komutanlığı’na gönderilmiştir. 6 Nisan 1916.
16. Kolordu Kumandanı
M. Kemal”
Henüz Diyarbakır’a hareket etmemiş bulunan 2. Ordu Komutanlığı’-na gönderdiği 10 nisan 1916 günlü raporda, cephe durumu ve alınan tedbirler hakkında şu bilgiler vardır:
“I. Emrimde bulunan cephe, aşağıdaki şekilde kısımlara ayrılmıştır.
5. Tümen Cephesi:
a. Botan suyu ( Van Gölü’nün 50 km güneyinde) ile Van Gölü’ne akan Güzeldere arasındaki Hizan bölgesi, burada Van Gölü güneyi müfrezesi vardır. Bunun kuvveti Yarbay Ali komutasında 1000 kişilik bir piyade taburu ile 300 milisten ibarettir.
b. Güzeldere ile Bitlis Boğazı (her ikisi dahil) arasında bir tabur noksan olmak üzere, 5’inci Piyade Tümeni, bunun sağ kanadı ve merkezi ile Koltik -Sürüm ve batısında boğaz içinde; Delilitaş (haritada yok) hattında sol kanadıyla Hürmüz kuzeyinden, Nebat dağına kadar uzanmaktadır. 28 Mart 1916’da şifre ile arzettiğim şekilde iki piyade alayı ve bir süvari alayı tahmin ettiğim düşman, asıl mevzilerinin Sindiyan - Prhan - Kerp hattında bulunduğu anlaşılmaktadır.
c. Bitlis Boğazı (hariç) ile Muş - Bitlis yolu üzerinden Nuh’tan 5 km kadar doğuda bulunan Hotayta silsilesini aşarak gelen yol ile, bu yolun birleştiği İrzak Sokul arasındaki Mutki bölgesinde Hacı Musa komutasındaki gönüllü müfrezesi vardı. Bu müfrezelerin mevcudu belli ve sınırlı değildi. Bunların görevi, Bitlis batısında harekâtta bulunarak, tümenin harekâtını kolaylaştırmakla beraber, Korsuvak ve Ziren’den Muş Ovası’na inerek Bitlis - Muş arasındaki düşmanın irtibatım güçleştirmekti.
4 Nisan 1916’da Nuh’tan Korsuvak istikametine ilerleyen Rus kuvvetleri yenilmiş ve beş esir alınmıştı. Bitlis batısındaki Kerp üzerinden de bir tabur kadar düşman kuvvetinin Mutki’den merkezi olan Tatvan’a ilerlemesi üzerine, Musa Bey kuvvetlerinin bir kısmını bu düşmana karşı göndermiş ve düşmanı mağlup etmiştir. Düşmanın geriden takviye alması üzerine müfrezemiz Narvan batısında Görden suyu civarına çekilmiştir. Bu cihetten ilerleyen düşman kuvveti anlaşılamamıştır. Fakat bir takım çetelerden olduğu zannediliyor. Kerp’ten gelen düşmana karşı boğazın batısında bulunan 13. Alay’ca gerekli tedbirler alınmıştı.
d. Mutki bölgesi batı sınırı (hariç) ile Talori suyu (dahil) arasındaki Sason bölgesi kaza merkezi olan Kabilcivaz (Sason) Askerlik Şubesi Reisi Önyüzbaşı Ahmet komutasında ve kendi reisleri de emrinde olmak üzere yeni teşkil ettiğim milis müfrezesi vardır. Bunların kuvvetleri henüz kesin bir şekil almadı. Vazifesi, Muş’un 6 km doğusunda Kortik dağının doğusundan gelen yol ile Talori suyu vadisinin ve bu istikamette Beleki kuzeybatısındaki Mahbuban üzerinden Sason’a gelen istikametleri kapamak ve düşmanı taciz etmektir. Düşmanın 4 Nisan 1916’da bir çetesi Mahbuban’da yenilgiye uğratılmış, Tepik ve Geligözan istikametinde ilerleyen diğer bir düşman çetesiyle çatışma olmuştur. Bunların sonuçları hakkında henüz bir bilgi alınamamıştır.
17. Alay Bölgesi:
Kozma dağı ve güneyinde Talori suyu (hariç) ile Murat suyu sol kıyısında Muş Genç yolu (dahil) arasındaki Kulp bölgesinde, 27 Mart 1916’da Çabakçur müfrezesi cephesine düşman tarafından yapılan taarruzlar üzerine, dağılmaya başlayan milislerin Lice ve Hani’den gönderilen milis ve jandarmalarla takviye edilerek, direnmeleri sağlanmış ve bunlar halen 700 kadar milis ve 70 kadar jandarmadan kurulu bir kuvvet halinde Şin’de ve Şin kuzeyindeki Kozma gediğinde ve Kozma dağının doğu ve batısından Şin’e gelen yollar üzerinde bulunmaktadır.
Mahallinde vasıta tedarik edilerek, çabuk bir şekilde Diyarbakır’a taşınan II. Alay Makinalı Tüfek Bölüğü,yarın Hazro üzerinden Kulp bölgesine gönderilecektir. Şimdilik kendisine Kulp bölgesinin komutanlığını verdiğim alay komutanının görevi Kozma dağı geçitlerini kuzeyden korumak ve milis gönülleri ile Muş ve Murat suyu arasındaki sahada taarruzî hareketlerle düşmanı taciz ve işgal etmektir.
Bu bölgede 4 Nisan 1916’da Kozma gediği ile bunun 8 km kadar doğusunda Gerliyekenim arasında Şin üzerine yürüyen 400 kişilik bir düşman kuvveti yenilgiye uğratılarak, çekilme zorunda bırakıldı. Aynı günde kuvveti tahmin edilemeyen bir düşman faaliyeti görülmektedir.
4. Palo Bölgesi:
Bölgede Diyarbakır’dan, Lice’den, Palo’dan ve Harput’tan getirilen, sayıları bini geçen milis ve jandarmalardan kurulu müfrezeler bulunmaktadır.
29 Mart 1916’da Dersim asîleri, Peri suyundan Palo’ya iki saat mesafeye kadar tahribat yaparak, ilerlediler. 3 Nisan 1916’ya kadar olan çalışmalarda, asîler 100 kadar ölü vermiş, kalanları kamilen tenkil edilerek Peri suyunun kuzeyine atılmıştır. Müfrezelerimiz Palo’nun 30 km kuzeyi, Çolik’in 50 km batısında adı geçen istikameti koruyacak surette bilfiil ve Golan hattından Peri suyu kıyısında gereken emniyet tedbirlerini almışlardır.
Bu müfreze, Çapakçur Müfreze Komutanlığı’na bağlanmış olup bir kısım kuvvetle de Çapakçur müfrezesi takviye edilmiştir. Genel Dersim Sancağı’nda ve teşkilât babında 3. Ordu Komutanlığı’nın ve Elazığ Vilâyeti’nin alabildikleri tedbirleri sordum, fakat henüz hiçbir cevap alamadım.
5. Emrimde bulunan cephenin kanatları aşağıdaki kuvvetlerle irtibat ve temastadır:
Sağ kanattan Musul Grubu ile irtibat yapılmıştır. Adı geçen gruba iki bölük piyade, iki adî toptan ibaret bir kuvvetle, Şemdinan ve diğer iki kolundan birisi Rayet, diğeri Savuçbulak ile Tenaviz arasındadır.
Sol kanattan, 3. Ordu’nun, Kiğı -Oğnut arasındaki Mendellu- Çatma hattında bulunan 36. Tümen kanadı (200 kişiyi aşmıştı) Elazığ’da büyük kısmıyla toplanan 13. Tümen’le temas ve irtibatta bulunmaktadır.
Bundan sonra, 3. Ordu ile temas muhafaza edilmekle beraber, alacağım tertibat ve önemli olaylar hakkında zaman zaman bilgi verilecektir.
Kolordu Karargâhı ve Süvari bölüğü ancak Diyarbekir’e gelecektir. Erzak depolama ve taşıma aracı tedariki emirlerinin temin ve uygulanması ve yollar hakkında gereken tedbirleri iki ilâ üç güne kadar ikmal ettikten sonra, Bitlis cephesini denetlemek ve tetkik etmek üzere hareket edeceğim. Hareket günümü ve yolda irtibat işini ayrıca arz edeceğim.
16. Kolordu Kumandanı
Tuğgeneral Mustafa Kemal”
""Şimdi sıra ben de " dedi Murat
Bir süre sonra 2. Ordu Karargâhı’nın Diyarbakır’a alınması üzerine 16. Kolordu Karargâhı da Diyarbakır’dan Silvan’a taşındı (16 Nisan 1916). Bu kolordunun savunma alanına giren Doğu Cephesi bölümü, Van Gölü güneyinden Çapakçur Boğazı’na kadar olmak üzere, yaklaşık 80 km lik bir uzunlukta idi. Muş ve Bitlis Cephelerinde incelemelerini sürdüren Mustafa Kemal Paşa, Bitlis Boğazı içinde sıkışıp kalan 5. Tümen Karargâhı’nı ve bu tümenin düzeltilmeye muhtaç savaş hattını, bulundukları durumdan kurtarmak lüzumu üzerinde önemle durur ve ilgililere gereken emirleri verir. Muş Cephesi’nin de düzeltilmesi icap etmektedir. Her iki cephenin de düzeltilmesinin, Muş ve Bitlis’in düşmandan geri alınmasıyla mümkün olabileceği kanaatına varır. Silvan’a dönünce yapılacak taarruz için gerekli hazırlıklara başlanılmasını 5. ve 8. Tümen Komutanlıklarına bildirir. Bu arada önemli bir sorun haline gelen iaşe sorununu da çözümler. Temmuz ayı sonlarında yaptığı teftiş ve aldığı bilgiler, taarruz zamanının geldiği sonucunu verince 5 Ağustos 1916’da taarruz emrini verir. Çetin savaşlar sonunda 7 Ağustosta Muş ve bir gün sonra da Bitlis geri alınır. Mustafa Kemal Paşa, 2. Ordu Komutanlığı’na çektiği 26 Temmuz 1332 (8 Ağustos 1916) tarihli telgrafta zafer haberini şöyle veriyordu:
“İkinci Ordu Kumandanlığına
Muş dün ve Bitlis bugün kolordumuz tarafından zapt ve işgal edilmiştir. Mağlup edilmiş düşman kuvvetleri takip edilmektedir.
16. Kolordu Kumandanı
Mustafa Kemal”
Gençlerin gözleri ışıl ışıldı can kulağı ile dinliyorlardı.
" Sonra ...sonraa."
Kimsede çıt yoktu...
O tarihlerde Diyarbakır’da karamsar bir hava esmektedir. Van, Bitlis, Muş yörelerinden kente akın eden göçmenlerin perişan durumları, Rus ordusundaki Ermeni kuvvetlerinin halka yaptığı zulüm ve işkence olayları, halkta büyük bir telâş ve heyecan yaratmış, onları şaşkına çevirmiştir. Rusların yakında Diyarbakır bölgesine de saldırma korkusu, bu heyecan ve şaşkınlığı daha da artırmaktadır. Mustafa Kemal Paşa’nın bu zafer haberi büyük bir sevinçle karşılandı. Halkın morali düzelmiş, kentte bir bayram havası esmeye başlamıştı. İkinci Ordu Komutanı Ahmet İzzet Paşa verdiği cevapta şöyle diyordu:
“Bitlis’te 16. Kolordu Kumandanı Mustafa Kemal Pasa Hazretlerine Kumandanızda bulunan askerlerinizi hüsn-ü muhafaza ederek, lüzumu zamanında dahiyane kudret ve hamasetle ifa buyurduğunuz kahramanâne hizmetten dolayı zât-ı âlinizi tebrik ve teşekkürlerimi bildiririm.
2. Ordu Kumandanı
Müşir Ahmet izzet”
" Öğretmenim benim elimde şu bilgi var okuya bilir miyim ?" diye sordu Zeynep.
" Tabi...tabi .Herkes bilgilerini paylaşmalı çocuklarım."
"Çapakçur Savaşları
Ağustos ayı içinde Ruslar bu defa Çapakçur (Bingöl) Cephesi’nde taarruza geçtiler. Burası 16. Kolordu Cephesi’ne bitişik bulunuyordu. 16. Kolordu’nun 8. Tümen’i ile 3. Kolordu’ya bağlı 7. Tümen, yan yana idi. Bu iki tümeni Murat nehri birbirinden ayırıyordu. Ordu Komutanlığı 7. Tümen’i de Mustafa Kemal Paşa’nın emrine vererek, savaşı idare görevini kendisine yükledi. Bu sırada Çapakçur Boğazı’nı savunan 14. Tümen Komutanı Ali Fuat Cebesoy, bu savaşlara ve Mustafa Kemal Paşa’ya ait bir hatırasını şöyle anlatır: “1916 yılı yazlarında Çapakçur Boğazı’nın müdafaasında Ruslarla yaptığımız kanlı muharebenin son safhasına kadar birbirimizi görmememiz mukaddermiş. Ben kumandanı bulunduğum 14. Tümen’le Çapakçur Boğazı’nı çok üstün Rus kuvvetlerine karşı savunurken, tümenimin önemli bir kısmını kaybettiğim sırada, Muş’taki 7. Tümen’i alarak imdadıma koşmuş olan 16. Kolordu Kumandanı Mustafa Kemal Paşa, yandan ve bütün şiddetiyle düşmana karşı taarruza geçmiş, beni düştüğüm müşkül ve tehlikeli durumdan kurtarmış, bu suretle Çapakçur Boğazı’nın müdafaası başarıyla ve şanla sonuçlanmıştı.
Bu başarı günlerinin birinde, Çapakçur dağlarının en yüksek bir noktasında buluştuğumuz akşam O, savaş meydanlarında kolağalığından, generalliğe ben de albaylığa yükselmiş bulunuyordum. Şimdi O, bir üst rütbede ve benim âmirim, kumandanım mevkiinde idi. Maiyetim ve emir subaylarım ile beraber kendisine mülâki oldum. Üç adım kala ayaklarımı sertçe birbirine vurarak selâm resmini ifa ettim, aynı vekar ve ciddiyetle selâmımı aldı.
— Hoş geldiniz, Ali Fuat Beyefendi, dedi. Sonra birden bana doğru yürüdü.
— Fuat, kardeşim, diye boynuma sarıldı; kucaklaştık. Durumu kısaca anlattı:
— İkinci Ordu Kumandanı’nın, seni iki piyade alayı ile ihtiyatsız olarak yalnız bırakmış olmakla boğazın stratejik değerini takdir etmediğini gördüm. Yardım için Ordu Kumandanı’na teklif ettim ve onun emrini beklemeden derhal harekete geçtim. Tanrı’ya şükürler olsun, seni kurtardım.
Çapakçur’un meşe ve çam ormanlarıyla bezenmiş, o yüksek tepeleri üzerinde o akşamı hâlâ hatırlar ve heyecanla ürperirim.”
Mustafa Kemal Paşa’nın yaveri Şükrü Tezer, bu savaşı şöyle anlatır: “Karargâhı Bitlis deresi içinde bulunan 5. Fırka’ya bağlı kuvvetlerin işgal eylediği bütün cephe boyunca başlayan taarruz hareketi, düşmanı, tutunabildiği yerlerden söküp atmak suretiyle fırka lehine inkişaf ederek çok kısa bir müddet zarfında, yani taarruzun başladığı tarihin üçüncü günü, Bitlis’in geri alınmasına muvaffakiyet hasıl olmuştu.
Rusların, Bitlis’i elden bırakmamak uğrunda gösterdikleri anûdane mukavemetin, Türk süngüsüyle kırılması karşısında ileri harekâta devam olunarak Bitlis’in geri alınması tarihinden iki gün sonra da Van Gölü kıyısında bulunan Tatvan kasabası, birliklerimiz tarafından işgal olunmuş ve düşman, bu mevkiden 30-40 kilometre kadar daha gerilere çekilmeye mecbur bırakılmıştı (...) 8. Fırka kuvvetleri de bulunduğu Bayrakaltı mevkiinden aynı tarihte taarruza geçerek her iki cephe üzerinde cereyan eden savaşlar sonunda, Bitlis ve Muş’un geri alınmasına ve böylece düşmanı bu cephede de hayli geri atarak Muş ilerisinde yeni bir savunma hattı kurulmasına muvaffak olunmuştu.” 10 Ancak, 2. Ordu’nun yarısının henüz cepheye gelmemiş olması; 3. Ordu’nun Erzincan batısına çekilme zorunda bırakılması; ikmal ve iaşe zorlukları, kazanılan bu zaferin daha da genişletilmesini önledi. Ruslar kuvvetlerimizi parça parça yenmeyi planlamışlardı. Mustafa Kemal Paşa, bu zaferiyle düşmanın taktiğini önlemiş oldu.
MUŞ VE BİTLİS’İN GERİ ALINMASI ÜZERİNE MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA ALTIN KILIÇLI İMTİYAZ MADALYASI VERİLDİ.
" Devam edebilir miyim efendim ?"
Hepsi başlarıyla onayladılar.
"MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN II. ORDU KOMUTAN VEKİLLİĞİ"
" Çok ilginç bilgiler var okuyorum."
Ahmet izzet Paşa’nın bir süre izinli olarak İstanbul’a gitmesi sebebiyle kendisine vekâlet etmesi hakkında aldığı emir üzerine 17 1 Kanunevvel 1332 (14 Aralık 1916) Perşembe günü, Silvan’dan ayrılan Mustafa Kemal Paşa, otomobille üç buçuk saatte, Diyarbakır’a vardı. Kendi Kolordusuna da Ali Rıza Paşa vekil olarak atanmıştı. 16 Aralıkta II. Ordu Karargâhı’nın bulunduğu Sekerat’a varan Paşa, îzzet Paşa ile görüşerek vekâleti devraldı. Burada Ordu Kurmaybaşkanı Albay İsmet (İnönü) Bey’le görev arkadaşı oldu.18 ismet Bey’den ordunun durumu hakkında bilgi aldı. Kışın doğurduğu iaşe güçlükleri yüzünden ileri hatlarda bazı hafif birlikler bırakarak cepheyi geriye almayı kararlaştırdılar.
Ahmet izzet Paşa’nın mezuniyetten dönüşü üzerine vekâlet görevi sona eren Mustafa Kemal Paşa da Sekerat’tan ayrılarak, 1917 yılı Ocak ayı içinde, Silvan’a geldi. Şubat ayında, Başkomutanlık Vekilliğinden Hicaz Kuvve-i Seferiyesi adı altında kurulacak yeni bir ordunun başına geçmesi emrini aldı. Hemen Şam’a hareket etti. Hicaz’ın ve Suriye’nin genel durumunu inceledikten sonra, durumu o günlerde Şam’da bulunan Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya arz ederek O’nu, böyle bir ordunun kurulması fikrinden caydırdı. Kendisine bu defa II. Ordu Komutanlığı teklif edildi. Mustafa Kemal Paşa’nın, II. Ordunun Ahmet izzet Paşa’nın emrinde bulunduğundan bahisle gösterdiği tereddüt üzerine Enver Paşa’nın, II. Ordu ile III. Ordunun “Kafkas Orduları Grubu” haline getirilerek izzet Paşa’nın komutasına verileceğini açıklaması sonunda, teklifi kabul etti.
" Bundan sonrasını ben anlatayım size "dedi Muhsin Öğretmen
CAN DOSTLARIM HOŞ GÖRÜNÜZE SIĞINARAK KONU UZUN SÜRDÜĞÜ İÇİN DEVAMINI YARIN DİYORUM..
NEŞE KIZILYAR
SEVGİLERİMLE
CAN DOSTLARIMDAN ALTIN DAMLALAR
...............................................................................................................
Özledim Samsun’dan doğan güneşi
yüreğime aktı gitti ateşi
arasam bir daha bulunmaz eşi
özledim Samsun’dan doğan güneşi..............aliorhan06
................................................................................................................
YORUMLAR
Araştırarak bunca emek vererek,bizlerle paylaşmanızdan dolayı teşekkür ediyorum.
Yüreğinize kaleminize sağlık.
GÜLDESTE
Değerli Arkadaşım.
Sizden öncelikle bir konuya dikkat göstermenizi rica edeceğim: İnkılap....İşte bu kelimeyi yanlış yazmayalım...İnkilap olarak yazarsak anlamı köpekleşme oluyor çünkü...
İkinci olarak bu kadar derin araştırmalar içine giren bu gençler Atatürk'ün I. Dünya Savaşındaki rolünü öyle hemen atlamasınlar...Çanakkale dışında Kafkas Cephesi var, Suriye Cephesi var...Onları atlamak sanırım biraz eksik olur.
Bunların dışında oldukça güzel ilerliyor yazı...Özellikle her bölüme koyduğnuz resimler çok çok ilginç ve öyle herkesin ha deyince bulabileceği şeyler değil. O bakımdan size teşekkür ediyor ve kutluyorum
Selam ve sevgilerimle.
GÜLDESTE
sami biberoğulları
sami biberoğulları
Özledim Samsun'dan doğan güneşi yüreğime attı gitti ateşi arasam bir daha bulunmaz eşi özledim Samsun'dan doğan güneşi.
Yüreğin dert görmesin kalemin hep yazsın Neşe kızım sevgilerimi yolluyorum sevgiyle kal.
GÜLDESTE
Neşe Hanım, umarım bu yazı serisini bir kitap haline getirirsiniz...
Devamını beklerim...
Kadir Tozlu