- 1617 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İKİNCİ BAHARLARIYDI
Teravih namazından sonra komşularla mahalle kahvesinde içilen birkaç bardak çayın ardından bakkala uğrayıp sahur için ekmek ile evdekiler için birkaç şey aldı. Bakkal “Bu gece iftarda çocukların,torunların vardı galiba” diye takıldı. “Öyle,öyle” dedi yaşlı adam. Dışarıda yavaş yavaş kar atıştıran ama oldukça soğuk bir hava vardı.
Yaşlı adam bir elinde poşet içinde bakkaldan aldıkları, diğer elinde bastonu ile buz tutmuş yolda karlar arasından düşmemeye gayret ederek eve doğru gidiyordu. Karısı teravih namazına giderken” Aman bey yollar buz tutmuş giderken gelirken dikatli yürü de kayıp düşme” dediğinde “Sen merak etme hatun” demişti.
Bahçe kapısını açtı buz tutmuş merdivenler dikatli bir şekilde çıkıp kapının ziline basacağı sırada kapı açıldı;”Hoş geldin baba” dedi gelini. “hoş bulduk kızım” dedi “Elindekiler alayım baba” yaşlı adam elindekileri gelinine verip bastonunu duvara dayadı ve ayakkabılarını çıkarıp besmele ile eve girdi. Torunlar hep bir ağızdan “Aaaa…dedem namazdan gelmiş “ diye yaşlı adama doğru koşmaya başladılar. Elindeki şişlerle yün örmeye çalışan yaşlı adamın karısı“Durun koşmayın dedenizi düşüreceksiniz” dedi.”Bırak çocukları hatun” dedi yaşlı adam. “Gel böyle baba sobanın yanına otur üşümüşsündür” dedi kızı. Ellerini ovuşturarak “Eeee….bayağı soğuk hani” dedi yaşlı adam. Sobanın yanındaki sedire oturdu. “Kızım baban üşümüştür sobaya birkaç odun atıverin” dedi kadın. “İçerisi iyi hanım” dedi adam.
Oğlu ve damadı televizyon seyrederken yaşlı kadın örgü örüyordu.Gelini ise iğne oyası ile uğraşırken kızıda hem televizyon bakıyor hemde bayram için kızına dikmeye çalıştığı elbiseyle uğraşıyordu. Kadınlar işlerini yaparken aynı zamanda da bir birleriyle muhabbet ediyorlardı. Yaşlı adam da kuru odunların çıtır çıtır ses çıkararak yandığı sobanın arkasındaki sedirde hem çayını yudumluyor hemde televizyonu izliyordu. “Hadi dede bize masal anlat” “Anlatayım da bak herkes televizyon seyrediyor” dediysede diğer torunlarda “ Masal anlat masal anlat” diye bağırışmaya başladır. “Evlatlar bu devirde pek masalın tadı kalmadı size en iyi masalı televizyon anlatmıyormu?” dedi adam. “Zaten bu televizonlar çıkalı beri evde iki laf edemez olundu,tüm dikkatimiz televizyonda !” “Öyle bey artık ailece oturup şöyle iki laf etmiye hasret kaldık” dedi kadın. Torunlar bu arada yaşlı adamnın etrafını sarmışlar “bize masal anlat” diye bağırışıyorlardı. “Peki” dedi adam anlatayım anlatayım ama sizlerden bir ricam olacak,bu akşamlık televizyonu kapatalım de anlatacağım masalı mümkünse herkesin dinlemesini istiyorum” dedi. Televizyon kapandı,çocuklar dahil herkes pür dikkat yaşlı adama bakmıya başladılar. Yaşlı adam en küçük torununu kocağına aldı ve“Bakın çocuklar bu aslında masal değil bu anlatacağım olay size belki masal gibi gelir ama tamamiyle gerçektir ve çok yakından tanıdığım bir dostumun başından geçmiştir”.
Bir zamanlar dünya tatlısı bir arkadaşım vardı. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez,birimizin derdi diğerimizin derdi olurdu. Hani bu arkadaşımın hali vaktide pek iyicene idi. Bu arkadaşımın iki oğlu ile iki kızı vardı. Gel zaman git zaman arkadaşımın dünya tatlısı hanımı rahatsızlandı.Doktor doktor dolaştırdı,sonunda sağ akciğerinde biri iki adet tümör çıktı. Yapılan biyoposi’ler sonucu alınan parçarın incelenmesinde bu tümör lerin çok kötü olmadıkları ama çok iyi huyluda olmadıkları ortaya çıktı. Ameliyat olması gerekiyordu. Ameliyatı 9 saatden fazla sürdü. Kadının sağ akçiğerinin yarısına yakınını aldılar. Tamamiyle temizlediklerini söylediler doktorlar. Yoğun bakımda kaldığı o gece tansiyon yükseliyor ,yapılan tüm mudalelere rağmen normale dönmiyen tansiyonu indirmek için çalışılırken kadının kalbi aniden duruyor. Kadın uzun zaman bitkisel hayatda kalıyor ve sonunda bitkisel hayatdan çıkamadan vefat ediyor. Arkadaşım 4 sene kadar evlenmedi,baktıki her ne olursa olsun ölenle ölünmüyor durumu çocuklarına açınca ilk önce kızılca kıyamet koptu. Vay sen bizim annemizi nasıl unttun,biz kendi annemizden başka kimseye anne demeyiz falan gibi beylik laflardan sonra baktılarki adamın niyeti niyet bir zaman sonra sen bilirsin dediler. Adam işlerini çocuklarına devretti ve yakınlardaki bir sahil şehrinde kendine ait evlerinde yeni eşiyle birlikte yaşamıya başladılar. Adamın yeni eşininde iki oğlu bir kızı vardı. Bu kadıncağızında eşi vefat edeli 7-8 sene olmuştu. Kadının ve çocuklarının durumu adamın durumuna göre iyi değildi,kendi yağlarıyla kavrulmaya çalışıyorlardı. Bir müddet adamın çocukları seyrekte olsa eve gelip gidiyorlardı. Zamanla bu gelip gitmeler azaldı ama yinede babalarının her şeyiyle ilgilenmeye çalışyorlarsada kadına pek duyarlı değillerdi. Kadının çocukları ile adamın çocukları arasında bir soğukluk vardı. Pek karşılaşmak istemiyorlardı. Aslına bu durum arkadaşımla eşinin hiç umurunda değildi. Çünki onlar birbirlerini iyi anlıyorlar ,ikinci baharlarını yaşıyorlardı. 22 sene iyi giden evlilikten sonra arkadaşım ve eşi yaşlılıktan dolayı yavaş yavaş artık işlerini yapamaz hale geldiler. Arkadaşım çocuklarına bize bir yardımcı tutun dediysede çocukları, ne yardımcısı baba biz ne güne duruyoruz diyorlardı. Artık arkadaşımla eşi kendi işlerini iyice yapamaz duruma gelince arkadaşımın çocukları kadının çocuklarınada haber gönderip arkadaşımın evinde buluştular. Arkadaşımın çocukları ,biz babamızı alıp evimize yanımıza götüreceğiz,sizde annenizi ilgilenin dediler. Kadının çocukları,bu iki kişi yıllarca bir birlerinden ayrılmamışlar bu yaştan sonra bu iki yaşlı kişiyi birbirlerinde ayırıp onları yaşarken mezara sokmıyalım,bunlara yardımcı tutsak dedilersede kadına ve çocuklarına pek ısınamıyan arkadaşımın çocukları hayır biz babamızı siz annenizi alın gidin bunun başka tarzı yok dediler. Bu tartışma arkadaşımla eşinin yanında yapılmakta idi. Her iki yaşlı korkuyla bir birlerine bakıyorlar,duyduklarına inanmıyorlar veya inanmak istemiyorlardı. Arkadaşım çocuklarına, biz eşimle ayrılmak istemiyoruz bize bir yardımcı tutarsanız biz birlikte yaşamaya devam ederiz,bu son günlerimizi ayrılamyıp birlikte geçirmek istiyoruz dediğinde çocukları, ne ayrılması baba arada sırada yine bir birinizi görürsünüz hele bakalım dediler. Uzun münakaşalardan sonra ertesi gün arkadaşımın çocukları babalarını alıp gidecekler,kadının çocuklarıda annelerini alıp gideceklerdi.
O gece arkadaşımla eşi yattıklarında bu yaştan sonra başlarına gelen bu durumu bir türlü hazmedemiyorlar kahroluyorlardı. Senelerce bir birlerini seven iki yaşlı kişiyi hayatlarının sonuna yakın ölümüne ayırıyorlardı.
Sabahleyin çocuklar uyandıklarında arkadaşımı ve eşini odalarında bulamayınca etrafa bakınmaya başlamışlar. Uzun aramalardan sonra arkadaşımla eşini evlerinden 500 metre kadar uzakta denize dik inen bir uçurumun dipinde bir birlerine sarılı vaziyetde cansız olarak bulmuşlar.
Çocukların bu iki yaşlı ve birbirini seven iki kişinin yalvarmalarına ,göz yaşı dökmelerine karşı illede biz babamızı siz annenizi alıp bakacaksınız demeleri karşısında ayrılamıyacaklarını düşünen bu iki çaresiz insan yapacak bir şey bulamayınca ,nasıl olsa biz yaşarken mezara gireceğiz hiç olmazsa ayrılmadan biz kendimiz yapalım bu işi diyerek kendilerini uçurumdan atmışlar.
Uçurumun dipinde cansız yatan iki zavallının yanına inenler bu iki ihtiyarı birbirlerine sarılı ve gülümser vaziyetde bulmuşlar.
Savcı duyduklarından sonra arkadaşımın çocuklarının tüm israrlarına rağmen; bencilliğinizden mal hırsınızdan bu iki zavallının son günlerini birlikte geçirmelerine izin vermediniz,bu zavallı kişileri öldükten sonra bile ayırmak istiyorsunuz,yazıklar olsun size ! Bana bakın bunların ölümüne sizler sebep oldunuz benim canımı sıkmayın birbirlerini seven bu iki zavallı ihtiyar ayrılmamak için sizin yüzünüzden ölümü seçmedilermi ? sizler nasıl evlatlarsınız be ! Madem bu iki ihtiyar son günlerini sizin yüzünüzden huzur içinde geçiremedi mezarları yan yana olacak,onları ben defnettireceğim,bu söylediğim iyice anlaşıldımı ? Bana bakın kafamın tasını attırmayın insan olun be insan ! Defolun !
Allah razı olsun o savcı dan,savcının gayreti ile arkadaşım ve eşi o sayfiye yerinin mezarlığında etrafı gören bir tepede yanyana huzur içinde yatıyorlar.
Bu olaydan sonra arkadaşımın çocuklarının iyi giden işleri bozulmıya başladı . Bir zaman sonra işleri iyice bozuldu ve kimseye bir şey söylemeden belkide yaptıklarından utanarak bulundukları şehirden başka yere taşındılar.
Kadının çocukları ise zaten başka şehirdendiler. Her şeyi çocukları için yapan onlar için iş kuran ve tüm servetini onların emrine veren ama çocukları tarafında sevilir gözükürken güçten kuvvetden düşünce insafsızca davranılmayı hazmedemiyen zavallı arkadaşım şu anda çok sevdiği ikinci eşiyle yan yana huzur içinde yatmakta .
Hikaye bitince hiç kimseden ses seda çıkmıyordu. “Anlattığın gerçekmi baba” dedi damat. Yaşlı kadın damadına gözlüklerinin üzerinden bakarak “Gerçek oğlum tamamiyle gerçek” derken yeleğinin cebinden mendilini çıkarıp gözündeki birkaç damla yaşı sildi.
Bir müddet sessizlik oldu. “Çok acıklıymış be dede” dedi büyük torun. “Hayat zaten acıklı değilmi be evlat” dedi dedesi.
“Çayları tazeledim” dedi kızı ama kimsede çay içecek hal kalmamıştı.
Yaşlı adam çay bardağını eline alırken “İşte buda böyle bir hikaye” dedi. “Dede İki gözün neden kızardı senin” diye sordu büyük torun. Yaşlı adam tüm odadakilere sevgi dolu gözlerle bakarken bir taraftanda çayının şekerini karıştırıyordu. “Hayat bazen zamansızda olsa insanın gözlerini kızartabiliyor evladım. Eğer bu durumlarda gözlerin kızarıyorsa,kalbinde bir sızı hissediyorsan işte ozaman o kişinin bir yerlerinde ufakta olsa insanlık kırıntıları var demektir ki buda iyiye işarettir” dedi.
Mustafa Arif Razgartlı