- 616 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BALÇIK-10
Büyücü ikinci hocasından mağaranın içinde tılsımları öğrenmeye başlar. Bazılarını önceden ilk hocasından öğrendiği şeylerde olsa gözlerini her zamaman açık tutup, pür dikkat kesilirdi.
...
En çok sevdiği şeylerin arasında ejder yavrularının seslerini dinlemekti. Kızıl gezegenin kızıl aydınlığı çekildiğinde karanlıkta çıkardı mağaranın ağzına. Her seferinde ölen ilk hocasın ölümü gözlerinin önüne gelirdi.
Ve kendine kızardı hep. Yanlış çizmeseydi yerdeki şekli.Belki hayatta kalacaktı babası gibi onu seven öğreti hocası. Bu yüzdendi her seferinde mağara önünde, kısa bir çöple yere çizdiği şekiller.O gün eksik çizmiş olduğu şekildi bu.
Mağarada geçirdiği zamanı fark etmesede. Dört Kızıl gezegen mevsimi geçmiştir.Tek farkına vardığı şey ise sesini dinlediği ejder yavrularının yetişkin sesi çıkarmaya başladığı ve çifleşip yavrulamayalarıdır.
O an fark eder onların lisanını öğrendiğini. O günden sonra onlarla konuşur.İkinci hocası her zamanki gibi kendi içine enerjisini toplamaktadır. Oturduğu yerde göz kapakları kapalıdır.
Göz kapaklarının üstünde oluşan kabartılar hareketlendiğinde onun birşey gördüğünün işretiydi.Kurumuş çatlamış dudakları, bazen gerilir memnuniyetini gösterir gibi olurdu. Bu arasırada oluyordur.
Genelde gördükleri dudaklarının kenar köşelerini aşağı sarkardı. Gözünü açtığında isa az konuşur kalan son öğretilerini büyücüye aktarmaktadır yaşlı bedeniyle dinç durmaya çalışarak. O gün ilk kez uzatırken büyücüye kendi asasını çatlamış dudaklarından yayıldı sesi mağaranın her köşesine ve ilk kez güldü.
-Akşam ejderlerle konuştuğunu duydum evlat.Benden daha iyi anlaşıyorsun onlarla.Onlar sana an gelecek enerjisini getirecek Kızıl gezegenin sakın unutma.
Büyücü o an şaşkındır.Ne demek istediğini düşünürken. Onun asasını almanın sevinci kafasındaki soruları bir kenara atmasına sebep olur. Kendisi farkına varmadan ejder diliyle bir kelime çıkar ağzından.Mağarada ikinci yankı oluşur.
O sırada sarkıkların biri mağaranın içindeki küçük su birikintisine düşer.Beyaz bir yarasa mağaranın içinden dışarı kanatlanır. Onun sesini duyan yetişkin bir ejder karşılığında bir ses verir.
Gelip konar mağaranın önüne. Kanatlarının büyüklüğü mağaranın ağzını kapatır mağaranın içi kararır birden bire. Elinde tuttuğu, ucunda kristal olan asa o an tüm mağrayı aydınlatmaya başlar.Kanatlarını indirirken ejder yayılan aydınlık gözünü kamaştırır. Asanın ucundaki kristal eski haline döndüğünde mağra önündeki ejder kuyruğunu yere iki defa vurur.
Üçüncüsü toprağa inan kuyruk mağradaki ikinci sarkığı düşürür küçük su birikintisine.Kafasını sağa sola oynatır devasa gövdesinin üzerinde. Kalın kat kat olan kabuklu derisi kabarır ejderin.
Kafasının yanlarındaki yüzgeçler açılır. Kafası bir Kızıl gezegene inip kalkarken her inmesinde büyücüye bakar.Büyücü ilk kez o an görür yakından, yetişkin bir ejderin gövdesini.
Oysa bu onun yavruyken konuşmaya başladığı ejderlerden biridir. Mağaranın ağzından geniş katlarını açıp uçmadan önce ağzından çıkan alevleri kızıl gezegenin olduğu yere salar.Uçarak uzaklaşır koyu yeşil olan ejder.
Kendine gelmesini sağlayan yanındaki ikinci öğreti hocası olur. Yine üç parmağının uzun olanını büyücünün alnına götürürken konuşmuştur.Kurumuş olan dudaklarla,
-Bunların hepsi bir işaret artık gör, benim kapalı gözlerle gördüğümü. der.
Demesiyle mağara üçüncü kez sallanır.Bir üçüncü sarkıkta birikintiye düşer. O an anlayamaz olayları büyücü.
O gün Kızıl Gezegenin tutulduğu gündür. Büyücü gibi bağdaş kurup sırtı yere dik uyumaya başlar.Uyumadan uyanmayı öğrenir ve görmeyi. Üçüncü gün açtığında gözlerini rüyasında gördüklerini görür.
Sol yanında kristali ucunda asa ve kendi önünde yere çizilmiş şekillerle. Gözünden bir yaş süzülür o an.
Okuduğu şekiller ona şunu demektedir.
"oğlum bana herşeyi dedi. Onu kurtarmak için verdiğin mücadeleyi ve senin, onun en çok sevdiği öğrencin olduğunu.Tüm öğretilerim senin içindi.Oğluma da burdan giderken seni bekleyeceğimi demiştim çok öncesinde.Şimdi yüreğini takip et. Mona ve onu seven çocuğu bul. O iki çocukta anahtarlar. Çıktığında mağradan dışarı beni anlayacaksın.Asa artık senin elinde ve senindir bilesin."
İşte o an ikinci kez üzüldü.Süzülürken yaşlar gözünden büyücü tutarken asasını elleri titredi. Küçük adımlarla hüzünle yaklaştığında mağranın içindeki su birikintisine.
Birikintideki su damlalar halinde aşağıdan yukarı doğru ters yapan yağmur gibi sağlam kalan sarkıklara sarılırken gördü.İlk hocasının babasının su içerken öldüğünü.Bunlar onun ikinci kez aynı sahneyi görnesiydi aslında. Gözünden düşen ilk damlayla sarkıklara sarılan damlalar ait olduğu yere tekrar indi.Ama süzülerek.
(Birinci bölüm bitene kadar söz verdim kendime...az yada çok DEVAM EDECEK....klavye yorgunluğum işte..)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.