- 3267 Okunma
- 18 Yorum
- 0 Beğeni
İşte Öyle !
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Belki de !
Ne zaman kapısını çalsam şehrin , uyanmayan gözleri karşılıyor beni
Ne zaman sesimin gürlüğü dolansa duvarları , yankısı tırmalar kulağımı
Hep bir şey eksik
Hep bir kuvvetin gücü geri çekiyor nefsimi
Zoraki taşınmakta nefes sonraya
Ah yıllar !
Bedenimi alsanız da ruhum hâla aklımda
Üşüyen adımlarımla bile olsa basıyorum toprağa / toprağına
Dün ; zamanın dudaklarından dökülen alçısız gerçeklerin hayâle yakın dünyasında beslenirdi. Elini eteğine uzatıp , yolunun üzerinde büyüyen anların zincirleri içinden hoplaya zıplaya geçerdi. Satır aralarında kimsesiz büyüyordu ömür. Kalemin ucuna düşecek her anı , geleceğin bilinmez duvarlarına yeni kareler çiziyor cimrilik de yapmıyordu . Ucu ucuna yeten saatler hesabı kendinden bilirken , kaldırımların yüzüne düşen gölgeler payına düşeni yaşıyordu o arada . Bazen ; sek sek oynayan o küçük kız çocuğunun çelmesi , bazen de rüzgârın vurdum duymaz gidişine takılıp düşüyordu yüzüstü . Kanamış ellerden çizilmiş dizlerine kadar her şey normal ,değişmeyen tek şey gidişâtın kendisiydi.
Bilmiyordu çünkü ; yetecek kadar yetinecekti .
Hayat işte !
Şimdi hamuru yoğurulacak bir lezzetin hazırlığında ŞANS , Eller sıvanmış , umutlar biçilmiş , sağı solu belli olmayan bir dünyanın ışıklı terazisi üzerinde denge kurmaya çalışıyor .Belki de bir oyundu içinde barınılan !
Ve bakmak istediği gibi bakar yüreğinde sefere çıkan yüreğe !
En çok gözlerinde güneşi gördüğüm yüzü etkiledi beni ,
Hâla bakamıyor hâla tutamıyorum elimle
Bahar onun bakışlarında çiçek açıyor , kış onun sözleri ile çöl sıcağını yaşıyordu
Ayazlar gecenin karanlığına karışmış gibi , gün/ışığı yavaş yavaş rengini bırakıyor toprağa
Kimbilir kaç dalga hasretten ölüp ölüp kıyılara vurdu
Kaç yokuş bekleyişleri doğurup varışları unuttu yarı yolda
Sabrın sönük ateşi küle dönerken
Hiç olmadığı kadar tecrube kazanır acemiliği
Bilindiği kadar uzun değildi günler ve tâlih her zaman gülmeyi hatırlamazdı.
Ocak yapraklarını şubat soğuğuna emanet ederken geri geleceğini , her şeyi bıraktığı gibi almak istediğini hatırlatır. Ama gerçek yönünü değiştirmeye başlamıştı bile , Ortalık kuru gürültüyü soyunup garip bir heyecanın büyük bendenini giyer sırtına .Ne çakıl taşlarının üzerine kurulan düşten mutluluk yerinde , ne de dağıttığı mecbûri tebessümler. İmkansızın tohumları çürütülmüş gözler önünde , . .
uzun ömürlü saadetler çıkar şapkanın içinden . . .Beklenmedik fırtına ile yerle bir olan kurulu düzenin yıkıntıları toplanır bir araya ve ucu yanan kibrit çöpü ile dağıtılır külleri uzaklara en uzağa.
Artık sokak lambaları yıldızlarla dans ediyor , melodi rüzgarın dudağındaki paslı tını
Artık mavi boşta bırakmıyor şiirleri , imgeler olması gerektiği gibi şekli şemâli belli
Sol yanı susmuş ölüm uyanır daha önce hiç bilmediği bir kentte
Hadi !
Temizleyin siyahın üzerine dökülen beyaz ay kırıntılarını
Temizleyin ki kendine karışsın gece
Gövdesi olmayan bir hüzün kalır geriye
Tabiki de hep sevgi ile ... !
11/04/2012
17;07
eMİNE