- 512 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
UŞAK ANILARI
Biz küçükken ne kadar büyüktü her şey, uzak ne kadar uzaktı ? Memleket özlemi, iki tatil arasında nasıl da birikiyordu...
* * *
İşte parlak hafif nemli döşeme taşlı yoldan ilerliyordu faytonumuz. Yolun iki yanı da arnavut kaldırımlarıyla yükseltilmişti. Kış ise faytonun kapısı kapatılır, atların taşlar üzerinde çıkardığı sesler daha bir uzak gibi gelirdi..Hele yağmur bu parlak taşları öyle kaygan hale getirirdi ki, bu kısa seyahatte bir kaç kez atların ayakları kayar gibi olur, benim de yüreğim ağzıma gelirdi.
* * *
Memleket özlemi dedim de.. ne kadar farkındaydık bu durumun ? Üç kardeştik, ben ortanca..bir yaş büyük abla, üç yaş küçük kız kardeş..Üçümüz de kendi dünyasında, yılda iki kez bu seyahatlerin, gidişi ne denli neşeli, dolu dolu ise..dönüşler o denli sessiz ve buruk olurdu. Memleketin kekremsi tadı ağzımızda birkaç hafta idare ederdi bizi..sonra herkes kendi okulunda , işinde.. nerede kalmıştı Uşak ? Kütahya’ daydık..uzak ve soğuk memleket..büyükler öyle derdi.. gurbet..Gerçekten ne soğuk olurdu o zamanlar Kütahya.. çatı saçaklarının altından yürüyemezdik kışın. Başımıza kılıç gibi donmuş buz kütlesi düşüverirse diye..
* * *
Paytonumuz çıkmaz sokağın başında durduğunda bizi ilk gören köşedeki evde yaşayan Karadayıların Emineanne olurdu. Sarmaş dolaş olunur, kısa bir hoş-beşden sonra herkes birşeyleri yüklenip eve doğru yönelirdik.
* * *
İşte koca kapının önündeydik. El şeklindeki kapı tokmağına ulaşıp ne zaman çalabilecektik acaba..Kapı iki kanatlıydı, biri bizim de bir zamanlar yaşadığımız üst kata açılıyor, diğeri anneannemin oturduğu bahçeli alt kata..Gıcırtıyla açılan kapının önünde ak yazması ve geniş gülümsemesiyle işte anneannem.. hadi hoş geldiniz girin içeri.
* * *
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.