- 1436 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Güven...
“Savaşın en kanlı günlerinden biriydi.
Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı sırada, başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri çekti. “Delirdin mi sen? Gitmeye değer mi? Baksana delik, deşik olmuş. Büyük bir ihtimalle ölmüştür. Artık onun için yapabileceğin bir şey yok. Boşuna kendi hayatını tehlikeye atma.” dedi.
Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siperden dışarıya attı. İnanılması güç bir mucize gerçekleşti, asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı. Siperdeki diğer arkadaşı:
-Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın.
-Değdi, dedi. Gözleri dolarak…
-Değdi…
-Nasıl değdi? Bu adam ölmüş görmüyor musun?
-Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim için.
Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarladı:
-Geleceğini biliyordum… Geleceğini biliyordum…”
‘İnsan, hiçbir şeyi boşuna yaşamaz’dı ya!..
‘Boşlukta aranmazdı ya hiçbir şey!’
Her insanın, geldi mi, gelecek mi? diye arkasına baktığı, yolunu gözlediği; en olmadık, en ummadık bir anda, el uzatanın o olacağını umutla beklediği, çok güvendiği hep olmuştur…
Bekleyen, kimi beklediğini; beklenen ise, kimin, neden beklediğini çok iyi bilmektedir!..
O bilmedir, bekleten ve bekleyen!..
O bilmedir, arkasına baktıran, yol gözleten!..
O bilmedir, güveni, umuda çeviren!..
Güven, öyle bir duygudur ki; insanın kendini, karşısındakine bağışladığı; “…geleceğini biliyordum…” diyerek umut bağladıkları andır!
Her bekleyişin adı, sadece umut olsa da, çaresizlik içinde bekleyene dokunduğu an umutlar, bırakıverir kendini güvenin, güvendiğinin kollarına!
Zaman gelir, inanma, İnanç olur; taparsın…
Zaman gelir, yürek olur, küt küt bir garip çarpasın…
Zaman gelir, itimat olur, arkana bile bakmazsın…
Zaman gelir, cesaret olur, korku salarsın…
Zaman gelir, mertlik olur, şahince bakarsın…
Zaman gelir, yiğitlik olur, başın dik, yüreğinde yaşarsın…
Zaman gelir, şecaat olur, ardan büzülürsün…
Zaman gelir, güvenme olur, sırtını yaslarsın…
Sırt verir sana, yaslanırsın; yaslandığınla, yaşarsın!..
An gelir, kuytusuna sığınma olur…
An gelir, “oh be” dediğin an olur… Ferahlarsın…
An gelir, özgürlük olur, sonsuza koşarsın…
An gelir, eller kenetlenir, sıkıca sarılma olur…
An gelir, umut olur, yeniden başlarsın!
Bitsin istemezsin; ona sıkıca sarılırsın.
Anladığına/Anlam verdiğine güvenirsin; güvendiğinle yaşarsın…
Bazen arkamıza bakarız. Bazen yanımıza. Bazen önümüzdedir. Bazen ışık olur; yolumuzu aydınlatır. Bazen karanlık olur; üstümüze çöker; saklar!..
Güven duygusudur insanı, insana bağlayan, yarına umutla bakmasını sağlayan!
Güven duygusunun olmadığı yerde, gerçek duygulardan bahsetmek imkânsızdır. Çünkü güven duygusundan yoksun, karşısındakine güven duymayan insan(lar), kafasındaki soru işaretleriyle gezer(ler).
Bu tür insan(lar), her şeye şüpheci yaklaşırlar. En doğru kişinin kendisi olduğunu düşünür ve buna inanırlar. Bu tür düşünceye sahip insan(lar)la, bir konuda konuşmak, tartışmak bir yana dursun, naçizane şeyleri bile paylaşmak zordur.
Birlikteliklerde her zorlaşma, küçük sorunların büyümesine neden olur. Her küçük zorlaşma, güvenden küçük küçük parçalar koparmaya başlar… Kopan her küçük parçayla güven aşınır; aşınan güven, zamanla azalır… Azalan bir şeyin üstüne koyma yoksa, azalan bir şey bitmeye mahkumdur ve bitecektir!..
Bir duyguda veya duygularda zaman içinde meydana gelen aşınmaya, “Duygu Erozyonu” deniyor.
Kişiler arasındaki duygu(lar)da meydana gelen küçük küçük azalmalar -bazen geçici bile olsa-, kendisiyle birlikte, diğer diğer duyguların yaşanmasında da sıkıntılara neden olabileceği gibi duyguları yaşanmaz hale de getirebilir.
Örnek verecek olursak: Güven duygusunda meydana gelen küçük bir güven kaybı/sarsıntı; ilgiyi, anlayışı, paylaşımı, saygıyı, sevgiyi; o an, kişiler arasında yaşanan bütün duygusallıkların etkilenmesine neden olur. Fakat bununla da kalmaz!..
Ki, bu etkile(n)me diğer kişiler arasındaki iletişimi ve güncel yaşantıyı da olumsuz yönde etkileyerek zorlaştırır!..
Duygusal hislerinizin de yaşamınız içinde güncesi vardır. Gün içinde yaşanan bir duyguda meydana gelen değişiklik olumlu ise, olumlu; olumsuz ise, olumsuz olarak diğer duyguları da anında etkiler. Yani günlük yaşamınız etkilenmiş olur…
Gün içinde yaşamınızda meydana gelen, olumlu veya olumsuz etkiler sadece o anınızı ve gününüzü etkilemekle de kalmaz(lar)!
Olumlu bir duygu seli, bir başkasını rahatsız etmediği sürece, onu yaşamanızdan kimse şikâyetçi olmaz. Fakat olumsuz bir duygu; bire bir yaşayanlarla birlikte, çevresinde olup da hisseden herkesi yakınlık derecesine göre, belli oranlarda huzursuz ve rahatsız eder!.. Hatta öyle anlar vardır ki; olayın etkisi ile insanlar bir anda neye uğradıklarını bilemezler; sanki olayın bire bir içindeymiş gibi yaşamaya başlarlar!..
Gün içinde yaşadığınız her şeyin; isteseniz de, istemeseniz de yarına bir etkisi/aktarımı elbet vardır ve olacaktır!
Buna güven duygusu üzerinden (siz bunu diğer duyguları da düşünüp, ekleyebilirsiniz) örnek verecek olursak:
Birlikte olduğunuz kişi ile güven duygusu üzerinden bir şeyler yaşıyorsanız; netice iyi ve olumlu ise güven olarak, netice kötü ve olumsuz ise güvensizlik olarak yarına aktarılır, yansır, etki eder!
Güvensizliklerin yarına aktarılanı, yansıması, etki etmesi, bitişin başlangıcıdır. Fakat yarına güven olarak aktardıklarınız yansıması ve etki etmesi, sizi yaşama bağlayan şeylerdir. Çünkü onlara tutunursunuz!..
O tutunduklarınız önce umut olur, sonra güven…
Hayat, insanın yaşam mücadelesi verdiği bir savaştır; her gün yeni yeni mevziler kazarsınız!..
Bazen cepheden, cepheye koşarsınız!
Bazen yanınızda çok güvendikleriniz vardır!
Bazen yalnız kalırsınız… Çünkü yoktur güveneceğiniz kimse…
Hani ‘İnsan hiçbir şeyi boşuna aramaz!’ diyorum ya…
İnsan, bir şeyin peşinden koşmak; ona inanmak ve umut bağlamak ister, ama yapamaz!.. Çünkü güvendir, inanmayı sağlayan!
Çünkü inandığının arkasından koşar insan!
Savaşta bile olsa güvendiğinin, inandığının üstündedir hep gözler!
Savaşın en kanlı gününde, “…en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü…” görmesi ilginin gereğidir.
Başkası için “…kendi hayatını tehlikeye atma…” diye kimseyi dinlemeyip “…kendisini siperden dışarıya…” atması boşuna değildir!
“İnanılması güç bir mucize…” gerçekleştirmek, “…o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına…” ulaşıp, “Onu sırtına” alarak “…koşa koşa geri…” dönmesindeki cesaret boşuna değildir!
Hayatınızda, “Sana değmez demiştim.” diyenler, demeye devam edenler olsa da, kimsenin farkında olmadığı, anlayamadığı anlar çoktur!
Değmez deseler de “Değdi, dedi…” dediğiniz ve değdiğini gösteren yaşların gözlerden süzüldüğü anlar hep olmuştur!..
Bazen gözler dolar, bazen yaşlar süzülür gözlerden! Fakat her şeye değen anlar elbet vardır!..
Ki, bir şeyin değersiz olduğunu düşünse, değersiz uğruna öleceğini bilebile “Hayatını boşu boşuna tehlikeye…” atmaz insan!
“…son sözlerini duymak…” bazen üzer insanı! Her şeye değen; “…dünyalara bedeldi benim içim.” dediğimiz “ve hıçkırarak…” “…son sözlerini…” tekrarladığınız anlar çok olmuştur!
Bazen beklenen gelmez, fakat beklenmedik anda “Geleceğini biliyordum… Geleceğini biliyordum…” dediğiniz ve zamanı geldiğinde bizi de sırtlayacaklar hep vardır!
Cengiz KORKMAZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.