KARNE GÜNÜ
Gelip geçti bir kuş kanadına asılı günler.
Ağladım, güldüm, üç parmak uzadı boyum.
Bir üst sınıfa geçtim sessiz sedasız.
Bu yıl da gelmediniz okula sevgili annem ve sevgili babam. Ne veli toplantılarına katıldınız, ne bayram törenlerine.
Biliyorum çok meşguldünüz. İşiniz başınızdan aşkındı. Haklı sebepleriniz vardı kendinize göre. Çocuk aklımın anlayamadığı, tomurcuk gönlümün kabul edemediği.
Annem kardeşime dayamış sırtını. Onu kime bırakacak? Onunla gelemezmiş, onunla gidemezmiş, daha neler neler… Geçen yılı da aynı bahaneyle geçirmişti.
Merve’nin, Aslı’nın, Uğur’un annesi geliyor bebekleriyle. Toplantılarla yetinmeyip üç-beş haftada bir uğruyorlar okula. Öğretmenimle dakikalarca konuşuyorlar. Ben uzaktan özlemle bakıyorum. Ah! Bir de benim annem, babam gelse; uzun uzun konuşsa diye iç geçirerek.
İnce ince yağmur yağıyor içime. Bir nehir akıyor derinden, sessiz sessiz. Görünürlerde deniz falan yok.
Babamın başını kaşıyacak vakti yok. Bu ben bildim bileli böyle. Bayramlar onun için sabah uykusu demek. Bir bayram günü de sabah uykusunu benim için feda etse. El ele gitsek okula Uğur’la babası gibi. Kürsüde şiir okurken, şarkı söylerken dinleyicilerin arasında annemin, babamın olduğunu bilsem, yüreğime güç gelse, elim ayağım titremese. Beni siz de alkışlasanız arkadaşlarımla birlikte. Başımı okşayıp öpseniz, kanatlanıp uçmaz mıydım? Gönlünüze Kafdağı’ndan deste deste gül taşımaz mıydım?
Kışın hava soğuk oluyor, kardeşimin üşüyüp hasta olmasından korktun. Ya baharlara ne oldu anne? Çocukların kuşlar ve çiçeklerle el ele verip güneşin altında halaya durduğu o bahar günlerine.
Okuldan koşarak gelip boynuna sarıldım. “Anne!” dedim. “Yarın veli toplantımız var. Öğretmenimiz herkesin velisi mutlaka gelsin dedi.” dedim. “Akşam hava durumunu dinledim. Yarın hava çok güzel olacak. Ne olursun!” dedim. “Bakalım” dedin. Başka bir şey demedin. Ertesi gün ümitle bekledim kapıda. Gelmedin.
“Bugün okulda ne yaptınız? Günün nasıl geçti?” deseydiniz dünyalar benim olacaktı. Demediniz. Ümitlerim yarınlara kaldı. O yarınlar hiç gelmedi. Sen yemek yapacaktın. Daha bulaşıkların duruyordu. Televizyondaki dizinin bitmesini bekliyordun. Beni dinleyecek vakti nerden bulacaktın? İstediğim her kitabı alıyordunuz. Dergi parası veriyordunuz. Cebimden harçlığı eksik etmiyordunuz. Daha ne yapacaktınız?
Babam haberleri kaçırmıyor. Haberler önemli. Tuttuğu takımın maçlarını seyretmeden edemiyor. Yabancı filmlerde çıt çıkarmama izin vermiyor. Gün boyu çalışıyor, çok yoruluyor. Uykusu geliyor, yatıyor. Beni görmüyor.
Oysa ben hep yanı başında oturuyorum. “Ödevlerini yaptın mı?” diyor. Başka bir şey demiyor. Dese, kollarımı açıp boynuna sarılacağım. “Babacığım”, diyeceğim, “bak bugün okulda neler oldu, anlatayım” diyeceğim. Başlayacağım anlatmaya. Öğretmenimizin yanlışını bulmamdan müzik dersinde söylediğim şarkıya kadar her şeyi bir bir anlatacaktım. Akşamlar kısaydı. Yarın yorucu bir gün olacaktı, yatıp uyuduk.
Güzel rüyalar gördüm. Bir elimden annem tutmuş, bir elimden babam, bir deniz kıyısında koşuyorduk. Kıyının bittiği yerde hep okulum oluyordu. Kapıda öğretmenim karşılıyordu bizi. Sizinle kırk yıllık dost gibi selâmlaşıyordu. Tıpkı Ayşe’nin babası gibi.
Öğretmenim beni anlata anlata bitiremiyordu. Siz benimle gurur duyuyordunuz. Benim yüzüm gülüyordu, içim bahar gelmiş kırlar gibi çiçekleniyordu, sabah oluyordu, uyanıyordum. Güzellikler rüyada kalıyordu.
İşte böyle sevgili ailem. Benim sizi anlamak için çalıştığım kadar siz de beni anlamaya çalışsaydınız size bu mektubu yazmak zorunda kalmazdım.
Bu hafta karneleri alıyoruz. Bilmem biliyor musunuz? Gül’e bisiklet, Yusuf’a bilgisayar, Serpil’e ayakkabı alınacakmış karne hediyesi olarak. Ben bir şey istemiyorum. O tür bir hediyeye ihtiyacım da yok. Benim farkıma varmanız yeterdi bana. Kendi kendime karar aldım, karnemi göstermeyeceğim size. Nasıl olsa “Aferin benim güzel oğluma” diyeceksiniz, karneye göz ucuyla bakarak. İstemiyorum yarım ağızla verilmiş aferinlerinizi.
Bakkal İsmail Amcaya göstereceğim yalnızca. O beni seviyor. O beni anlar. Alıcı gözüyle bakar karneme. Saçlarımı okşar, istemem dememe bakmaz, bir çikolata koyar cebime.
Beni anlayışla karşılayacağınızı umarım. Sizi ve bakkal İsmail Amcayı çok seviyorum.
Oğlunuz Doğucan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.