AÇILMAYAN KAPI-1
Bilal bey Osmaniye’nin kenar mahallelerinden birinde oturuyordu.İskenderun Demir Çelik fabrikasında çalışırdı.Hanımı Düziçi ilçesinden bir ev hanımı idi.Kendisine komşuları Ayşe bacı derlerdi.Kendi halinde ev işleriyle uğraşır.Kimselerle alıp veremediği olmazdı.Bahçesine bir iki yeşillik eker onlarla ve üç çocuğu ile uğraşırdı. İki oğlan köyde doğmuş iken Fatıma Osmaniye’de doğmuştu.Oğlanlardan büyük olanı Süheyl imam Hatip dördüncü sınıfa,küçük olan oğlu Yasir ise Meslek Lisesi birinci sınıfa gidiyordu.Son evlatları Fatımanın doğumu ise onlara ayrı bir heyecan katmıştı.Fatıma iki yaşlarında idi. Baba Bilal bey kendi halinde mütevazi bir adamdı.O da Düziçi ilçesi Akçakoyunlu köyünden idi.Fakat Hergün İskenderun’a işe git gel sıkıcı oluyordu.Hiç olmazsa Osmaniye ye taşınırsak İşyerine biraz daha yaklaşmış oluruz diye düşünmüştü.Hem Osmaniye’den İskenderun’a vesait ile ulaşım çok dah kolay idi.O yüzden Osmaniye ye kiraya taşınmıştı.Tek katlı eskilerden kalma müstakil,kiremitli bir evde kalıyorlardı.İki oda, bir salon,ufak bir banyo ve ufak bir mutfaktan müteşekkil bir evde oturuyorlardı.
Arada köyden sebzedir,meyvadır,tarhanadır,bulgurdur bir şeyler getiryorlardı.Böylelikle geçimlerine tuz biber niyetine katkıda bulunuyorlardı.Anne Zahide teyze arada bir ziyaretlerine gelir köy yumurtası,köy tavuğu,tereyağ vs.Allah ne verdiyse getirirdi.Bilal bey ve Ayşe hanımın orta halli bir geçimleri vardı.Klasik bir Anadolu ailesi idiler.Genç oğlanlar büyüdükçe onlarla anlaşmazlık sorunları çıkardı.İçinden sabırla bir gün kendisini anlayacaklarını umardı.Ufak tefek tatsızlıklar olduğunda Ayşe hanım hemen devreye girer sorunu ustaca çözüverirdi.Bilal bey’e göre minik kızı Fatıma hiç sorun çıkarmaz,aksine bir de günlerinin hep neşeli geçmesine sebep olurdu.Bu da Allah ın bir takdiri der,oğlanlardan çektiği sıkıntıyı minik kızı ile unutmaya çalışırdı.Fatıma kendini sevdiren bir özelliğe sahipti.Babası işten döndüğünde zil çalar çalmaz annesinin ardından paytak paytak yürür ve babasını annesi ile birlikte karşılardı.Onun derdi başka idi.Babasına bir "yorgunluk öpücüğü" verip etipuff’larını almaktı gayesi.
Çoğu zaman sofralarında bulgur pilavı,ayran,kuru soğan olurdu.Allahtan çocuklar bu duruma itiraz etmezler,bu da Bilal bey’le Ayşe hanımı mutlu ederdi.Fakirdiler fakat mutluydular.Sıkıntıya girmelerine sebep tek katlı iki göz bir ev yaptırmak niyetiyle aldıkları arsanın ödemeleriydi.Kendi kafalarını sokacak ufak bir evleri olsun yeterliydi şimdilik.Yıllardır kirada kalmak artık onları yıpratmaya başlamıştı.Dişlerinden tırnaklarından artırdıkları bir kaç kuruşla bu evi yaptıracaklardı.Arsanın borcu bitince biraz çimento,biraz pirket,biraz demir derken yavaş yavaş inşaata başlamayı düşünüyorlardı.Hele temeli bir atarsak gerisi gelir inşallah diyordu Bilal bey.Ayşe hanımda arada komşulara patiktir,kazaktır,şal’dır örüyor ve bütçeye kendi çapında katkıda bulunmaya çalışıyordu.Günler böylece geçip gidiyordu.Mevsimde yavaş yavaş soğumaya başlamıştı.Kış yaklaşıyordu.Eve odun kömür alma zamanıgelmişti yine.
Bilall bey her her zaman ki gibi iş dönüşü evine doğru giderken yol üzerinnde bulunan bakkala uğradı.Bakkal Senai bey ;
-Hoş geldiniz Bilal bey,sanırım her zamanki gibi yine iki etipuff değil mi? dedi.
-Evet Senai beyciğim,bilirsin bizim kız bunları çok sever.Şimdi eve uğrayınca bana ilk söyleceği şey;
-Baba,baba puff puff dur.Onun yüzünün gülmesi bana tüm yorgunluğumu unutturuyor Senai beyciğim.Allah iki oğlandan sonra bir kız lütfetti bizlere.Hamdolsun yüzümüzü,gönlümüzü eğlendiriyor,dedi.Senai bey;
- işin yoksa buyur otur taze çay demlemiştim bir iki bardak içelim öyle git.Hem bir iki laflaşırız.Fatıma hanım da babayı beklemek neymiş öğrensin biraz.Hasret çeksinki kavuşmanın tadına varsın keratacı,dedi.Bilal bey çayı severdi.Dolayısıyla bu teklife hayır diyemedi.Senai bey yavaş yavaş demlenmş çaydan koyarken
-Bilal bey seninki her zamanki gibi tavşan kanı olsun değil mi?
-Aynen öyle olsun Senai beyciğim,dedi.Bir yandan çaylar yudumlanmaya başlanırken bir yandan da sohbete başladılar.
(devamı gelecek...)