- 4123 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
ALİ OSMAN’DAN ÂL-İ OSMANA -20 -
Silkinip de Hanova’ya çıkınca
Eylen Hanova’da kal Acem Kızı
Uğrun uğrun kaş altından bakınca
Can telef ediyor gül Acem Kızı
Canım kurban olsun kıymet bilene
Belin ince boyun benzer fidana
Ateşine yandı Tarsus Adana
Getirdin başıma hal Acem Kızı
Silkinip de Hanova’ya çıkarsın
Misk ü amber gül yanağa takarsın
Kaş altından uğrun uğrun bakarsın
Can alır sendeki tel Acem Kızı
Seni saran oğlan neylesin canı
Yumdukça gözünden döker mercanı
Burnu fındık ağzı kahve fincanı
Şeker mi şerbet mi bal Acem Kızı
Yavru şahin gibi ben de döneyim
Yeleli de kıratıma bineyim
Berdül aynasında gökçek yanağın
Dudağından akar bal Acem Kızı
Canani aşık da der ki naz olur
Yavaş salın sonun belki hız olur
Mısır haznesini versem az olur
Beni de üstüne al Acem Kızı
Aşık Canani - Kars
Revan yakınlarında çadır kurmuş olan Hekimoğlu Ali Paşa sabah kahvaltısı yapmadan önce dışarıdan bir türkü sesi duydu. Birileri yanık yanık okuyordu. Belli ki yar hasreti çekmekteydi.
‘’Yarim senden ayrılalı
Hayli zaman oldu gel gel…
Bak gözümden akan yaşım
Ab-ı Revan oldu gel gel…
Emretti’’O türküyü okuyanı benim yanıma getirin’’ diye.
Az sonra pehlivan yapılı bir cebeci askeri Paşanın huzurundaydı.
-O türküyü okuyan sen misin?
-Evet Paşam benim. Rahatsız etiysem kusurumu affedin Paşam.
-Yok yok..Güzel söylersin. Belli ki bir sevdiğin vardır sılada.
-Vardı ya Paşam..Olmadı…Allah nasip etmeyince olmuyor.
-Adın nedir senin?
-Ömer’dir Paşam…Bana Deli Ömer derler.
-Kimin kimsen var mıdır?
-Allah’tan gayrı kimsem yoktur Paşa’m…Bir de ağabey bildiğim Molla Ali Osman vardır. Onun kapısındanım.
-Mollayı bilirim. İyi de sen çelebi adammışsın ne işin var leşker arasında.
-Dergah, medrese bana göre değil Paşam.
-Neyse…Hele al sazını ele bir de benim için çal şu türküyü.
Deli Ömer başladı çalmaya:
Böyle m’olur küsüp gitmek
Seni seveni terk etmek
Haram oldu yemek, içmek
İşim figan oldu gel gel.
Kul aşık bekler varmaya
Varıpta haber sormaya
Yetiş namazım kılmaya
Seni seven öldü gel gel.
-Ağzına sağlık evlat. Şimdi var git arkadaşlarının yanına. Haa bir de aşçıya uğra bu gün revani yapsın asker evlatlarıma. Revan’da ağzımızın tadı kaçacak nasılsa. Bari buradayken ağzımız tatlansın biraz. Sahi sen bilir misin revaninin hikayesini.
-Bilirim Paşam. Molla Ali Osman dergahında bir gün o anlatmıştı bize.
-E o zaman anlat biz de öğrenelim.
-Murad Han Hazretleri zamanında ( IV. Murat ) Revan Feth edilince Sarayda aşçılara ‘’Bu zaferin şerefine şimdiye kadar yapılmamış bir tatlı yapın’’ diye emredilmiş. Onlar da düşünmüş taşınmış ve sonunda yeni bir tatlı icat etmişler. Adına da revani demişler.
-Güzel bir hikayeymiş...Murad Han hazretleri o seferin şerefine Sarayda bir de Ravan Köşkü yaptırmış.
-Evet Paşam.
-Peki Deli Ömer söyle bana bu Revan niçin bu kadar girmiştir hayatımıza: Neden suyumuza ab-ı revan deriz? Uzun boylu yakışıklı , delikanlılarımız, güzel kızlarımız için servi revan deriz? Yola koyuldum değil de neden yola revan oldum deriz? Ve hepsinden önemlisi neden Revan’ı kan revan içinde bırakmaya gideriz...Nedir Revan’la olan bu içli dışlılığımız?
-İşte bunu ben de bilmem Paşam.
-Ben dahi bilmem Deli Ömer...Ben dahi bilmem...Haydi şimdi git.
**********************************************
Ahmet Paşa ile başa çıkamayacağını anlayan Şah Tahmasb tekrar Revan üzerine yürüdü. En Kolay hedef orasıydı. Ama bir kere talihi ters dönmeye başlamıştı. Osmanlı’ya sanki sihirli bir değnek dokunmuş her bir askeri aslan kesilmişti. Revan muhafızları bırakın savunmayı, tam aksine taarruza geçerek Şah Tahmasb’ın ordusunu yine bozguna uğrattılar. Şah Tahmasb canını zorlukla kurtarabildi bu taarruzdan ve yine kaçtı.
Hekimoğlu Ali Paşa Revan’a vasıl olduktan sonra Şah Tahmasb bir kez daha Revan önlerinde göründü. Yenilmeye doymayan pehlivandan farkı kalmamıştı Şah’ın. Ali Paşa gelmeden alamadığı Revan’ı Ali Paşa geldikten sonra alması zaten mümkün değildi.
Ali Paşa’nın bizzat ordusunun başında, elinde kılıç , üzerine doğru geldiğini görünce yine kaçtı Şah. Bu sefer savaş meydanında bütün savaş malzemelerini bırakmış, hatta rikabdarbaşısı[*] bile Osmanlı’ya esir olmuştu.
Esirler ve ganimet İstanbul’a gönderilirken Hekimoğlu Ali Paşa Tebriz’e yöneldi. Önce 15 Kasım 1731 de Rumiye kalesi feth edildi..Daha sonra Osmanlı Ordusu Tebriz’i kuşattı. Ancak Tebriz Muhafızı Bisutun Han da Şahı gibi kaçmakta bulmuştu çareyi. Ciddi bir direnişle Karşılaşmayan Ali Paşa 4 Aralık 1731de Tebriz’i de feth etti.
Osmanlı ordusu kim bilir kaçıncı kez gelmişti Mevlana’nın dostu Şems-i Tebriz’inin memleketine.
Ordu Tebriz sokaklarına dağıldı. Savaşla ele geçirilen topraklarda yağma ve çapul eski bir Türk geleneği olmasına rağmen Ali Paşa izin vermedi Tebriz’in yağmalanmasına…Münferit bir kaç yağma ve çapul dışında önemi bir olay olmadı.
Bir sabah vakti çadırında o türküyü dinlediğinden beri Ali Paşa Deli Ömer’i yanından ayırmaz olmuştu. Paşanın elli adım ötesinde hep Deli Ömer vardı. Birlikte girdiler Tebriz sarayına. Sarayda erkek namına neredeyse hiç kimse kalmamıştı. Kalanlar da Ali Paşa’nın ‘’ İnsan cinsinden her kim var ise avluda toplansın’’ emri ile avluda toplandılar.
Deli Ömer yine Paşasının arkasındaydı. Paşa avluda toplanan kadınları tek tek süzerken gözleri diğerlerinden çok farklı bir güzele takıldı.
-Kaldır kafanı da yüzünü görelim güzel kız.
……
-Sana derim…Ortadaki ipek elbiseli dilber. Kaldır kafanı da yüzünü görelim.
Çakmak çakmak bakan bir çift siyah göz Ali Paşa’ya dikti gözlerini…Ömer’in ayakları yerden kesildi. Olduğu yere yığıldı. Diğer askerler onu yerden kaldırırken bu sefere çıktığından beri yüzü gülmeyen Ali Paşa kah kah gülmeye başladı.
-Vah Ömer’im vah…Acem’in kılıcı değil ama dilberi yere serdi seni ha?
Sonra tekrar kıza döndü.
-İsmin nedir senin?
…….
-Sana derim. Duymaz mısın beni ismin nedir?
-Ne edeceksin ismimi bre Yezid. Asacaksan as, keseceksen kes. Alışıksınızdır siz Hüseyinleri, Zeynepleri katletmeye.
-Bak hele…Bir Osmanlı Paşasına bu lafları edebildiğine göre mühim birisin karısı ya da kızı olmalısın. De bakalım hele kimsin sen? Kimin nesisin ki korkmazsın Osmanlı tokadından.
-Ben Han kızıyım. Osmanlı Yezidinden mi korkacağım?
-Bak hele…Hanın kendisi korkusundan kaçacak delik ararken kızı kafa tutar bir Paşaya ha? Keşke Hanın da senin kadar cesur olaydı.
-Hepiniz göreceksiniz… Merak etmeyin hepiniz göreceksiniz. Hanım, Şahım kuvvet toplar durur…Merak etmeyin o zalim kelleriniz mızraklarımızın ucunda sallandığında soracağım sana ‘’nasılmış Paşa?’’ diye.
Kızın güzelliğine vurulmuş olsa da böyle pervasız ve edepsiz konuşması Deli Ömer’in sinirlerini ayağa kaldırmıştı.
-Paşam müsaade edersen şu edepsize iki tokat aşk edeyim. Haddini bildireyim.
Paşa gülmeye devam ediyordu…
-Titremen geçtiyse ve dahi becerebileceksen git de çak iki tokat madem. Ama bak eğer vuramazsan ben sana çakacağım tokadı ona göre.
Ömer Acem kızına iyice yaklaştı. Sol eliyle çenesinden tutarak kafasını kaldırdı. Sağ eli tokat atma pozisyonundaydı lakin göz göze gelince o el önce titremeye sonra yavaş yavaş aşağıya doğru düşmeye başladı. Yok yapamayacaktı. Ne oluyordu böyle? Koluna felç mi gelmişti? Döndü…Paşanın karşısına geçti.
-Vur Paşam. Sadece sen değil, ona kalkacak ne kadar el varsa önce bana vursun tokadı.
Paşa artık karnını tutmaktaydı gülmekten. Gerilerek Ömer’e iki tane Osmanlı tokadı çaktı.
-Birinci tokat emri yerine getirmediğin için, ikinci tokat da kafandan uçan aklın geri gelsin diyedir.
-Sonra maiyetine döndü.
-Kadın ve kızlar derdest edilip esir olarak İstanbul’a gönderilecektir. Her kim saçlarının teline dokunacak olursa azabım ve gazabım onun üzerinedir. Bu böylece biline.
Ömer, Paşa’nın eteklerine yapıştı.
-Paşam onu gönderme.
-Ömer…Bilirsin ki savaşta esir edilen için fidye ödemek gerekir. O bir Han kızı ise fidyesi ağır olacaktır. Ödeyebilir misin o kadar fidyeyi?
-Paşam fidyesinin bedeli kan ise kanla, can ise canla ödeyeceğim. Bu ruh bu bedende olduğu sürece onun için gerekirse dilencilik yapıp yine ödeyeceğim.
-Anlaşıldı. Sen bu kıza tutuldun görür görmez. Lakin bakalım o da razı mı?
Sonra Kıza döndü yine.
-Han kızı adını bağışla bakalım
-Adım Seherdir.
-Bak Ömer ne der? Salayım mı seni?
-Ömer’le, Osman’la, Ebu Bekir’le, Yezit’le işim olmaz benim.
-Destuuurrr…Orada dur bakalım. Yezitle Ömer’i , Osman’ı Ebu Bekir’i bir kefeye koyamazsın. Edebini takın. Demek ki bizim Ömer’i İstemezsin…Eh o zaman İstanbul’a yolluyorum seni de.
Seher o an yaptığı hatayı analdı. İstanbul’a esir olarak gitmek bir daha Tebriz’i görememek demekti. Mutlaka Tebriz’de kalması gerekiyordu. Yumuşamış gibi göründü.
-Madem çok ister…Ben dahi isterim. İstanbul’da Taçlı Hatun gibi[**] babam yaşındaki Paşalara yem olacağıma burada bu genç askere varmak daha iyi.Ne yazık ki Osmanlı’nın adaleti ancak bu kadar.
Bu cevap Ömer için cennete ya da cehenneme giden yolda atılacak ilk adımdı… Sadece Allah’ın bileceği ilk adım.
**********************************************************************
Zaferi Kazanan Hekimoğlu Ali Paşa’ydı. Elde kılıç savaş meydanına atılan, savaş meydanında pek çok kılıç yaraları alan, dolayısıyla gazi olan Ali Paşa idi ama Bu zaferin haberi İstanbul’a ulaşınca gazilik unvanı Sultan Mahmud’a verildi. Sultan Mahmut bu tarihten itibaren Gazi Sultan Mahmud Han olarak anılmaya başlandı. Halbuki değil savaşmak, İran hududuna kadar bile gelmemişti.
*************************************************************************************************
[*] Rikabdarbaşı: Hükümdarlar ata binerken üzengisini tutan görevli.
[**] Taçlı Hatun: Şah İsmail’in Karısı…Çaldıran Savaşında esir edilir ve Yavuz Sultan Selim’in Nişancısı -Çak yaşlı bir adam olan- Taci Zade Cafer çelebi ile evlendirilir.
NOT: Revan Bu günkü Ermenistan’ın Başkenti olan Erivan’ın da içinde bulunduğu bölgedir.
YORUMLAR
bir tarihin arka sayfasını izlemeyi..
birde sizin yazdıklarınızı okumayı seviyorum...
selam ve hürmetlerimle hocam..
sami biberoğulları
Tarihin arka sayfası proğramını izlemeyi ben de çok seviyorum.
Selam ve saygılarımla.
Hocam hiç sevmediğim dersler coğrafya, edebiyat ve tarihti okul yıllarımda. Eğer tarih öğretmenimiz siz olsaydınız eminim çok severek okuyacaktım. İyi ki varsınız. Saygılarımla...
sami biberoğulları
Keşke okullarda da tarihi bu kadar tafsiletlı ve her yönüyle anlatacak zamanımız olsa...Maalesef sadece tarih yok okullarda...Öyle olunca da kısadan kesiyoruz hep..Sonuşta da tarih Nasrettin Hocanın kuşuna dönüyor.
Selam ve sevgilermle.
Hocam türküler ve tarih...Yine hocam ne güzel yazmışsınız...Tebrik ve sevgiler...
sami biberoğulları
Çok sağ olun. Var olun.
Selam ve saygılarımla.
Tarihde olan olaylar tarih değişse de olaylar ayni, revaniyi şimdi daha çok sevdim.Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Afiyet olsun
Selam ve saygılar.
sami biberoğulları
Dediğiniz gibi savaşlarda kabak genelde kadınların başında patlıyor. Savaşın sıkıntısını onlar daha fazla yaşıyorlar.
Savaşların olmadığı bir dünya dileklerimle selam ve saygılarımı sunuyorum.
türküler çok güzeldi hele acem kızı türküsünü çok severim,canım revani istedi birazdan kalkıp yapacağım hocam çok severim ve çok da güzel yaparım
bu bölüm tam roman tadındaydı çok güzel bir bölüm okudum tebrikler hocam
selam ve sevgiler
sami biberoğulları
Sizlere afiyet olsun.
Selam ve sevgilerimle.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sen tarihi hiç sevmem diyene bile sevdirirsin hocam sağol varol saygılar
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.