Aşk cennetin dilinden bize kalan yegane hatıradır. -- bulor
İlhan Kemal
İlhan Kemal
@ilhankemal

Ağustos Düğünü

9 Nisan 2012 Pazartesi
Yorum

Ağustos Düğünü

16

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

2051

Okunma

Okuduğunuz yazı 9.4.2012 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

Ağustos Düğünü

Müzik devam ediyordu. Neredeyse beni dirsekleyerek yanımdan geçen çiftin arkasından imrenerek baktım. Kalabalığı yardılar ve meydanda danseden diğerlerinin arasına karıştılar. Kızın bonesini bir görünüyor, bir kayboluyordu. Partneri onu döndürdükçe etek uçları da havalanıyor olmalıydı ama diğer dansedenler araya giriyor, boyunlardan aşağısını göremiyordum.

Biramın bittiğini farkedip meydanın girişindeki fıçılara doğru seyirttim. Fıçıların başında Guerin duruyordu:

“Yavaş içiyorsun evlat! Ne o dansedecek birini bulamadın mı? Beraber çok daha hızlı içilir.”

Gülerek maşrapamı bira musluğunun altına tuttu. Doldurduğu kadarını da döktü. Bir şey olmamış birayı bana uzattı. Ben de hala yuvasında olan tek gözüne bakarak teşekkür ettim. Diğeri hac yolundaki savaşlardan birinde kalmıştı.

Dansedenlere doğru dönünce kalabalığın arttığını farkettim. Damatla gelin de dans etmeye başlamış, peşlerinden genç, yaşlı demeden herkesi sürüklemişlerdi. Kasabalı önüne gelenle oynuyor, küçücük bir kız gençten bir kavalyenin kollarında havalanıyordu. Fırıncı DuChamps kayınvalidesiyel dansediyor, dansetmeyenler de kenarda tempo tutuyorlardı. Bütün bu sahnenin mimarı Bastien’in ise ağzı kulaklarındaydı. Yıllar sonra Oudine’in babası pes etmiş, evlenmelerine izin vermişti. Bu onların düğünüydü.

Onlar dansederken aklıma geçmişte Bastien’in yaşadığı umutsuzluklar geliyordu. Bir dönem handan çıkmaz olmuş, ancak Oudine’in yalvarmaları sonucunda içmeyi bırakmıştı. Üzüntüsünden hasadı aksatmış, kotasını yetiştiremeyince de biz, kafadarları, kendi hasadımızı yarım bırakıp, ona yardıma koşmuştuk. Sonuçta kimse kotasını tam olarak dolduramamış, özür dilemek için gittiğimizde derebeyinin kahyası bizi sıradan kırbaçlamıştı. Bir anlamda bu sadece Bastien’in değil, hepimizin düğünüydü; öncelikle de benim.

Bir başka oynak parçaya geçildiğinde Bastien gelini kayınpederine devretti ve yanıma geldi.

“Sevgili sağdıcım niye dansetmiyor? Yoksa benim evlenmeme üzülüyor mu?”

Cevap vermeyip, birama baktım.

“Dur söyleme!” dedi, sonra etrafına bakınıp “Ysabel nerede?” diye sordu.

“Orada” Meydanın doğusundaki asırlık meşenin altını işaret ettim.

Ysabel, kızkardeşi ve komşularından bir kızla dansedenleri seyrediyor, yorumlar yapıp gülüşüyorlardı. Onlar konuşurken yanlarında beliren bir genç ona dansetme teklifinde bulundu. Genci tanıyordum, kuzeydeki arazilerden geliyordu. Onun teklifini Ysabel duraksamadan kabul edip, kendisini meydanın ortasında buldu.

“Bugün bir şeyler yapman gerekecek. Sana yardım etmek isterdim ama başım kalabalık, biliyorsun.”

Bastien cümlesini bitiremeden bir grup kasabalı onun etrafını çevirdi ve tebrik etmeye başladılar. Çok geçmeden genç damat meydanda dansedenlerin arasında sürüklenmişti bile.

Biram bitmek üzereydi. Ama gidip almıyor, Ysabel’in dansının bitmesini bekliyordum. Böylece ona da bira alıp sohbet edebilecektim.

Güzel kızdı Ysabel: Dansederken sıvadığı kolları, partnerine bakarken kalkan küçük burnu, hareketin etkisiyle kırmızılaşan dolgun yanakları... Dansettiği çocuk farkında değildi ama ben biliyordum onun saçlarının rengini. Belki yanına gitsem, bir bira götürsem, az biraz konuşsam, kaşla göz arasında saçından bir tutam kesip bana verir miydi acaba?

Bir sonraki dansa geçildiğinde Ysabel yerine dönmedi. Gençle dansetmeye devam ettiler. Ben de gidip kendime bira aldım. Bu sefer oyalanıp ihtiyar Guerin’le sohbet ettim. Gözünü kaybediş hikayesini bir kere daha dinledim. Ysabel’i düşünmekten daha iyiydi.

...

Çalanlardan önce dansedenler yorulmaya başlamıştı. Alkolün etkisiyle yavaş yavaş yerlerine çekilenler oldu. Ysabel ise hala pistteydi. Belki yorulduğundan, belki de genç kızın kıvama geldiğini hissettiğinden kuzeyli genç kenara çekilmeyi önerdi. Beraber Ysabel’in kızkardeşinin yanına gittiler. Sonra genç, onlara bira almak için olacak, yanlarından ayrıldı. Belki de o anda yanlarına gitmeliydim. Ama bu sefer biram da yoktu; söze nasıl girecektim? Uzun süredir dansediyordu, onu tekrar kaldıramazdım. Yanlarında dursam birazdan o hödük elinde içkilerle gelecek ve kenarda kalacaktım. Bir bahaneyle Ysabel’i oradan uzaklaştırmalıydım ama nasıl?

“Boşver evlat, bu partiyi kaybettin. Başka sefere, başka bir kızla.”

Guerin boşalmaya yüz tutmuş fıçılardan kendine bir maşrapa doldurmuş, yanıma gelmişti. Onun tek gözüyle gördüğünü ben görmemeye çalışıyordum. Ona verecek güzel bir cevabım olmasını diledim ama yoktu.

Derken Avignon yolu tarafında bir hareketlenme oldu. Kalabalık kenarlara kaçışmaya başladı. Çalgıcılar aletlerini bıraktılar, dansedenler durup yol tarafına, gelenlerden tarafa döndü. Atlı bir grup meydanın ağzında belirdi, kalabalığa aldırmadan ortaya doğru ilerledi. İnsanlar ezilmemek için kaçışırken Ysabel’in nerede olduğunu görmeye çalıştım. Hala ağacın altında, kardeşi ve gençle beraberdi.

Meydanın ortasına gelince atlılar durdular. Dansedenler onlardan uzak durmak için gerilediler ve atlıların etrafında bir açıklık oluştu. Boynunda altın derebeylik zinciri ve bindiği savaş atıyla Garonne dükü diğerlerinden ayrılıyordu. Üzerine zırhını giymemişti, ama mahiyetindekiler baştan aşağı kuşanmışlardı. Dük atını sakinleştirmeye çalışırken, kahyası Gregoire eğerinden inmeden ilerledi, Bastien’in önünde durdu. O yaklaşınca Oudine kocasına sokuldu; kocası da korumacı bir şekilde onun önüne geçti. Kahya genç damadın gözlerine bakarak:

“Ekselansları Dük II. Philippe de Garonne genç evlileri kutsuyor ve bu birleşmeyi onayladığını belirtiyor.”

Sonra başını kaldırıp çevresine baktı. Kalabalık, kahyanın kendilerinden tepki beklediğini farkedip yarım ağız sevinç çığlıkları attılar. Bastien gülümsemedi bile. Gözlerini dikmiş, kahya Gregoire’a bakıyordu. Nasıl oldu bilmiyorum ama bu noktada ben kendimi Bastien’in yanında buldum. Bir elimi onun omzuna koydum. Bunu ona desteğimi hissettirmek için mi yaptım, yoksa gerektiğinde onu kontrol edebilmek için mi, bilmiyorum. Galiba her ikisini hedefliyordum. Bu arada çevrediklerin biraz önceki zoraki tepkisinden memnun, kahya tekrar damada döndü.

“Ekselansları Dük yasanın uygulanmasını istiyor.”

“Hangi yasanın?”

O ana kadar suskun kalmış dük atının üzerinden gürledi:

“İlk gece hakkının!”

Kasabadan çok az kişi o güne kadar dükün sesini duymuşu. Genelde serflerin arasındayken konuşmaz, onun yerine çevresindekiler söz alırdı. Kimse hayatının sonbaharına yaklaşmış bu asilzadeden böylesine güçlü bir ses beklemiyordu.

Bastien’in hareketlendiğini hissedince var gücümle ona sarıldım. Bir diğeri arkadan uzanmış, damadın ağzını kapamıştı. Bastien bizden kurtulmaya çalışıyordu ama onu öylesine yakalamıştık ki bunu başaramadı. Yine de debelenmekten vazgeçmedi. Bir üçüncü kişi, Perrenet idi galiba, bize yardıma geldi. Dükün muhafızları atlarını kalabalığa doğru sürüp derebeylerinin etrafında bir barikat oluşturmuşlardı. Mızrakları halka doğru çevrili, gergin bir ifadeyle olası bir hareketi bekliyorlardı. Kimse yerinden kımıldamadı.

Ya da ben öyle sanıyordum. Ancak yanımdan geçtikten sonra Oudine’in kahyaya doğru ilerlediğini farkettim. Kahya geline elini uzattı. Oudine de kendisine sunulan bu el şeklindeki zırhı kavradı ve yukarı çekildi. Tek hareketle kendisini atın terkisinde buldu. Dük atının başını Garonne kalesi yönüne çevirdi, diğerleri de ona uydular. Geldiklerinden daha hızlı bir şekilde meydandan çıktılar. Ortadaki boşluk öylesine kalmıştı. Kalabalık sessizce dağıldı.

Bastien’i hana götürdük. Masaların ve sıraların çoğu düğün için dışarı taşındığından müşterilere sunulmayacak kadar kötü bir taneye iliştik. Sessizlik içindeydik. Perrenet’nin kulağıma fısıldadığını duydum:

“Bağlasak iyi olacak galiba.”

Bağlamamıza gerek kalmadı. Zorla içirilen ucuz şarap etkisini gösterdi, Bastien çok geçmeden sızdı. Yine de buna güvenmeyip başında ikişerden nöbet tutmaya karar verdik. İlk nöbet benim değildi; biraz olsun dinlenebilmek için kulübeme yollandım.

Yürürken gözümün önüne Ysabel geldi. Her şey yolunda gidecekti; ben ona bira verecektim, o da bana saçını. Gün gelecekti onu ailesinden isteyecektim. Ailesi buna çok sevinecek, dikkate değer bir çeyizle Ysabel’i bana verecekti. Peki ya sonra? Sonra o zaman hala sağ olacaksa Dük II. Philippe de Garonne, ölmüşse varisi gelip Ysabel’i alacaklardı. Benim saçlarına kıyamadığım eşim dükün yatağını ısıtmaya yollanacaktı. Karşı koyarsa kalede alıkonup bir daha hiç salınmayacaktı. Koymazsa ertesi sabah bir atlı muhafız tarafından gelip köy meydanına atılacaktı. Tüm çiçekleri toplanmış, hoyratça kullanılmış olacak. Belki de... Belki de, söylemeye bile dilim zor varıyor, dükün emanetiyle gelecekti: Hayatımızın geri kalanında ona bakmak zorunda kalacağımız, her bakışımızda bize o geceyi hatırlatacak emanetiyle. Tıpkı bundan yıllar önce, ilk gecenin sonunda annemin benzer bir emanetle, benimle, gelmesi gibi.

Değmezdi, Ysabel’e bile.

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Ağustos düğünü Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ağustos düğünü yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Ağustos Düğünü yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
SEVİLAY DİLBER
SEVİLAY DİLBER, @sevilaydilber
12.4.2012 20:05:29
tebriklerimle..
bir ilhan kemal öyküsü..
beğeniyle okudum..
selamlarımla..
7TEPE
7TEPE, @7tepe
10.4.2012 20:39:57
'Değmezdi, Ysabel’e bile.'

:) iyiydi...
İlhan Kemal
İlhan Kemal, @ilhankemal
10.4.2012 17:02:48
Öykümü güne getiren Seçki Kuruluna tesekkürlerimi sunarim. Saygilarimla.
besimtaret
besimtaret, @besimtaret
10.4.2012 15:18:45
Bence bu öykünün en mağduru marangoz !
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik, @lacivertignedenlik
10.4.2012 13:11:05
İlhan yazarsa güzel yazar,bir sonraki öykünü beklerim bir şarkının hikayesi..

Çok saygımla kutlarım seni .
nuray telli
nuray telli, @nuraytelli
10.4.2012 10:24:18
10 puan verdi
Mukemmel oykuydu.Sakin anlatiminiz, gerceklik ve kadere teslim ile acimasizlasti.Sogukkanliligin vurabilecegi kadar nefret hissettirdi.Yureginize saglik.Saygilarimla.
canandemirel
canandemirel, @canandemirel
10.4.2012 10:16:24
10 puan verdi
Tebrikler, güne gelen öyküyü ve yazarını yürekten kutluyorum...

canandemirel tarafından 4/10/2012 10:16:43 AM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz, @aynurengindeniz
10.4.2012 09:49:05
10 puan verdi
Tebriğe geldim bu kez. Böyle başarılı yazıların seçilmesi için dua bile ettiğim olmuştur:)
Saygılar.
Etkili Yorum
Ağyar
Ağyar, @agyar
10.4.2012 00:55:21
Bir an için Mel Gibson'ın yönettiği ve başrolünü oynadığı, Büyük Britanya havalisinin bir nevi Malkoçoğlu'su sayılan William Wallace'ın hayatının anlatıldığı Cesur Yürek ( Braveheart) filmini(başlarını) izliyormuşum hissine kapıldım.

( Filmi seyredenler mutlaka hatırlayacaklardır, orada da kahramanımız William Wallace'ın beşik kertmesi sayılan Catherine McCormack’ canlandırdığı “Murron” karakteri hemen hemen benzer bir muameleye maruz kalmak üzere iken kahramanımız William Wallace bir anda kayış kopartıyordu. Ondan sonra ise abartılı sahneler yüzünden film; tarihi-savaş filmi dalından bir anda bilim-kurgu haline dönüşüyordu.)

Uzatmayayım; değerli yazarımız her zamanki gibi sürpriz bir final ile trajediden neredeyse bir komedi çıkarmış. Ben deyim bitten yağ çıkarmış siz deyin sütten. Sizce de basit bir köylü olan kahramanımızın aslında Dük II. Philippe de Garonne ile yedi göbek akraba olması yeterince (traji)komik değil mi?

Ah şu feodal töreler yok mu diyeceğim de feodalliğinde bir şerefi var hani. Öyle ki böyle “1.elden az kullanılmış” formatlı töreleri gördükten sonra kötünün iyisi misali bizim “ölü kadın namuslu kadın” formatlı törelere kurban olası geliyor insanın !...

Bir tarafta “bedenime sahip olabilirsin ruhuma asla” diğer tarafta “ sahip olabilirsin bedenime asla ruhuma”. Sadece gramerler farklı. Feodal meodal ama bütün kültür törelerinde (biraz kültür mantarı gibi oldu) illa bir “sahip” olma güdüsü var. Ama hep kadına

Ah "Ysabel", her ne kadar adın "Ysabel" se de unutma bütün törelerde "kadının adı yok" tur. Okeyyy!

Şimdi reklam sayacaklar varsın saysınlar, sen gene de verdiğim bu ip ucunu kulağına küpe et. Hiç olmazsa dönüşte emanetsiz dönersin. Okeyyy!

Anladın sen "Ysabel" anladın.(Çok acımasız oldum galiba)

Düşünüyorum da böyle bir kuralı (dü)Dük efendinin yerine Düşeş hazretleri uygulamaya kalksaydı. Töre bu ya olur mu olur.




Tebrikler, saygılar, selamlar
O qué
O qué, @o-qu
10.4.2012 00:26:54
Tebriklerr... Çok güzeldi, gün seçkisinde görmek mutlu etti .)
İyi geceler.
Yeşilvadi
Yeşilvadi, @yesilvadi
9.4.2012 22:02:05
William Wallace ve Freedommm!! Brave Heart' da da bu olaya maruz kalmamak için habersizce evlenirler.Aklıma onu getirdi sürükleyici hikayeniz,tebrikler: )
canandemirel
canandemirel, @canandemirel
9.4.2012 19:51:18
10 puan verdi
Harika bir öykü iki kez okudum...Gelinle damadın yaşadıkları....
Siz yazmaya devam edin lütfen daha sık yazsanız diyorum...
Tebrik ve sevgilerimi yolluyorum...
Güne gelecek bir öykü....
Davidoff
Davidoff, @davidoff
9.4.2012 19:42:41
Çok güzeldi İlhan Kemal...


Her ne kadar bize Ysabel' in yüzünü göstermediysen bile sanırım, ondan da güzeldi.


Kutlarım.
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz, @aynurengindeniz
9.4.2012 16:59:12
10 puan verdi
Kesinlikle okuduğum en güzel öykülerden birtanesi.Kesinlikle seçkide görmeyi umduğum bir çalışma...Kesinlikle beklediğimize değmiş.

Yabancısı olduğumuz bir manzarayı bize gösterdiniz, bununla da kalmayıp gelin ve damadın hüznünü bize yaşattınız...Biz de sizin gibi "Değmez" dedik...

Hayran hayran bakıyorum. Müsade ederseniz bu öykünün, kadın tarafını yazmak iserim.



Yürekten kutluyorum.

Aynur Engindeniz tarafından 4/9/2012 5:33:15 PM zamanında düzenlenmiştir.
cizgilikagit
cizgilikagit, @cizgilikagit
9.4.2012 16:36:52
Bunu siz yazdığınıza göre kesin tarihi bir alt yapısı vardır.
Zulüm görece bir kavram mı, sosyal yapılara göre tarih içinde değişkenlik gösterir mi?
Yoksa insan olma onuru her çağda temellere mi dayanır?
Nereye kadar "o zaman öyleymiş, şimdi böyle" denebilir soğukkanlılıkla?
Öykünüz bana bunu düşündürdü.
Yine çok temiz derli toplu bir öykü yazmışsınız ellerinize sağlık.
O qué
O qué, @o-qu
9.4.2012 12:17:33
Hikaye yine çok güzel de olay çok iğrenç ya.
Kusmak istedim :)

Tebrikler, saygılar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.