- 585 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
HUZUR EVİ 8
Yaren salonda Kaptan ile Suna’nın yanına oturdu. İçinden ‘’inşallah anlamıştır Hamdi, biraz anlaması yavaştır ama, anlamıştır canım’’ dedi. Soyguncu Yaren’i salona bırakıp, arkadaşlarının yanına gitti.
Paraları sayıyorlar, istifliyorlardı. Masanın üzerine para destelerini dizdiler. Bir masa üzeri para olmuştu. Tamı tamına 2 milyon lira vardı. Üçü 450 şer bin lira, patron ise 650 bin alacaktı. Öyle anlaşmışlardı, soygunu o planladığı için fazla alacaktı. Parayı burada paylaşacaklardı. Paralar 200 liralık banknotlardan, 100 lük desteler halindeydi. Paraları koyacak spor çantasına ya da küçük valize ihtiyaç vardı.
Aslında bu kadar büyük meblaa bankanın kasasına konurdu. Soyguncular her şeyi düşünmüşlerdi. Soygunculardan biri üç yıldır bankada çalışıyordu. Bankada ofis boydu getir götür işlerine bakardı. Bankada ki para akışını, ne zaman ne kadar para girip çıktığını biliyordu. Bankadaki sistemi iyice öğrenmişti.
Hafta bir kez, Cuma günleri saat 17.30 da banka kapandıktan yarım saat sonra para arabaları gelirdi. Banka kasasındaki parayı Genel müdürlüğe gönderirlerdi. Soyguncularda, para nakil araçlarının gelmesine 15 dakika kala, paralar banka kasasından çıkartılır çıkartılmaz soymuşlardı. Soygun çok çabuk gerçekleşti 10 dakika sürmüştü. Soyguncular kar maskesi taktıkları için tanınmamışlardı. Bankada çalışan soyguncu geçen hafta yıllık izne çıkmıştı. Bankadakiler onu tatilde sanıyorlardı. Kimse ondan şüphelenmezdi.
Huzur evinin görevlilerinden Meral çok konuşan geveze bir kadındı. Soyguncularla konuşmak istiyordu. Öksürdü, boğazını temizledi
-Şey hangi bankayı soydunuz, dedi.
-Sana ne seninde mi bankan var? Senin bankanı soyduğumuzu mu düşündün?
-Yok ondan değil benim Teminat Bankasında param vardı da, benim paramı da çaldınız mı diye soracaktım?
-Kaç paran vardı bankada?
- Ben burada çalışan garip bir kadınım, benim kaç param olur ki bankada? Bin liram vardı.
-Merak etme senin bankanı soymadık, bizim soyduğumuz banka başka.
-İyi sevindim zaten reklamlarında paranız bizim teminatımız altındadır diye reklam yapıyorlardı. Bak görüyor musunuz doğru söylemişler? Kaç para var orada.
-Sana ne ortak mı olacaksın Allahım çattık ya. Kapa çeneni de otur oturduğun yerde.
Yaren usulca, Kaptan’a oda da olanları anlatı. ‘’İnşallah Hamdi duymuştur, anlamıştır da polise gider’’dedi. Kaptan da ‘’anlamıştır polisler gelince ne olacak, ya bize bir şey yaparlarsa, ama siz en iyisini yapmışsınız, polis bizi kurtarır’’dedi. Huzur evinin sahibi
Erol herkesi sakinleştirmeye çalışmaktaydı. Onlara heyecanlanmamalarını, sakin olmalarını, polisin onları kurtaracağını söylüyordu. Hülya ‘’şansa bak banka soy, sonra gel bizim buraya ne macera ha’’dedi. Herkes tedirgin olmuş korkuyorlardı, haklıydılar soyguncuların ne yapacağı belli olmazdı.
Soyguncular paralarını koymak için çanta istediler. Şaduman küçük valizi olan arkadaşların odalarından çanta almaya gitti. Liderleri yanına bir adam verdi ve birlikte gittiler.
Şaduman da çok korkuyordu. Elleri titriyordu. Şaduman önde adam arkada da Sadık’ın odasına girdiler. Çanta elbise dolabının üstündeydi. Şadumanın boyu ermedi, adam uzun boyluydu uzanıp aldı. Oradan Sunanın odasına gittiler. Onun çantası da dolabın üzerindeydi ama dolap fazla yüksek değildi. Şaduman uzanıp almaya çalışırken elbisesinin eteği yukarıya doğru kalktı. Adam kadının bacaklarına baktı, tüfeğinin namlusuyla eteği sıyırdı. Şaduman hırsla arkasın döndü, eteğini düzeltti. Adam Şaduman’a pis pis sırıtarak
-Ne kızıyorsun güzelim biraz eğlenelim dedik, bacaklarında çok güzelmiş.
-Çek ellerini üzerimden pislik, şimdi bağırırım, dokunma bana, dedi.
Valizi adama doğru fırlattı. Adam sırıtarak valizi aldı. Kadın önde adam arkada çanta almak için bir başka odaya girdiler. Adam sürekli, kadının kalçalarına bakıyordu. Şaduman hızlı hızlı yürüyordu, bir an önce çantaları alıp salona dönmek istiyordu. Ada’dan korkmuştu. Adama’’bize bir şey yapmayacaksınız, gece olunca gideceksiniz değil mi? İçeridekiler yaşlı insanlar heyecana gelemezler bir şey olmasın’’ dedi. Adam da ‘’merak etme güzelim gideceğiz, burada kalıcı değiliz. Sen heyecanı seviyor musun? Seninle heyecan yaşayalım mı?’’ dedi. Kadının saçını ve boynunu okşamaya başladı. Şaduman ‘’sana çek ellerini dedim’’deyip, çantayı kafasına geçirdi. İçeriden liderlerinin sesi geldi. Ne oluyor orada diye bağırdı.
Adam ile Şaduman, çantaları alıp salona döndüler. Adam liderlerine’’yok bir şey patron, bayanla biraz sohbet ettik de’’ dedi. Patronları ‘’kahvede ister misin yanına?’’dedi. Adama sert bir şekilde baktı, adam yok anlamında başını salladı ama korkmuştu.
Şaduman arkadaşlarının yanına gitti. Arkadaşları neyin var sana bir şey yaptı mı diye sordular. Şaduman da yok bir şey diye geçiştirdi. Herkes adamların elindeki silahlardan çok korkuyorlardı.
Adamlar paraları çantalara yerleştirdi. Hepsi birer çanta aldı, masanın üzerine koydular. Patronları bir sigara yaktı. Huzur evinin sahibi Erol Bey
-Burada içmeyin lütfen, astım hastası arkadaşımız var ona dokunur.
Adam ters ters Erol’ baktı. Bir odaya sigarasını içmeye gitti. Patronları gidince içeride sessizce konuşmalar başladı. Kadınlar soygunculara dönüp aman dilediler.
-Ne olur paranızı alın, şimdi gidin. Biz kimseye bir şey söylemeyiz.
Soygunculardan biri etrafına bakındı.
-Patron kalacağız dedi bizde o zaman kalacağız o ne derse olur.
Sadık da adamlar dönüp.
-Neden patronu dinliyorsunuz ki siz üç kişisiniz, siz çoksunuz. Hem tüfekler sizde, patronunuz neden sizden daha fazla para aldı? Dedi.
Oradan Ahmet söze girdi.
-Evet, arkadaşım haklı neden sizden daha çok para alıyor sizde aynı tehlikeye atıldınız, sizi kandırıyor.
Konuşarak adamların kafalarını karıştırmaya çalışıyordu Kaptan Rıdvan da devam etti.
-Sen güvenlik görevlisini öldüren, yakalanırsanız sen yandın. İşin içinde cinayet var, en çok sen yatarsın.
Çinayeti işleyen adam kafasını kaşıdı, kafası karışmaya başlamıştı.
-Doğru söylüyor oğlum ben adamı öldürdüm. Yakalanırsam en çok ben yatacağım, neden sizle aynı parayı aldım? Patron bizden fazla bir şey yapmadı en çok o aldı, dedi.
Tam o esnada patronları içeri girdi.
-İtirazın mı var, dedi. Ben alacağım tabi salak soygunu ben planladım. Hem ben ateş edilmeyecek dedim. Sen salak gittin adamı öldürdün. Kapayın çenenizi geceye kadar buradayız. Sonra buranın arabasını alıp gideceğiz, dedi.
Salondakilere döndü tabancasını onlara doğrultup.
-Sizde konuşmayın çenenizi kapayın, dedi.
Huzur evi yaşlılarından Fatma’ya bir şeyler oluyordu. Fenalaşmaya başladı, arkadaşları neyin var diye sordular, kadın iyi gözükmüyordu. Fatma’nın heyecan ve korkudan şekeri düşmüştü. Hemen tatlı bir şeyler yemesi gerekiyordu. Hülya, Erol Beye’’Fatma’nın şekeri düştü. Bir şeyler yemesi gerekiyor, adamlara söyleyin’’dedi. Erol yerinden kalktı, adamlara doğru iki adım attı. Adamlardan biri silahını Erol’a doğrultup, durdurdu. Erol adamlara seslendi.
-Arkadaşlardan birinin şekeri düştü. Bir şeyler yemesi gerekiyor. Görevli arkadaşlar mutfaktan bir şeyler getirsin, dedi.
Soyguncuların patronları hasta olana yaklaştı, gerçektende iyi gözükmüyordu. ‘’Kadın ölürse birde, iki cinayet’’ diye içinden geçirdi.
-Tamam, getirsinler bize de getirin. İçecek bir şeylerde getirin susadım, dedi. Adamların dan birine işaret edip. Sende yanlarında git, dedi.
Adam tamam anlamında başını salladı, tüfeğini kadınlara doğrultu. Meral ile Şaduman önde adam arkada mutfağa girdiler.
Meral bir tepsi aldı, bardakları dizdi. İçlerine meyve suyu doldurdu. Şaduman da sabah yaptığı kek ile poaçaları fırından çıkardı. Tabaklara koydu. Meral çok meraklı ve boş boğaz bir kadındı. Adama dönüp.
-Nereye kaçacaksınız, dedi.
Adam kadına baktı, güldü.
-Sen ne meraklı şeysin öyle, sende mi geleceksin. Aslında bana uyar sende gel eğleniriz, dedi.
-Oluuuur gelirim, zaten işten ayrılmayı düşünüyordum. Ay, bu ihtiyarlardan bıktım onlara baka baka yaşlandım ayol, deyip kıkırdadı.
Şaduman Meral’e ters bir bakış attı. Tepsiye tabakları koydu. Tepsiyi alıp, mutfaktan çıktı. Arkasından Meral ve adam da geldiler. Bir tabak soyguncuların oturduğu masaya bıraktı. Diğerlerini de salonda ki arkadaşlarına götürdü. Meral de soygunculara kikirdeyip, içeceklerini verdi. Sonra da salondakilere de içecek dağıttı.
Herkes getirilenleri yiyorlar kendi aralarında sessizce konuşuyorlardı. Yaren Rıdvan’a dönüp’’acaba Hamdi anlamadı mı dersin? Bir saat oldu daha polisler gelmedi’’dedi. Rıdvan da ‘’bilmiyorum ama sakin olun korkmayın ben yanınızdayım, şey yani hepimiz buradayız demek istedim.’’dedi. Utanmış, heyecanlanmış kızarmıştı. Kaptana neler oluyordu böyle neden utanmıştı ki, içinden ‘’peki neden kızardım’’, dedi.
Herkes sakinleşmişti. Bir sorun yoktu. Tam o esnada dışarıdan siren sesleri geldi.
Soyguncular birbirilerine baktılar. Hemen silahlarını alıp kapıya doğru koştular. Polis araçlarının siren sesleriydi bunlar. Salondakiler merakla birbirilerine baktı. Siren sesi gittikçe yaklaşıyordu ve siren sesleri bahçeden gelmeye başladı. Arabaların sert firen sesi duyuldu. Siren sesleri kesilmişti. Soyguncular kapıdan uzaklaştılar’’Allah kahretsin polisler, bizi nasıl buldular’’dediler. Salondaki huzur evi sakinleri de bir ağızdan ‘’yaşasın polisler’’ diye bağırdılar. Soyguncular silahlarını içeridekilere doğrultup’’kapayın çenenizi’’diye bağırdılar.
Dışarıdan megafonun sesi duyuldu.
-Teslim olun, etrafınız sarıldı.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
8.4.2012
YORUMLAR
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selam ve sevgiler
efendim çok güzel anlatımdı her ayrıntıyı gözden kaçırmadan yazıya dökmüşsünüz kutlarım sizi yazan yüreğinizi saygılarımla selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selam ve saygılar
bekir odaci
bırak hocam kalem eray hanımın elinde istediği gibi yazsın biliyorsun o aykırılığı sever özgürce sonuna kadar.... saygılar can...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selam ve saygılar komutanım
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selam ve saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
göreceğiz selam ve saygılar
aksiyon dolu güzel bir bölüm okudum.Heyacanlıydı.Huzurvindekilere bir şey olmadan soyguncuların yakalanması umuduyla....
kutlarım güzel bir yazı okuttuğun için...
saygılarımla selamlar...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selam ve saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgilerimle