- 1205 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Teşekkür Ederim !
Yaşını başını almış eskimiş sözler oturur içimize kasveti ile kuşatır bizi öylece. Her gün can evinden vurulur düşlerin. Kıramazsın belini çaresizliğin… Beklersin uzun seneler belki bir ömür, kimi gün umutla, kimi gün çaresizce... Yazgı dersin, çile dersin, kaderimmiş hüzün dersin ve bir bakarsın ki, rengârenk ümitlerinin tek renk olmuş o renkte vişneçürüğü…
Yaşanmamış günler heba edilen bir ömür bayramsız arifeler dikilir karşına sorgu sual derken öyle bir oturur ki kafesine kımıldayamazsın nefes bile alamazsın..Ardından katmer katmer koyu demli bir gece iner...Kapanır yollarına bir kara perde hayıflanırsın…Darmadağınık perişan bir sen; el yordamı ile bile kendine bir yol bulamazsın…
Bir gün zaman eskir, eskir de vaktin ince belinden geçmez kum taneleri. Dilin ise külliyen lal... Muhabbetli kelamlara dönmez yüzün, muhabbeti görmemiş gözlerinden ötrü lügatlere hapistir tüm sözlerin...Yanında özlemlerin… Küsmüşsündür kendi içine. Rengin ise gridir artık; ne kara, ne ak… Atarsın kendini bir kuyuya, hapsedersin umutsuzluk dehlizine, dersin ki; “Hakkımdır Araf…”
Ki; gönlüm dersin, ah benim yayla çiçeği kokulu gönlüm ıtır kokan çiçeklerine türap olmaz ki onun kireç kuyusuna dönmüş bağrı, solarsın çiçeklerinle her gün biraz daha her biri bir bir ardınca… Bir kar iner daha baharında gönül dağına vakitsizce… Derler ya söz söyleyenler “yükseklere kar er iner” diye “Yükseklerde miyim?” diye teselli ederim üzülmüşlüğümü kendimce…
Sorarım bir ara; “Bir çölün içinde yalnız kalmışız neyin ümidini taşıyoruz ki… İçimiz bomboş, hayatlarımız riyayla yalanla örülü..Neyim kalmış ki avucuna koyacak, ne var ki avucuna alacağın, şükür niyetine yüzüne süreceğin. Nefsin lügati küfr… Ne zaman çıksak yola bir cehlin içine atmadın mı beni boylu boyunca… Yazıklar olsun dedim, hayıflandım, kızdım kendi kendime… Ne çok dalmışım senin hengâmene. Yâdında kalmışım en sevdiğimin... Oyalanmışım, fütursuzca, hesapsızca… Sitemim bil ki değil âleme, en çok da kendime…
Bana ne senin sevdiğinden sevmediğinden. Bana ne senin kışından baharından. Hani ağzının tadı olmaz su bile acır ya kursağından geçerken… Ne dinlemek istiyorum ne görmek istiyorum… İçimdeki yaranın tımarına merhem dilemekteyim...Kahrediyorum karanlığa…Artık gün doğsun diye duadayım..Kara planların alışverişlerinden de, kuru sevgisi olmayan hürmetten de, yalan gülümsemelerden de bıktım…Çatlak aynadan bakan palyaço gibi bakıyorum artık… Güldürmen de, gülmem de sahte…
Halim ahvalimin içinde giz...İsyanla dellenen başımı tövbe secdesinde sükuta erdirdim…Üzüldüm; ölmedim, dirildim…Ah ettim hatalarıma, af dedim. Öldürmek isteyeni içimde öldürdüm…İçimden yıktın düzensizliğin derebeylik hükmünü, kendi düzenimi kendim kurmak istedim…
Bulana bulana akan bir su gibi akarsın kendi yolunun inişinde yol arar gibi. Bir anda yol döner, yokuşuna uzanırsın feraha çıkar gibi… Silkelersin üzerindeki gamı kasveti. Yıkarsın seni kuşatan kara duvarları yıkarsın bendini..Yeniye özlemdir içinde uyanan, bir nefti bahar özlemi çağırır sabah salasıyla yeni doğan gün içinde seni…
Azat edersin donan zamanı, azat edersin mekanı, azat edersin kederi gamı… An düşer hanesinden özgürlüğe gün tayin edilirken..Öfken sancılanır derinlerden, buzullara dönmüş yüreğinde isyan ateş olur damla damla yayılır hayata aş ermekten vazgeçmiş damarlarına yeniden. Kendi sıcağında dirilirsin…
Bir çığlık olur isyan kulaklarında bağırır avaz avaz; “ Gönüller bir değilse yol neden aynı olsun ki… Biri yokuş da, diğeri iniş de; sular nasıl kavuşsun ki…” Yook dersin bitti… Küçük hesaplara bel bağlamak, fırtınalara papuç bırakmak neden harcım olsun ki…
Sahiplenilmediğin gönülde otağ kurmak niye, üzümünü yemeyeceğin bağın teveğine çardak kurmak niye? Vazgeçmeliyim dersin gönlüne biriktirdiğin dargınlıklarının keder yükü ağır gelir omuzlarına… Ezilirsin ne çare altında…
Silkelenir el açarsın sabahların Rabbine… Karanlığımı yeni doğan günle beraber hayırlara çevir SEN Allah’ım… Nakışını ilmek ilmek ruhuma işle, gönlümü ömrüme hoş eyle…” diye dualarsın kendini de…
Neyse ki yalnız değilim…Allah’ım var halime şükredecek,, içimdeki dertlerimi bir bir dökecek kavgalarımı dinleyecek, beni bana kendi aynamda gösterecek …İnanana ne güzel padişah O… Güçlüye yol gibi, iştahlıya ekmek gibi, sevene koşmak gibi, yaşamak gibi…. Her güzelde yine O!
Mülk onun… Bu mülk de tek O’nu ister…
Gayrısı mı?
—safsata
Gayrısı
—hiçlik…
Ez cümle;
“Teşekkür ederim, teşekkür ederim…..”
Perihan Tunçok Kılıç
8 Nisan 2012 İzmir
YORUMLAR
yarısını bulmaz ise yürek başka elde yasak kalır...bir seneryodur hayat gün gelir tozu raftadır...ektiğinin hayrı varsa Hak ona atiyi verir kor dünyadan çekişte...gül hakkı bülbüldür...sonra gelir işte doğuşta teşekkür...imanın bahçesinde... sevgiler glmiş birde esenlik ne dersin...
AZAP tarafından 4/8/2012 7:32:26 AM zamanında düzenlenmiştir.