- 2310 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Yaratıcı Okur Okumanın Sınır ötesi
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yaratıcı yazımın verimlerinin ortada fırdöndüğü bu dönemde, okurun skalasında değişimin gerekliliğini merkeze alan bir denemenin adı olarak ‘’Yaratıcı Okur’’ tanımlamasının şart olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda, okuma eylemin tekilliği içerisinde her okurun entelektüel dünyasını kapsayacak okuma eyleminin ve anlamlandırma dünyasının sunusu, yaratıcı okumanın başat savını oluşturmaktadır. Yaratıcı okur[ma] bireysel bir çıkışımın adıdır.
Her kavram gereği, tanıma ihtiyacı olan ‘’Yaratıcı Okur’’okuduğu verimlere entelektüel birikimlerinin katkılıyarak yeni bakış açıları ve eleştirel okuma denemesinde bulunarak, yazar-şair ve diğer okurları şaşırtmayı başarabilen okur olarak tanımlanabilir. Adeta yazar, şair ve diğer okurlara kafa tutan bir okuma anlayışına sahip olup, yazar ve şairin kendini oyun bahçelerinde oynamayı red eden bir dizi okuma sürecini kapsayan eylemler zincirdir.
Yazar- şair ve diğer okurlara kafa tutma yaklaşımı herkesin metinden anladığı; yazar - şairin kast ettiği anlam dünyasının dışına çıkmayı gerektirir.
Umberto Eco deyimi ile okur yorumda aşırılaşmayı görev edinmek zorundadır. Okur piramidi çıkarılmaya çalışıldığında, başlıca üç okur profilinin varlığı düşünülebilir.
Alt okur, orta okur, üst okur. Bu dağılımı okurun metinde çıkardığı ilk ve derin anlamlara göre tasnif etmek mümkündür.
Metnin edebîliği tartışması ise kolay anlaşıbilirkten zora doğru uzanan çizginin duraklarında yapılmaktadır.
Okur, bu duraklarda bir metini çabuk anlıyor ve ona ilave hiçbir çıkarımda bulunmuyorsa bu metin edebiliği tartışılmakla birlikte alt okur profiline yönelik yazımlardan oluşmaktadır. Orta okurun metinde ayrıntı avına çıkarak metinin dünyasına kendi kültürel katmalarından elde ettiği dünyasını eklemeye çalışarak, metinler arası okuma, yazar merkezli okuma eylemlerine yönelmektedir. Bu okurun kolay anlaşılır metinlerden uzaklaştığı ve okuma skalasına uygun metinlere yönelerek okuma eylemlerine yöneldiği savlanabilir.
Üst okur profili ise, yaratıcı okurların ‘’aşırı yorum’’ öğelerini aradıkları, alt ve orta okurun anlamlandırdığı metinlerden uzak durduğu metinleri sınır ötesi okumalara açımlayan okurların adasını oluşturur. Ada, çünkü: okumanın bireyselliği içinde herkesten ayrı bir okuma algısı ve anlam dünyasında Robinsonvari bir yalnızlığın ortasında kalmaya adaydır. Yazar - şair ve diğer okurların verimlerden elde ettiği kolay çözümlere kafa tutan bir anlayış etrafı yeni bakış açıları ve eleştiri dalgalarıyla çevrili olan adasında yalnızlaşmayı seçebilir.
Okumanın bireyselliği bu nokta da kendisini göstermektedir. Yaratıcı okurun farkını ortaya koyarak, verimlerde meydana gelen doğal sonuçlara karşı çıkarak, metinlerin gövdesini elindeki neşterle bir cerrah titizliği ile keserek, metne yerleşen habis urları ayıklayarak, metinin ölümü engelleyerek geleceğe kalmasına yardımcı olabilir.
Yaratıcı okur’un temel duruşu, ilk okuma ve anlama kolaycılığına kapılmadan metinin anlam dünyasında dip okumalar yapma ve eleştiri gömleğini giyip metin boşluklarına sızıp, katmalarında arkeolojik okumalara dalmak olmalıdır.
Günümüz yayım dünyasının okur zekasıyla alay eden verimlerini piyasaya sürmesi, okur zekasıyla alay etme potansiyelini de beraberinde getirmektedir.
Hız çağının okuma eylemini, fiber optik hatların hızına hapsettiği göz önüne alındığında, yaratıcı okur’un konumu, yerini fast food okumalara bırakmaktadır.
Metinlerin, bırakın ilk anlamlarını, cümlelerin uzunluğuna tahammül gücü kalmadığından üç kelimeli ve arkasından nokta gelen yazımların okura empoze edilmesi çağsal bir hastalığa dönüşmektir.
Bütün bunlara ‘’rağmen okuma’’ okuma eyleminde üst okur profiline sahip yaratıcı okurlar, kendi adalarında Kundera’dan bozma ‘’yaratıcı okumanın dayanılmaz ağırlığı’’nı yaşamaya devam etmektedir.
‘’Yaratıcı okurun artması, yaratıcı yazıma geçmenin altın anahtarıdır.’’
Yahya İNCİK 31 Mart 2012-Adana
YORUMLAR
Merhaba
Yaratıcı yazarın /okurun/ artması dileklerimle.
Lakin toplumun buna ne denli ihtiyacı olduğu tartışılır gibime geliyor. Sayın Yahya İncik.
Yaratıcı okur seçicicidir, aksi zaten mümkün değil.
Fakat
“ Söylenmemişlerin söylenmesi
Üstü kapalı anlamların kullanılması
Yazarın kendi iç dünyasından kelimelere akanlar
Soyut somut birleşmeleri
İnanç ve inançsızlığın getirdikleri
Okur algısı
Yazar algısı “
….
Dünya yeniliklere şiddetle açık olamıyor, çok anlamsız / örnk;/ bir şarkıyı dinleyen kişi çok anlamlısını da dinleyebiliyor/ birinde kendini bulmasa da garip bir tını yakalıyor. Diğerinde yakaladığı muallâk olmakla birlikte kişi ne istediği kendi kendine bazen bulamıyor. Çeşitli ruh hallerine bürünen yaratıklar olduğumuzdan ötürü
Basit
Çok basit
Üst düzey
Yazı ve şiirlere ihtiyaç duyuyoruz. Bu da haliyle her keseye uyamıyor.
Üç noktalı hastalığa dönüşüm / okurun algısına bırakılan ya da şıklık adına başlayan bir eylem. Uzun cümlelerin ardından yazacak çok şey vardır aslında ya okura devamı bırakılıyor ya da devamı ç/yok oluyor.
Yaratıcı okur olabilmemiz için öncelikle “seçici” okur olabilmemiz gerekiyor, bayağı kelimeler de anlaşılmayabilir, zekânın kapasitesiyle ilişkili olarak. Mühim olan anlamlandıramadıklarımızı okuya okuya anlamlandırabilmek. Yazma eğilimi olmayan şahısların dahi ufkunun açılabileceğini düşünüyorum bu doğrultuda.
Anlamaya anlamaya, anlamaya çalışacak olduğu için.
/
Teşekkürler / Değindiğiniz konular hayli muazzam olmakta.
Hoşça kalınız.
Yazmak, yazılanı anlamak, etkileşimli paylaşmayı sürdürmek, değer katan çıkarımlara ulaşmak; yazar kalitesinin tırmanışa geçtiği toplumlarda, okur kalitesini de yükseklere iteleyecektir.
Bu sürecin kesintisiz beslendiği toplumlardan olmamız özlemi ve dileğiyle yazınızı tebrik ederim.
Selam ve saygılarımla.
İşim olduğundan pc başından kalkmam gerektiğinden asıl konuya değinmeden yorumumu kısa kesmek zorunda kalmıştım.Öylesine önemil bir konu ki aslında açılıma sunduğunuz.
Ne herkesin anladığı anlamı savunuyor, ne de edebi eleştiriyi.
Edebi yazıt üstünden, normal bilindik eleştirinin üst boyutundan bakarak aslında gizli iç dünyasında onu da reddederek, şairin ya da yazarın yine diğer okurların anlamadıkları yönden yazılı metinden ya da şiirden çıkış yaparak , okurun kendi dünyasında oluşturduğu bambaşka bir yapıt gözüyle bakabiliriz eğer bu okumayı yazıyı dönüştürecek olursak.Ki onu kastetmişsiniz sizde " yaratacı " sıfatını kullanarak zaten.
Benim aklımı karıştıran bir husus oldu; Tamam çıkış noktamız bir eser. Orda kullanılan obje, imge ve teşbihlerin açılımlarından faydalınarak yapacağımız bir okuma olabilir bu doğal olarak.Açık anlatımlı bir eserde yaratıcılık hususu fazla işlemez netekim böylesi yazıtlarda zaten herşey net kaldı ki edebi yöndende zaten alt seviyede olacak bir eser için okumanın yaratıcılık yönüne de fazla yaslanılamaz eser anında olduğu yere çöker.
Şimdi , eserlerde kullanılan imge, obje, teşbihlerden yola çıkarak yaratılacak yeni yazıt bir bakıma farklı bir eserin temelini oluşturur.Bu açılımı yapılan eserden esinlenmenin farklı bir şekli olmaz mı ? Yani orda şairin ya da yazzarın ne demek istediğinden öte algılama şeklimiz ve bilgimiz kalıbına soktuğumuz verileri farklı bir düşünce silsilesi ile farklı bir kimliğe büründürme de diyebiliriz.
Burda yazınızın sonunda kullandığınız cümlede ne kadar haklı olduğunuzu görüyorum.
’Yaratıcı okurun artması, yaratıcı yazıma geçmenin altın anahtarıdır.’’
Elbette böylesi bir eylemde bu kaçınılmaz bir son olur .Yaratıcı yazım için en alt basamak oluşturacak bir eylem her yönden kişinin kendini geliştirmesi yönünde asal bir niteliğe haiz olacağı bir gerçektir.
benim kafama takılan asıl soru az önce de bahsettiğim gibi " esinlenme " olayı... yani elbette aynısı olmayacak ama yorumlarken şairin ya da yazarın demediğini ya da demek istemediğini düşündüğümüzü nerden bileceğiz ? Ya aynısını düşünmüş isek ? Tamam bireysel farklılıklar muhakkak olacaktır ama .... bence bu yönü biraz su götürür gibi...
Yine de herşeye rağmen çok yönlü düşünmek gerektiğinden biraz da olumsuz baktım.. olumlu yönü de elbette yaratıcılığa zemin hazırlıyacak olmasıdır.
Şimdi tartıya koyarsak ...hangisi ağır basacak cidden merak ettiğim bir konu oldu bu .
Paylaşım için tekrar tekrar teşekkür ederim.Saygılarımla.
Yahya İncik
yaratıcı anlama gerçekleştiren birey okuma sürecinde aşağıda sıralanan eylemleri gerçekleştirebilir (Moorman ve Ram,
1994a; 1994b):
• Bilinmeyen sözcükleri tanımlar.
• Okuduğu metnin kendisi için neden ilginç olduğunu ya da olmadığını açıklar.
• Okuduğu metindeki kılıcıların kişisel kabullerine/ inançlarına yönelik
nedenlemeler yapar.
• Metindeki olayları (eylemler ve durumlar) birbiriyle ilişkilendiren
çıkarımları yapar.
***
Yazmak kadar okumak da bir sanattır aslında.Nihayetinde bir eserin başarısı, güzel oluşu hitap edilen ya da şöyle ifade edeyim okuyan kişilerce değerlendiriliyorsa ; okurunun algılama, anlama, çağrışım, bilgi düzeyinde kıymet bulacaktır eser.Kör satıcı kör alıcı olayı yani.
Ama sanat dediğimiz olguyu böylesi basit bir yargının içine hapsetmek, kaderine teslim etmek en büyük hata olur.Bu durumda yine bu yanlıştan döndürecek olanlar nitelikli okumayı bilenlerdir.Seviyeye inerek kötü okunma şekillerinin altını çizip, iyi okumanın niteliğini, sınırlarını, ölçülerini göstererek yapabilirler bunu da ancak.
Çoook önemli bir konuya değinmişsiniz hocam. Bir eserin güzel ya da çirkin oluşunun kararını okur veriyor ise ki öyle...nice seçkin yazarları sevmeyenlerin ayırıcı okur kitlesi bulması, ya da daha fazla kişinin medyatik olması hep bu okuma yetisinin azlığından ya da bilgisizliğinden okuma sanatının eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Emeğiniz ve yüreğiniz varolsun.Saygılarımla.