- 66152 Okunma
- 27 Yorum
- 2 Beğeni
TÜRK EDEBİYATININ SEÇKİN ŞÂİRLERİ VE ONLARDAN NUMUNELER
Türk edebiyatının gelişmesine büyümesine katkı sağlayan o kadar büyük üstatlar var ki, onları anlatmaya ve onlardan numuneler sunmaya çalışmak çok kapsamlı bir çalışmayı gerektirir diye düşünüyorum. Bu itibarla yazımız sathî ve nakıs kalacaktır behemehâl...
Türk edebiyatından kimler geldi kimler geçti; ama büyük sanatçılar hiçbir zaman ölmedi, eserleriyle hep yaşadılar... Birçok muharrir edebiyat tarihçisi Türk edebiyatını sınıflamış ve değerli çalışmalar sunmuşlar bilim dünyasına... Bunların başında Prof. M.Fuat Köprülü (Edebiyat Tarihi) geliyor. Prof. Fuat Köprülü’nün dışında şu çalışmaları da eklemek yerinde olacaktır:
Ahmet Hamdi Tanpınar "19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi" (1949, düzeltme ve eklerle 1956)
Celâl Tahsin Boran "Edebiyat Tarihi Dersleri" (1933)
Hasan Ali Yücel "Türk Edebiyatına Toplu Bir Bakış" (1933)
Vasfi Mahir Kocatürk "Yeni Türk Edebiyatı" (1936)
Ferhan Oğuzkan "Türk Edebiyatı Tarihi" (1949)
Seyit Kemâl Karaalioğlu "Resimli- Motifli Türk Edebiyatı Tarihi Başlangıcından Tanzimat’a" (1973).
Nihad Sami Banarlı "Resimli Türk Edebiyatı Tarihi" (İki Cilt 1971-1979)
Faruk K. Timurtaş "Tarih İçinde Türk Edebiyatı" (1981)
İnci Enginün, Cumhuriyet Devri Türk Edebiyatı (2001)
Bunların dışında muhtelif çalışmalar söz konusudur. Bu yazımda daha çok üzerimde etki bırakan şâir/sanatçılardan oluşan seçki sunmak istiyorum. Bu itibarla gönlümde yer eden ilk on şâir ve şiirleriyle yazımı tamamlıyorum:
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle ’bu: bir Avrupalı’
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te’sis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedi serhaddi;
’O benim sun’-i bedi’im, onu çiğnetme’ dedi.
Asım’ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
’Gömelim gel seni tarihe’ desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
’Bu, taşındır’ diyerek Kâ’be’yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin’i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif ERSOY
“BEKLENEN”
Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar
Geçti istemem gülmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?
Necip Fazıl KISAKÜREK
Gazel
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı
Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan
Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı
Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı
Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı
Gâmım pinhan tutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmem inanır mı inanmaz mı
Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Beni tan eyleyen gafîl seni görgeç utanmaz mı
Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı
Fuzuli
MEMLEKET İSTERİM
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
Cahit Sıtkı TARANCI
KÖPÜK
Oyun bitti ve her şey yerini buldu
Akşamla ebedi kızlar anne oldu
Aynalara bakma, aynalar fenalık,
Denizi sonsuz olanı düşün artık.
Bir gün beni hatırlayabilirsin ancak,
Güzelsem soyabilirsin çırılçıplak;
Oradayım hep ben, orada, derinde,
Gemilerin ihtiyar köpüklerinde.
Ahmet Muhip DIRANAS
MERDİVEN
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...
Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller,
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu lisân-ı hafîdir ki rûha dolmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta!
Ahmet HAŞİM
TREN SESİ
Garibim;
Ne bir güzel var avutacak gönlümü,
Bu şehirde,
Ne de bir tanıdık çehre;
Bir tren sesi duymayagöreyim,
İki gözüm, iki çeşme.
Orhan Veli KANIK
BEN SANA MECBURUM
ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum
ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski İstanbul mudur
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşamüstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
birkaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih’te yoksul bir gramofon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun
belki haziran ’da mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
belki Yeşilköy’de uçağa biniyorsun
bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
kötü rüzgâr saçlarını götürüyor
ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin
Attila İLHAN
HİKÂYE
Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek
Tut biraz!
Benim doğduğum köylerde
Ceviz ağaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim
Okşa biraz!
Benim doğduğum köylerde
Buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçlarını bebek
Savur biraz!
Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkıyalar basardı.
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem Konuş biraz!
Benim doğduğum köylerde
İnsanlar gülmesini bilmezdi,
Ben bu yüzden böyle naçar kalmışım
Gül biraz!
Benim doğduğum köylerde
Kuzey rüzgârları eserdi,
Hep bu yüzden dudaklarım çatlaktır
Öp biraz!
Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
Benim doğduğum köyler de güzeldi
Sen de anlat doğduğun yerleri,
Anlat biraz!
Cahit KÜLEBİ
OLMASA
Güzelliğin on par’etmez
Şu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa
Tabirin sığmaz kaleme
Derdin dermandır yareme
İsmin yayılmazd’aleme
Âşıklarda meşk olmasa
Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk’olmasa
Güzel yüzün görülmezdi
Bu aşk bende dirilmezdi
Güle kıymet verilmezdi
Âşık ve maşuk olmasa
Senden aldım bu feryadı
Bu imiş dünyanın tadı
Anılmazdı Veysel adı
O sana âşık olmasa
Âşık Veysel
DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçeklerini getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin, getirin... Ve sonra öleceğim.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum,
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları
Geniş ovalarda kaybolur kokuları...
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri
Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,
Aman Isparta güllerini de unutmayın
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
Ne güller fışkırır çilelerimden,
Kandır, hayattır, emektir benim güllerim,
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kop dağına göçen,
Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen,
Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.
Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,
Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum,
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,
Yaz kış bir şey söyleyen toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,
Yurdumun çiçeklenmesi için daima yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,
Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.
Ceyhun Atıf KANSU
SESSİZ GEMİ
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Yahya Kemal BEYATLI
BAYRAK
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü
Işık ışık, dalga dalga bayrağım
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, güneş doğmasın ne çıkar
Yurda ay yıldızın ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık.
Dağlardan çöllere düşürdüğün gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim
Yeryüzünde yer beğen,
Nereye dikilmek istersen
Söyle, seni oraya dikeyim.
Arif Nihat ASYA
BAĞLANMAYACAKSIN
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela.
O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin o’nu sevdiğinden...
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya ya da pembeye
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
Can YÜCEL
Gizli Sevda
Hani bir sevgilin vardı
Yedi sekiz sene önce,
Dün yolda rastladım
Sevindi beni görünce.
Sokakta ayaküstü
Konuştuk ordan burdan.
Evlenmiş, çocukları olmuş
Bir kız, bir oğlan.
Seni sordu
Hiç değişmedi dedim.
Bildiğin gibi…
Anlıyordu
Mesutmuş, kocasını seviyormuş.
Kendilerininmiş evleri...
Bir suçlu gibi ezik
Sana selam söyledi
Behçet NECATİGİL
Hadi Git
Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!
Git de şen şakrak geçen günlerine gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.
Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar.
Mademki benli hayat sana kafes kadar dar,
Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.
Hadi git, benden sana dilediğince izin,
Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.
Kahrımın nedenini söylesem irkilirler;
Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler.
Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın;
Oysaki hep yedekte, hep elde var saymıştın.
Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak,
Zannetme ki, pişmanlık, mutluluk kadar ırak!
Sanma ki fasl-ı bahar geldiğim gibi gitmez,
Sanma ki hüsranını görmeye ömrüm yetmez.
Her darbene tahammül edecektir bedenim,
Gururum mani olur perişanıma benim.
Yâri Ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.
Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka,
Sana gül bahçesini kim açar benden başka!
Hercai arılara meyhanedir çiçekler,
Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler!
Mademki aşk tablosunun takdirinden acizsin,
Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.
Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet,
Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et!
Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan!
Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan!
Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm!
Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm.
Korkulu düşlerimi yorumdan kaçırıyorum;
Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum!
Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git! ...
Cemal SAFİ
DOST BİLDİKLERİM
Sanırdım gündüzdü onlarla gecem
İçimde ümitti dost bildiklerim
Ne zaman yıkılıp yere düştüysem
Bırakıp da gitti dost bildiklerim
Hepsi varken baharımda, yazımda:
Kışın bir burukluk kaldı ağzımda
Seneler senesi oysa gözümde
Cihana eşitti dost bildiklerim
Nerde o sözlere kandığım günler?
Her gülen yüzü dost sandığım günler
Acıdan kahrolup yandığım günler
Ta canıma yetti dost bildiklerim
Meydana çıkalı asıl çehreler
Aydınlanmaz oldu artık geceler
Yalanlar tükendi, indi maskeler
Birer birer bitti dost bildiklerim
Korkar oldum bana “Dostum” diyenden
Yoksa yok olandan, varsa yiyenden
Ne onlardan eser kaldı ne benden
Beni benden etti dost bildiklerim
Ümit Yaşar OĞUZCAN
Geçer
Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer,
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer,
Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi,
Çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi?
İnleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi?
Çevrilir dest-i kaderle bu şu’unun fili mi,
Ney susar, mey dökülür, gulgule-i Cem de geçer,
İbret aldın, okudunsa şu yaman dünyadan,
Nefsini kurtara gör masyad-ı mafihadan.
Niyyet-i hilkatı bul aşk-ı cihan aradan,
Önü yoktan, sonu boktan, bu kuru da’vadan
Utanır gayret-i gufranla cehennem de geçer.
Ne şeriat, ne tarikat, ne hakikat, ne türe,
Süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre
Cahilin korku kokan defterini Tanrı düre!
Ma’rifet mahkemesinde verilen hükme göre,
Cennet iflas eder, efsane-i Adem de geçer.
Serseri Neyzen’in aşkınla kulak ver sözüne,
Girmemiştir bu avalim, bu bedyi’ gözüne.
Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne.
Pir olur sakiy-i gül çehre bakılmaz yüzüne,
Hak olur pir-i mugan, sohbet-i hemdem de geçer.
Neyzen Tevfik
Eyvallah
Devir kötü, devrân bozuk diyorlar,
Devire de düzene de EYVALLAH...
Gözüm yaşlı, bana "yazık" diyorlar,
Ezene de üzene de EYVALLAH...
HAKK´tan gelen bil ki yerli yerince,
Şaşırmayız ayı suda görünce,
Bir musibet bizi yere serince,
Kedere de yazana da EYVALLAH...
Yaz ayında karlar yağdı dalıma,
Düz sanmıştım engel çıktı yoluma,
Plan yaptım, dostlar gelmiş ölüme,
Hayalimi bozana da EYVALLAH...
Hayır dedim, tutup şerre yordular,
Selâm verdim, mezhebimi sordular,
Doğru dedim, dokuz köyden sürdüler,
Yaka silken, bezene de EYVALLAH...
Cahil Sultan, Âlim korkmuş, susuyor,
Aşk azabta, gönüller buz kesiyor,
Her bir yandan hoyrat rüzgâr esiyor,
Yaprak döken hazana da EYVALLAH...
Ben söylerim kara kalem yazıyor,
Her dizede Arif bir SIR seziyor,
Anlamayan, bu ne? deyip kızıyor,
Küsene de kızana da EYVALLAH...
__________________________________________Mecit AKTÜRK
Ey Resul!
Zerre kadar riya yoktur hayamda,
Bekleyeyim sabaha dek kıyamda,
Misafirim ol bir gece rüyamda...
Hasretinle çok ağladı gözlerim,
Gel ey Resul! gel, yolunu gözlerim...
Kıymetini bilmese de cüceler,
Dudaklarım hep ismini heceler,
Şahidimdir kapkaranlık geceler,
Hasretinle çok ağladı gözlerim,
Gel ey Resul! gel, yolunu gözlerim...
Senden ayrı yetim, öksüz kaldık biz,
Nurdan uzak, nara yakın olduk biz,
Kur´an mahzûn, çok gaflete daldık biz...
Hasretinle çok ağladı gözlerim,
Gel ey Resul! gel, yolunu gözlerim...
En nadide gülde seni aradım,
Her yağmurda, yelde seni aradım,
Susuz kaldım, çölde seni aradım,
Hasretinle çok ağladı gözlerim,
Gel ey Resul! gel, yolunu gözlerim...
Kendin bilen düşmüş senin izine,
Hiç yüzüm yok bakmaya nur yüzüne,
Çok aldandım kör şeytanın sözüne,
Hasretinle çok ağladı gözlerim,
Gel ey Resul! gel, yolunu gözlerim...
Sen, Muhammed(s.a.v.) , alemlere rahmetsin,
Sen, Mahmut´sun, Mustafa´sın, Ahmet´sin,
Sensiz gönül yanmasın da ne etsin?
Hasretinle çok ağladı gözlerim,
Gel ey Resul! gel, yolunu gözlerim...
____________________________________________________Mecit AKTÜRK
Kimseden ümmid-i feyz etmem, dilenmem perr-ü-bal
Kendi cevvim, kendi eflakimde kendim tairim,
İnhina tavk-ı esaretten girandır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.
Tevfik FİKRET
Son olarak yazıma eklediğim Tevfik FİKRET şiirini A. Kadir şöyle yenileştirmiş:
Ne bir bağış beklerim kimseden,
Ne kol dilenirim, ne kanat,
Kendi göklerimde kendi kendime uçar giderim.
Bana eğilmek boyunduruktan bile ağır.
İşte böyle bir şâirim ben,
Tepeden tırnağa özgür...
Daha nice güzel eserler var; aklıma ilk gelenler ve her sanatçıdan bir eser olsun istedim yazımda... Ekleyemediğim nice üstatlar var daha...
NOT:
Değerli dostlardan yorum kısmına hayatında iz bırakan ya da en beğendiği şiiri sunmalarını rica ediyorum... Yine bu noktada bir forum da açılabilir, Türk edebiyatının en güzel on şiiri hangisidir adı altında...
NOT:
Diğer yazı dizilerim Türk edebiyatının dönemleri ve en seçkin şiirleri... Daha tematik olması adına daha derli toplu olur diye düşünüyorum...
YORUMLAR
"Ahmet Hamdi Tanpınar "19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi" (1949, düzeltme ve eklerle 1956)
Celâl Tahsin Boran "Edebiyat Tarihi Dersleri" (1933)
Hasan Ali Yücel "Türk Edebiyatına Toplu Bir Bakış" (1933)
Vasfi Mahir Kocatürk "Yeni Türk Edebiyatı" (1936)
Ferhan Oğuzkan "Türk Edebiyatı Tarihi" (1949)
Seyit Kemâl Karaalioğlu "Resimli- Motifli Türk Edebiyatı Tarihi Başlangıcından Tanzimat’a" (1973).
Nihad Sami Banarlı "Resimli Türk Edebiyatı Tarihi" (İki Cilt 1971-1979)
Faruk K. Timurtaş "Tarih İçinde Türk Edebiyatı" (1981)
İnci Enginün, Cumhuriyet Devri Türk Edebiyatı (2001)"
Bu güzel bilgiler için çok teşekkür ediyorum hocam.
güzel bir liste..
"Nihad Sami Banarlı "Resimli Türk Edebiyatı Tarihi" (İki Cilt 1971-1979)" gözüme bu eseri kestirdim. inş doğru tercihtir...
aşağıya bir bukle çıkardım kısa kısa....katkı adına
...
bu arada
yazı başlıklarınız bile dolu dolu bir sayfada olduğumu fısıldıyor...:))
selam ve muhabbetlerimle..
NERDESİN
Geceleyin bir ses böler uykumu,
İçim ürpermeyle dolar:-Nerdesin?
Arıyorum yıllar var ki ben onu,
Âşıkıyım beni çağıran bu sesin.
…
Ahmet Kutsi TECER
***
ALLAH'I ARARKEN
Bilirim ne yapsam hata,
Yanlış, attığım her adım;
Ellerim elma dalında;
Adem'le Havva ecdadım.
….
Cahit Sıtkı TARANCI
***
EKSİLENLER
Yok’ta noksan aranılmaz
Yasa budur var eksilir.
Ne tükenir sırda insan
Ne insanda sır eksilir.
…
Halil SOYUER
***
Şevk Yolu
Arkadaşlar! Arkadaşlar!
Şevk mezhebi yoldur bize!
İmana doymuş yoldaşlar,
Dikenler hep güldür bize!
….
M. Fethullah GÜLEN
***
UÇUN KUŞLAR
Uçun kuşlar uçun doğduğum yere;
Şimdi dağlarında mor sünbül vardır.
Ormanlar koynunda bir serin dere,
Dikenler içinde sarı gül vardır.
…
Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI
***
BAŞTANBAŞA
Hemşerim, ne sen sor, ne ben açayım;
Sözüm bitmez tasa, tükenmez derttir.
Aynı minval üzre, nere kaçayım?
Bu memleket, baştanbaşa gurbettir.
…
Osman ATTİLA
***
BU VATAN KİMİN ?
Bu vatan, toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır;
Bir tarih boyunca, onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir...
…
Orhan Şaik GÖKYAY
***
BİR YOLCUYA
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
…
Necmettin Halil ONAN
***
BENDEDİR
Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan,
Suç bende, aşılmaz duvar bendedir.
Süslenmiş gemiler geçse açıktan,
Sanırım gittiği diyar bendedir.
…
Necip Fazıl KISAKÜREK
***
DERGÂHIN KUYUSU
Yarabbi ne içten anıldı adın!..
"Ölmeden öl!" diyen bir itikadın
Gönülden duyarak ulu sesini,
Ruha şifa sunan felsefesini,
Biri zikrediyor dergahta işte.
Göklere yükselen bu inleyişte
Elemi gizlidir bir ah u vahın.
Çoktan dervişleri yattı dergahın...
Bu yalvaran kimdir, kim bu zikreden?
Yoksa ağlıyor mu gönlüm bilmeden!
…
Nazım Hikmet RAN
***
EĞİLME
Zincirin altınsa da hattâ, koparıp kır,
Susmak ne demekmiş, yere haykır göğe haykır!
…
Mithat Cemal KUNTAY
***
UYAN!
.
.
.
Dehşet-i mâziyi getir yâdına;
Kimse yetişmez yarın imdadına.
Merhametin yok diyelim nefsine;
Merhamet etmez misin evladına?
…
Mehmet Akif ERSOY
Gerçekten de çok açıklayıcı bilgiler paylaşmışsın Ahmet abi...
Kutlarım seni...
e d i b / a h m e t
Fatih’te yoksul bir gramofon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun
Attila İlhan'nın kim olduğunu bilmediğim dönemlerde Samime Sanay'ın söylediği şarkının bu bölümünü hep mırıldanırdım ordan aklımda kalmış yıllar sonra en sevdiğim şiirlerin şairinin eseri olduğunu öğrendiğimde daha bir keyifle mırıldandım
sadece İLhan mı değil elbet Fuzuli ki şairlerin (bence şahı)
velhasıl
emeğine sağlık öyle keyifli bir yazı olmuş ki ara ara gelip okuyorum
teşekkür ederim emeğine
iyi ki yazmışsın varol
saygımla...
e d i b / a h m e t
Teşekkürler...
Saygılar...
Filiz Şahin.
:-) sevgiler
yararlı paylaşım dilerim bu tür çalışmalarınızın devamı gelir
tebriklerim hayata kattığınız emek dolu cümle güzelliklere iyi ki varsınız değerli Ahmet hocam..:) edebiyatımız "Neyzen Teyfik"siz olmaz ebediyete göçmüş cümle şairlerimizi rahmet minnet sevgi ile anarken neyzen'e ait bir şiirle selamlıyorum..
Geçer
Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer,
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer,
Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi,
Çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi?
İnleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi?
Çevrilir dest-i kaderle bu şu'unun fili mi,
Ney susar, mey dökülür, gulgule-i Cem de geçer,
İbret aldın, okudunsa şu yaman dünyadan,
Nefsini kurtara gör masyad-ı mafihadan.
Niyyet-i hilkatı bul aşk-ı cihan aradan,
Önü yoktan, sonu *oktan, bu kuru da'vadan
Utanır gayret-i gufranla cehennem de geçer.
Ne şeriat, ne tarikat, ne hakikat, ne türe,
Süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre
Cahilin korku kokan defterini Tanrı düre!
Ma'rifet mahkemesinde verilen hükme göre,
Cennet iflas eder, efsane-i Adem de geçer.
Serseri Neyzen'in aşkınla kulak ver sözüne,
Girmemiştir bu avalim, bu bedyi' gözüne.
Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne.
Pir olur sakiy-i gül çehre bakılmaz yüzüne,
Hak olur pir-i mugan, sohbet-i hemdem de geçer.
Neyzen Tevfik
e d i b / a h m e t
Sabiha KÜÇÜKTÜFEKÇİ
sağolasınız değer bilir çok değerli Ahmet hocam sevgilerimle..:)
Vefalı edebiyatçı yüreğinize selam olsun Ahmet Hocam..Şiirlerimizi yazarken değerli üstadları bilerek örnek almak hepimizin yapması gerekenler ve hepsi de çok sevdiğim face sayfamda sık sık paylaştığım değerli kalemler...Ümit Yaşar Oğuzcan'nın benim yanımda farklı bir yeri vardır..Orta son diyorduk biz şimdiki sekizinci sınıf..Edebiyat öğretmenimin istegi ile şiir okuma yarışmasına katıldım Ümit Yaşar Oğuzcan'ın ..''Vietnamlı bir çocuk için ağıt''şiirini okudum ve birinci oldum..arka arkaya üç defa okuttular şiiri ve bana Ümit Yaşar Oğuzcan'ın şairler seçkisi olan Antoloji kitabı hediye edildi...Değerli şairlerimizi on üç yaşında şiirleri ile tanıma fırsatı buldum.Şiiri sevme sebebimdir..EMEĞİNİZİ KUTLUYOR SAYGILAR SUNUYORUM EFENDİM..
e d i b / a h m e t
Teşekkür ediyorum sayfama bıraktığınız güzelliklere...
e d i b / a h m e t
Selam eder, hürmetlerimi sunarım...
YA EVDE YOKSAN - CEMAL SAFİ
Aşkınla ne garip hallere düştüm.
Her şeyim tamam da bir sendin noksan,
Yağmur taş demeden yollara düştüm.
İçim ürperiyor ,ya evde yoksan .
Elbisem gündelik,pabucum delik,
Haberin olsa da sobayı yaksan.
Yağmur iliğime geçti üstelik,
İçim ürperiyor ,ya evde yoksan .
Sarhoşsan kapıyı çaldığım anda,
Fahişeler gibi açık saçıksan,
Bir de ufak rakı varsa masan da,
İçim ürperiyor ,ya evde yoksan .
Bakkala gitmeme lüzum kalmasa,
Durumu anlardın,takvime baksan,
Allah vere misafirin olmasa,
İçim ürperiyor ,ya evde yoksan .
Kıvırcık marulun vardır inşallah,
Bir salata yapsan,bol limon sıksan,
Senin de iştahın iyi maşallah,
İçim ürperiyor ,ya evde yoksan .
Sabahlara kadar içsek,sevişsek,
Ne ben işe gitsem,ne sen ayıksan,
Derin bir uykunu içine düşsek,
İçim ürperiyor ,ya evde yoksan .
Ne kadar üşüdüm,nasıl acıktım,
İlk önce sıcacık banyoya soksan,
Sanırsın şu anda denizden çıktım,
İçim ürperiyor ,ya evde yoksan .
Yanlış mı aklım da kaldı acaba?
Muhabbet sokağı numara doksan,
Boşa mı gidecek ,bu kadar çaba,
İçim ürperiyor ,ya evde yoksan .
Ya yolu kaybettim,ya ben kayboldum,
Ne olur bir yerden karşıma çıksan,
Tepeden tırnağa sırılsıklamım,
İçim ürperiyor ,ya evde yoksan .
içimi ürperten bu güzel şiirini kaydede bilirsin mesala dost emeğine sevgiler olsun...
e d i b / a h m e t
Sevgi ve Hürmetlerimle...
e d i b / a h m e t
Hoşluk kattınız sayfaya, teşekkür ediyorum...
Saygılar...
üstaz karakoç'un mona rozası benimde sevdiğim ve buraya eklemek istediğim şiirlerden biri...
e d i b / a h m e t
:(
"TÜRK EDEBİYATININ SEÇKİN ŞÂİRLERİ VE ONLARDAN NUMUNELER" başlıklı yazinizi görünce büyük bir hevesle ve umutla okudum, tekrar okudum. Tekrar okudum. Maalesef ADIMI bir türlü göremedim :( Üstelik eserlerimden bir tane örnek bile yok!
Bence bu makaleyi yeniden düzenlemekte büyük fayda var :))
Bu güzel calismanizdan ve verdiginiz emekten dolayi kutluyorum Ahmet kardesim. Yaptiginiz isin HAKKINI veriyor ve gayret gösteriyorsunuz.
Selam ve muhabbetle...
e d i b / a h m e t
e d i b / a h m e t
Mecit Aktürk
BASARDIIIM, BASARDIIIM, BASARDIM..
MAKSAT SU GÖKKUBBEDE HOS BiR SADÂ BIRAKMAKTI. BASARDIM.
ÖNEMLi SAiRLER ARASINDA YER ALDIM ARTIK.
Yeryüzünde 7 milyar insan oldugunu varsayarsak, simdi SIRA bundan bihaber 6 küsur milyar insana bunu anlatmak. Bu iste size düsüyor ÜSTADIM. Allah kolaylik versin :))
Simdi SIRA büyük emek ve ciddiyetle hazirladiginiz bu makaleden o siirleri cikararak, makaleyi yine eski haline getirmekte. Espiri anlayisiniz ve dostlugunuz icin tesekkür ederim.
Samimi dostluklardan güzel bir paye yoktur zaten.
Selam ve sevgilerimle...
e d i b / a h m e t
Üstadım gönünlümüze haz veren üstadların şiirlerini okuma fırsatı verdiğin için çok teşekkür ederim gönül pınarınız herzaman çağlasın selam ve duaile
e d i b / a h m e t
Beyin akıl düşünceler
Zerre kürre hep inceler
İnsan oğluyla niceler
ALLAH ım ne olmazki.
Yaratılış itibariyle insan aklının erişemeyeceği bir nokta olmasa gerek akıllı çalışana bütün
yollar açıktır yalnız gayret sarfetmek gerekir düşününki kurşun namludan cıkınca hedef namlunun ucunda değil zorluklarla katedeceği bir mesafe var bakışa kıs görünen kurşuna uzundur
akılda böyle bir anda dünyanın öbür ucunu düşünürsün lakin gitmek için katedilecek uzun bir
mesafe çıkar önüne bir de zaman.Kalemle defterin arası yakın ama yazılacak konuyu düşünme mesafesi uzundur.çok güzel bir emeğin ürünü renkli boncuklar gibi ahmet kardeşimin kaleminden
ortaya sergilenmiş.yüreğine sağlık tebrik eder saygılar sunarım
Osman AKSOY
osman aksoy tarafından 4/9/2012 1:01:30 AM zamanında düzenlenmiştir.
e d i b / a h m e t
Gerçekten güzeldi. Okumayı çok seviyorum. Elimden geldiğince de okumaya özen gösteriyorum. Yukarıdaki şairleri tabiki duydum. Fakat onları hiç okumadım. Değişik yazarları ve gezip görüp aldığım kitapları okuyorum. Şiirleri duyduğum için yine de yabancısı değilim. Yazınız onları da en kısa zamanda okumayı getirdi, aklıma. Saygılarımla güzel paylaşım için.
e d i b / a h m e t
Selam ve saygılarımla...
Ankara ya gittiğimde aldığım bır kitabı önermek isterim siir dostlarına .Pek tanınmıyor ama,
"Örneklerle Türk Şiir Bilgisi"
Cem Dilçin e ait bır kitap.600 sayfa civarında ve bütün orneklemelerle harikulade bır kitap.profesyonelce hazırlanmış ve cok emek verilmiş bır kitap ayrıca.Size arşivinizi tamamlamanızda destek olabilir belki.
Elinize emeginize saglik cok guzel bır paylaşım teşekkürler.
Saygılarımla
GC7
Gülaz tarafından 4/8/2012 3:24:55 AM zamanında düzenlenmiştir.
e d i b / a h m e t
Tekrardan teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum...
Üstadım mükemmel bir arşiv hazırlamışsın emeğini tebrik ediyorum İzninle arşivime alıyorum..
e d i b / a h m e t
e d i b / a h m e t
Nazik ziyaretiniz ve yorumunuz için teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum...
Mehlikam
e d i b / a h m e t
Selam ve hürmetlerimi gönderiyorum zat-ı alinize...
e d i b / a h m e t
En sevdiğim şiirlerde, güzel bir gezinti yaşattınız bana.
Emeğinize , elinize sağlık.
e d i b / a h m e t
e d i b / a h m e t
Göznuru dökerek okuyan gözlerinize sağlık...
Selam ve saygılarımla...
Emekle yazılmış değerli paylaşımınızı okudum, tebrikler...Tüm sevdiğim yazarlar ve şiirleri burada
Esen kalın...
e d i b / a h m e t
Göznuru döküp okuyan gözlerinize sağlık...
Teşekkür ediyorum...
canandemirel
cok mutlu oldum, degerli yazinizdan ve sairlerin siirlerinden vermis oldugunuz numunelerden..büyük emek vererek sarf ettiginiz, bu degerli yaziyi cani gønülden kutlarim, selam ve saygilarimla üstad, iyi bir hafta sonu dileklerimle...
e d i b / a h m e t
Selam ve saygılarımla...
Gülsen Tunçkal
SOL YANIM
Ölüm daha bir güzel olur,
Omuz omuza can dostla,
Yeterki!
Amansız yakalamasın canı ecel.
Ve
Sol yanım dostsuz kalmasın!
Ölüm meleği, baş ucumdayken bile....
Turgay TÜRKMEN
tşkkr ederim,saygılar.
e d i b / a h m e t
e d i b / a h m e t
Selam ve saygılarımla kıymetli hocam...