- 810 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
HUZUR EVİ 7
Huzur evindeki, söz ve eğlencesinin üzerinden epey zaman geçmişti. Her şey normaldi. Yine yemek yüzünden isyanlar çıkıyor, gençken yedikleri yiyecekleri yesin istiyorlardı. Tavla oynuyorlar, zar tutuyorsun diye kavgalar ediliyorlardı. Kadınlar, torunları olanlar torunlarına bir şeyler örüyorlar, gözleri görenler torunlarının çeyizlerine dantel bile yapıyordu. Ahmet, Gül ile buluşuyor, aşık bir şekilde etrafta dolanıyordu. Düğünü havalar ısınınca yapmayı düşünüyorlardı, tabi ki huzur evinin bahçesinde olacaktı.
Kaptan Rıdvan’ı geceleri eskisi kadar hortlakları gelmiyordu. Sadık yine Hasibe’nin peşinden koşturuyordu ama bir türlü açılamıyordu. Açılsa belki Hasibe kabul edecekti, belki de kabul etmeyecek, Sadık da boşuna hayal kurmamış olacaktı.
Artık bahar gelmiş, ağaçlar çiçek açmaya başlamıştı. Bahçedeki badem ile erik ağacı çiçek açmıştı. Sanki ağaç gelinlik giymişti, çiçekleri ağacı beyaza boyamıştı. Güneş kendini gösteriyor, hatta insanın içini bile ısıtmaya başlamıştı. Sabahları kuş seslerine uyanıyorlardı. Huzur evinin, gerçektende huzur veren çok güzel bir bahçesi vardı.
Ağaçlarla, çiçeklerle baharda ve yazın cennetten bir köşeydi adeta.Böyle güzel bir bahar günü, güneş tepede dünyaya sıcacık gülümserken, kuşlarda cıvıldaşıyordu. Bazıları bahçeye çıkmış güzel günün tadını çıkarıyorlardı. Bunlardan ikisi de bahçede erik ağacının altında dikiliyorlardı, koyu bir sohbete dalmışlardı.
-Rıdvan Bey, haklısınız bence de o şarkıyı onun gibi kimse okuyamaz.
- Evet efendim ben kendisini sahnede de izledim, muhteşemdi, şimdi yaşlandı tabii ki. Bizde yaşlanmadık mı sanki Yaren Hanım. Aslında o kadarda yaşlı değiliz değil mi?
-Yok efendim yaşlandık, kabul etmesek de gerçeklerden kaçınılmaz.
-Yaren Hanımefendi haddimi aşmak istemiyorum ama size bir şey sormak istiyorum, izin verirseniz.
-Buyurun Kaptan estafurallah haddinizi aşmak ne demek elbette sorabilirsiniz
-Hafta sonu Minur Nurettin’in üstadı şarkılarıyla anma gecesi var. Eğer yanlış anlamazsanız ve isterseniz sizinle gitmek isterim. Siz de isterseniz tabii ki.
-Olabilir, gelirim her halde, bir engel çıkmazsa ama burada ki arkadaşlara söylemesek yanlış anlamalarını istemem. Biliyorsunuz bu yaşta uğraşacak bir şey olamayınca dedikodu fazlaca oluyor.
-Anladım efendim ben ağzımı mühürlüyorum. O zaman ben davetiyeleri alıyorum.
İkisi de gayet iyi anlaşıyorlardı, birçok ortak konuları vardı, biride müzikti. İkisi de aralarındaki küçük sırra gülerek içeriye girdiler, hava serinlemeye başlamıştı. Dışarıda kimse kalmamıştı, bahçeyle ilgilenen Hamdi den başka. Herkes içeride salonda oturuyorlardı.
İçeride dört arkadaş okey oynuyordu, seyirci tribünleri yine dolmuştu. Hanımlar ise ayrı bir köşede sohbet ediyorlar, elişi yapıyorlardı. Bazıları ise kitap okuyordu. Ali sazı ile hafiften türkü çalıyordu. Çaylar kahveler içiliyor, yanında kurabiyeler, kekler yeniliyordu. Herkes halinden memnun sessiz sakin sıradan bir gündü.
Birden hızla kapı açıldı. İçeriye ellerinde silahları ile dört kişi girdi. Önce kimse neler olduğunu anlamadı, hatta dikkat bile etmediler. İçlerin den biri bağırana kadar.
-Hey buraya bakın, kimse kımıldamasın.
Herkes sesin geldiği yöne baktı, elleri silahlı dört kişi salonda karşılarındaydı. Kadınlar çığlık atmaya başladı. Erkeklerde korktu, neler oluyor diye konuşuyorlardı. Hepsi birden sizde kimsiniz diye bağrışıyorlardı. Herkes salonda bir taraflara kaçışmaya başladı.
Odasından gürültüye neler oluyor diye Huzur evini sahibi odasından çıkmıştı. Silahlı adamları görünce kalakaldı, ellerini havaya kaldırdı.
-Hey sakin olun, bağırmayın, uslu durursanız kimseye zarar gelmez.
Rıdvan Bey ve Sadık Bey ileri doğru bir adım attı. Elinde tüfek olan adam, tüfeği bunlara doğrulttu. O anda Kaptan ellerinde ki siyah torbaları fark etti.
-Bizden ne istiyorsunuz
- Sizden sakin olmanızı istiyoruz, eğer sesinizi çıkartmazsanız geceye kadar burada kalacağız, sonrada gideceğiz. O vakte kadar sizler uslu duracaksınız, maceraya gerek yok tamam mı beyler. Siz bizi üzmeseniz bizde sizi üzmeyiz.
Başları olduğu zannedilen eli tabancalı adam müdüre döndü.
-Odalar da kimse var mı?
Huzur Evi Sahibi salona baktı, herkes salondaydı galiba. Salondakiler yok dediler. Adam yine müdüre döndü.
-Peki mutfakta veya başka yerde biri var mı? Görevli falan.
Sahibi bir şey demedi. Mutfakta Şaduman ile Meral vardı. Dışarı da ise bahçeye ve alışveriş işlerine bakan Hamdi vardı. Sesleri duyarlar da bakarlar polise haber verirler diye düşünüyordu. Patron dedikleri, adamlardan birini etrafa bakması için yolladı. Adam ağzındaki sakızı ağzını aça aça çiğneyerek.
-Tamam patron, dedi
Az sonra iki kadınla salona geri geldi.
-Bu keklikler varmış patron, dedi.
Hamdi yi bulamamışlardı, zaten o dışarıdaydı. Kimse onu fark etmemişti. Başları olan bir adamına ellerindeki torbaları bir masanın üzerine koymasını söyledi. Başka birini de salondakileri, salonda koltukların olduğu bölüme toplamasını emretti. Adamlar patron denilen adamın istediklerini yaptı. Dördü de ellerindeki silahları salondakilere doğrultup.
-Sakin sakin oturun bakalım. Sen git de şunların cep telefonlarını topla, dedi.
Adam salondaki herkesin cep telefonlarını topladı, telefonlar kapatıp bir masanın üzerine bıraktı. Dördü de torbaların olduğu masanın etrafında toplandılar. Torbaları açtılar, içleri para doluydu. Torbaları masanın üzerine boşaltılar. Kahkahalarla gülüyorlar, zengin olduk diye bağırıyorlardı. Salondakilerin gözleri şaşkınlıktan açıldı. O zaman onların soyguncu olduklarını anladılar. Adamlar aralarında konuşmaya başladılar.
-Abi iyi kaldırdık ha baksana paralara zenginiz artık, dedi. Kahkaha attı.
-Patron arabayı bulmuşlardır. İyi ki de orada arabayı bıraktık ve ters yöne geldik. Bizi burada aramaları akıllarına gelmez. Polisleri atlattık patron, dedi. Paralardan bir deste aldı. Havada salladı.
-Valla ben yurt dışına kaçacağım. Sıcak bir memlekete gideceğim oh çalışmadan hayatımı yaşayacağım, dedi. Bir sandalye çekti altına, oturdu.
-Müthişti ya bankadakiler nasıldı da korktu. Kadının biri altına işedi ha. Hele veznede ki adamın aklı çıktı, nasılda ne kadar para varsa çıkardı verdi. Tereyağından kıl çeker gibi hallettik, çok güzel soyduk bankayı. Polis bile peşimize takılmadı, dedi.
Liderleri sinirliydi ve rahat değildi. Arkadaşlarına baktı, birinin kafasına tabancasının kabzasıyla vurdu. Adam ne olduğunu anlamadı, kafasını tuttu. Patron denen adam, sinirli bir şekilde.
-Geri zekalı güvenlik görevlisini öldürmek şart mıydı? Salak ben size kimseye ateş edilmeyecek demedim mi? Adam öldü, birde cinayet girdi işin içine ne b.k yiyeceğiz. Sen nasıl araba buluyorsun salak araba çalışmadı, doğru düzgün araba çalamadın mı? Geceye kadar buradayız, sonra buradan hemen gideceğiz. Buradakilere zarar vermeyin, anlaşıldı mı? Dedi.
Hepsi birden tamam anlamında başlarını salladılar. Patron denen adam, silahını masaya bırakıp, salonda korkan koltuklara oturmuş ihtiyarlara doğru gitti. O da bir koltuğa oturdu, gayet sakin ve sevecen bile sayılabilecek bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
-Bakın, kimse zarar görmeyecek, korkmayın. Gece yarısına kadar buradayız sonra sessizce gideceğiz. Kimse kahramanlık göstereceğim diye hayatını tehlikeye atmasın. Anlamışsınızdır biz banka soyduk ve adamlarından biri bankanın güvenlik görevlisini öldürdü. Kaçarken bankadakiler arabayı gördüler, bizde o arabayı bırakıp başka araba ile kaçacaktık ama diğer araba çalışmadı. Bizde buraya geldik. Yani biz kötü adamlarız. Onun için herkes uslu uslu otursun.
Huzur evinin sahibi, adama baktı.
-İsterseniz benim arabamı alıp gidin. Bakın gördüğünüz gibi bunlar yaşlı insanlar. Birçoğu hasta kalbi olan var, yüksek tansiyonu olan var. Her an biri fenalaşabilir. Siz benim arabamı alıp gidin, biz polise falan haber vermeyiz.
-Gece yarısına kadar buradayız. Şimdi her yer polis kaynıyordur. Kim hasta ise ilacını içsin ve herkes sakin olsun.
Yaren Hanım ile Ahmet Bey söze girdi.
-Efendim, benim dilaltı ilacım odam da, dedi Ahmet Bey.
Yaren Hanımda tansiyon hapının oda da olduğunu söyledi. Patron denen adam, iki adamını yanlarına vererek ilaçlarını almaya gönderdi. Kendisi de televizyonu açtı ve haber kanalı araştırdı. Kanalda soygundan bahsetmiyorlardı daha.
Yaren Hanım yanında ki adamla odasına gitti. Penceresi aralıktı, dışarı giderken açmıştı. Soyguncu adam pencerenin aralık olduğunu fark etmedi. Dışarıdan, Hamdi Efendinin çapasının sesi geliyordu. Birden aklına Hamdi bizim rehin tutulduğumuzu bilmiyor, anlarsa polise gider, polis de bizi kurtarır diye düşündü. Hamdi duysun diye yanında ki adamla yüksek sesle konuşmaya başladı.
-Siz banka soydunuz öğlemi. Korkmadınız mı? Ne kadar para aldınız? Güvenlik görevlisini kim öldürdü? Bizi de öldürecek misiniz, polis sizin burada olduğunuzu bilmiyor mu?
-Teyze kapa çeneni de ilacını al. Ne çok konuşuyorsun ya, sana ne hadi yürü salona.
Yaren ilacını aldı. Hamdi’nin çapasının sesi kesilmişti. İçinden, inşallah söylediklerimi duymuştur da polise haber verir dedi. Adamla birlikte salona arkadaşlarının yanına gittiler.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
6.4.2012
YORUMLAR
Bir zamanlar birisi benim de böyle sürekli paylaşımlarım için şunu söylemişti;
"Pembe diziler gibi en geyecanlı yerinde kesiyorsunuz."
Bakalım gelecek bölümde neler olacak...
Kadir Tozlu
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar selamlar
kurgu çok güzel..
ilerlemenizi takip edemez oldum..
başarılar sevgili eray hanım..
sevgilerimle..
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler benden
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler ablacığım
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
teşekkürler bugün biraz uzun oldu bir daha bu kadar uzun olmayacak
sevgiler selamlar
Her şey ne güzel güllük gülistanlıktı ama biliyordum bir bomba patlatacağını. Fakat bu kadarını beklemiyordum. Huzur evi ve hırsızlar. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Harikasın arkadaşım.
Sevgilerimle...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
teşekkürler
sevgilerimle
devamını bekleyelim.Yazı hayalmi gerçekmi yoksa romanmı bakalım, bir kere...
yazan kalem daim olsun.su gibi aktı.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
yabu ne zekice yazı nereden nereye getirdiniz valla pes derim ben buna sanki senaryo yazıyorsunuz benim hayel gücüm algılamaya yetmiyor bağışlayın biraz ürpererekte olsa okudum sürükleyiciydi harikasınız kutlarım sizi hadi kolay gelsin saygılarımla selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygıalr selamlar