- 3119 Okunma
- 30 Yorum
- 0 Beğeni
YOKSULLUK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Böyle bir başlık atıp da bir mizah yazısı çıkarmak mümkün mü? Bilmem...Bir deneyelim bakalım.
1970li yıllardı. Çocuktum, ufacıktım, top filan oynayamazdım. Arasıra takımı tamamlayamayan mahalle çocukları ’ gel kaleye geç’ derler, ben de bu sayede top oynamış olur, sonunda da acıkırdım. Eve koştururdum...Koştururdum dememe bakmayın siz koşamazdım...Yürürdüm. Ahşap evimizin-ki evimiz dediğime de bakmayın kiracıydık- ahşap merdivenlerinden çıkar anneme ’acıktım’ derdim. O da hemen bir dilim ekmek keser, üzerine sana yağı sürer, onun da üstüne toz şeker serperek ’al ye ’ diye uzatırdı. Evde yiyecek bir şey yoksa üstümün başımın çamurunu bahane eder süpürkenin elle tutulacak kısmını kafama indirirdi. Çoğu kez şekerli ya da salçalı ekmek yerdim ama ’ Zübeyde’ adını verdiğimiz süpürke ile dayağın tadına baktığım da olurdu hani.
Şimdi siz bunları okurken ’yoksulluk’ demişsinizdir mutlaka. Olur mu öyle şey. Hele de üst katınızda Vehbi Koç oturuyorsa nasıl yoksul olabilirdiniz ki? Yok yok bildiğiniz Vehbi Koç değil...Bizim Muzaffer Amca...Vehbi Koç’un şoförü...Kafayı çekince ’ Savuluuuunnn Vehbi Koç geliyor’ diye patlatırdı narayı. İnanmazdık Vehbi Koç’un şoförü olduğuna. Vehbi Koç gibi biri alkolik şoförü ne yapsın?
Bir de Şükran Teyzemiz vardı. O da komşu...Alt katta oturuyordu. Bizim evde ne zaman seker kaynatılsa her ne hikmetse bizi kovardı annem evden...Bu işin sırrını öğrendim sonunda...Kapının anahtar deliğinden baktığım zaman gördüm ki Şükran Teyze’nin sütten ak ,sütun gibi bacaklarının üzerine yapıştırılıyor bizim canım akıde şekerleri. Kocası hayatta hiç bir iş tutmazdı Şükran Teyzenin. Kocası iş tutmaya tutmaya sonunda Şükran Teyze iş tutar oldu. Biz koca delikanlılar olduğumuzda ise onun Karaköy’de icra-yı sanat eylediğini öğrendik. Ama bu da değildi yoksulluk.
Daha sonra babamın annemden ikinci kez boşanması, abimin askere gitmesi, bizim babamızla üvey annemizin yanına gelişimiz sonrasında yalnız kalan annemin bir lokantada bulaşık yıkamaya başlaması, askerdeki abime para gönderebilmek için lokantadaki insanların tabaklarında kalan yemek artıklarıyla karnını doyurup bir taraftan asker oğluna para göndermeye, öte taraftan evinin kirasını ödemeye çalışması...Bu bile değildi yoksulluk.
Öğretmen olarak göreve başladığımda da tanıyamadım yoksulluğu. Ne ilk görev yerim Manavgat’ta ilk aylarımda sadece ek ders ücretiyle geçinmek zorunda kalışım ne de evime gelen aç öğrencilerim için kırdığım iki yumurtaya uzanan dört minicik el...Dört körpe yürek tanıtmıştı bana yoksulluğu...Hatta ikinci görev yerim olan Batman’da bir gün okulda bayılan bir öğrencimizi doktora götürdüğümüzde o çocuğun günlerdir midesine bir lokma ekmek girmemiş olduğunu öğrenmemiz bile bana yoksulluğu tanıtmamıştı henüz ( O çocuk sonra bizlerin desteği ile okudu. En son Gülhane Tıp’ta doktor olduğunu öğrenmiştim )
Yoksullukla ilk kez 1985 yılında tanıştım.
İstanbul’a gelmiştim tatil için...Şubat tatiliydi...Oldukça soğuk bir havada Eminönü’deydim. Üsküdar’daki halamın yanına gidecektim. Vapur iskelesinin tam önünde, sabahın ilk saatlerinde tanıştım bay yoksullukla.
Yere serilmiş bir battaniye, altında kocaman bir kütle vardı...Az sonra kütle kımıldadı. Altından saçı sakalı birbirine karışmış, belki de on senedir sıcak bir banyo yüzü görmemiş bir vatandaş çıktı. Hani ’Sen ölüsün haydi doğru mezara ’ desen hiç itirazı olmayacaktı...Olmayacak da yanında üç tane de sokak köpeği vardı. Onlar da battaniyenin altından kalktılar ayağa...Belli ki beraberce koyun koyuna yatmışlar o koli kartonunun üzerinde...’Merhaba’ diye selamladım ’Bay Yoksulluğu’...O da beni selamladı ’Hassi.tir lan ’ diyerek.
Daha sonraki yıllarda baktım ki o ’bay yoksulluklardan’ bir hayli varmış. Kendi yoksulluğuma ağıtlar yakmaktan görememişim onları.
1985ten sonra baktım ’Bay yoksulluklar’ gibi ’Bayan yoksulluklar’ da varmış. O yüzden İstanbul’a bir daha gelmek istemedim. Çok zaruri olmadıktan sonra adım atmadım. Çocuğumu hastaneye götürmek ve annemin vefatı için gelmelerim dışında uğramadım. Çünkü her gelişimde artıyordu ’Bay ve Bayan Yoksulluklar ’ Gezip durduğum Anadolu’da insanlık denilen mefhum tamamen ölmediği için öyle sık rastlamıyordum onlara. Ya da kafamı kuma gömüyordum kim bilir ?
2008de mecburiyetten İstanbul’a yerleşmek zorunda kaldım. Sık sık Kadıköy’e inerim...Kadıköy’ü bilenler bilir. Orada benim yakından tanıdığım bir sürü ’Yoksulluk’ yaşar... Genelde Rıhtım tarafında...Üçü kadındır...Kadınlardan biri sık sık Garanti Bankasının yanındaki eczanenin önüne park eder...Orada yatar kalkar. Akşama kadar elinde şiş bir şeyler örer ama sattığını hiç görmedim. Bir tanesi kafası tamamen saçsız olan irice bir kadındır...Motor İskelesi civarında bir ağacın dibidir onun da mekanı. Bir diğeri Osmanağa Camiinin önünde kağıt mendil satmaya çalışır...Alan filan olmaz tabii ki. Oysa dilense çok daha fazla para kazanacak...
Erkeklerden biri tamamen kördür. O da Osmanağa Camiinin önünde tesbih filan satar. Bir diğer erkek Balıkçılar çarşısında görülür arasıra...Şarabı bulursa ne âla, gün onun günüdür. Zıkkım öyle de bir şey ki ’Ekmek parası ’ dediğinde bulunmuyor da ’Şarap parası’ deyince mutlaka bir yerlerden geliyor nasip. Neyse o öyle fazla görülmüyor. Üçüncüsü ise genç sanırım. Bana öyle gelir...İriyarı biridir ve yine Rıhtım İş Bankası önünde park edip dilenir. Çoğu kez uyurken görürsünüz. Yalınayaktır çoğu kez. Şimdilerde epeydir ortalıkta göremiyorum. Belki de bir kimsesizler mezarlığındadır.
Nihayet bir hafta önce bir ’Yoksulluk ’ ile daha karşılaştım. Kadın mıydı erkek miydi anlayamadım. Hatta ölü mü sağ mı onu da anlayamadım. Bir battaniyenin altında motor iskelesinin karşısındaki yolda boylu boyunca yatıyordu. Binlerce insan gibi ( Pardon insan dedim değil mi?...Lafımı geri alıyorum ) ben de baktım baktım ve geçip gittim.
Ve nihayet geçenlerde bir resim gördüm...Daha önce de görmüştüm bu resmi. Yukarıdaki resim...Arkadaşım Kemal Paracıkoğlu’nun ’Çocuklar Ölmesin’ adlı şiirinde vardı bu resim...O zaman gördüm ki benim buraya kadar anlattığım hiç bir şey de değilmiş yoksulluk
YORUMLAR
İnsanlığın en eski ve en büyük yaralarından birisi yoksuluğu anlatan güzel yazınızı bir solukta okudum.Yüreğiniz ve kaleminize sağlık. Bütün insanlık aleminin genel bir başka yoksuluk hastalığı olan " sevgi yoksuluğu " , işte bu maddi yoksuluklar çeken insanlara sevgiyle uzanabilecek elerin olamamasına neden oluyor malesef ... Hali ve vakti her ne olursa olsun her bir insanın , kendisinden daha düşkün , yardıma muhtaç bir başka insan için , kendi rızkından keserek verebileceği , paylaşabileceği bir şeyleri daima vardır var olmasına da , bu paylaşımı ve yardımlaşma isteğini göremiyoruz çoğunlukla ... İyiler ve iyilikler azınlıklarda kaldıkça da , acı , kaçınılmaz kayıplar ortaya çıkmaya devam ediyor ... Bu acı gerçeklerimizi bizlere bir kez daha anımsatan güzel yazınız için kutluyorum değerli kalem dostu.
Selam saygı ve sevgiyle ..
sami biberoğulları
Yorumunuz ve beğeniniz için çok teşekkür ediyorum. Sağ olun var olun.
Selam ve saygılarımla.
Fotoğraf ve yazı içimi acıttı...Anlamlı yazıydı...Sevgi ve selamlar hocam....
sami biberoğulları
Keşke böyle bir fotoğraf hiç olmasaydı ve keşke ben böyle bir yazıyı hiç yazmamış olsaydım.
Rabbim bir daha yazdırmasın böyle yazılar.
Selam ve saygılarımla.
Yazıyı okuyunca içim acıdı, yoksulluğa mı, yoksa bunca yoksulluk varken edilen israfa mı bilmiyorum.
Kalem, her konuyu güzel anlatıyor, resmediyor.
Tebrikler Sami Bey, saygılarımla.
sami biberoğulları
En dikket çekmemiz gereken konu bu işte...Dünyada bir yoksulluk yaşanırken bunca israf...Hiç olmazsa buna çare bulmamız lazım. O zaman Allah'ın verdiğ rızk daha adil paylaşılacaktır.
Selam ve saygılarımla.
sayfaya düşen güzel bir yazı okudum derin ve düşünnülmesi geren bir konuydu yürekten kutlarım kıymetli hocam Bogazın kıyısından slm
sami biberoğulları
Yukarıda bahsettiğim konunun çocuklukla ilgili bölümleri de Boğaz kıyısından, Beykoz'dandı... Ümraniye'den Boğaz kıyısına gönül dolusu selamlar.
//Asıl soru şudur:Gerçeğin ne kadarına dayanabilirim..? F.NİETZSCHE//
//İnsanlık çok ilerledi,artık görünmüyor.ROBİN SHARMA//
Bir insan kişisel çıkarlarından başka bir şeyle ilgilenmiyorsa,toplumsal bir güzellik için hayatında
hiç bir özveride bulunmuyorsa,aç birine yardım etmiyor,üşüyen birinin üzerini örtmüyorsa ve hep
"zararsız" ve hep "yararsız" yaşıyorsa iyi bir insan olabilir mi hiç.! İnsan duyarlı olmalıdır.Günün
seçkisi yazınıza inan ki yorum yazmakta zorlanıyorum.Kelimeler intihar etti,klavye firarda,yorumda
isyan çıkardı.İçten yazınızı ve paylaşımınızı kutluyorum.Begeni ve takdirlerimi bırakıyorum sayfanıza.Emeğinize,yüreğinize sağlık.Başarılarınız daim olsun cesur yürek.Selamlarımla.
sami biberoğulları
Çok çok teşekkür ediyorum
Selam ve saygılarımla.
Yoksulluk olmaya devam edecek,bu olaylar yaşanır durur,insanlarımız açlıktan ve sefaletten ölür,
ya devlet başa ya kuzgun başa diye bir söz vardır,maalesef yönetenler akbabadır elindeki erklerde
sırtlan sürüleri düşenin allah yardımcısı olsun özgür vatandaş ve sosyal devlet yok oluyor,PÜLÜTOKRATLAR iş başında, emek değersiz ,rant kutsal ,alın teri hiç değerde ,ne kadar para o kadar adalet, hayatlar ucuz taşeron işçilik başını almış yürüyor,ha devlet ha TİRAN,
HÜRRİYET YOK OLDU,
Eserin yazarını değindiği konu için kutluyorum seçki heyetine de daha böyle sosyal yönü yüksek
yazıları güne getirmelerini diliyorum.
sami biberoğulları
Sayfama şeref verdiğiniz ve bu anlamlı yorumunuz için çok teşekkür ediyorum.
Selam ve saygılarımla.
insanlığın yüzkarası manzaraları
yıllar ileri insanlık geri
ah insansızlık..!
kanar durur toplumsal yaralarımız..:(
sevgim saygım tebriklerim günün yazısına çok değerli yazarına..:)
sami biberoğulları
Anlamlı yorumunuz ve duyarlılığınız için çok teşekkür ediyorum.
Selam ve saygılarımla.
sevgili öğretmenim..
kaleminiz hiç susmasın...
ne güzel bir yüreğiniz var..
hürmetlerimle..
kutladım canı gönülden..
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
güzel insan....güzel kalem..... güzel yazı....güzel bir ödül... sevgiler hocammmmmmm
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Öğretmenim öncelikle tebriklerimi gönderip kutluyorum sizi. Ve diyorum ki, bende başlarsam burdaki garipleri anlatmaya, mendil ve peçete satanlar dönerler köşeyi..
Maalesef ki bunlar çoğunlukta metrepollerde.
sami biberoğulları
Öncelikle sitemize ve daha sonra benim sayfama hoş geldiniz diyorum. Yazıma gösterdiğiniz ilgi dolayısıyla teşekkür ediyorum. Siz de anlatın arkadaşım...Her kes anlatsın...Kalemler susmasın diyorum ben. Hiç olmazsa bu kadarını yapabiliriz.
Selam ve saygılarımla.
Nazlıgelin
Ahhh öğretmenim, yazmakla sorun çözülse yazayım onlarca..
''Kardeşi açken tok yatan bizden değildir.'' diyor sevgili Peygamberimiz. Görürüz, acırız iş yaşamaya gelince de yüreğimize SUS işaretini kondururuz. Okula giderken bir çift ayakkabıyı iki kardeş paylaşarak giyerdik. Hatta otobüsü kaçırmayalım diye durakta değişirdik ayakkabı ve terliği. Ama mutluyduk çünkü kanaat işlenmişti yüreğimize şimdi ne versen doymuyor bu yürekler.
İsraf hat safhada, yarım bırakılan nimetler, çöplere dolan ekmekler. Vebali çoktur da bilen yok.
Hala İntihar olmuyorsa kurtuluş var demektir diyelim. Ne olur Allah'ım özümüze dönelim.
Kaleminize kelamınıza yüreğinize selam olsun.
sami biberoğulları
Ben ülkem adına her şeye rağmen yine de umutluyum. Benim ülkem , benim insanım ne olursa olsun bu kadar duyarsız değil.
Selam ve saygılarımla.
öncelikle söz veriyorum
bundan sonra yazılarını geç okuyacağım hocam:))
ama okuduklarım yüzümdeki gülümsemeyi yok etti
acıttı
kutluyorum tekrar güne gelen bu başarılı çalışmanızı
saygılar sunuyorum hocam
sami biberoğulları
Bu sefer böyle oldu. İnşallah bundan sora her şey düzelir de ben de bir daha böyle bir yazı yazmam.
Selam ve sevgilerimle.
benim yine gününde okuyamadığım ve yine güne gelen bir yazı
o zaman ben hiç zamanında okumayayım hocam:)))
kutlarım günün yazısını ve yazarını
saygılarımla
sami biberoğulları
Çok çok teşekkür ederim değerli arkadaşım. Sizin geç kalmanız bana uğur getiriyor. Sağ olun var olun.
Selam ve saygılarımla.
en büyük yoksulluk.. sevgi, merhamet, duyarlılıktan yoksunluk.. kutlarım kalemi.. bir anım geldi aklıma.. kızım 8 yaşlarında istiklal caddesinde yürüyoruz.. birden gözleri doldu ağlamaya başladı soruyorum ne oldu kızım.. yok birşey .. ısrar ediyorum karnınmı aç.. bir şey gördün onumu istiyorsun.. çünkü yüzüne baktığımda o saf çocuk masum üzüntüyü hissediyorum bir anne olarak..ısrarlarım sonucunda anne hani şu ilerde bir bebekli anne vardı taşa oturmuş ve bebeğin ayağı çıplaktı mendil satıyorlardı.. ona patik alalımmı.. sekiz yaşında bu duyarlılığı gösteren evladıma sımsıkı sarıldım hiç bitmesin bu duyarlılığın ve gören gözlerin dedim tüm anne şefkatimle.. ve evladım bugün halkevlerinde yoksul öğrencilere dersler veriyor.. büyük bir mutlulukla... herkes kapısının önünü süpürse yoksulluk kalırmıydı acaba.. veya sadakaya alıştırılmasa bu toplum yurdumun zenginlikleriyle işler verilse olurmuydu bunlar.. söylenecek çok şey var değerli yazar.. birde resim.. o resim insanlığın utancıdır.. ve her baktığımda insanlığımdan utanırım.. saygılarım her daim...
sami biberoğulları
Ben İstannbulda yaşıyorum. Bulunduğum yere Soyak Yenişehir diyorlar...Burası öyle bir yer ki...Hemen benim oturduğum üç katlı apartmanın karşısında beş tane site var..Her biri ayrı bir şehir adeta...İlride Ataşehir'e giden bir yo..Yolun üst tarafında gecekondular..Onun da üstünde gökdelenler yaapılıyor. 65. Kata gelmiş yapım. Daha temeldeyken satılmış daireler.
Sanırım yukarıdaki resmin sebebi biraz burada yatıyor. İnsan o kadar yüksekten bakınca aşağıda neler oluyor göremiyor.
Selam ve saygılarımla.
Yaklaşık dokuz ya da on yıl önceydi. İstanbul'daydım. Swiss Otel idi yanılmıyorsam. Memur olarak toplantı için; güvenlik amacı ile bekliyoruz. Öğlen vakti koca otel topu topu on ya da yirmi kadar memura önce yemek vermedi. Sonra haber geldi, aşağı çağırdılar. Baktık ki; adını bile bilmediğimiz yemekler var. Yiyenler yemiş, sonra bizleri çağırmışlar. Bizler de toplu halde olunca kakara kikiri yedik. Ne yemekler arttı orada. İnsanın aklına bunların çöpe gideceği geliyor. Ne fabrikalarda yemekler artıyor ve döküldüklerini biliyorum. Kimse düşenin halini bilmez. Anlamaz da. Saygılarımla
sami biberoğulları
batmanda öğretmenlik yaparken kocası T.P.A.O da mühendis olan bir bayan arkadaşımız anlatmışrı. Taa Paristen özel yemek geliyor misafirler için...Ve iki çatal alınıp çöpe dökülüyor...Oysa aynı Batman'da hale gelen ıspanak manavlara dağılırken yere düşen bir kaç yaprağı toplayan insanlar vardı. ( bak bunu yazmayı unutmuşum) Yine de şükür...Özellikle de üstteki resmi gördükten sonr sonsuz şükürler halimize.
Selam ve saygılarımla.
FARQİN2101
Bu resim ilk yayınladığı dönemlerdi...Bu konuyla ilgli yazı yazmış o fotoğrafı çeken gazeteciye beddua etmiştim...Bu işin farklı boyutu ama ya bizler....neyse hocam konu derin girersem çıkamam...selamlar ve hürmetler bitmeyen yazma enerjin daim olsun.....
sami biberoğulları
Ben o gazeteciye o gün de bu gün de hiç beddua etmedim. Onun o an için yapabileceği hiç bir şey yoktu. Belki kucağına alıp o kampa götürebilirdi. Ama ölmekten kurtaramazdı. Zaten sonunda o da dayanamamış vicdan azabına ve intihar etmiş..
Benim bedduam daha çok ''Yardım gönderdik '' diyen Avrupa ve Amerikeye oldu...Çünkü Türk heyeti gittiğinde o yardım çadırlarının bom boş olduğu görüldü.
Tabii ki bir de oraya gönderilen yardımları bile çalan şerefsizler var.
Kısacası yazılacak çok şey var. Onun için de bu sayfalar yetmez.
Selam ve sevgilerimle.
Geçen sokakta bir minik kız gördüm o kadar güzel mavi gözleri vardıki üstünde hırkası çiçekli şalvarı nasılda gözleri yinede hayat doluydu
o gözler beni utandırdı
sokakta kağıt topluyordu
hiç aldırış etmeden kabullenmişti hayatını
umutlu capcanlı gözler
ahh dedim yazık ki yazık bana
şu yavruya bak o güzelliğe
sen halinemi acırsın be şükürsüz..:(((((
D...ç....
Sokakta gördüğüm minik bir kızdan etkilenmiştim yazmıştım affınıza sığınarak paylaşmak istedim ....
sami biberoğulları
Bir yetimin, öksüzün başını okşamanın bile bir sadaka olduğu öğretisiyle yetişmiş bir toplumuz. Hiç olmazsa bizim duyarlı olmamız lazım..
O resim...Evet o resim tüm mutfaklara asılmalı bence.
Selam ve saygılarımla.
Sami hoca; duyarlığı yüreğin her türlü takdire şayan. Yaz lütfen, böylelerini de yaz. Yaz ki pas tutmuş yürekler de uyanabilsin.
Bir gün Kadıköy'de çay içmek isterim sizinle. Buluşmak üzere.
sami biberoğulları
İkimiz de İstanbulda hem de Anadolu yakasında olduğumuza göre inşallah o çay içme olayını gerçekleştiririz. Mesajlaşalım...
Bu günkü yazıya gelince : Dilerim bir daha yazmam , yazmak zorunda kalmam böyle bir yazı.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Çok haklısınız önce kendimizden bakmamız lazım . Başkalarını suçlamak kolay. Kendimiz ne yapıyoruz?
Selam ve saygılarımla.
Neye üzüldüm biliyor musunuz, o fotoğrafı çeken fotoğrafçının insan olmadığına. o çocuğu orada
bırakmasına. Hep seyirci kalıyoruz, acıyoruz, lokmalar boğazımıza diziliyor, o kadar.
İnsan bu kadar duyarsız olamaz, olmamalı.. Lâ, lâf.. o kadar..
Eşitlikçi, ve adaletli olmayan bir düzen. Yanlış dönen çark. Yanlış yerlere yapılan harcamalar,
çalmalar, çırpmalar sonra da..
tebrikler, bu kez gülemedik, iyiki..
tebrikler,
selâm ve saygılar..
sami biberoğulları
O fotoğrafı çeken kişi her şeye rağmen insanmış ki sonradan depresyoan girmiş...Vicdanı varmış ki sonunda inthar etmiş...Kılı kıpırdamadan '' bana mı sordular o kadar çocuk yaparken '' diyenlere ne demeli?
Biz millet olarak Allah'ın kara taşın altındaki kara karıncanın bile rızkını verdiğine inanırız. Demek ki o insanların olması gereken rızıklar birileri tarafından gaspediliyor. Çünkü o insanlar açlıktan iğne ipliğe dönmüş vaiyetteyken mesela Amerika'da, Avrupa'da obezite gibi bir sorun yaşanmakta.
Selam ve saygılarımla.
İnsanlarda sevgi yoksulluğu olduğu sürece daha çok böyle fotoğraflar görürüz:((((
Saygılarımla...
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
SSayın Yazarım,
Yazınızı, mükellef bir kahvaltı masasında, okumak şanssızlığına yakalandım.İnanın lokmalar boğazımda düğümlendi.
Süper bir anlatımla, doyuran bir uslupla yazdığınız, bu güzel yazı için kutlarım.
Acaba nimetler eşit olmasa bile , herkes çe paylaşılabilse, az insan, az tüketim, çok üretim, iyi,kaliteli yaşam diye düşünüle bilse , çok daha mutlu olmaz mıyız?
Halimize ,binlerce şükürler olsun.Ama dünyanın gözünün önündeki kötü örnekleri asla görmemezlikten gelmememiz gerek.
Teşekkürlerimle.
sami biberoğulları
Bizler hep Yüce Rabbimizin her canlının rızkını verdiği öğretsiyle yetiştirilmişizdir. Buna inanırız...Lakin bu fotoğrafa bakınca da '' Bu işte bir yanlışlık var'' diye düşünürüz. Oysa yanlış olan Allah'ın koyduğu düzen değildir. Biraz daha dikkatli bakınca dünyanın bu bölgesinde insanların açlıktan bir deri bir kemik kaldığını ama bir başka bölgesinde obezite denilen bir sorunun o toplumu tehdit ettiğin
i görürürz. Demak ki Rabbin düzenini bozan yine biziz.
Ortada bir gasp durumu var. Halimize sonsuz şükürler elbette.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Bazen kantarın topuzunu kaçırıyoruz böyle...Ama yazmadan da olmuyor ki be abim. Nasıl susarsın yüreğin varsa.
Selam ve saygılar.
sami biberoğulları
İnsanız neticede ve varlıkların en şereflisi olan insandan bahsediyoruz...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
En azından ülkemiz ve yoksulluk kelimelerini yan yana aynı cümle içinde kullanırken biraz daha düşünmemiz lazım geldiği kanaatindeyim ben...Evet fakir olabilir bazılarımız ama en azından dilendikleri zaman bir ekmek alabilacek paraları olabiliyor...Ya da susayınca bir tas su bulabiliyoruz.
Selam ve saygılarımla.
AYSE 09
ben yoksullukla hiç tanışmadım küçük kasabalarda köylerde insanlarda para yoktur belki yoksulluk olmaz çünkü herkes eker bir şeyler ve tavuğu ineği vardır etsiz sütsüz yumurtasız sebzesiz kalmaz ama şehirlerde böyle değil paran yoksa açsın demektir. Geçen kardeşim geldiğinde konuşuyoruz Erdek te paran olmasada 1 yıl hayatını idare eder aç kalmazsın demişti bense şehirde paran yoksa açsın demiştim. Bir yerde bir yazı okumuştum ne kadar doğru tartışılır hocam birşey duymuştum her yıl haç dan kazanılan paralarla arabistan dünyadaki bütün fakirleri doyurabilirmiş bir din görevlisi söylemişti amerika veya avrupayı suçlayacağımıza kendi din kardeşlerimizde sorglamak lazım ki orada açlıktan ölenlerde din kardeşimiz
Çok fakirlik inattan diye yazıyordu bilmiyorum
çok anlamlı bir yazıydı hocam tebrikler
sevgi ve selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA tarafından 4/6/2012 11:28:21 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
En farklı yorum seninki olmuş. Haklısın ülkemizin özellikle de Ege bölgesi çok farklıdır.
bak sana bir anımı anlatayım. Fethiyede...Çiftlik Beldesinde çalıştığım yıllarda bir gün vatandaşın biri yolda rabasını durdurup bize yakında bir lokanta olup olmadığını sordu. Biz de ona bu yakınlarda yok ama sorun değil. İki adım ötede düğün var..Yemek veriliyor...Buyurun gidelim karnınızı bir güzel doyurun dedik...Oralarda öyledir...Yoldan geçen tanımadık insana bile açıktır sofra....Oralarda bir ekmek pişsin...Yoldan geçene, o ekmeğin kokusunu alan her kese dağıtılır mutlaka...O bakımdan da evet yoksulluk yoktur oralarda...Yoksulluk maalesef Büyük şehir dediğimiz aslında küçük olan şehirlerde...Evet..Vicadanı giderek küçülen şehirlerde.
Selam ve sevgilerimle.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler selamlar