Ne Mutlu Türk'üm Diyene
Naçizane;
Bu gün erken kalktım her zamankinden farklı olarak. İş’e gitmemiz gerekiyordu.
Şartlar gereği yolun bir kısmını yürümek zorundaydım.
Beni tanıyanlar bilir ki, hiç taviz vermem rahatımdan ve keyfimden..
Söylene söylene yürüyordum.
Sakarya-Adapazarı’nı bilenler bilir ki Topça’nın arka tarafı lise cennetidir.
İşte bu okulları ardı sıra yürüyerek geçiyordum.
Ama o rüzgar nasıl esiyor anlatamam, aksi gibi teşkilatlı da giyinmemiştim..
Hem söylene söylene hem de üşümemek için ellerimi ovuştura ovuştura yürürken büyük bir askeri birliğin önüne geldim.
İsmini unuttum şimdi ama bayağı büyük öyle ki lojmanlar filan var içinde..
Kapıda nöbet tutan bi asker ilişti gözüme, belli ki o da üşüyordu.
bi an düşünmeden edemedim. ’Acaba nöbeti ne kadar sürecekti?’
Hadi ben 10 dakika sonra dükkanda olurum da ya o daha yeni çıktıysa nöbete..
böyle düşünürken birden beni çağırdı. Yüzündeki tebessümün kulaklarımı ve burnumu ısıttığını hissettiğimi yemin ederek söyleyebilirim..
Oldum olası asker hayranıyım, çekinmeden yanına gittim. Bana nereye gittiğimi sordu, anlattım.. Canı sıkılmış, bana öyle söyledi konuşmak için çağırmış beni..
çok kısa muhabbet ettikten sonra dayanamadım..
ve
tam gidecekken ona sarılmak istediğimi söyledim, şaşkınca kabul etti..
belki o, o anda benimle aynı duyguları hissetmiyordu. Belki de o an için görevinin kutsallığını benimseyememişti..
Ama o MEHMETÇİK’in VATAN savunduğu fikri beni fazlasıyla heyecanlandırmaya yetiyordu..
O’na sıkıca sarıldım..
Ve inanın baştan aşağı ısındığımı hissettim..
’Allah’a emanet ol’ dedim, hayırlı nöbetler diledim ve geldim..
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE..