Bir Masal
Hadi bugün masal günümüz olsun, bir masal kuralım da yalnızlıktan çıkalım birlikte... Yoktan var edelim masal dünyasını ve bu dünyada yaşayanları.
Yokluk ununu eleyelim de rengarenk hamurlardan evler, arabalar, insanlar, canlılar, yerler, gökler kuralım amada...
Önce hayal dünyasında var edelim herşeyi, bilgiyi hazırlayalım misalden masala.... Sonra bu bilgiyi aktaralım kuantum alanına (yazalım harddiske). Sonra da bir monitör kuralım ve diskte yazılı bilgiler ekranda belirsin. Rengarenk canlılar, cansızlar ekranda gezinirken onları seyreden seyirden zevk alırken, onlarda kendilerini orada hissetsin ve var sansınlar, masalımız bu olsun.
Onlara öyle bir program yükleyelim ki onları büyülesin, kandırsın ve monitörün içinde yaşadıklarını sansınlar.
Bu bilgiye de bir eşik değer koyalım, o eşiği aşabilenler gerçeği görebilir hale gelsinler, ama yine de tam olarak göremesinler, ta ki monitörden yok olana kadar.
Bu eşiği aşabilmenin adına da aşk diyelim. Bu aşk onların dikkatlerini ve gerçeklik algılarını bir noktaya toplayarak onları birliğe taşısın. Böylece önceden değer verdikleri herşey onlar için önemini yitirsin. Hatta kendi varlık değerleri olan gururları da aşkla yanıp yıkılsın ve benliklerinden geçsinler.
Görüp dokunabildikleri herşeye onları çeken bir sihir koyalım. Bu sihir kendilerini onlara yönelten bir kuvvet olsun. Böylece onları ister bulsunlar kendilerini. Hatta bu isteklerin kendilerinden olduğunu da sansınlar.
Fakat tek yönlü isteklerin gücü onların eşiği geçmelerine müsade etmesin ve benliklerini tam yok etmesin.
Aşka düşen ise var sandığı kendinin blr hayal olduğunu, gerçek kimliği ve varlığının başka bir boyutta olduğunu algılasın ama bu boyutu sonsuzluğundan dolayı tam olarak kavrayamasın.
Yaşadığını sandığı alanın gerçek olmadığını, hayal mekan olduğunu hissettirmekle işin böyle işlendiğini bilsinler. Böylece asıllarını hem hayal edebilir olsunlar ve hemde bu görüntülerle o asla ulaşılmayacağını düşünsünler. Bu şekilde bilmenin tesiriyle de yanıp dursunlar.
Bu durumun böyle olduğundan emin olduklarını düşünmeye başladıklarında bilgiyi değiştirelim,görüntülerin gerçekten hiç farkının olmadığı anlayışını aktaralım ve akılları tamamen karışsın, allak bullak olsun. Hiç bir şeyden emin olamaz hale gelsinler.
Böylece arayış hiç bitmesin. Bir an eminlik sandığı şeyin bir an sonra eminlik olmadığını anlasınlar ki kendilerine olan güvenleri tamamen kaybolsun. Bu yolla parçadaki güvenin mutlak olana dönüşmesini sağlayalım. Bu yolla tenzih ve teşbihin aynılığını idrak hakkında bilgi ve makamlarını yükseltmiş olalım. Böylece herşeyin aynı olduğu ve mekanın olmadığı yer hakkında eminliğe ulaşsınlar.
Bazılarında bunları yaparken kiminlerinide bu görüntülerden hoşnut kılalım, orada mutlu olarak kalsınlar ve böylece arayışlarını bitirelim.
Aşka düşenler ise doyumsuzluk ateşiyle yanmanın, denizleri içse kanamamanın mükafatıyla her an değişen haz ve yükselişi hissetmekle sonsuzluğu yaşasınlar.
Sonunda da hepsini son sandıkları sona ulaştırarak farkında olamadıkları başka bir masala taşıyalım.
Bu arada aşka düşenlerden biri ısrarla monitörün dışına bakmaya başladı, sanki beni görüyor gibi bakıp durmada. Çok hoşuma gitti bu durum, sanki beni farketti.
Kendimi ona tam açmayı bir an istedim ama bakışı çok hoş olduğundan bu durumun sürmesi için kafasını karıştırdım.
Ne bakmaktan vazgeçsin, ne de ordan bıksın, ikisini birarada sürdürsün istedim. Sezgisini daha da güçlendirdim. Güçlendikçe kafa tutmaya, olmayacak şekilde konuşmaya başladı.
Aslında bundan da hoşlandım ama durumu farkedemiyenler ona kızmaya başladı. Hatta bazıları öyle ileri gittiki benimle nefes alabildikleri halde beni korumaya kalktılar. Aslında onları da ben yapıyorum. Ne yapayım böyle oynuyorum bilinmezlik oyununu.
Şu anda birinci derecede olan algılanabilir programı hissettirdim, diğer aşamaların da kokusunu verdim....
Almuti
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.