- 627 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Balayı Bitti!
Evlilik öncesi her buluşmalarına uzun bir bakım sonrası giden erkek ve kadın, nikahın ertesi günü, sabah birbirlerini gördüklerinde ilk şaşkınlıklarını yaşarlar. O güne kadar acizliklerini, kusurlarını bakımla gizlemeye çalışmışlardır. Bunun gibi, çirkin olan kişilik özelliklerini de kamufle etmişlerdir. Ancak saklanan her şeyin ilk günden başlayarak ortaya dökülmesiyle kadın ve erkek ilk pişmanlıklarını tadarlar.
Birbirlerinin daha önce görmedikleri normal olmayan hareketlerine tanık oldukça, karşılıklı olumsuz duygular beslemeye başlarlar. Ulaşılmaz gördükleri özellikleri ise sürekli birarada oldukları için artık olağan gelmeye başlar. Zamanla aralarında bir soğukluk oluşur. Bunun nedeni yaşadıkları sevginin derin değil, yüzeysel bir sevgi olmasıdır.
İlk başlarda ayıp olmaması için gizlenen duygular, yavaş yavaş gün yüzüne çıkar. Birbirine karşı saygılı, ince düşünceli, nezaketli davranan çift şimdi kırıcı, incitici, kaba ve düşüncesiz tavırlar sergilemeye başlar. Birbirlerine tahammül edemeseler de başkalarının yanında belli etmemeye çalışırlar. Gerçekte yakınları durumun farkındadır çünkü evli çiftlerin çoğu aynı süreci yaşamaktadır. Balayının sona ermesi ise kavga ile geçecek yılların başlangıcıdır.
Zamanla eve yeni sorunlar eklenir. Çocuklar, ekonomik durum ve çiftin ailelerinin oluşturduğu sorunlar yumağı çözülemez hale gelir. Evde en önemli konu paradır. Sahiplenmeden doğan kıskançlık yüzünden de şiddetli kavgalar yaşanır.
Evliliğin ilerlemesiyle birlikte ilgisizlik artar. Kadın, kocasının eve gelir gelmez yemeğin hazır olup olmadığını sormasından, yemekten sonra televizyon izlemesi ve izlerken de uyumasından yakınır. Erkek de karısının maddi beklentilerinden, dırdırından ve bakımsızlığından şikayet eder.
Toplum genelinde çocuğa bakış açısında çarpık bir görüş vardır. Çocuk hayatın en önemli amacı olarak görülür. Her şeyi yaratanın Allah olduğu unutulur ve anne baba ona hayat veren adeta kendileriymişcesine çocuğu sahiplenirler. Çocuklarındaki güzel özellikler, onlar için övünme vesilesi olur. Kötü olan özellikleri ise anne tarafından babaya, baba tarafından da anneye çekmiş olmakla açıklanır. Çocuk büyüdükçe övünme sebepleri de farklılaşır. Okulu, okuldaki başarısı ile ve hatta zengin aile çocuğu olan arkadaşlarıyla, eşe dosta "hava atılır".
Hayat, Allah’a kulluk amacıyla yaşanacakken, kimi anne-babalar hayatlarını çocuklarına adar, onlar için yaşadıklarını söylerler. Oysa insan hayatını Allah’a adamalıdır. Annesinin, Hz. Meryem’e hamileyken, ""Rabbim, karnımda olanı, ’her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak’ Sana adadım, benden kabul et" diyerek ettiği duasındaki gibi, çocuğunu da. Çocuk sahibi olmaktan amaç da yine güzel ahlaklı olarak yetiştirerek Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaktır.
Evlilik saf sevgi üzerine kurulmadığından toplumda sıklıkla dile getirildiği gibi "müessese" halini alır. Bu ticari anlaşmanın, ortakları tarafından başarıyla yürütüldüğüne çok nadir rastlanır. Evlilik şirket gibi görülünce, % 51’lik hissenin kime ait olduğu konusunda sık sık tartışma yaşanması oldukça doğaldır. Beklenti, heves ve çıkarlar üzerine kurulan evlilikler, sevgi ve saygı ortadan kalksa da çoğunluk bu şekilde yaşadığı için, yine toplumun kıstas ve kurallarına göre azap içinde sürdürülür.
Toplumun kurallarına göre bir genç kız için hayatın en önemli amacı evlenmek ve anne olmaktır. Henüz çocukluk çağından başlayarak genç kızlar evliliğe hazırlanırlar. Bu telkinlerle yetişen ve evlilik çağına gelen genç kız, "koca bulma" peşine düşer. Kafasındaki koca modeli yakışıklı ve zengindir. Güzel ahlak, Allah sevgisi, Allah korkusu gibi inanan insanda bulunan özellikler ikinci plandadır; hatta kimileri için plan dahilinde bile değildir. İnsanı koruyan gözeten yalnızca Allah iken, genç kız zengin bir kocanın kendisini koruyacağını düşünür. Erkek de "bastırırsın parayı, alırsın” mantığıyla hizmetini yapacak bir kadın arar.
İnsanların hayatını kâbusa çeviren bu durum, din ahlakının yaşanmaması ve toplum kurallarının Kur’an’a tamamen ters olmasından kaynaklanır. Boşanmaların çokluğu, aile içi şiddetin fazlalığı ve geçimsizliklerin temelinde insanları mutsuzluğa, acılara ve kayba sürükleyen toplumdaki çarpık sistem vardır.
Dünya hayatının kilit noktası Allah’ın rızasıdır. İnanan insan ne paranın peşindedir, ne mal-mülkün, ne köşe dönmenin, ne eğlencenin, ne rahatın, ne yeme içmenin, ne de zengin koca bularak anne babasını mutlu etmenin... Güzel ahlak sahibi, samimi inanan genç kız ve erkek, birlikte Allah’ın rızasını kazanabilmek için, sonsuza kadar beraber olmak için evlenirler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.