Ne Halt Edeceğimi Hiç Bilemiyorum
Sanırım yatmadan önce izlediğim ‘’Yüzüklerin Efendisi – Kralın Dönüşü’’ filminin son sahnesi -Sam’in adeta aile saadetine boğulduğu, çoluk çocuğa karışıp sevdiceğiyle Shire’daki sevimli yuvasına çekildiği sahne- bilinçaltıma etki ettiğinden gördüm onu rüyamda. Belki de 5843’üncü defa gördüm onu rüyamda.
Uyandığımda üstümden tır geçmiş gibiydi. Hatta tank. Evet evet tank. Yarım bardak Fanta doldurup bi’ sigara yaktım. Sonra kahvaltıya çıktım. İnerken elimde tabi ki yarısı ‘kahvaltı sonrası sigarası’ için ayrılmış yarım bardak çay vardı. Hâlâ dümdüz vaziyetteydim. O sırada Barış Abi şarkı söylüyordu. Yanılmıyorsam sırasıyla ‘’Unutamadım’’, ‘’Gülpembe’’, ‘’Dağlar Dağlar’’, ‘’Kol Düğmeleri’’ ve ‘’Can Bedenden Çıkmayınca’’ gibi şarkılar çalıyordu. Bi’ ara ‘’Osman’’ a, ‘’Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’’ya falan geçtiğini fark ettim. Bulunduğum halet- i ruhiyeye ters düştüğü için onları kapattım. Çay bitmek üzereydi, sigaraysa tütüyordu.
Birkaç gündür planladığım hatta gerekli malzemeleri de edindiğim bir etkinlik aklıma geldi. Belki de kafamı dağıtır az da olsa diye düşündüm. Faaliyet, pamukta fasulye çimlendirmekti. Öyle ödev falan da değil sevdiğim ve yapmak istediğim için. Zaten işim de yoktu ve yapmaya niyetlendim. Fasulye, Mc Donalds kutusunda yeşerecekti. Bir ara içime sinmedi ama sonra ‘’neyse’’ dedim. Valize uzandım pamuk almak için. Açtığım anda da, bir tankın daha üzerime doğru gelmekte olduğunu gördüm. Yıllar öncesinden kalma üstünde onun el yazısı olan itinayla sakladığım kağıtlar… Bir de defter, sanırım ortaokuldan kalma. Zira arkasına Counter – Strike hileleri falan yazmışım. Sınıf takımı kadroları falan da var. Sağ açık oynuyormuşum. Bazen de Mesut’la forvetmişiz. Neyse kötü oldum yine baya. Bu olay olurken kol düğmeleri çalıyordu. Sigara tütüyordu. Gözlerim doluyordu.
İşimi bitirdim ve kutuyu camın önüne koydum. Hafiften ıslattım. İnşallah büyür. Bir de isim koydum fakat söylemeyeceğim.
Bir buçuk haftadır uğramadığım okuluma gitmeye karar verdim. Dolmuşa bindim. Her zamankinden daha dolmuştu. Hatta arka kapıya sıkışmış iki ihtiyarın diyaloğu şu şekildeydi:
- Tek ayak üstünde duruyorum tek ! Ben 75 yaşında adamım yauv.
+ Ben de öyleyim lan !
Derse girdim. Koyu tartışmalar yaşandı. Hatta bir kız var ki acayip mantıklı konuşuyor. Nasıl konuşuyor ama adamın atmosferi değişiyor bir anda. Çıktım dersten yurda dönüyorum. Yine dolmuştayım bu sefer daha tenha fakat yine ayaktayım. Solumda bir teyze oturuyor. Bir ara baktım çantasından mandalina çıkardı. Soydu. Bi’ güzel de yedi. ‘’Lan’’ dedim ‘’helal olsun teyze’’ dedim. ‘’Afiyet, şifa olsun’’ dedim. Bir de benden başka herkes görmezden geldi. Niyeyse ?
Şu an odamdayım. Gelirken 2 liraya bir tavuk ekmek aldım. İnanamadım çünkü tavuk pişmişti ! Sabahki keder, efkâr yavaş yavaş dağılıyor. Onu bile delikanlı gibi yana yakıla yaşayamıyorum. Karşı binanın balkonundaki kız çocuğu süper sevimli. Kaykaya biniyor daracık yerde. Sürekli düşüyor ama kahkahalar atıyor yine de. Videoya çektim onu yazının altında eklemek için. Ama bağlantı kablom falan yok o yüzden bilgisayara atamadım. O da bana kalmış oldu böylece.
Hava çok güzel. Dimdik yürüyen başörtülü kızlar görünce seviniyorum. Gün benim için 16:18’ de sona eriyor. Sonuç olarak, ne halt edeceğimi hiç bilemiyorum.
H. Barış Beledin
cellde.tumblr.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.