4+4+4 TAMAM, DERSANELER KAPANACAK! PEKİ, ŞİMDİ NE OLACAK?/ALİ TÜRER
4+4+4=12 yıllık kesintili zorunlu eğitim yasası mecliste kabul edildi. Hayır mı, şer mi getirecek, göreceğiz. Mehmet Altan köşesinde “eğitim yoluna Kemalizm’in koyduğu kaya kıpırdadı” türünden bir değerlendirme de bulundu. Bu yasanın mesleki eğitimin önünü açacağını düşünüyor.
Ali Nesin’in önerdiği gibi yedi yaşın üzerine 5+3+4 olsaydı. Bu olumlu bir gelişme sayılabilirdi. Ama öyle değil. Sınıf öğretmenliği bir yıl kısaltıldı. Hâlbuki eğitim sisteminde en sağlıklı eğitimi sınıf öğretmenliği düzeyinde veriyorduk. Son çocukluk döneminin bir öğretmenin kontrolünde bütünsel biçimde sürdürülmesi çocuğun gelişimi bakımından son derece önemlidir.
Ya şimdi. Çocuk altı yaşında zorunlu eğitime başlayacağına göre, demek ki ortaöğretimdeki karmaşanın içine eskiye göre iki yıl önce girmiş olacak. Ailelerin isteği, devletin eliyle henüz ilgileri, yetenekleri netleşmemişken çocuk on yaşında dini eğitimin içine çekilecek. Çocuğu şekillendirilmeye erken yaşta başlansın ki, birilerinin siyasi geleceği güvence altında olsun. Amaç bu.
Merkeziyetçi örgütsel yapı ve işleyiş aynen korunuyor. Çocuk gene “Türküm doğruyum” ile derse başlayacak. Derslerdeki milliyetçi-Sünni içerik aynen duracak. Mesleki yaşam ile eğitim arasındaki ilişki de yeni bir düzenleme yok. Bunun nesi reform.
Ha bir de dershaneler kapanacakmış, Başbakan öyle buyurdu. Aslında çok şanslıyız. Hem eğitimci, hem spor uzmanı, hem sağlıkçı, hem mimar, hem diplomat, dört dörtlük bir başbakanımız var. Atatürk gibi. Bu gidişle her alanda referans kaynağımız haline gelecek.
Gerçekten de diyelim ki üniversiteye giriş sınavını kaldırdık. Hazırlık kurslarına da böylece ihtiyaç kalmadı. Çocuğun okul içi başarısını, üniversiteye geçişte belirleyici hale getirdik. Okul başarısına bağlı olarak öğrencileri üniversiteye yönlendiren bir sistemi uygulamaya koyduk.
Sorun çözülür mü, yoksa daha da içinden çıkılmaz bir hale mi gelir. Düşünelim.
Bu, bütün genel liselerde aynı kalitede eğitim verilecek anlamına geliyor. Üniversiteye geçişin böyle düzenlenebilmesi için; bütün diğer değişkenlerin kontrol altında tutulduğu koşullarda, bir tek öğrenci başarısının bağımsız değişken olarak iş görmesi gerekir. Sistemde kullanılacak bütün ölçme sistemleri aynı türden olmalı; geçerlilik ve güvenirlikleri sınanmış olmalı ki öğrenciler eşit koşullar içinde performanslarını sergileyebilsinler. Değerlendirme objektif kriterlere dayalı olarak yapılabilsin. Eğitim sistemimizde bu başarılabilir mi?
ÖSYM’nin oluşturulmasının nedeni standartlaşmayı sağlamak değil miydi? Amerika’da ki gibi, çocukların öğretim hayatına adım atmalarıyla başlayan bir süreç içinde bütün performanslarını bir dosyada toplayan; öğrenim görmek istedikleri yüksek okula dosyalarıyla başvuracakları, okulların kendi standartlarına göre öğrencileri kabul edeceği bir sisteme mi geçmeye niyetiniz var yoksa? Bunun için eğitim sisteminin örgüt yapısını tümüyle değiştirmeniz. YÖK’ü kaldırmanız. Üniversiteleri özgür kılmanız gerekir. Keşke bunu yapsaydınız. İşte bu, gerçekten reform olurdu.
Günümüzde 11.500 civarında özel kurumda 3.5 milyon civarında öğrenci öğrenim görüyor. Bu alanda 96 bine yakın da öğretmen görev yapıyor. MEB kapsamında 23.2 milyon öğrenci 800 bin öğretmen olduğunu düşünürsek; özel eğitimin örgün eğitim içindeki payının %14’lerde olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu eğitimden yararlanan %14, eğitim kalitesini asıl yükselten dilim. Olanağı olan, iddiası olan öğrenciler gidiyor çünkü dershanelere, özel okullara. Özel okullara ilgi gösteren ailelerin asıl çoğunluğunun, sınıf atlatma beklentisiyle çocuğuna ısrarla yatırım yapan orta gelir düzeyindeki aileler olduğunu da unutmayalım.
Dershanelerin kapanmasıyla parası olanın özel eğitim kurumlarına yönelmesi daha da artar. Zorunlu son dört yıllık öğretimin son bir ya da iki yılında parası olan aileler çocuklarını devlet okullarından alıp özel okullara verirler. Bu öğrencilerin Lise diplomalarını bu okullar verir. Olacağı bu.
Üniversiteye dershanede hazırlanan öğrenciler için, son iki yıl devlet okuluna gitmek zorunda olmak gerçekten bir işkence haline geldi. Devlet okulları onlara hiçbir şey vermiyor. Tam tersi üniversiteye geçiş sınavlarına hazırlanmalarına engel oluyor, zaman kaybına yol açıyor. Okul yöneticileri çocukların gündeminden düşmeyi kendilerine yediremiyorlar. O nedenle; yok, saçın uzun; yok, ayakkabın değişik; yok, cep telefonuyla sınıfa girdin gibi baskılarla çocukları canlarından bezdiriyor. Başbakanın söylediği gerçekleşirse, bir yandan da çocuklar bu angaryalardan kurtulmuş olacak. İyi olacak yani.
Ama öte yandan iddiası olan öğrencilerin devletin eğitim sisteminin dışında yetiştiği; yani eğitim sisteminin asıl işlevini yitirdiği de tescil edilmiş olacak. Bu kararı alanlar bunun farkında mı?
Okul reformunu yapmadan, ölçme değerlendirmede standartlaşma sağlamadan; okul başarısını üniversiteye geçişte belirleyici unsur haline getirirseniz ne olur?
Eğitimde kalite düşer. Üniversitelerin bölümlerine o bölümde verilecek eğitimi alacak öğrenci de gelir, alamayacak öğrenci de. Üniversite sınavlarındaki standart sapmalar büyür. Üniversite mezunları içinde hasbelkader o bölümü bitirmiş fakat bir baltaya sap olamayacakların sayısı artar. Üniversite mezunları için açılan meslek edindirme kursları daha fazla rağbet görür. Mevcut sistemle yetiştirdiğimiz öğrencilerin bugün yüzde sekseni bir mesleğe sahip olmadan hayata atılıyor ise; bu oran yüzde doksanlara, doksan beşlere çıkar. Olacak olan bu.
Mesleki kişilik sahibi insan yetiştirme özürlü eğitim sistemimiz ektiğini biçiyor. Biz de, “modern eğitimi” kurumsallaştıran sistem, genetik özelliği nedeniyle mesleki anlamda bir türlü modern olamadı. Batı, modern eğitim ile mesleki kişilik sahibi bireyler yetiştirmede ustalaşırken; biz, her konuda fikri olan kerameti kendinden menkul ukalalar yetiştirmede ustalaştık. Bakın bu konuda yaratıcıyız.
YORUMLAR
Bana kalırsa bu kadar uzun süreli bir eğitim sistemine karşıyım neden ? Örneğin 21 yaşındayım ve üniversite son sınıftayım. Ben bu yaşıma kadar bir okula gitmek yerine bir otel'de zaten çalışsam şimdi komi şef garson olmuştum. Diplomam olunca ne olcak ? Sadece diplomalı garson. En azından daha kolay iş ve yükselme şansım olabilir. Unutulmaması gereken şey var. Bir şey ne kadar uzatılırsa o kadar kötü. Emeklilik yaşı zaten uzun. Ben sanmıyorum ilerde kimse emekli maaşını çeksin. Ki şimdi okuldan mezun olabilsin.
Evet...Bu yasayı epedir inceleyip,anlamaya çalışıyorum.
Belki tek olumlu yanı "kesintili eğitime" geçilmesidir.
Lakin içinde son derece "hatalar "barındırmaktadır.
1-Yaş hesabı yine yanlıştır.Eylülde 5 yaşını dolduran 6'da sayılmakta;bu hesaba göre çocuk doğduğu anda bir yaşında olmaktadır.
2-Zamanlaması yanlıştır.Yeni anayasa olmadan "ana dilinde eğitim" diye bir talep nasıl ele alınacaktır ki?
3-En az 90 bin civarında branş öğretmeni ihtiyacı ortaya çıkacaktır.Bunlar hiç konuşulmamıştır.
4-9 yaşta seçme,bildiğim kadarıyla soyut düşünme yaşına daha 2 yıl var demektir.Bu yaşta çocuğa alternatif sunmak doğru olmaz ki!
5-Liselerin zorunlu hale getirilmesi muazzam kalite düşüklüğü yaratacaktır.İsteğe bağlı iken durum ortadadır,ya zorunlu olursa?
6-Ve en önemlisi de ülkemiz eğitiminin sorunu süre değil,toplumsal taleplerle uyumlu olmamasıdır yani içeriğidir...
7-Okul öncesi eğitimi "by-pas" edilmiştir denebilir.
8-Acele,tartışmasız olması ise bana 28 Şubat sürecini çağrıştırmaktadır...
Benim gözümden "hâl" budur!