Hey Gidi Günler!
‘’Hey gidi günler’’ diyerek eskiye bir yolculuk yapmak ve hayatın bize sunduklarından kesitler sunmak üzere hazırlandık… Hazırlandık hazırlanması da nerden ve nasıl başlamalı yazmaya karar veremedik bir türlü. Seneler akıp giderken ömür perdesinden, geçmez zannettiğimiz zaman ne çabuk geçip gitmişti. Rahmetli nenem, biri öldüğünde, yaşını sorar, aldığı cevapla üzülür ve ‘’çok gençmiş’’ derdi., Onun genç dediği, bize yaşlı gelir ‘’ neresi genç, daha ne kadar yaşayacaktı’’ dediğimiz yaşlardayız şimdi.. Geldiğimiz yerde kendimizi hala genç hissetmemiz ne garip! Oysa artık yaşlanmıştık. Zaman mı acele ediyordu akmak için bizler mi zamana yetişemiyorduk bilemiyorum..
Şu anda ekrana bakarak, yazdıklarımı okuyorum ve başka neyi ve nasıl yazacağımı bilememenin sıkıntısını yaşıyorum.. İnsan , kendinden bir şeyleri anlatmakta neden zorlanır? ‘’Herkes benim gibi mi acaba? Yoksa bana mı zor geliyor’’ gibi düşüncelerle yoğrulurken hatırlıyorum daha önce ‘’ Hayatımdan Kesitler’’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Şimdi zor gelişi nedendi? Yaşlanmak böyle bir şey miydi? Nasıl geçtiğini anlamadığımız ömrün tozlu raflarına ulaşmak ve tozlarını silip gün yüzüne çıkarmaktan mı çekiniyorduk! Ve belki de yaşlandığımızın idrakine varmaktan korkuyorduk…
Hızlı ve hareketli , üstelik ailenin en haşarı çocuğu olup, genç kızlığa ve akabinde anneliğe adım atan, şimdi anneanne olmayı bekleyen biri olarak, hala gencim iddiasında bulunmak ne tuhaftı! Anladım ki yaşlanan bedendi , gönül hep gençti, kendini hep genç hissederdi. Hissetmek yetseydi keşke! Yetmiyordu!
İtiraf ediyorum; yazıya başlarken, şiire dokunmaktı maksadım, hayatımın neresinde hangi duygularla yazma gereği duyduğumu analiz edecek ve en eski şiirlerimden bölümlerle yazıyı süsleyecektim. Olmadı.. Bu gün doğum günüm olması sebebiyle, kutlamalar beni sadece yaşıma odakladı… Nefse ağır gelen yaşlanma duygusu ,yazıya mührünü vurdu. Biraz da inatlaşarak, üzerine basa, basa yaşlandım diyerek nefsi ezdim kendimce… Doğum kadar ölüm de haktı ve her beşerin bir ömrü vardı, kimi kısa kimi uzun… Ne kadar yaşarsa yaşasın insan sonunda ölmüyor muydu? Öyle ise nedendi bu telaş? Nedendi bu korku? Önemli olan, ömrü nerede ve nasıl harcadığımız değil miydi? Huzura , huzurla gidebilmek, razı olan, razı olunan olabilmek değil miydi Allah katında? Öyle idi evet… Öyle ise gereğini yap bakalım zalim nefis, telaşa kapılıp beni yolumdan etmeye kalkma sakın!
Hz. Ömer (ra): “İki şey var. Birini hatırladığımda ağlarım, birini hatırladığımda gülerim! Kızımı gömmek için kuyu kazarken sakalıma bulaşan kumları, toprakları kızım temizliyordu. Onu hatırladığımda ağlarım. Helvadan put yapardık, onlara tapardık, acıktığımızda da onları yerdik! Bunu hatırladığımda da gülerim!”
Şimdi dur ve düşün ey nefis, seni ağlatan ve güldüren şeyleri!
Bir şeyi unutmuyorum; merhameti sonsuz Rabbimin affediciliğini… Yeter ki samimiyetle tövbe edebilelim… Ve yeter ki samimiyetle yoluna baş koyalım ulaşamazsak da yolunda ölürüz…
Artık kalemi bırakma zamanı çünkü artık kalbim yerinden çıkacakmış gibi dövünmekte sinede!
Yazmak isteyip yazamadıklarım, yazdıklarımın gölgesinde kalmasın diye noktayı koyarak başka sefere inşallah temennisiyle bitiriyorum....
Selam ve dua ile…
Aysel Bahram
1 Nisan 2012
YORUMLAR
Gül Şehri
Çok teşekkür ederim.. selam ve dua ile....
Öncelikle doğum gününüzü, yeni yaşınızı en iyi dileklerimle kutluyor, sevdiklerinizle birlikte daha nice , sağlıklı, mutlu yıllar temenni ediyorum.İyi ki doğmuş, iyi ki varsınız.
Yaşlanmak, geride bırakılan yıllarla ölçülmüyor desek de maalesef yıllar acımazsızca çok şey götürüyor bedenden.Ne var ki içinde bulunulan anı en iyi şekilde değerlendirmek ve yaşamanın yeyip içip, nefes alıp vermekten ibaret olmadığını idrak etmek esas olmalıdır.İnsan gibi, insanca...
Küçükken yaşımızın ilerlemesini bekler, sanki günler daha bir uzun geçerdi.Hatta yaşımızı olduğundan daha bir fazla söylerdik.Nedense...Şimdilerde günler daha bir koşar adımla geçiyor oldu.O yılların aksine yaşımızı da daha bir gerilerde söyleme gereği duyar gibiyiz.Asl olan geride bırakılan yılların en iyi şekilde değerlendirilmiş olmasıdır.En iyi ne ise...İstediğimiz gibi bir yaşama sahip olamasak da mevcut imkanlarla mutlu olabilmeyi becerebilmişsek sorun yoktur diye düşünüyorum.
Allah gecinden ve onun da hayırlısını versin.Elbette ki geldiğimiz gibi gideceğiz.Her geçen gün de o akıbete yaklaşmaktayız.Arkamızdan iyi ve hayırla hatırlanacak bir isim bırakabilmişsek ne mutlu bizlere.
Dini inançlar hadis ve ayetlerle tevbe kapısının her daim açık olduğunu söyler.Yarınlara hep ümitle ve hoşgörü ile, kederlere yer vermeden, her şeye rağmen içinizde ki çocuğu öldürmeden...Yaşam sevince güzeldir.İçimizdeki sevgi tomurcuklarını hiç soldurmadan yaşamaya devam.Göreceğiz ki çok şey değişecektir.
Kutluyor, selam ve saygılarımı sunuyorum.
Gül Şehri
Gül Şehri
Favori listenize almanız beni onure eder... Çok teşekkür ederim.. sevgilerimle...
çok samimi ve içten, yani okudukça okuyasım geldi sanki bir yönüyle de beni de tarif ediyordu sanki kendimi buldum.Ama yaşlanmaya gelince kimi 20 yaşında yaşlıdır, kimi 70 yaşın da gençtir.Önemli olan gönül yaşlanmasın gerisi kolay olsa gerektir.Çok beğendim selam ve dular göndriyorum sağlıcakla...
Gül Şehri
Çok teşekkür ederim sevgilerle...
canım canım
okumakla geç kaldım misafirim vardı
çok güzel anlatmışsın da henüz yaşlandım deme bilirmisin her yaşın bir güzelliği vardır
evet yaşımız ilerlesede içinde gönül güzelliği ve gençliği olsun
Rabbime iyi kul Muhammedimize ise iyi ümmet olalalım
yeni yaşında hep güzellikler olsun diyorum
saygım sevgimlesin
Gül Şehri
İyi bir insan vefalı bir dosttun Allah razı olsun sevgilerimle...