- 1054 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
GÖREME DEDİLER GİTTİM GÖRDÜM. -2 -
2. BÖLÜM: ANKARA’NIN TAŞINA BAK, GÖZLERİMİN YAŞINA BAK.
Anıt Kabir’e geldiğimizde heyecan son safhasındaydı…Öğretmenler olarak biz hepimiz en az bir kere görmüştük Anıt Kabir’i ama öğrencilerimiz ilk kez görüyorlardı. Aralarında üç tanesi hariç diğerleri hiç görmemişleri. O heyecanla Anıt Kabir’in her santimetrekaresinin fotoğrafını çektiler neredeyse. Onların çocuk kalplerindeki o sevinç ve coşku bize de yansımıştı.
Minik yaramazlarımızın ne uykusuzluğu kalmıştı ne de yol yorgunlukları. İki şey çok ilgilerini çekmişti 1- Anıtkabirde nöbet tutan asker ağabeyleri…Onların kıpırdamadan duruşları ( Ki bol bol resim çektirdiler onlarla ) 2- Mozole: İstisnasız hepsi o Anıt Kabir fotoğraflarında gördükleri mermer blokunun altındaki bölmede ebedi uykusunda sanıyorlardı Atatürk’ü…Hatta öğretmen arkadaşlarım bile maalesef. ( Müdürümüz hariç…O da Sosyal Bilgiler öğretmeni, yani tarihçiydi benim gibi ) Çocuklarıma anlattım Atatürk’ümüzün nerede defnedildiğini.
Bilmeyen olmadığını sanıyorum ama ben yine de yazayım:
Atatürk’ün aziz naaş’ı, Mozole’nin zemin katında doğrudan doğruya toprağa kazılmış bir mezarda bulunmaktadır. Mozole’nin birinci katı olan Şeref Holü’ndeki sembolik lahit taşının tam altında bulunan mezar odası mozelenin yedi metre altındaki bir odadır. Selçuklu ve Osmanlı türbe mimarisi tarzında sekizgen planlı olup, piramidal külahlı tavanı geometrik motifli mozaiklerle süslenmiştir. Zemin ve duvarlar siyah, beyaz, kırmızı, mermerlerle kaplanmıştır. Mezar odasının ortasında kıble yönünde kırmızı mermer sandukanın çevresinde bütün illerden ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Azerbaycan’dan ve Suriye’deki Caber Kalesi diye bildiğimiz(Bize ait olup Türk bayrağının dalgalandığı bir toprak parçasıdır orası) ve Süleyman Şah Türbesi olarak adlandırılan türbeden gönderilen toprakların konulduğu pirinç vazolar bulunmaktadır. Atatürk 10 Kasım 1938’de hayata gözlerini yummuştur. Anıtkabir’in inşaatı 1953’de tamamlanmıştır. Bu dönemde Ata’nın Aziz naaş’ı geçici olarak Etnoğrafya Müzesi’nde muhafaza edilmiştir. Muhafaza işlemi için Gülhane Askeri Tıp Fakültesi Profesörleri tarafından “tahnit” işlemine tabi tutulmuştur. Bu işlemle bir çeşit kimyasal sıvı naaş’ın bozulmaması için Ata’nın vücuduna zerk edilmiştir. İşlemin hemen ardından naaş kurşundan bir tabuta konularak gül ağacından yapılmış özel bir tabuta yerleştirilmiştir. Tam 15 yıl sonra, 9 Kasım 1953’de Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu başkanlığındaki bir heyet tarafından tabut açılmış ve naaş’ın hiçbir şekilde bozulmadığı görülmüştür. Atatürk’ün Aziz naaş’ı İslami usullere uygun olarak Anıtkabir’deki bu mezar odasına defnedilmiştir.
NOT. YUKARIDAKİ RESİM ATATÜRK’ÜN GERÇEK KABRİNİN RESMİDİR. BU ODA ZİYARETE KAPALIDIR. ANCAK GENEL KURMAY BAŞKANLIĞINDAN ALINAN BİR İZİNLE GİRMEK MÜMKÜNDÜ. ( HÂLA ÖYLE MİDİR?..BİLMİYORUM ) YANİ ANITKABİR’E GİTTİĞİNİZ ZAMAN BU ODAYI GÖREMEZSİNİZ.
Anıt Kabir’den sonra I. Türkiye Büyük Millet Meclisi binasına geldik. İçeri girdiğimizde öğrencilerimiz hiç yabancılık çekmediler. Çünkü memleket adına en önemli kararların alındığı bu binadaki meclis toplantı salonu kendi sınıflarından çok da farklı değildi…Hani başkanlık kürsüsü filan da olmasa aynen bizim Akmeşe Yatılı İlköğretim Bölge Okulundaki her hangi bir sınıf gibiydi. Sağda ve solda yer alan teneke sobalar bile neredeyse aynıydı. Ama yine de biz bu sıralara oturan Atatürk ve O’nun Milletvekillerinden daha iyi durumdaydık. Çünkü bizim okulumuzun elektrik lambaları vardı. Bu meclis binası ise gaz lambası ile aydınlatılmış…
Tam Meclis kürsüsün üzerinde Arapça harflerle bir yazı gören çocuklar şaşırdı:
-Hocammm. Atatürk Arap harflerini kaldırmamış mıydı? Burada, bu mecliste böyle bir yazı garip değil mi?
-Haklısınız çocuklar kaldırmıştı ama ne zaman? 1928 de…Peki Türkiye Büyük Millet Meclisi ne zaman açıldı?
-23 Nisan 1920…İyi de hocam ne yazıyor o yazıda?
Başladım okumaya:
-‘’Hakimiyet bilâ kayd-ü şart milletindir’’
-Ne demek hocam?
-İlk anayasamızın yani 10 ocak 1921 tarihli ilk anayasanın en önemli maddesi neydi söyleyin bakalım?
Orta üçler parmak kaldırdı:
-Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir.
-İşte o yazıda da bu yazıyor.
Sonra II. Türkiye Büyük Millet Meclisi binasına gittik. Yani 1924-1960 yılları arasında faaliyet gösteren Meclisimize…Cumhuriyet tarihimizin en önemli kararları, Atatürk döneminde yapılan hemen hemen bütün inkılapların ( Israrla, inatla devrim demeyeceğim. Çünkü devrim kanla yazılır, inkılap ise kalplere nüfuz edilerek yapılır…Arada çok fark var ). Kararları bu binada alınmış işte. İlkine göre tabii ki daha modern bir bina ve Meclis salonu.
Ve nihayet 1960 dan bu güne kadar kullanılan Meclis binasına yani III. Türkiye Büyük Millet Meclisine geldik. Dünyanın ikinci büyük parlamento binası olduğunu öğrendik. ( Neyden sonra ikinci unuttum…Yanlış Hatırlamıyorsam Birleşmiş Milletlerdi ) Mustafa Kemal’in Meclislerinin küçüklüğü buna karşılık Mustafa Kemal’in büyüklüğü ; Mustafa Kemal’den sonrakilerin küçüklüğü, buna karşılık meclislerinin büyüklüğü ne büyük bir tezat değil mi?
Bu meclisi uzun uzun anlatmayacağım. Öğrencilerimin en ilgisini çeken şey meclis kapalı oturumlarında, görüşmelerinde ‘’kavas’’ adı verilen sağır ve dilsizlerin salondaki götür-getir işleri ile görevlendirilmiş olduğunu öğrenmek oldu.
Sırada Çankaya Köşkü vardı. Aslında Raşit Bey’in yaptığı gezi planında Çankaya Köşkü yoktu. Ama müdürümüz Necati Bey ‘’Oraya da gideceğiz’’ dedi…Raşit Bey’in ‘’ Hocam önceden randevu almadan içeri sokmazlar’’ demesine aldırmadan otobüs şoförüne ‘’ Çankaya Köşküne ‘’ diye talimatını verdi.
Çankaya Köküne geldiğimizde bizi içeri sokmadılar tabii ki…Koruma polisleri iznimiz olmadığı için buna müsaade edemeyeceklerini söylediler. Ama müdürümüz öyle bir acıtasyon yaptı ki sormayın.
-Amirim..Siz de haklısınız ama bu çocuklar hep yoksul ailelerin çocukları..Çoğunun anası babası yok…Bunları buralara getirmek için adeta dilendik sağdan soldan…Bir daha görebilme imkanları da yok. Ne oluuuuuurrr ( Külliyen olmasa da kısmen yalan )
Deyince Polis amiri dayanamadı. İçeriyle bir telsiz bağlantısı kurdu ve sonunda içeri alındık.
Köşk kapalıydı…Ne Pembesinin ne de Beyaz olanın içini göremedik. Dışarıdan resimlerini çektik. Orada bize refakat eden bir polis, Cumhurbaşkanlarının her hafta Çarşamba günleri köşkün balkonuna çıkarak halk ile yüz yüze konuştuğunu ve sorunlarını dinleyip not alarak bunları gerekli mercilere ilettiğini söyledi. ( Ben onun yalancısıyım valla.) Bu bilgi bana çok ilginç geldi…Aynen eski Türk-İslam Devletleri ve Osmanlılarda da görülen Divan-ı Mezalim, ya da Ayak Divanı gibi yani…
Çankaya Köşkü ziyareti de bitti.
Sıra geldi biraz da eğlenmeye…Ver Elini Gençlik Parkı…
Bu yazıyı okuyan meslekte yeni öğretmen arkadaşlara tavsiyem: Özellikle on bir- on dört yaş grubu çocukları park gibi yerlere zinhar götürmeyin. Çünkü bir girdiler mi çıkmak bilmiyorlar. Bir diğer sakınca da bir dağıldılar mı toparlayabilene aşk olsun. İki saatliğine diye girdiğimiz parktan ancak hava kararmak üzereyken çıktık.
Veee Ankara’daki son durağımız: Ata Kule…
Yine Müdür beyin bir önceki acıtasyonu ile her on çocuğa bir bilet alaraktan çıktık kuleye Bütün Ankara’yı son bir kez doya doya seyrettikten sonra ( Ben hariç…Ah bu yükseklik korkum ah. Gözlerimi bir yummuşum otobüse binene kadar bir daha açmamışım…Arkadaşlar ve öğrenciler öyle söylediler ) Ver Elini Kırşehir.
---------------------------------------------------------------------------------------------------
Yarın Kırşehir’deyiz… Bir yere ayrılmayın bomba etkisi yapacak çok ilginç bir anım var.
YORUMLAR
Sayın hocam,
Anlatımınız mükemmel, fakat sanırım Anıtkabir'e gitmeyeli epey olmuş. Şu anda Anıtkabir'in alt katı da ziyarete açık. 1. Dünya savaşında Çanakkale cephesinin ve kurtuluş savaşının ses ve efektlerle temsili olarak yaşatıldığı bölümler var. Örneğin bir siper var, bomba düşmüş kalaslar yanıyor. Özel bya ve malzemelerle halen için için yandığı izlenimine kapılıyorsunuz. Atamızın at üstünde bir tablosu var, atın terlerini hissediyorsunuz. Tabi biraz tarih bilgisi olanlarla olmayanların hissettikleri farklı oluyor. Fırsatınız olursa son halini görün derim. Atamızın yattığı odanın kapısına kadar gidebiliyorsunuz, içerisini ekrandan görebilirsiniz. Ben çocuklarıma Anıtkabir'in yeni açılan bölümlerini gezdirirken her canlandırmanın, her tablonun önünde o dönemle ilgili açıklamalar yapıp, eserle hikayeleri anlatırken kendimden geçmişim. Bir de baktım ki benim çocukların etrafınada büyük bir kalabalık birikmiş ilgiyle dinliyor, kınalı Mehmet'in hikayesini anlattığımda duygulanıp ağlayanlar oldu. Müthiş bir atmosferdi. Hani o an hücum desem herkes peşimden gelecek zannettim. Mükemmeldi...
Bu arada yorum bayağı uzun oldu, kusuruma bakmayın.
Saygılarımla
sami biberoğulları
Değerli dost çok haklsın. Anıtkabir'e maalesef uzun zamandır gitmedim. O söylediğin alt katı da yine maalesef görmedim. Nasip olursa şu haliyle görmeyi çok isterdim.
Selam ve saygılarımla.
büyük keyif alarak okudum,anlattığınız her yeri gördüm,sizin göremediğiniz Anadolu Medeniyetleri Müzesinide...okurken gözümde canlandı tekrar,,gerçekten Anıtkabir mutlaka görülmeli,hele o alt katındaki savaşların temsili canlandırmaları gerçekten çok mükemmel yapılmış,,çok etkilenmiş ve ağlamıştım...Ata Kule de çok güzeldi,,karşıdan tabi,,yükseklik korkumdan çıkamadım da,çocuklar gülmüştü...velhasıl tekrar yaşattınız o günleri...selam ve sevgilerim dostça...
sami biberoğulları
Anıtkabirden etkilenmemek mümkün değil.
Ben Atakule'ye çıktım...Yükseklik korkuma rağmen etrafa da baktım aslında...Ama aşağıya asla..Çok ilerilere baktım hep...Yani size nazaran biraz daha cesurmuşum...Gözlerimi kapamam ise abartı...Sadece aşağıya bakamadım o kadar.
Yazıyla da olsa maziyi anmak güzel oluyor.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Seolam ve sevgilerimle.
ah hocam bir de Ankara kalesine çıkarsaydınız orasıda güzeldir. Çankaya köşküne ziyaret yasak çarşambaları cumhur başkanının halkı dinlediğini hiç duymadım recebin anlatması eskiden pembe köşk ziyarete açıkmış ve recep içerisini gezmiş buralı nede olsa ben onun yalancısıyım bir çok kuran-ı kerim varmış bunu da söylemek istedim. Eski meclisi gezerken bende hep ağlamıştım. Anıtkabirin alt katına Çnakkale savaşı, Sakarya savaşı ve Büyük taaruzzun temsili canlandırmaları var 2003 yılında açıldı o çok çok güzel tekrar gezmenizi tavsiye ederim
selam ve sevgiler
sami biberoğulları
Çocukları aslında Ankara kalesine de götürdük. Ama hatırlarsan sana Ankara Kalesindeki çarşının ya da eski evlerin adlarını sormuştum. Oraya verilen özel bir isim vardı. Ya fincancılar, ya da kaşıkçılar köşkü bir yer vardı oralarda...Ama kimse bilemedi adını. O yüzden de tanlış bir şeyler yazmama adına Ankara kalesinden bahsetmedim. Yoksa Ankara'ya kadar gelip de Kalesine çıkmadan dönmek olmazdı.
Bir de eğer Gençlik Parkında çok zaman harcamasaydık planımızda Anadolu Medeniyetleri Müzesi vardı. Her şeye rağmen gittik ama kapalıydı tabii ki.
Son olarak: Bizim gittiğimiz dene 1992 idi..Yani Yirmi sene olmuş. Kim bilir ne değişiklikler oldu o yirmi sene içinde.
Tekrar görmeyi Allah nasip eder mi? Ya nasip..Bilinmez...
Selam ve sevgilerimle.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
İlkokulda öğretmenlerin bizi Ankara'yı gezdirmesini anımsadım. Biz o zaman Anıtkabir ve meclis dışında iki fabrikayı ve bir de hayvanat bahçesini gezmiştik. zaten Ankara'lı olduğumuz için olsa gerek gençlik parkına götürmediler. Hayvanat bahçesinde piknik yaptırdılar, aksi gibi bizim oturduğumuz yere domuzlar komşuydu.
Yine yararlı bir yazı olmuş. Daha yeni gittim Anıtkabire. O dimdik hiç kımıldamadan duran askerlerin resmini çektim.
Tebbrik ve selâmlarımla..
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
çok güzeldi çok ah siz öğretmenler yokmu
zavallı çocukları yetm diyemi tanıttınız neyse gülümsedim yine işin şakasıydı
ama Atam hakkında çok güzel şeyler öğrendim kabrinin durumunu bilmiyordum sayenizde görmüş olsun
sağ olun saygılarımlasınız herdaim
sami biberoğulları
Hatırladığım kadarıyla öğrencilerimiz içinde öksüz ve yetim yoktu. Ama uzun süredir anne babasını görmemiş olanlar vardı o bakımdan çok da yalan sayılmazdı müdürün acıtasyonu.
Atatürk'ün gerçek mezarı konusunda ise maalesef pek çok kişi gerçeği bimiyor. O koca Blok Mermerin ( Yani mozolenin ) Atatürk'ün mezarı olduğunu sanıyor pek çok kişi.
Selam ve saygılarımla.
AYSE 09
bildiklerimiz bu müstesna yazınla dahada mökkemleşti..kalemin daim yazsın hocam saygılar
sami biberoğulları
Bunları bilirsin sen zaten. Bakalım Kırşahir anılarımızı nasıl bulacaksın.
Selam ve sevgilerimle.