- 976 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AĞLAMA SEN
Düşlerim bir evvelkinden daha soğuktu. Güneş bu güne merhaba diyemedi evvelki günden kalma umudu ile. Bir türkü çınladı kulaklarında yada belli olmayan bir sesi türküye yordu.
Bir rüya ile süslenen gecesinin ardındaki güne başlarken, anlatmazdı olur olmaz kişilere, onlar hayra yoramazdı.
Gülmek en büyük zaferdi neticesi olacaksa eğer. Gülmek ağlamaktan da zordu. Aslında güldürebilmekti anlatmak istediği. Bir fıkra, bir hikayecik değildi anlattıkları. Yeşil yolda yürüyen iri yarı adam gibi, ağlayanların yanında olma zaruriyeti hissederdi. Seçilmiş, en süzme, en saf duyguları üretirdi sol elinin yumruğu büyüklüğündeki kalbi. Gülmek, ağlayanı güldürebilmek onun için en büyük erdem, en büyük adamlıktı.
Bu şehrin sokakları onu iyi tanır aslında. Onlar şahitti yaptıklarına. Gecenin köründe alır kara pardüsesini, sokak sokak, biz tunnuk tunnuk deriz de gezer dururdu. Elinde her daim bir poşet vardı, içinde o gün verebileceği ne varsa. Bazen ekmek, bazen simit, hatta börek poğaça. Cebinde şeker ve bozuk para olurdu. Gözleri yerden kalkmazdı, bir gün suya kapılmış bir kelebekti avucunda sakladığı şey, bir gün arkasından ayrılmayan tek gözlü bir köpek. Elinde değnek vardı ve hiç kullanmazdı destek almak için yerden. Çıkın deriz biz onu asardı. Bazen küçük bir çocuğa anlatırken semada olan biteni, değneği ile daireler çizer havaya, bazen resimler yapardı aynı değnekle sahildeki kumlara.
Aynı pardesü ile iki ayrı gün görmedim hiç. Bir giydiğini bir daha giymezdi. Bazen yalın ayak dönerdi eve, kışın ortasında gömleksiz karşılaşırdım akşam üstleri, hiç hayır dediğini duymadım, cevabı evet olabilme ihtimalinin olabildiği bir soruya karşı.
Bir hayır vardı onun için kendinin adadığı, oda hayır yapmaktı gerisi boş.
Bir gün görmedim onu elinde çiçek olmadan ve yine bir gün görmedim bir dalı koparırken.
Altın yere düşse değer kaybetmiyor ya, ruh bedene girince nurluğundan bir şey kaybetmiyor vesselam. Gideceği, özgür olacağı ve Rabbisine kavuşacağı günü bekliyor. Beden eskiyor, eskimiş ve kokuşmuş cesetlerin içinde, beden nurunu örtüyor, korkutuyor ve necis olan ne varsa iğne iğne işliyor gözüne gözüne. Lakin kardeşler an geliyor şahitlik yapıyor O beden, nurani olan ruha. Bu defa beden konuşuyor...
Bismillahirrahmanirrahim.
حَتَّى إِذَا مَا جَاؤُوهَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَأَبْصَارُهُمْ وَجُلُودُهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Nihayet cehenneme vardıklarında, kulakları, gözleri ve derileri, yapmış oldukları işler hakkında, kendileri aleyhine şahitlik ederler. (fussilet/20)
İşte bu gün dünden daha soğuktu şehrim, bu gün rüyamı hayra yoracak birini göremedim. Bu gün, o eskilerin içinde parlayan yüzü, çakmak çakmak bakan ve içime akan iki kömür gözü hatta timsalini görmediğim adamın özü ’nü göremedim.
Ağlama sen..
Ağlama ve olurda gelirsen, yollarına gül dökerim. Kendileri dökülmüşse dalından.
Ruhun şad olsun.
Eyvallah...
YORUMLAR
ferromuratti
Hayr aramak lazım ne gelirse başa.
hoş geldin.
Ağlama sen..
Ağlama ve olurda gelirsen, yollarına gül dökerim. Kendileri dökülmüşse dalından.
Ruhun şad olsun.
Eyvallah...
farklılık kişiye özeldir..
yazınızda bunu hissettirdiniz..
yüreğinize sağlık..
sevgilerimle..
ferromuratti
Hoş geldiniz.