...ÖPÜCÜKLER...
"Bir psikolog anısı..."
Elinde ki kutuya hayran hayran bakıyordu. Kimbilir; babası nasıl da mutlu olacaktı. Hem de kendi kendine yapmıştı tüm bunları. Kimseden yardım almadan başarmıştı işte. Kim demişti ki "yapamaz" diye?
Öğretmeni de başını okşamamış mıydı? "Aferin sana çok güzel gözüküyor." Deyip de; tebrik etmemiş miydi? Biliyordu; babası daha da bir sevecekti bu süslü kutuyu; ve hep hatırlayacaktı. Hatta Ayşe"nin babasına bile anlatırdı; "kızım beni çok seviyor" diye. "Biliyorum Ayşe kıskanacak şimdi. Kendisi yapamadı bunu diye üzülecek. Ama ben babamı çok seviyorum. Oda seviyorsa yapsaydı böyle güzel bir hediye" diye düşünüyordu.
Off! diyordu durup durup. Meğer bizim ev ne kadar uzakmış. Yol bitmedi bir türlü. Hemen gitmeliyim eve; babamı kucaklamalıyım; hediyesini vermeliyim.
Sonunda kapının önündeydi. Hoplaya zıplaya daldı içeri. Annesi "hoşgeldin Melis" dedi duymadı. Şimdi bir sorun vardı; nereye koyacaktı bu kutuyu? Babası gelince ilk onu görmeliydi. Bu ne diye sormalıydı ki; Melis de "ben yaptım babacığım" desin. Sonra şaşırıp babası sorsun "Eee ne peki bu? İçinde ne var? Kimin?" ve Melis de babasına haykırırcasına; "senin babacığım senin için yaptım" desin.
Ve kararını verdi; masanın üstüne yerleştirdi o harika hediyesini. Babası geldiğinde muhakkak görürdü orda.
Annesi gördü ilk kutuyu "Bu ne?" diye sordu Melis"e;" Babam için anne. Ona yaptım bugün kreşte. Gelince görsün diye masanın üstüne koydum. Biliyorum babam çok sevinecek." dedi Melis. "Peki ne var içinde?" diye merakla sordu annesi. Kızgın kızgın baktı Melis; "Babam açınca hediyesini görürsün anne" diye de azarladı annesini. Annesi gülümseyerek; "peki melis"ciğim o zaman görürüm ben de" dedi ve mutfağına geri döndü.
Hediyesinin tam karşısındaki kanepeye kurulup beklemeye başladı.
Kapı zili çalıyordu sonunda; Melis yüzünde kocaman bir gülümsemeyle oturmuş beklerken. Gelmişti babası. Yerinden fırladı. Babasının hediyeyi gördüğü andaki yüz ifadesini merak ediyordu.
Yorgun baba bişey görmedi önce. Sonra annesi; Melis"in yüzünün asıldığını görünce fısıldadı eşinin kulağına. Ve babası; kutuya şöyle bir baktı; "Bu ne? Kimin? Kim aldı?" diye ortaya doğru sordu. Melis gümbür gümbür bir kalple; "ben bugün kreşte yaptım bu hediyeyi babacığım. Senin için yaptım" dedi kıpkırmızı yanaklarının eşliğinde.
"Açabilir miyim?" dedi babası. Haykırdı yine Melis; " aç! hadi baba aç! Bakalım beğenecek misin?"
Yavaşça açtı babası hediye paketinin fiyongunu. Sonra üstündeki parlak paket kağıdını özenle açtı. Ve bir kutu duruyordu ellerinde. Melis tüm heyecanıyla babasının yüzünden ayırmadan gözlerini bakıyordu. Kutunun kapağını açtığında yüzünün alacağı ifadeyi merak ediyordu.
Annesi de gelmişti o sıra. Babasının başında durmuş kutuya bakıyordu. Babası yavaş yavaş açtı kutunun kapağını. Ve o anda annesi de babası da kahkahalarla gülmeye başladılar. Melis; ürktü bu seslerden. O gülmüyordu; ağladı ağlayacaktı. Ve babası elindeki kutuyu diğer kanepeye fırlattı " Melis sen benimle dalga mı geçiyorsun boş bu kutunun içi" dedi.
Melis koşa koşa gitti kutunun yanına; sel gibi gözyaşları akıyordu yanaklarından.
"Ama; ama kutu boş değildi ki; ben içine senin için öpücüklerimi koymuştum" dedi ve sustu. Öylece kutuya bakıyordu; ve şimdi kutunun içine gözyaşları doluyordu...
Uzun seneler kimselere hediye almadı Melis...
Acaba; çocuklarımızın gözünden bakabiliyor muyuz hayata???...
ASLI DEMİREL...