- 1994 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hüzünlü Bir Başkaldırıdır Ağlamak
Hep yoksul bir düşünüşün retinasından baktım uzaklara, tükendi gözümün feri
Zamansız merhabaların kuru ağaçlarına astım gövdemi, yıkıldı yüreğimin rahlesi
Yalnızlığın ağlarını attım hep hüzünlü denizlere, kurudu okyanusların derinlikleri
Katran ağdalı bir mutlulukmuş aşk, savurdum yalan kâinatın her karesine şiirlerimi
Şaşkın bir melodinin iyotlu travmasına tutunarak iç sesimin kramplarına yaşam sürmek vaktidir şimdi, sen unutulmazlıklar penceresinden el sallarken mavi gagalı kırlangıçlara. Mevsim kanat çırpma mevsimiymiş yar, gökyüzünün penceresini açarak el sallamak vaktidir aşka.
Kulağıma akseden bir türkü molası şimdi yokluğun, kıyım düşünüşlerin bankında yokluğunla sohbetteyim. Ay tozu düşmüş masaya balam, gönlümün yoksul gecesinde katran gözlerin ve ben mavi yüreğinin ışıklarında senli düşler görmekteyim. Uzan artık düşünüşlerimin kan revan yataklarına, sokul gövdemin sensiz saraylarına, çok üşümekteyim.
Ağlamak, gözlerimizdeki fırtınaları bir vahaya sürerek. Zaman aşırı yaşanmışlıkların kırılgan dallarından güneşe gülümseyerek bakmak. Umut yüklemek hicrana ve ruhumuzdaki pastilleri aşka katarak yine yüreğimize akıtmak. Sızlamak bir düşün yatağında, hıçkırmak içten içe ve sessizliği kucaklamak. Ağlamak, ruhun düşe sarılışına ve bir menzilde nefes nefese kalmak. Ağlamak, kayıp bir ülke aramak, ötesine hiç geçemediğimiz çağları hayal ederek. Ağlamak, aşkın dudağında ıslanmak, kimi bir parkta çocuklara sarılmak. Haylaz bir zaman ikindisine sokulmak. Anlayacağın gül bakışlı övünçlerle atan yüreğin dil sürçmesi ve belki de göğsümüzdeki o yangın ertesidir yaşamak.
İçimizin miadına yaslanınca güneş bekleriz sarı odalarımıza. Su küser, rüzgâr içimizdeki gemileri uzaklara iter ve bakarız yaşama, dirençli bir yaşamak türküsüyle yürürüz gecelerde. Aşkın keskin yollarından geçerken bir yaşanmışlık kraterine yolu düşer insanın. Her lavında sorgu, her bağlacında çekeriz yüreğimizden en derin of’u. Bir destandır silemediğimiz, bir düşün hikâyesidir, vazgeçemediğimiz.
Her düşün yaprağı kendi çehremizin sızısıyla büyür. Yaşam koşuşturmacasının ürpertili salıncaklarında rüzgâr dağıtır saçlarımızı, biz ömrümüzün bir kara, bir ak ütopyasını anlamaya çalışırken. Düşlerimizin durmak bilmeyen dişlilerinden akınca yüreğimizin yorgun teri, kazınır göğsümüzün en sancılı yeri. Elde var hüzünlerle hayata tutunmak ve aşkın sevda yolculuklarında bir ömre derin derin bakmaktır mutluluğa kucak açmak.
Can kırıklarıyla bedenimize akseden bir yağmur mevsiminden kurtularak aşkı arardı simyacılar, uzak diyarlarda, avuçlarındaki toprak kokularına sarılarak. Üç günlük ömür derdik ismine, vefasızlığın aynalarına bakarak. Her ömür kendini saklardı güneş yanıklarından, fırtınalı bir mevsim düşerdi aşkla çevrili yürek ambarımızdan.
Yelkenlerini üfürdükçe yaşanmışlıkların ufuktaki özlemin hayalet kentlerinde ecelsiz düşlerle avunuruz. Kıyıdan ayrılmaz oysa dalga, ağaçların yapraklarına ay düşer ve bütün sorular ve cevaplarda mavi en çok gülüşlerini gizler. Her hüküm kendi varsıl umutlarıyla bakar parmaklıklar arkasından. Sorguların yanaklarına yaş düşer ve ruhumuzdaki güneşlere sıvanır bir gün gülüşler. Onulmaz dokunuşların terli yataklarında aşktır dokunduğumuz ve o aşkla çağlardır gürül gürül aktığımız.
Çiçekli bir ömür destesidir hayat, turna kanatlarına yüklenmiş özlemleri bekleriz mevsimlerce. Sesimiz ıslığa dolanır, gövdemiz o aşina ömrün yaşlarına bağlanır, aşk süreriz avuçlarımıza gecelerce. Hicran kasabalarını aşamaz turnalar, hüzün şarkılarıyla toprağa düşerler, karlı bir kış gününde. O yabanıl gitmelerin yorgun kahrında beklediğimiz kervanlardır gelmeleri erteleyen ve ucuz masalların sabrıdır göğsümüzde aşkla fokurdayan. İçsel sevilerin dil yordamıyla aralanır mevsimler, yılgın kahırla kapanırken gecelere perdeler.
Düşünüşlerle toprağa düşen o yaşam sarkıtlarının retinasından bir çocuğun gözyaşları damlar, anılar yorgun zaman uğrağı olur, üşür nehirler. Damla damla yürek isyanımızdır yakarısız geçen anlar, gönlümüzün yakasında titrerken o üşüyen eller. Her masal klişeleşmiş sonların bildik bakışlarıyla örülüdür ve sözlerle biçimlenen bir düşün öpüşüdür. Gönlümüz argın, yüreğimiz dargın ve ömrümüz sona akkın oldukça bu bilinmezlik dalgaları kıyılarımızdan eksik olmayacaktır. Bunun için özleriz yâri ve bunun için özlemle süreriz aşkın yemyeşil tarlalarını.
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.