- 1298 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
BİR BÜTÜN OLARAK AİLE
İnsanoğlu aile kurumu ile imtihan olmaktadır. Başkalarına örnek olan insanlar bazen aile sınavında sınıfta kalmaktadır. Aileyi bir bütün olarak görmek zorundayız. Kadını ayrı, erkeği ayrı, çocuğu ve genci ayrı sınıflara ayırıp, bu sınıfları birbirinden bağımsız gördüğümüz zaman sıkıntılar artmaktadır. Kadın ve erkek bir bütünün iki yarım küresi, bir elmanın yarısı gibi görülmelidir. İnsan hayatında bebeklik, çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık birbirinden bağımsız bölümler değildir. Bu devreler bir ırmak gibi kesintisiz akan hayatın devamı olan duraklardır.
Aile huzuru için eşlerin birbirini anlayışla karşılamaları gerekir. Eşler birbirine bağımlı değil bağlıdırlar. Bu bağlılık fiziksel değil manevi ve duygusaldır. Bağlılık bağımlılığa dönüşmediği zaman aile güçlenir ve ayakta kalır. Bu bağlılık karşılıklıdır. Bağlılığı olmayan aileler dışardan bir ve beraber görünseler de manen parçalanmış ve yıkılmıştır. Bunun sonucunda aile dağılır. Dağılmış ailelerin bireyleri de sağlıksız bir ruh yapısına sahiptirler. Sağlıksız ruh hali duygu-düşünce, bilgi-eylem, madde-mana, dünya-ahiret, akıl-yürek dengesini kurmayı güçleştirir. Mutlu ailede eşler birbirinin hassasiyetlerine duyarsız kalamazlar. Erkek hanımına karşı hassas ve hoşgörülü, kadın da kocasına karşı anlayışlı ve sabırlı olup, sıkıntısında onu sakinleştirmelidir.
Toplumda insanların saldırısına maruz kalan iki şeyden biri kişilerde yürek, toplumlarda da ailedir. İnsan için yürek neyse toplum içinde aile odur. Saldırılara karşı her fert yüreğini, toplumda aileyi savunmak zorundadır. Bugün aile kurumuna bilinçli ve planlı bir şekilde saldırılmaktadır. Tehdit edilen değerlerin başında aile gelmektedir. Günümüzde aile kurumunu ayakta tutan toplumlar bu saldırılara karşı meydan okuyan toplumlar olacaktır.
Aile kurumuna değer vermeyen topluluklar, kalabalık yığınları gibidir. Ahlâki değerleri olmayan toplumlar yıkılmaya mahkûmdur.
Kur’an-ı Kerim, yeryüzünde insanın ilk serüveninin aile ile başladığını haber vermektedir. Nisâ suresinin ilk ayetinde “ Ey insanlar! Sizi bir tek canlıdan yaratan, ondan eşini var eden ve her ikisinden pek çok kadın ve erkek meydana getiren Rabbinize karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun.” buyrulmaktadır. Kur’an-ı Kerim, ailenin sadece madden değil, manen ve ahlâken de korunmasını emrediyor. Tahrim Suresi 6. ayette “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyunuz.” buyrulmaktadır. Mutluluk yurdu haline getirilmemiş evlerin, fertlerini bir arada tutamayacağı bilinmelidir. Ailenin çözülüşü, bireysel kokuşma sonucu, toplumsal çözülmenin habercisidir. Çözülmüş her aile, bozguna uğramış erkek, kanadı kırılmış dul kadın ve analı-babalı öksüz-yetim kalmış yarım çocuklar karşımıza çıkarır. Bu yaranın sarılması gecikir, ihmal edilirse toplumda yozlaşma ve çözülme kaçınılmaz hale gelir.
Aile bireylerine özgürlük sevgiyle ve saygıyla verilir. Sevgiyle verilen özgürlük parçalayıcı ve ayrıştırıcı değil, yürekten bağlayıcı, birlik ve beraberliği kuvvetlendirici bir görev yapar. Sevdiği için evlenenler olabileceği gibi evlendiği için sevenler de olabilir. Önemli olan sevginin gerçek ve samimi bir biçimde oluşmasıdır. Sevgi üretici olmalı tüketici olmamalıdır. Tüketici sevgilerde kişiler birbirini tanıyıncaya ya da kavuşuncaya kadar severler. Erdemli insanlar ise tanıyıncaya kadar değil tanıdıkça seven ve sevilen insanlardır. Bunun karşıtı şıpsevdilik, anlık, günlük, haftalık ve aylık sevgilerdir. Bu sevgiler köksüz ağaca benzer. Kolayca kopar, sökülürler.
Anne-baba çocuklarına karşı görevlerini yaptığı gibi çocuklarda anne-babalarına karşı görevlerini hakkıyla yapacaklardır. Yüce Rabbimiz; Ankebût Suresi 8, Lokman Suresi 14 ve Ahkaf Suresi 15. ayetlerde ana-babaya iyi davranılmasını emretmiştir. Abdullah bin Mesud şöyle der: “Peygamberimize (s.a.v) “Amellerin hangisi Allah’a daha sevimlidir” diye sordum: “Vaktinde kılınan namaz” buyurdu. Sonra hangisi? Dedim O’da: “Anne-babaya iyilik” dedi. Sonra hangisi deyince de “Allah yolunda cihaddır” buyurdu. Eşler birbirlerinin anne ve babalarını kendi anne babaları gibi kabul etmeli, anne babalar da gelin ve damadı kendi evlatlarından ayırt etmemelidir. Bu davranışlar birbirlerine olan sevgi, saygı ve dayanışmalarını artırır.
Aileler bir sistem üzerine kurulmamışsa sağlıklı bir yapı oluşmaz. Kararlar alınırken aile bireylerinin görüşleri alınmalıdır. Kararlara uyulmayan, karşılıklı sevgi ve saygıya dayanmayan aile çabuk dağılır. Sistemli birliktelik düzenli bir hayatla mümkündür. İnsanın kişiliğini etkileyen en önemli faktör ailedir. Bu etkileşim anne-baba ve çocuk arasında kalmaz, çocuk büyüdüğünde ailesinde gördüğü yapıyı kendi kuracağı aileye taşır. İçinde büyüdüğü ailenin hemen bütün olumlu ve olumsuz yanlarını kendi çocuklarına yansıtır. Anne-baba görevlerini gereği gibi yapmıyorsa o ailede ilişkilerin sağlıklı devam etmesi zorlaşır.
Aile içinde kurallar elbette olacaktır. Ama kurallar katı, değişmez ve kesin kurallar bütünü olarak dayatılırsa insanların, doğuştan gelen duygusal, düşünsel ve bedensel kabiliyetleri ve potansiyel yetenekleri köreltilmiş olur. Hayatın farklı mevsimlerine uyum sağlayamayan bireyler, bir kasetçalar gibi aynı tepkiyi verdikleri için, hayatın hep kıyısında kalırlar ve bazen hayatla araları tamamen açılır. Hayata uyum sağlama kabiliyetini yitirenlerse, direnemez ve ayakta duramazlar.
Evlerimiz dışardan bakınca sade ve gösterişsiz olmalı ama içinde her türlü güzelliğin yaşandığı bir huzur yuvası olmalıdır. Şu ilginç ve ibretli sözler kulağımıza küpe olmalıdır. “Bugünlerde evlerimiz daha büyük ama ailelerimiz daha küçük, konforumuz arttı ama zamanımız azaldı. Bilgi ve becerimiz arttı ama sorunlarımız çoğaldı. İlaçlar çoğaldı ama hastalıklar arttı. Paramız çoğaldı ama gülmemiz azaldı. Tanıdıklarımız çoğaldı ama dostlarımız azaldı. Çabalarımız arttı ama mutluluklarımız azaldı. Akşam geç yatıyor, sabah yorgun kalkıyoruz. Az kitap okuyoruz ama çok televizyon izliyoruz. Daha çok planlar yapıyor ama daha az sonuç alıyoruz. Varlığımız arttı ama değerlerimiz azaldı. Tribünleri doldurduk ama gönülleri boşalttık. Para kazanmayı öğrendik ama yuva kurmayı beceremedik. Atomu parçaladık ama önyargılarımızı yıkamadık. Acele ettik fakat sabırlı olmayı öğrenemedik. Hayatımıza yıllar ekledik ama yıllara hayat katamadık. Havayı temizledik ama ruhları kirlettik.”
YORUMLAR
değerli hocam,aile içindeki bütünlük için yazmış olduğunuz yazınız gerçekten ibret alınacak,kulak ardı eilmemesi gereken sözlerle dolu.özellikle son bölümdekiler gittikçe yozlaşan toplumumuzu bir ayna gibi göstermiş.
malesef aile kavramı sadece bir alışkanlık gibi görünmekte.eşlerin arasına giren yalan,bencillik,ikilik hem evliliği bitirme noktasına getirmekte,hemde evdeki çocukların ruhsal dengesini bozmakta.
aslında yapmamız gereken çok zor şeyler değil,dediğiniz gibi karşılıklı anlayış ve sabır en iyi ilaç.
teşekkür ederim.