- 1250 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MARTI
Martıların sesi yankılanıyordu denizin üstünde. Denizse nazlı nazlı dalgalanıyordu.
Denizden gelen buz gibi hava içine işlemişti. Burnunu hissetmiyordu. Ceplerinde olmasına
rağmen buz gibiydi elleri. Düşünceliydi. Hayattan sıkılmıştı. Denize atlamak ve yüzmek istiyordu. Balık olmak ve hep orda yaşamak. Uçsuz bucaksız denizde ordan oraya gitmek. Sonra kafasını kaldırdı martılara baktı. Martı olmak da güzel olabilirdi diye düşündü. İnsan olmak... Aslında zor buydu, diğer her şey ise kolay. Sıkılmıştı her şeyden. Düşünmekten sıkıldığını düşündü. Ve bunu da düşündüğü için kendine kızdı ve düşünmenin sonunun gelmeyeceğini düşündü. Ve delireceğini. Hiç bir şey yapmak istemiyordu ne burda kalmak ne de başka bir yere gitmek. Sıkışıp kalmıştı içine.
Arkasına baktı ilerde durakta insanlar vardı. Gidip ilk gelen otobüse binmek ve her zaman yaptığı gibi akışına bırakmak istedi her şeyi. Belki gelen otobüs güzel bir yere giderdi. Planı plansızlıktı. Durağa gitti ve bekledi. Gelen ilk otobüse bindi. Otobüste oturacak yer yoktu ama sıkışıkta sayılmazdı. Ortada beklemeye başladı. İnsanların suratlarına baktı. Çoğu camdan dışarı bakıyordu. Bir kaçı müzik dinliyordu. Ölüm sessizliği vardı otobüste. Yağmur çiselemeye başlamıştı. Yağmur damlaları ince çizikler atıyordu camlara. Her durakta birileri iniyor birileri biniyordu. Devir daim devam ediyordu her şey gibi buda.
Son durağa gelinince herkes indi. Oda indi. İner inmez etrafına bakındı. Yürümeye başladı. Biraz yürüdükten sonra şehrin en kalabalık caddesine girdi. İnsanlara bakıyordu. Gülenler, eğlenenler, susanlar, başı önde gidenler, mini etekleriyle kıvırta kıvırta giden kadınlar, iki adım ötelerinde başörtülü kadınlar, farklı olanlar, hep aynı olanlar. Sağda solda enstürman çalıp şarkı söyleyen insanlar vardı. Gitti birinin yanına söylediği şarkıyı dinlemeye başladı. Adam saz çalıyordu. Aşık Mahsuni Şeriften ’Nem Kaldı’ kaldı türküsünü söylüyordu. Bir müddet dinledikten sonra eşlik etmeye başladı. Ama bu türkü daha da sıkılmasına neden oldu. Biraz daha yürüdü. Bu sefer gitar, keman vb enstürmanlar çalan bir grubun yanına gitti. ’ Yedikule Zindanları’ şarkısını söylüyorlardı. Bir kaç kişi de etraflarında dans ediyordu. Hoşuna gitmişti. Neşelenmişti. Biraz dinledikten sonra yürümeye devam etti. Yağmur hızlnmıştı. 17-18 yaşlarında birinin yan tarafta bir kadının çantasının içine elini soktuğunu gördü. El çabukluğuyla cüzdanı çıkardı ve hızla yoluna devam etti. Bir hırsızlığa şahit olmuştu ama ses çıkarmıyordu. Onun gibi bu olaya şahit olan başkaları da vardı muhakkak ama kimse ses çıkarmıyordu. Oda umursamadı yürümeye devam etti. İlerde bir durak gördü. Eve gitmeyi düşündü. Durağa doğru yürüdü. Durakta insanlar sıkışıyordu yağmurdan kaçmak için.O durağın dışında ıslanmayı tercih etti. Bir kaç dakika sonra otobüs geldi. Tıklım tıklım olan otobüse binmek istemedi. Biraz daha bekledi. Tıklım tıklım gelen diğer otobüslere de binmedi. 1, 1 buçuk saat sonra boş sayılabilecek bir otobüs geldi. Otobüse bindi ve arkada bir yere oturdu. Hava kararmak üzereydi. Evin yakınındaki durakta indi. Bir müddet yürüdükten sonra binaya girdi. Yavaş yavaş merdivenlerden yukarı doğru çıktı.Alt kat komşusuyla karşılaştı. Komşusu güleryüzle selam verdi. Ama onun gülecek hali yoktu. Kuru bir şekilde selamına karşılık verdi komşusunun. Muhabbeti uzatmamak için hızla dairesinin olduğu kata çıktı. Evinin kapısını yavaşça açtı. Salona önce göz ucuyla bir baktı. Bıraktığı gibiydi her şey.
Gitti koltuğa oturdu bir sigara yaktı. Sigara bitince ev telefonunu aldı polisi aradı. Salonun ortasında karısının ve çocuğunun cansız bedenlerinin olduğunu ve onları cinnet geçirip kendisinin öldürdüğünü itiraf etti. Adresi verdi. Oturdu bir sigara daha yaktı. Karısı kanlı suratıyla kendisine bakıyor gibiydi. Çocuğuysa yüzüstü yerde yatıyordu. Sigarası bitince çocuğunun suratına baktı. Gözleri dolmuştu. Odasına doğru ilerledi. Kapıyı açtı. Kapalı olan perdeyi çekti. Dışardan sokak lambalarının ışığı geliyordu. Odasının ortasındaki sehbaya çıktı.
Karısını ve çocuğunu öldürdükten sonra kendisini de öldürmek istemişti ama silahında kurşun kalmamıştı. Hemen bodruma inip bir urgan bulmuştu. Odasının ortasına her şeyi hazırlamıştı. Sadece intiharı kalmıştı. Ama biraz gezip dolaşmak istemişti. İşte şimdi geri dönmüş ve kendini ihbar etmişti. İntihar etmenin zamanıydı. Urganı boynuna geçirdi. Açık olan camının kenarına bir martı kondu. Adam martıyı görünce gülümsedi. Belki ölünce martı oluruz dedi. İçinde garip bir huzur vardı. Derin bir nefes aldıktan sonra sehpasına tekmeyi attı. Son can çekişme anlarında polis arabalarının sesini duyar gibi olmuştu. Ve martı pencereden uçup gitti...
Ahmet BAYRAM
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.