SALINCAK
Nefesim çocuk masallarımın doruklarında ip atlıyor çamurlu ellerimle,
Duymayan kulaklarımın sessizliğinde Annemin çığırtkan sesinde uyurdu gözlerim olanca saflığıyla, bense duyardım belki de ama umursamaz bakışlarım seksek oynardı hiç yorulmadan,,,
Acırdı her seferinde ipe takılan dizlerim, yara bere olurdu kanardı kimi zaman,
Oysaki şimdi ne çok özlüyorum nefesimin tıkanan anılarını,
Ne çok içimde acıyla karışık özlem var bir bilseniz…
Ben dünlerimi kirleten ellerinde büyüdüm,
Demlendirdim gözyaşlarımda sancılarımı,
Göl kenarındaki balıklar gibi özgürlüğe susadım,
Bir de kenarı kaplı defterlerimin kokusunu özledim,
Bembeyaz defterimin sayfalarına kokusuna silgilerimi eşlik eder, karalar silerdim yaramazlıklarımı,
Gül kokusuna bayılırdım birde senin kırmızı fistolu eteğine, öyle güzeldi gözlerin ve eteğin sana hayrandım gözlerinde doğar ayaklarındaki ayakkabılarının puantiyeli eteklerine fır dönen yırtmaçlarına takılırdı gözlerim ne yapayım belki de kıskanırdım…
Çocukluk işte, şimdilerde hiç sevmem kıskançlığı,
Ben bir solukta yuttum acılarımın kuytularını,
Katre olan kirpiklerimin hançerlerini sildim,
Niyazlarımın her seferine tutsak ettim sevdamı,
Bir de sensizliğimde boşa geçen ömrümü kaderime,
Bulaştı ellerimize kirleri çamurların arasında bulduğumuz solucanların, duraksız koşturmalarımızın çığlıkları,
Uçurtmalarımızın ipleri çok uzaklara gitsin diye olanca gücümüzle çaba harcardık, düşe kalka koşardık, misket oynardık kız erkek ayırmadan, her oyunun inceliklerini bilir öğretirdik kavgasız, küçümseme nedir bilmezdi yüreklerimiz, biraz kıskançlık olurdu bazen çocukça ama gülen elmacık yanaklarımızda kızaran utangaçlığımızla unuturduk hemen,
Çelimsiz ayaklarımızın adımlarında yırtık pabuçlarımızın top oynayan yanı hep olurdu.
Ben bir bir unuttum şimdi anı defterimin renklerini,
Yırtıldı sayfalarına tutunan çocukluğumun özlemleri,
Gün ertesine dolandı bir çırpıda dağladı gülüşlerimi,
Zirvesine ulaştı saçlarıma konan akların saflığı,
Ne tuhaf şimdi bakıyorum da hiçbir çocuk bizim kadar mutlu değil maddeleşti her şey gibi,
Bilgisayarın kölesi zekâsını keşfeden ebeveyninler hemen benim çocuğum işte bak bilgisayar mühendisi olacak edasıyla çocuk adımlarını kilitliyor bir masa başına, çok üzücü ve çok yazık,
Hiçbir çocuk özlemlerini yitirmemeli, her çocuk anılarını hatırlamalı uçurtmasını, toplarını arabalarını gerçi bizim çocukluğumuzdaki gibi değil belki, şimdi daha moderni çıktı ama olsun, toprakla karış karış dağılmalı oynamalı koşmalı paylaşmalı bir dilim ekmeğini, reçellide olmasa, her hakkı olmalı sadece filmlerde kalmadan özlemleri,
Ellerine elma şekerinin şerbeti bulaşıncaya kadar da olsa çocuk çocukça yaşamalı güzellikleri yaşam olanların ayakları altında gelecek gelecekse bir gün onlar doyasıya çocuk olmalı…
Hadi büyütelim çocukları çocukça,
Nurcan ALTIN BİNGÖL
28/03/2012
YORUMLAR
Gözü doymuş bir dünyada mı yaşıyoruz, yoksa gözü aç bir dünyada mı ?
Bilmiyoruz...
Bir gün, faytonları özlüyoruz. Bir başka gün, gözümüz son model arabalarda...
Saatler birgün geri alınıyor, bir gün ileri. Bir gün ilerde yaşamaktan hayıflanıyoruz, bir gün geriden.
Bilmiyoruz, acaba hangi saatin içinde yaşarsak memnun oluruz.
Bir yaz geliyor, bir kış. Ya kışı bekliyoruz, ya da yazı.
Bilmiyoruz.
Hep bir salıncak peşindeyiz.
Bilmiyoruz.... İçinde sallanan biz miyiz ?