- 2226 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BAYRAM DEĞİL SEYRAN DEĞİL ACABA ENİŞTEM BENİ NİYE ÖPTÜ?
BAYRAM DEĞİL SEYRAN DEĞİL ACABA ENİŞTEM BENİ NİYE ÖPTÜ?
Okyanus ötesinden bir rüzgâr esti, kürdistana adım adım yaklaşan tüm bulguları topladı Türkiye’nin kucağına bıraktı. Bakalım bu toplanmış elimizde duran, atacak bir yer bulamadığımız torbadaki tehlikeli eşyaları nereye bırakacağız. Oradan oraya ülkeler arası uçuşlar yapmaya çok çaba harcayacağız, ancak bizim enerjimiz yollarda tükenirken, birileri elimize verdiği dinamitin fitilini tutuşturmuş olacak, peki bundan nasıl haberdar olacağız, biraz onları konuşalım ne dersiniz…
Kürdistan’a adım adım yaklaşan bir cin çıktı ortaya ve başladı konuşmaya, Barzani’nin son dönemdeki konuşmalarından haberiniz var mı, bizim devletimiz olacak ancak bunu bende görebilirim torunlarımda, ama bu muhakkak olacak dediği mesaj, onun tarafından günübirlik konuşulan bir mesele olmadığını biliyorsunuz değil mi? ABD bu günlerde konuşmaları gerektiğini söyledi, bu günlerde konuşmasının nedeni, ortalık toz dumana giderken ısınma turlarının atlatılacağına inanmış olmasında saklıdır. Suriye’ye, Türkiye’nin müdahale etmesi için ne gerekiyorsa, ABD tüm koşulları oluşturma peşinde. Türkiye, Suriye ile uğraşırken içerdeki terör faaliyetlerini daha aktif hale getirerek Türkiye içinde durulması çok zor olan bir karmaşayı yaratacaktır. Böylece hem Suriye sorununu halletmiş olacak, Irakta kurulan güney Kürdistan’ın tam bir bütün olması için eksikler var, bunları tamamlamanın yolu Kuzey, Batı ve Doğu Kürdistan’ı kurmaktan geçecektir. Bu da üç farklı ülkenin karmaşaya kurban gitmesiyle gerçekleşecektir.
ABD ve Batı emperyal güçleri Bo… Projeleriyle bunların taslaklarını zaten yapmışlardı, şu an uygulama safası. Uygulaması olmayacak bir projeyi ortaya atmak, yaşam felsefesi opürtinizm ve pragmatizm olan bir zihniyet için mümkün müdür? İşte bundan sonra yaşayarak göreceklerimiz Orta Doğunun yeniden şekillenme sürecidir. Bu süreçte İnşa Allah, Türkiye proje sahiplerinin projelerini yolda taşıyan bir elçi olarak ömrünü harcarken, içerde de kendini harcayacak projelere kurban gitmez. ABD şeytanın gör dediği ancak yaklaşma yaklaşırsan yanarsın ben sonra sorumluğunu üstlenmem, ben çağırdım sende geldin diyeceği bir yaratık, onun için dostluk yok, kimden nasıl faydalanırsa, ona o kadar yakın olur hepsi o kadar.
Doğu Kürdistan’ın kurulması için Iranda karmaşa ve bu karışıklıktan yararlanarak, istenilen sonuçları elde etmek şart, Batı Kürdistan’ı kurmak için Suriye’ye müdahale şart, arkasından karenin eksik kalan köşesi tamamlanmalı bunun için Kuzey Kürdistan’ın kurulması gerekli, burada da Türkiye’nin ilmiğine asılmalıyız diye düşünülmüş bir tezgâhın santim santim uygulama dönemini yaşadığımızı bilmemiz gerekir. Bu Kürdistan, Bağımsız Kürtlerinde bir devleti olsun diye kurulacak devletin adı değil(Ulusal devlet anlayışına karşı olan bir insan olarak eğer ulusal devletler meşru ise Kürtlerin de bir devletlerinin olması benim açımdan sakıncalı değil,ancak buradaki süreç böyle işlemiyor,Orta doğu’da ABD yeni bir jandarma karakolu oluşturma derdinde), İsrail’i direk hedef olmaktan çıkaracak, bu bölgede sorunun devamlı olmasını gerektirecek, bölge ülkelerinin birbirini kemirmekten İsrail’i düşünecek zamanlarının olmayacağı bir Kürdistan kurulacak haberiniz var mı bilmem ama son aşamalara geldiğimizi görüyorum…
Türkiye, İran’daki bu geziye ABD’nin mesajını götürmek için gitti imajının ötesinde, bir güç birliğinin adını koymak için gitmesini temenni ederim. İranla her ne kadar her konuda anlaşılmamış olsa da Suriye konusunda, Global güçlerin penceresinden bakarak değilde, bir komşu olarak bu sorunu elbirliği ile daha fazla uzatmadan nasıl çözeriz diye yeni bir denklem geliştirilmesi hem bölgenin hem de bizim hayrımıza olacağı kanısındayım. Böyle olmazsa ne olur, uzun zamandan beri doğmuş olan ancak, anası belli olmayan çocuğun adı konularak ona bir ana takdim edilecektir. Bu doğmuş çocuğun hem göbeğini bize kestirecekler, ebesi olacağız, hemde kucağımızda büyüteceğiz tüm denklemler buna ayarlanmış durumda. Peki, bu durumda ne yapılabilir ki, diyenleriniz olacağı gibi, sen kâhin misin bunları nerden çıkarıyorsun diyenlerinizde olabilir. Tabi ki, söyleyeceksiniz ben nasıl bunların olma olasılıklarını değil, olmuş gibi reelde olduğunu, ama üzerinde bir sera tabakası olduğu için görülmediğini söylüyorsam sizlerde özgürsünüz söyleme hakkınız var. Bu diyalektiği geliştiremezsek başkaları bizi iyi geliştirecek haberiniz olsun.
ABD uzun zamandan beri aslanla üç öküz arasındaki oyunu oynamakta bilmem farkında mısınız? Siyah, Kırmızı ve bir de Beyaz öküz var, aslan bunlarla arkadaş olur, uzun zamandır açlıktan bitap düşmüştür. Kırmızı ve siyah öküze yaklaşır ve der ki, şu beyaz öküz nereye gitsek her taraftan görünüyor, siz biraz göz yumun bunun bizim için tehlike olmasından kurtulalım der ve güzelce bir beyaz öküzü parçalar günlerce korka korka onu yer. Yine yiyeceği tükenir bu defa da kırmızı öküze yaklaşır ya şu siyah öküzde bir tehlike oluşturmakta, sen şu dağın ardında otlan beni görme, ben onunda işini bitireyim sonra seninle güzel bir kutlama yaparız der ve kırmızı öküzden ayrılır, ancak siyah öküzüde korka korka boğar. Bu olaydan sonra aslan bir oyun tutturur ki, sormayın gitsin tam horon tepinir. Kırmızı öküz sorar yahu sen şimdiye kadar bu kadar keyifli değildin, nasıl oldu da birden değiştin dediğinde, aslan cevap verir, be hey ahmak, ben siyah ve beyaz öküzü korka korka parçaladım, ancak seni artık keyfime göre yiyeceğim, biraz pirzola, biraz kuşbaşı, biraz kıyma, biraz köftelik artık senden ne olursa adını sen koy diyerek, kolbastı oynamaya devam eder. Ancak kırmızı öküz için artık çok geçtir, benim dostum, müttefikim nasıl olsa sonunda tüm bu planları birlikte gerçekleştireceğiz diye düşünen kırmızı öküz, müttefikinin sofrasında tüketilir. İşte zaman her şeyi gösterecek ondan dolayı ABD’nin sofrasında bir kırmızı öküz gibi yenmeyi düşünmek hakikaten bana çok acı vermeye başladı ve kendime bunu yediremiyorum…
Vakit uyanma vakti, büyüklenerek yaşamaktan kurtulma zamanı, büyüklendikçe küçülenlerden olmak istemiyorsak, büyüklenmeden büyük yaşamak zorundayız. Bunun tek bir yolu var, yerlerin ve göklerin rabbi Allah’ın mutlak hâkim izzet sahibi ve mutlak galip geleceğini bilerek yaşamaktan geçer. Şunu biliniz ki, galip gelecek olanlar ancak Allah’ın taraftarlarıdır. Allah’tan başka kendisine dost arayanların durumu evlerini bir yarın kenarına yapıpta bir rüzgârın esmesiyle temelinden söküp götüreceği evin misali gibidir. Onların bir hesabı var, Allah’ında bir hesabı var, ancak Allah hesabını daha çabuk gerçekleştirendir. Şunu unutmayınız ki, Allah Müminler aleyhine zalimlere müşriklere ve kâfirlere asla fırsat vermeyecektir. Şeytanın buyruğuna uyarak sudan geçerken kana kana içenler imtihanı kaybedenler olacaktır. Şu an bizlerde dünyanın akan nehri üzerinden geçmedeyiz, çıkar ve menfaatlerimizi gözeterek, Hakkı bir yana bırakıp şeytanın vaatlerine kanarak kana kana dalarsak gaflet suyundan içmeye, kaybedenlerden olduğumuzu anlamak için Cebrail(as) gelmeyecek haberimiz olsun… Bunlar birer hatırlatmaydı dileyen Rabbine giden yolu tutar…
28.03.2012
Saat:22.00-22.50
Çengelköy/İST
EROL KEKEÇ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.