- 570 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YORUMLAR
Okudukça, okudukça ve okuduktan sonra...
İlk paragrafın paçası kısa tutulmuş, sonuncusu göğün mahsûlünü toplamakta yarım kalmış ve gitmiş sürüsüyle böyle cümlelerim alt alta..
Sayfa bilmez ki yorgundur gözlerim, iki kere değil kırk gölgeyle kırk kerre seyrederim; yüreğime dokundurmadan neyse giderim..
Ben giderim, sözüm de gelir peşime; kalmaz aklımın kaldığı yerde kendini bulamamışsam içine içine.
Bekliyorum, bu ay geçecek ve bir mayıs gelecek. Yine şikâyet edeceğim ve sonra haziran ve yine yetmeyecek temmuz diyeceğim; yâr'lıların ayı ve orada kuruyan dudakların ezânı bekleme telâşı sıkacak canımı, yok yere bin sefâ düşmüş günlerimde; bu sefer lütfen diyeceğim, lütfen bahâr...
Yorulmuş, yorgun, bitkin, gözlerde ölüm...
Lâkin gün gelecek ki beklenilen her neyse ille de düşecek peşime. Görmek umudumu yitirmişim misâl, unutmuşum hattâ...Ellerde zılgıt ziyân, bakışlarda güller sümbüller şekli şân... Oysa dün aramıştım, şimdi neden böyle..
İşte böylemiş gelenin gidenin hikâyesi. Ve gerçeği buymuş kaderin kederin sillesi; yine bana sorarlar "hoş muydu"...
İçim rahat "hoştu yâ hoştu"..
Yine bana sorarlar, yine benden sorarlar...
İlle gönülden söz derler, gönülden söz.
"gönül elden köz, dilim âh'tan.."
Nereye derseniz oraya sürülsün öz!!!
Ben yine en başa dönerim gitmeden sona, mayıs hiç gelmese de oluuuur bu nisan hiç geçmese de. İstediğim her neyse olur elbet ölümden önce hiç gelmese de...
Bir ömür de böyle biter işte; olanla da ölenle de yetine yetine..
Sevgiyle deyip gidesim yok sayfadan.
Ümidi ondan çok severim, ondan daha çok...