YAĞMUR. . .
Yağmur* yağıyor Ankara sokaklarına; hızlıca, asice, hoyratça, sertçe,… Bardaktan boşanırcasına. Yüreklerdeki umutları bir fidan gibi beslemek için belki, belki de hayatın ne kadar farklı olduğunu göstermek için hepimize. Yağmur yağıyor bu farklı şehre, bu bambaşka yüreklere…
Nasıl da dolmuş gök, nasıl da sinirlenmiş… Nasıl kızdı gördünüz değil mi hepimize, değerini bilmiyoruz diye. Hayat, ne kadar da acımasızca akıp gidiyor daha yeni farkına vardım belki de, gökten inen taneleri izlerken. Bir damla gibi değil mi işte ömür denilen şey de, sonunda gömüldüğümüz toprağa..
Daha bu sabah “Çok sıcak” naraları atan biz değilmişiz gibi şu an. Sanki sonbaharın alıştığımız o karanlık, yağışlı günlerinden birini yaşıyoruz, sanki sabah uyandığımızda bulutlar yerini güneşin o yakıcı sıcaklığına bırakmış olmayacak. Ne güzel olurdu kurduğumuz hayalleri de benzetebilseydik yaz yağmuruna.. Ne de güzel olurdu hayallerimize düşen bulutları da bir gecenin sonunda güneşe dönüştürebilseydik.. Ne güzel olurdu hayallerimizden vazgeçmemeyi öğrenebilseydik…
Çok özlemiştim yağmuru. Balkonda otururken rastladım ona, ne kadar da narin bir o kadar da asi, ne kadar kırılgan bir o kadar da güçlü.. Öylesine özendim ki. İçime yağdığını hissettim bir an, gökten yere değil, yüreğime…
Ay ışığı kokar insanların yalnızlıkları, geceleri. Bu gece yağmur koktu, toprak koktu. Belki de bereket, umutlar yeşertecek gönüllerimizde, yarınlarımız için dün ektiğimiz fidanları büyütecek. Ama fazlası zarar bunun da, öyle değil mi? Ya kırarsa yeni diktiğimiz ağaçları? Aslında iyi olur ha belki de, kökü sağlam olmayan bir şey kalmaz hayatımızda.
Yağan yağmur bile durduramaz belki kimimizin içindeki -alevi git gide büyüyen- yangını. Belki de insanoğlu izin vermez sönmesine alevinin. Çünkü zanneder ki; eğer o alev sönerse yaşayamayacaktır kendisi. Zanneder ki o alev varlığının tek sebebi. Ama bilmez, asıl o yangın sönerse zevk alacağını hayattan, bilmez kendisini o aleve hapsettiğini. Ya da bilmek istemez, bilemiyorum.
Delicesine saygı duyuyorum ben yağmura. Ve biliyorum o da seviyor beni. Yoksa yazmama izin verir mi kendisini? O nasıl yağıyorsa yüreklere damla damla, ben de öyle işliyorum onu satırlarıma. Her harfi binlerce kez düşünerek, yazdıklarımla onu kırmamaya incitmemeye çalışarak ve bazen de ona sitem ederek…
Ağustosun tam ortası, en sıcak yaz ayı.. Bu ne yağmur ey gök, bu ne şiddet, bu ne öfke.. Sen kime, niye celallendin yine..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.