Mutsuz olmak değildir gülmemek...
Ciddi bir ortam idi. O yine kendini tutamadı ve güldü. Sıradan bir gülücük gibi de değil, ziyafetlerde atılanlarından. Çattım kaşlarımı, yüzümde soğuk bir takıntı, güneş tepemde, gecenin soğuğu bir virüs gibi halâ üzerimde.
Sesini kesmesini söyledim. Anahtarı olmayan bir kilidin altında yatan mutluluğu parmaklarının arasında sabırsızca tarayan umutsuz bir insanın kırılganlığı ile baktı bana, yine de sustu bir köpeğin itaati ile; sustu ve astı çocukluğun verdiği hayalperest çizgiler ile kaplı suratını. ’’Lütfen’’ dedim, ’’Asma suratını, hayatının baharında sarartma yaprakları. Daha upuzun bir kış olacak önünde, hem mutsuz olmak değildir gülmemek. Gülmemek kıskanmaktır bazen de, sakınmaktır içindeki mutluluğu el âlemden. Bazen yaş olur mutluluk, emekliye çıkar gözlerinden ve huzura kavuşur. Kardeşim, acı değildir gülmemek. Gülmemek kıyamamaktır bazen de, hissettiğin güven duygusudur içinde, geleceğe, daha güzel bir geleceğe, senin gülüşüne daha layık günlere duyduğun güven, belki de özlemdir.
Kardeşim, asma suratını,
Beraber toplayacağız senin ile birlikte
Bahçemizdeki asma yapraklarını...’’