- 2985 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Yüz akıyla hesaplaştık
Bir alış- verişin sonunda; yüz akıyla hesabı gördük deriz hepimiz de, bu yüz akı sözü nasıl ortaya çıkmış, kim söylemiş, kaçımız biliyoruz? Ben bu sözün hikâyesini sık sık rahmetli babamdan duyardım. Geçenlerde bir arkadaştan tekrar duyunca, duymayanlar, sözü bilip de çıkış noktasını merak edenler için kaleme aldım.
Vaktiyle, malı mülkü çok bir ağa varmış. Ağanın kendisi köyde, hayvanlarının çoğu da yaylalarda çobanı tarafından bakılırmış. Gel zaman git zaman ağanın çobanına, memleketinden bir mektup gelmiş. Mektupta, babasının vefat ettiği, acilen köye gelmesi, anasının çaresiz, ortada kaldığı yazıyormuş.
Mektubu alan çoban, ağasına koşup helallik istemiş. Ağasıyla helalleşince köyüne doğru yollara düşmüş. Çoban gitmiş gitmesine de, ağanın onca malı yaylada sahipsiz kalmış. Ağa, dört bir yana haber salıp yeni bir çoban aradığını duyurmuş.
Ağanın yeni bir çoban aradığını duyan işsizler, akın akın gelip ağanın hayvanlarını gütmeye talip olmuşlar. Ağa, gelenlerin içinden birini seçip;
“Bak oğlum, seni işe aldım ama ben köyde tarla takkalarımın başında dururum. Ayda bir yaylaya gelir, eksiklerini tedarik eder giderim. Hayvanlarım sana emanet” diyerek şartlarını sıralamış hemen.
Çoban; “Gözünüz arkada kalmasın ağam, gözüm gibi bakarım mallarınıza” demiş.
Çoban, elinde kavalı, önünde sürüsü çıkmış yaylanın doruğuna… Ağanın içi ferahlamış yeni bir çoban buldu diye, kendi işlerine dalmış. Ay sonu gelince, heybesini azıkla doldurup atına atladığı gibi yaylanın yolunu tutmuş.
Yaylaya gelince, önce hayvanlarını kontrol etmiş çobana sezdirmeden. Koyunlarının epey bir azaldığını gözlemlemiş. Çobanın yanına geldiğinde, çoban, kendine güzel bir çilingir sofrası kurmuş karnını doyurmaktaymış. Ağanın geldiğini gören çoban, kalkıp buyur edip el pençe durmuş karşısında.
Sofrasına buyur etmiş. Sofraya oturan Ağaya da bir tas ayran verip yerine oturmuş. Ağa, yiyip içip karnını doyurduktan sonra;
“Anlat bakalım çoban, sürünün birine ne oldu?”
“Sormayın ağam, sormayın! Yağmur yağdı gök çatladı, yetmiş ikisinin ödü patladı. Önden gitti baş toklu, arkasından gitti beş toklu. Onunu verdim kasaba, onunu da katma gayri hesaba. Kurt kaptı birisini, aha da getirdim birisinin derisini deyip yanındaki, deriyi ağanın önüne atmış.
Ağa, çobanın verdiği sayıları zihninde toparlamış, tam yüz koyun ediyormuş. Öyle çok sinirlenmiş ki, elindeki ayran tasını çobanın yüzüne fırlatmış. Yüzü ayranla yıkanan çoban, hiç istifini bozmamış. Elindeki ayran tasını bırakıp sırıta sırıta yüzünü silerken;
“Yarabbi şükür ağam, sonunda yüz akıyla hesabı görmemize çok sevindim.”
26.03.2012 /Emine UYSAL
YORUMLAR
Çok güzel bir paylaşımdı.Kutluyorum hemşehrimi.Gönül dolusu selam ve sevgilerimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Selam ve sevgilerimle.