- 926 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YUNUS GİBİ
Bir dünya sıkıntının uykuyu haram ettiği bir geceydi bu. Ne yapsam uyuyamıyordum. Ne zaman uslum geçmiş ya da uyumuşum hiç farkında da değildim.
Sihirli bir elin parmak uçları dokunuyordu omuzuma. Belli belirsiz bir dokunuştu bu. Omuzum da hissetmem gereken bu dokunuşu yüreğimde hissediyordum. Uykusuz geçen bir gecenin ardından ağırlaşmış kirpiklerimin isyan naraları arasında aralaya bildiğim gözlerim, sigara dumanından bir sülietle göz göze gelmişti. Anlam verememiştim sanırım. Solyanıma dönerken son bir gayretle yine açılmıştı göz kapaklarım. Dehşet içindeydim. Tostoparlak yatağın ortasına toparlanmıştım. Dişlerimin Parmaklarıma yaptığı baskıdan, uykuda olmadığımı anlıyordum. Dizlerim karnıma batıyor bilmediğim bir şey gözlerimi yırtarcasına açıyordu adeta. Lacivertle mor arası bir ışığın doldurduğu odada yapayalnızdım. Saç diplerimi yırtarak mızraklanmış saç tellerime karıncalar tırmanıyor, avazım çıktığı kadar bağırmama rağmen kendimi duyamıyordum. Kül rengi bu süliet. Bembeyaz boşluklardan ibaret gözleriyle beynimi iğdiş ediyordu.
-Korkma! Diyen bir fısıltıyla daha bir derinleşmişti sıkıntım. Nefesimin göğsümde sıkıştığını ağzımın gayri ihtiyari açılıp kapandığını izliyordum adeta. Kaçmam gerekirdi bunu biliyordum. Fakat ne ayaklarım benimdi nede bedenim beynimin komutlarını dinliyordu. Alışılmamış bir şeydi yaşadığım belki gerilim filmlerini andıran korkunç bir kâbustu bu. Zihnim olup biteni idrakime yolluyorsa da geriye bir şey dönmüyordu. Çaresizlik dedikleri şeyi tam anlamıyla yaşıyordum.
-Korkma! Korkma! Diye fısıldarken bana doğru uzanan bu dumanın yok hissi veren dokunuşuna bir daha maruz kalmıştım. Kendime yabancıydım artık. Odanın tümünde adeta O vardı ben ondan sadece bir uzantı olarak ona bakıyordum. Daha çok içi boş bir tülü andıran bu şey her ne ise bana merhametle dokunuyordu. Bunu hissedebiliyordum. Dişlerimin tıkırtısını bir ara dışarıda dolu yağıyor zannetmeme sebep olansa; Sanırım tenime çepe çevre yapışan buzdan bir kalıp gibi üşüten atmosferiydi odanın.
_Kim. kimsin sen. Ne istiyorsun benden. Diye feryat etmiştim. Zamansız ateş almış bir silahın yankısı gibi, sesim duvarlarda yankılanıp tekrar bana yönelmişti. Faltaşı gibi açılmıştı gözlerim. Yüzümün derisi geriliyor yanaklarım yırtılacak gibi oluyordu kulaklarımda sanki iki yılan çöreklenmiş, sadece “sısssssss “diye bir ses duyuyordum. Buna rağmen Karşımdaki süliet çok rahat ve sakindi korkunç gözleriyle merhameti andıran bakışları yüzüme kilitlenmiş adeta sakinleşmemi bekliyordu belliki bu onun ilk işi değildi. Çok ama çok rahat ve emindi. Her haline yansıyan bir vakar ve duruşundaki huzurdan bunu hissetmek çok kolaydı.
Hafif mütebessim yüzündeki elmacık kemiklerinin üçgen çenesine uzanan çizgisinde gördüğüm gözyaşı mıydı, yoksa ben mi yanılmıştım. Anlamak için biraz daha dikkatli bakmak gereği duydum. Aman Allahım. Bu bendim. Yavaş yavaş Dumandan et ve kalıba dönüşen bu şey Kesinlikle bendim. İncecik bir tül sabahlığın içinde göğüs uçları yaşına dair veriler yüklü genç bir kız. Uzun kestane renkli saçları Büyük bir kavgadan çıkmış gibi darmadağın ve özensizdiler. Omuzlarında korkunç bir yorgunlukla beraber. Gözlerine yansıyan yaşama dair sevinç kırıntıları; Acımam mı yoksa Korkmam mı gerektiği hakkındaki kararımı netleştirmeme engel oluyordu. Bembeyaz teni tülün altından ışıl, ışıl dışarı sızıyor her hattını deşifre ediyordu odanın loş ışıkları. Çırıl çıplak olduğu halde edep yerlerini göremiyordum. Daha bir şaşkın ve dikkatliydim. Korkunun verdiği cesaret beni daha kuvvetli olmak zorunda bırakıyordu. Her geçen saniye biraz daha kendime geliyor gibiydim. Ben beni bir başka bedenden Bir Hanım olarak izliyordum. Aman Allahım Bu bir ayna olmalı Ve ben gece lanetlenmiş olmalıyım. Eyvaaaaahhh! Diyerek.Ani bir refleksle ellerimi göğsüme götürdüm oramı buramı yokladım hala erkektim karşımda duran kadar da bendim üstelik..Fakat o bir kadındı fiziki duruşu değişmiş bir Adnan.Ne oluyordu,neden oluyordu neydi bu yaşadığım karar veremiyordum. Genzimde bilmediğim sızıların yaşa dönüştürdüğü hislerim arasında kala kalmıştım öylece. Artık Nefes bile alamıyordum adeta.
-Kaç kez daha sana korkma demem gerekiyor. Kork-ma. Korkma ki Korku her bedende suç demektir. Şimdi korku zamanı değil. Sana yıllarca Korku suç işlenmeden önce işe yarar dememe rağmen sen hep aksini yaptın. Bu gün artık Korkunun sana hiçbir faydası yok. Diyerek yatağımın köşesine tam bir hanım zarafetiyle otururken Açılan bacaklarının üzerine eteklerinin sarkan kısmını toplayarak edebe de dikkat ettiği; Dikkatimi çekti. Şimdi Merakım korkuma galip geliyordu. Bana zarar vermeyeceğinden emindim. İyide ne oluyordu. O bensem ben ne olacaktım. Ben ben isem O kimdi. Yıldırım hızıyla aklımdan sorular geçiyordu. Cevaplara yetişebilmenin imkânı yoktu. Velev ki, her şeyi izah etmek mümkünse bile Bunun izahının kabil olacağı aklımın ucundan dahi geçmiyor ya da geçemiyordu. Bom boş gözlerle yüzüne bakıyordum kendimin. Erkek gözüyle bakınca Benim kadın versiyonum; Erkek fiziğime kıyasla müthiş ötesi güzeldi. Kollarımdaki kasların yerinde ısırılmaya hazır yumuşacık et yumakları iştahımı kabartıyordu. Kaşlarımın ince kavisleri sanki bir destan yazmaya hazır kalem modunda. Kirpiklerim ok, ok olmuş adeta av arayan avcının gergin yay’ına dizilmiştiler.
Gözlerim yeşilde değildi artık. Kahverengi ve cıvıl, cıvıl sanki taşa baksa can verecek kadar hayat dolu ve hatta yazılmaya hazır biz destanın ana başlığı gibi duruyordu karşımda. İçimde bir şeyler Ona baktıkça havalanıyor, kalbim burkularak acılar çekiyordu. Ben bana âşık oluyordum. Çocukluğumdan berri en belirgin bildiğim histi bu benim. Evet, yanılmıyorum Ben bana âşık oluyordum. Bu Şaheser gibi karşımda duran sanat abidesine için, için akıyordum. Bir kova’nın dereye döküldüğü gibi; Onun gözlerinden içeri döküyordu bir el beni. Tarifsiz bir huzur ve acının senfonisini andırıyordu bu akış. Tükeniyordum kendimde. Onda, yeniden var olmaya azmetmiş minnacık bir tohumdum sanki. Hatta o dünyadaki en güzel şeydi ve ben onun güzelliğine baktıkça kendimi iğrenç bir mikrop gibi hissediyor; Onu sevmeye hakkım olamayacağını düşünürken Hayranlığımı da gizleyemiyordum. Adeta içimden geçenleri okumuş her soruyu duymuş ve İçsel halimi tam kavramıştı. Yumuşak ve kesin bir ifadeyle.
-Adnan beni gözünde büyütme lütfen. Yüreğinde büyüt ki sana acı vermesin. Bana hissettiklerin. Dediğinde iliklerime kadar ürpermiş ve donakalmıştım. Bir kez daha hayranlığımı artırmıştı bu söz. Sözün büyüsüne mi yoksa Onun “Lütfen “ifadesindeki merhamete mi kurban olmak istedi içim bilmiyorum ama O an ölmek istediğimden de emindim. Beni düşünüyor beni dert ediyor. Üzülmemi dahi istemiyor diye iç geçirirken bir yandan da içinde olduğum bu durumu kavramaya çalışıyordum. Elini yavaşça yüzüme doğru uzatarak yüzümün sol yanını yumuşacık avuç içiyle okşayarak.
-Hadi bana güven. Yirmi yıllık evliliğimizin semeresidir bu yaşananlar. Hem kalkıp elini yüzünü yıka ve gel. Çocuklar uyanmadan önce biraz konuşalım. Görürsün bak bütün taşlar birazdan yerine oturacak ve sen beni çok iyi anlayacaksın. Dedi ve Kalkıp banyoya doğru emin adımlarla yürüdü diğer Adnan. Ardından bakıyordum. Odanın Lacivert siyahı yüzünden mi yoksa yaşadıklarımın etkisinden mi. Ve ya Adnanın estetiğinden mi bilmem. Onun endamının yürürken boşluğa çizdiği kavisler karşısında, adeta bir boks ringinde kalmış yumruklanan beceriksiz bir boksör gibi hissediyordum kendimi. Üzerindeki tül sabahlık ise endamının yürürken daha bir şuh olmasını sağlıyor ve her darbenin biraz daha içime, içime indiğini sarsılarak hissediyordum.
YORUMLAR
korku her bedende suç demektir///// öyle bir yerde kesmişsiniz ki :-(( ...