- 574 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EDEBİYATIMIZIN REİSİCUMHURU
O, Suyu Taşırmayan Bir Gül yaprağıdır…
Kimi insanlar vardır unutulmazlar…
Unutturulmak istenilseler de…
Çok uzun yıllar geçse de aradan, ansızın çıkarlar kim bilir kaç kuşak sonrasının karşısına, çağın teknoloji mucizesi “internet” denilen sayfalarda onlara inat ve dünyanın öteki ucuna dek!..
Anlatmaya doyamazsınız onları…
İsteseniz de anlatamazsınız yeterince…
Yazamazsınız tam olarak…
Onlar sayfalara sığmazlar çünkü…
Hele ben!..
Nasıl yazabilir, nasıl söz edebilirdim, eteği bilgilerle dolu bu Bilge Kişiden…
Kalemim ve ben yetimlerden de yetim, öksüzlerden de öksüz bir yalnız kalmışlığın
çaresizliğiyle büktük boynumuzu…
Ancak yine de, Onun o engin hoşgörüsüne sığınarak, dökmek istedik ilk günkü tazeliğiyle yüreğimizde kök salan anıları…
Tanık olduğumuz ele geçmez o an’ları…
***
“Şimdi bir güvercin uçuşunu bölüşüyoruz gökyüzünün o meşhur maviliğinde”
Cemal Süreya Sanat ve Kültür Dostları Derneği’nin düzenlediği “Vedat Günyol’a Saygı Etkinliği” gününde, onca şanslı insanlardan biri de bendim.
Yakın dostları, arkadaşları, meslektaşları, sevenleri, okurları ve öğrencilerinin katılımıyla dolup taşmıştı salon…
93 yıla neler sığdırmamıştı ki O…
Onun, uzun zamanlara sığdırılamayacak yaşam öyküsü yansıdı perdeye öncelikle…
Çalışmalarını, emeklerini, erdemlerini ve o imrenilesi insan güzelliğini dile getirmeye çalıştılar, Onun “Benim tek mülküm zamanım. Zamanınızı iyi kullanın” dediği “zamana” sığdıramamanın zorluğundan yakınarak…
***
Konaklarda doğmuştu...
Ancak dünya malı, dünya nimetleri, hiç ilgilendirmemişti Onu.
Kira evlerinde yaşamıştı uzun süre. Hatta, nerede yaşayacağını bilmemenin zorluğunu yaşadığı bir süreçte, Dost insanlar çıkar karşısına…
Bu kez eve gelen eşya taşıyıcıları yaşar bir başka zorluğu, bir başka anlamda…
Taşımayı umdukları eşyalar yerine, bir yığın kitapla karşılaştıklarında çok şaşırırlar.
Kitabın, “taşınması zor, ağır bir yük” olduğunu “ söyleyip çeker giderler.
Onların farklı anlamda söylediği bu sözler, ne doğru bir saptamaydı aslında.
Ve ne denli doğru bir yerde, doğru bir zamanda söylenmişti üstelik.
Gerçekten de bu kitaplar, Paha Biçilmez Ağır Bir Yüktü!
***
Fransızca, İngilizce, İtalyanca dillerine hakim; çevirmen, yayıncı, yazar, eleştirmen, hukuk profesörü ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü başta olmak üzere, çeşitli okullarda yıllarca yaptığı destanımsı öğretmenliği sırasında yetiştirdiği sayısız öğrenci, onun sınırsız emeğinin, aydınlık düşüncelerinin eseridir.
***
Liseyi, Diyarbakır Lisesi’nde tamamlamış, orta kısmını Cahit Sıtkı Tarancı’yla birlikte okumuştur.
Halide Edip Adıvar çiftinden, Peride Celal, Kemal Demirel, Tarık Dursun K., Yalçın Küçük, Attilâ İlhan, Sabahattin Ali Cemal Nadir, Orhan Burian, Sabahattin Eyuboğlu, Azra Erhat, Orhan Kemal, Ruhi Su, Aziz Nesin, Haldun Taner, Yılmaz Güney ve daha bir çok edebiyat ustaları ve sanatçılarının yaşamında ve yüreğinde çok özel yerleri vardır…
Bu portreler edebiyatımızın zenginliğine, Vedat Günyol’un gözleriyle, yüreğiyle, aklıyla gördüklerinin anlatımı olarak, edebiyat tarihimizde de kendine özgü bir yer buluyor.
Koğuş Arkadaşı İlhan SELÇUK, tutukevi günleri anılarının birinde şöyle anlatıyor Vedat Günyol’u.
Güneş doğdu doğacak, kimse uyanmadan kalkayım, avluya çıkıp soluk alayım, derken kapıyı açınca Günyol’u gördüm.
İsa’dan önce iki bin yılına doğru Ege’nin Anadolu yakasında yaşamış bir bilge... Geniş alnı, ak saçlarıyla sessiz, durgun; dengeli. Geceden kalmış mangalın soğumuş külleri altında sıcaklığını koruyan iki köz gibi iki gözü…
Sağ elinde süpürge..
Sol elinde faraş..
Günyol nöbetçi.
Ortalığı süpürüyor, geceden kalma sigara tablalarını temizliyor, ortalığa çekidüzen veriyor...
Türk Edebiyat Tarihini anlamak için Vedat Günyol’un yaşamını ve çalışmalarını anlamak bir zorunluluktur.”
***
Bu günmüş gibi anımsıyorum ben de, Onunla ilgili bir anımı…
Vefatından kısa bir süre önce telefonla görüşmüştüm. Kendisini gelip almak istediğimden ve çok sevdiğini bildiğim Moda’da günbatımını seyredip, çay içmekten söz etmiştim...
Sevinerek kabul etmişti…
Heyecanını sesinden anlamamak olanaksızdı…