BİR GAVURDAĞLI'NIN AMERİKAN MACERALARI-11
(Devam...)
Yaklaşık onbeş dakikalık bir kovalamacanın ardından yaşlı amcanın ayağı tökezleyip yere düşüverince yakaladım onu.Ter içinde nefes nefese korkuyla bana bakıyordu.Bende terlemiştim.Nefes nefese yutkunarak korkmamasını söyledim.Ama amca bey oralı bile değildi.
-Lütefen beni öldürmeyin,ben garip bir Teksaslıyım,çobanlık yaparak,üç beş dönüm tarlamı ekerek yaşarım.Yaşlı bir teyzeniz ve ama bir torunum var dedi.Yalvarırım bana acı yabancı, diyordu.
-Korkma amcabey sen bize katil diyorsun ama biz katil olmayı bırak,katledilmek üzere olan bir adamın hayatını kurtarmak derdindeyiz
-Ne yani o adamı o kızla siz öldürmediniz mi ?
-Ne öldürmesi,aksine nasıl yaşatabiliriz diye çırpınıyoruz.Peşinde tanımadığımız bir mafya gurubu var.Hem polisten,hem mafyadan kaçmaya çalışıyoruz.Daha doğrusu Alfred’i kaçırmaya çalışıyoruz.
-Mafyayı anladım da polisten neden kaçıyorsunuz peki,dedi
-Eğer polis bizi yakalayacak olursa sorgu sual falan derken belkide bu adam yüzünden falan suçluya yardım ve yaltaklık etmekten diye bizi tutuklayabilir.Ondan dolayı kaçıyoruz polisten.Çünkü Alfred’e denk geldiğimiz zaman vakit çok dardı,ve çok bitkin bir haldeydi,yakalannması da an meselesiydi.Hikayesini bile dinlemek nasip olmadı.Şu an üzerinde dört kurşunla yaşam mücadelesi veriyor.Ona rahatça müdahale edebilelim diye gözden uzak bu bölgeye geldik.Bu arada siz denk geldiniz.Siz de bizi yanlış anladınız,dedim
-Hımm,ilginç bir hikaye dedi yaşlı amca.Peki beni neden kovalamak gereği hissettiniz,dedi
-Eğer sen yakınlarda bir yerde bir köy ya da kasaba var ise bizi ele verirsin korkusuyla peşine düştüm.Yoksa sizin gibi yaşlı bir amca bize ne zarar verebilir ki?Yüzünüzde de zaten masumiyet ifadesi var.Ama sen bizi yanlış anlayıp,katiller diye bağırmaya başlayınca seni yakalayıp durumu izah etmekten başka çaremiz kalmadı,dedim.
-Bende sizlerin masumiyetine inanmak istiyorum,korkmayın benden zarar gelmez.Bizler ömürlerini dağlarda,tarlalarda geçiren saf köylüleriz.Aklımız şeytanlık,üç kağıtçılık işlerine pek çalışmaz.Şehrin çirkefliği bizlere pek bulaşmaz.Hırs,mevki,mal sevdası derdimiz olmadığından içimizde kötülük te pek barınmaz bizim.Size yardımcı olmak isterim,dürüst bir insana benziyorsunuz.Şehirli züppe görüntüsünden ziyade,masum bir köylü tabiiyeti görüyorum sizde,dedi.
-Teveccühünüz için teşekkür ederim...derken neden ismini sormak geldi aklıma, o ana kadar hiç düşünmemiştim.
-Pardon amcabey isminiz neydi,dedim
-Bana bizim köyde "Richard Amca" derler evladım.Senin adın nedir bakalım ,dedi
-Talip dedim.
-Talip??
-Evet Talip,dedim
-Sanki bir arap ismine benziyor dedi,yoksa siz Arap,ya da Afrikalı müslüman bir göçmen
misiniz,dedi.Belli ki Richard amca tecrübeli bir insandı.İsmimden yola çıkarak neredeyse hangi ülkeden buralara geldiğimi bilecekti!
-Hayır dedim ne arabım,ne Afrikalı .Ben bir Türk’üm dedim."Gavurdağlı Talip" derler bana.Türkiye’nin güneyinde bulunan Gavurdağları’nın eteklerinde büyüdüğümden beni yakınen tanıyanlar bana "Gavurdağlı Talip" derler dedim.Adım Talip,namım ise "Gavurdağlı Talip" dir.Adımın neden bir Arap ismi olduğuna gelince; "Biz Türkler İslamiyeti seçtikten sonra asırladır İslam’ın bayraktarlığını yapmışızdır.Hayatımız,kültürümüz hep o yönde gelişmiştir.İsmim, İslam dininin,ve insanlığın yüce peygamberi Hz.Muhammed’in amcası Ebu Talib ile dedesi Abdulmuttalip in ismine hörmeten konulmuştur.Bu da bizlere gösteriyor ki evlatlarımıza kadar böyle isimler koymamız o yüce dini ne kadar benimsediğimizin bir örneğidir.Talip buna sadce bir örnektir.Bir Amerikalı’da oğluna "Benjamin(Bünyamin)" ismini verse,ya da,Abraham (İbrahim) ismini verse bu onun yahudiliği ne kadar benimsediğinin örneği,Jesus (Cesus) koysa hristiyanlığı ne kadar benimsediğinin bir örneğidir.Bu tüm insanlıkta var olabilecek bir olgudur.Adımın Talip olması araplığıma,sizden birinin adının Abraham olması da onun bir İngiliz olduğuna delalet etmez dedim.
-Haklısın evlat,dedi.Biz bu konuşmaları yaparken,telaşla bizi takibe çıkmış olan Monika’nın titrek ve korku dolu sesi ile kendimize geldik.
-Talip,Talip ordamısın,bir şeyin yok değil mi,neredesin diye bağıyordu.Elli metre ilerimizden bir kayanın üzerinden geliyordu ses.Richard amca ile ben oturduğumuz yerden doğrularak ayağa kalktık.Monikaya el sallayarak
-Korkma Monika,iyiyiz,geliyoruz ededim.Sağlıklı bir şekilde sesimi duyan Monika rahatlamış olmalı ki ;
-Şükürler olsun yaşıyorsun,dedi yüksekçe bir sesle.
Richard amca bizim samimiyetimize inamıştı.Bize ayrdımcı olacağını söyledi.Beraberce Monika nın bulunduğu yere vardık.İlk başta ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.Richard amca ile Monikayı tanıştırdım.Monika;
-Richard amca bu,dedim.Richard amcaya da ,
Bu da Monika benim kız arkadaşımdır,dedim.Karşlıklı olarak
-Memnun olduk, dediler.Hep birlikte söğütlerin bulunduğu pınara doğru yürümeye başladık.
(Devamı gelecek...)