PENTİMENTO - II
Kapı üzerime kapanıyor. Ama kilit sesi duymadığım için ayak sesleri uzaklaşınca kapının kolunu çeviriyorum. Fakat açılmıyor. “Hadi laaaan hadi” diye bağırıyorum. “Bırakın beni, bırakın, çıkmak istiyorum burdan!”
Çılgın gibi kapıyı yumrukluyorum. Bir süre sonra yorulup yere oturuyorum. Ceketimin cebindeki ezik sigara paketinden bir sigara yakıp odanın içinde geziniyorum. Kendimi kurt kapanındaki av gibi hissediyorum. Pencereye yaklaşıp, aşağıya baktığımda girişe bir ambulansın geldiğini ve sedyeyle baygın birini taşıdıklarını görüyorum.
“Dostum cehenneme hoş geldin” diye tıslıyorum.
Epey bir süre sonra kapıda ses duyunca o tarafa yöneliyorum. “Gör işte, dışarıda olsaydın böyle bir akşam yemeğini yiyebilecek miydin sanıyorsun? diyor birisi. Kapının altından akşam yemeğimin bırakıldığını görüyorum.
Rosto-patates püresi- salata ve tatlı… Önce yiyip yememekte tereddüt ediyorum. Fakat yemeklerin kokusu ve oldukça aç olmam bu tereddütten vazgeçmeme sebep oluyor.
Yemeğe uzanırken bulunduğum duruma yavaş yavaş alıştığımı fark ediyorum. Dışarıda açtım, şimdi önünde nefis yemekler var. Direnmekten vazgeçiyor gibiyim.
Yemeği yedikten sonra yatağa uzanıp uykuya teslim oluyorum.
Sabah kapı Cathi ve o izbandut tarafından açılıyor.
Cathi:
“Günaydın, yapılan tetkikler sonucu bundan sonra bizimle gözlem altında bulunacaksın. Dışarıda bundan iyi mi bir hayatın vardı? Biz sana insanca davranacağız. Sen de bizim senden istediklerimizi yapmadan buradan çıkamayacaksın” diyor meseleyi olduğu gibi ortaya koyacak ölçüde sert, ama azarlama havasına girmeyecek kadar yumuşak bir ses tonuyla.
“Uyuşturucu kullanıyorsun”
Başımı evet anlamında sallarken birden kadının yüzüne değil göğsüne bakmakta olduğunu fark ediyorum. Hemen kadının gözlerine ve sözlerine konsantre olmaya çalışıyorum.
“ Eğer akıllı durursan sana çok sık olmamak şartıyla uyuşturucu da temin edeceğiz”
İri zenci elindeki kahvaltıyı bana doğru uzatıyor. Tabağa uzanıp, çabucak yemeye başlıyorum ki bu onlarla anlaşmak anlamına geliyor.
“ Anlaştık, hep böyle uyumlu olmanı istiyorum senden” diyor Cathi.
Kısa bir an bakışlarımı ona çevirip tekrar yemeğe bakarak:
“Yalnız yaptığım, içinde olduğum şeyi bilmek istiyorum”
“ Benin sağlığımı düşünmediğiniz kesin, bana uyuşturucu vermek isteyen biri beni çok da düşünüyor olamaz. Ben ne amaçla buradayım? Bana ne olacak?”
“ Sana bazı ilaçlar vereceğiz, bazı iğneler yapacağız buna göre vücudunun verdiği tepkileri araştıracağız. Sen kobay değil, bir araştırmadasın sadece ve emin ol ki bu ilaçlar dışarıda aldığın şeylerden çok daha zararsız.”
“Ne için bu ilaçlar peki? Bu araştırmadaki amacınız ne?”
Sorum onu tedirgin ediyor, kıpırdanıp hafifçe öksürüyor.
Kapıya doğru yürüyor, sonra birden durup:
“Bilmen gerekenleri söyledim” deyip çıkıyor, ardı sıra zenci ve kapı kapanıyor.
“Sürtük, o zaman kendine yap o iğneleri” diye bağırıyorum ardından.
Bir zamanlar moruk John’dan bu konuyla ilgili bir şeyler biliyor ama Amerika’nın kendi insanını kobay olarak kullanabileceğine çok fazla inanmıyordum. Demek ki bütün anlatılanlar doğruymuş. Biyolojik silah kobayları… Zihin yıkama ve daha nice niceleri…
Bunları düşünmeye dalmışken aniden boynumun ve omuzlarımın tutulduğunu hissediyorum. Ağır ağır pencereye doğru yürüyorum.
İçimdeki tedirginliğin ses perdesi bir oktav daha yükseliyor ama hayatımın şu andan itibaren raydan çıkmış tren gibi durdurulması zor bir yola girdiğini biliyor ve engel olamıyorum.
Nun
(Kesinlikle üçüncüsü yazılmayacaktır .))
YORUMLAR
okudukça hem afallıyor hemde şaşırıyorsun...derinliğine.... o kadar keskinki....hayranlığın bir tarafa ..susup kalıyorsun ustaca saygılar
O qué
Saygım daim..
(:
ilginç belki ama bana da yabancı olmayan bir durum bu.
üzerinden uzun sayılacak bir zaman geçmiş olsada derste aynı şeyleri yaşayan biri olarak okurken epeyce bir tebessüm ettim.
hoca ders anlatırken ben oradan tümüyle kopup hayal dünyamda enteresan gezintiler yapardım.
okul çıkışındaysa arkadaşlara konuyu sorup öğrenmeye çalışırdım sonra....ötesi malum(:
yol boyu gülüşmeler.
ve sevgili Aynurun yorumunda ki uyarılar bende de çok oluyor.
tersinden yazıyorum bazen niyeyse...
güzel olmuş.
kalemini seviyorum canım
sevgimle
O qué
Çok teşekkür ederim güzel yorumun için.
seninle ortak noktalarımız çok zaten bizim:)
Sevgimle daima
Mehtap Yıldız
ortak nokta ?
hımmm şöyle bir dolaştım içimde
börek olabilir mi? (:
derste bunları yazabiliyorsanız..
sakin kafayla neler yazabileceğinizi düşününce..
ürktüm..:=)
çok başarılı bir öyküydü..
beğeniyle okudum..
sevgilerimle..
O qué
Çok teşekkür ederim, inanın çok mutlu etti epey gülümsetti güzel yorumunuz.
Sevgimle daima
Kesinlikle, dediğine göre sen bu öyküyü çok sevmedin. Bana öyle olur da:))
Şimdiki zamanlı anlatım benim de sık kullandığım ve çok sevdiğim bir anlatım şeklidir. Fakat bu tarzda yazarken çok dikkatli olmak lazım. "...yorum." eki ard arda çok fazla geldiğinde ahenk bozuluyor. Fakat aralara ters dönmüş cümleler serpiştirirsen durumu kurtarıyorsun.
Müsadenle örnek vereyim:
"Çılgın gibi kapıyı yumrukluyorum. Bir süre sonra yorulup yere oturuyorum.Ceketimin cebinde ezik bir sigara paketi bulup bir tane yakıyorum. Odanın içinde geziniyorum."
"Çılgın gibi yumrukluyorum kapıyı. Bir süre sonra yorulup yere oturuyorum.Ceketimin cebindeki ezik sigara paketinden bir sigara çıkartıp yaktıktan sonra, ayağa kalkıp odanın içinde dolanıyorum."
Maksadımın nasıl yazıldığını öğretmek olmadığını sen bilirsin de yorumumu görüp yadırgayacaklar için birkez daha belirtmek istiyorum: Birbirimize birşeyler sunduğumuz sürece büyürüz. Kapalı nehirler bulanık ve durgun, gümrah kollarla denize akan nehirler hep heep neşelidir:)
Bunun dışında öyküyü çok beğendim. Akıcı, heyecanlı bir çalışma olmuş. Güzel gözlemler ve ince detayları da var. Kurgu bana göre gayet başarılı. Güzel şeyler düşünülmüş. Üzerinde çalışılmış. Zaten yeteneğin ortada. Her geçen çalışmada üzerine birşeyler koyduğunu görebiliyoruz. Bu bir okur değerlendirmesidir tabi. Profesyonel gözler nasıl bakar ve görür bilemeyeceğim:)
Küçük Dev'im yeni öykülerde buluşmak üzere.
Maşallah sana.
Seviler.
Aynur Engindeniz tarafından 3/26/2012 3:10:35 PM zamanında düzenlenmiştir.
O qué
Öncelikle hikayelerde aslında -di'li geçmiş zamanı kullanmayı seviyorum, ben takip ettiğin kadarıyla bilirsin.
Ama bu sefer bir farklılık istedim şimdiki zamanı kullandım.
Kesinlikle doğru bir noktaya değinmişsin. Bu öyküyü ayıptır söylemesi derste karaladım.
Şimdi senin güzel uyarınla birkaç düzeltme yaptım.
Tekrar teşekkür ediyorum canım yazarım, sevgimle daima biliyorsun:))
O qué
Öncelikle hikayelerde aslında -di'li geçmiş zamanı kullanmayı seviyorum, beni takip ettiğin kadarıyla bilirsin.
Ama bu sefer bir farklılık istedim şimdiki zamanı kullandım.
Kesinlikle doğru bir noktaya değinmişsin. Bu öyküyü ayıptır söylemesi derste karaladım. .p
Şimdi senin güzel uyarınla birkaç düzeltme yaptım.
Şimdi daha iyi oldu gibi geldi bana.
Tekrar teşekkür ediyorum canım yazarım, sevgimle daima biliyorsun:))
Aynur Engindeniz
Ayrıca "Hııı seni seni, dersini dinle!"
Allah bilir hocan ne gurur duyuyordur derste yazdığını görünce. "Canım benim, bak nasıl da ağzımdan çıkan herşeyi not ediyor. Buna kanaatten 100 verecem vallaha:))
Seviyorum cancağızım seni.
Ben yine birşeyler kaçırmışım dün.
Çok düzgün akıcı bir öykü olmuş. Neden üçüncüsü olmayacak? Okuyanlar meraktan ölsün diye mi acaba? Ben bunun filme çekilebilecek bir romana kadar uzayabileceğini ummuştum. O potansiyeli barıdıran bir heyecan dozu var bence. Aksiyonu var, ahlaki sorgulaması da var. Siz sıkıldıysanız bizim okur olarak elimizden birşey gelmez ama bizim için macera daha yeni başlıyordu.
Elinize sağlık.
O qué
Saygılarımla yazarım...