Ahlak Ve Hoşgörü
İnsan, tabiatından kendisinde var olan kötü huylarından istesede kolay kolay vazgeçemez. Ancak insan gerçekçi, insancıl, karşı fikirlere tahamül gösteren, inançlara saygılı, mantiki bir eğitim ve iyi bir terbiye ile zaafları baskı altına alınıp, güzel tarafları öne çıkartılırsa. Dürüstlük,İyilik, merhamet ve hoşgörü gibi kavramların kapıları açılır ve insanın kendisinde var olan kötü huyların önü kesilebilir...
Çocukların büyüme, gelişme ve eğitim çağında gereksiz, hiç bir işe yaramayan, günlük yaşamında kullanamıyacağı hurafelerle, kof, saçma-sapan bilgilerle zihnini işgal etmenin, çocuğa hiç bir yararı olmayacağı gibi, körpecik beyinlerinin gelişmesine zarar verir.
Eğer çocuğunuzun hayatta kendine güvenen kişilikli, kötülüklerden uzak, çevresine sevgi dolu gözlerle bakmasını ve insanları, hayvanları sevmesini istiyorsanız; Beynini sürekli olumlu düşüncelere yöneltip, başkaların hakkına saygılı olmasını sağlayın.. Kötülüğün, mutsuzluğun, umutsuzluğun, sevgisizliğin, kıskançlığın, kısacası başarısızlığa ve kötülüğe neden olan olumsuz duygu ve düşüncelerden arınmasını gerçekleştirmeye çalışın.
Çocuğunuzun intikam, kin, kötülük gibi olumsuz duygulardan uzak yetişmesini ve hayat çizgisinde dürüst, onurlu, kişilikli bir insan olmasını istiyorsanız. Sevgi, merhamet, hoşgörü, anlayış gibi insani kavramların, küçük yaşta öğretilmesi, karşı fikirleri, dinleri, inançları, milliyetleri saygıyla karşılaması gibi, güzel unsur ve güzel duygular, çocukluğunda ve gelişme çağında garantina altına almalı sınız ki,. ileri yaşlarda depreşmeye yönelik zaaflarını asgariye indirmiş olsun.
Ben 38 yılını memleket sevgisi ve memleket hasretiyle geçiren, düşünen bir insan olarak, insanların sadece yemek yiyip geğirdikten sonra ne yapacağını bilmeyen, kendisi gibi olmayan ve düşünmeyenlere küfür eden, kaba, kimliksiz, kişiliksiz nesiller yetişmesini istemiyorum.
Sevgi ve hoşgörünün çağımızda insanlar arası, toplumlar arası, en önemli barışçıl etken olduğunu unutmamalıyız. Sevgi, dostluk ve hoşgörü, insanlar biribirileri ve gerçeklik arayışındaki ilişkiyi, doğru kullanabilmelerinin, güven duygusunu hissedebilmelerinin biricik yoludur.
Dünyadaki, canlılarda yalnızca insanlarda var olduğu ve yalnızca insanlara ait olan özbilinç, adalet, merhamet, vicdan, hayal gücü ile aldığı eğitim ve terbiye, insanın yaşamını denetim altına almasını, düzenlemesini ve geleceğe ait ölçülerin gelişmesini sağlar. İnsanoğlu içinde bulunduğu yaşamı ileriye dönük değişimi tasarlarken, ilk kural yüreğini sevgiyle, saygıyla, merhametle doldurup, vicdanlı ve bilinçli olmasını gerektirir.
Sevgiyi, hoşgörüyü yalan ve çıkardan uzak tutup, hilesiz bir biçimde gönlümüze dokuduğumuzda ve yüreğimize nakış nakış işlediğimizde, sığ ve kirli sularda kürek çekmekten kurtulur, gerçek doygunluğu, doğruluğu, mutlulugu ve erdemi yakalamış oluruz..
Alışkanlıklar, önyargılar, bir toplumu tümden aşağılamalar ve kontrol altına alınamayan intikam, kin, nefret gíbi olumsuz duygular tüm toplumlara ve tüm insanlığa ancak zarar getirir. Yararlı olunamıyorsak bari dünyanın ve insanlığın gelişmesine, zarar vermeyelim...
Çağımızda insanlığın büyük uyanış içine girdiği demokratlık, (hümanist) insancıl değerlerin yüceldiği dünyamızda, insanların hala palavra ve kafaları bir örümcek ağı gibi saran şovenizm, dini fanatizm gibi çağdışı fikirlere, neden hala sıkı sıkıya sarılıp itibar ettiklerini anlamış değilim. Bilmezler mi asarız, keseriz mantığıyla hareket eden, gücü yettiğini, gücü yettiğince ezmeye çalışan insanlarda ne özbilinç ne özsaygı ne de mantık ve vicdan olur.
Her şeyden önce birey yada toplum olarak, aydın, her düşünceye, her inanca saygılı, okumayı alışkanlık haline getirip, kitap okumayı seven insanlar, nesiller yetiştirmeliyiz ki, dünyaya, insanlığa ve toplumumuza bir yararı olsun...
Bilimin, bilginin, teknolojinin ilerlemesine bir diyeceğim elbette olamaz, ama aynı zamanda da bilimin, bilginin, teknolojinin, zekanın kötüye kullanılmasından, pazarlanmasından da yana değilim. Aynı oranda din, milliyet gibi kutsal unsurları, küçük çıkarlar için kötü emellerine alet edenlerden hep tiksinmiş, rahatsızlık duymuşumdur.
Çocuklarımızı eğitimden ve sorumluluklardan uzak, vurdum duymaz, saygı ve sevgiden bi- haber, tembel, sadece kendi çıkar ve rahatını düşünen bencil yarattıklar olarak yetiştirirsek. Onların kişilikli, dürüst, onurlu, yardımsever, karşı fikirlere, milliyetlere, dinlere saygılı, hoşgörülü olmasını öğretemezsek. İnsan olarak, düşünen, sorgulayan kafa yapılarına destek olmaz ve yol göstermezsek. Çağın bilgi donanımıyla donatmazsak. Yaşamın anlamını anlatamazsak. Ne olur bilir misiniz? ..
Dünyadan, yaşamdan bi- haber, kimseye hoşgörüsü, saygısı, sevgisi olmayan, acıma, merhamet nedir bilmeyen, gözünü kırpmadan insan öldürebilen, başkalarını korkutarak yada sömürerek güç kazanmaya çalışan, tembel, hoşgörüsüz, egoist bir nesil yetiştirmiş oluruz. Onun için çocuğun aile ve okulda alacağı kültür, eğitim, terbiye ile başkalarının fikrine, kültürüne, inancına, giyimine saygı duymaları; sosyal etnik farklılıklara hoşgörüyle bakmalarını, eşitlikçi anlayışı paylaşım ve dayanışma duygusunu geliştirmeleri gerektiriyor... Herkesin hakkının kendi hakkı kadar öneminin vurgulanmasını gerektiriyor.
Eğer çocuklarımızı kız yada erkek diye ayırırsak, soru sormalarını, sorgulayıcı olmalarını, kişilik kazanmalarını engellersek,. farklı olana hoşgörüyü ve saygıyı belletip bunu bir yaşam tarzına dönüştüremezsek. Sorunlar bir dağ gibi gittikçe büyür ve altında kalkamıyacağımız bir hal alır.
Sadece çevresindekilere değil, farklı olan her şeye saygılı, höşgörülü, anlayışlı, sevecen ve yardım sever olarak yetiştirirsek, asıl sorunların zaman içerisinde gittikçe küçüldüğünü göreceğiz.
Dürüstlük, insanın önce kendisine karşı dürüst olmasından geçer. Dürüst olmayıpta başkalarının yanında dürüstlük taslamak hiçte dürüstlük değil.
“Akıllı, bilgili olmakla, adil ve ahlaklı olmak aynı kapıya çıkar” diyor H. Ali. Ne doğru bir söz değil mi? Bütünlük, var olmak, kişiliğin önemi varsa, insanlara ve tüm canlılara karşı adil olmayı öğretmeliyiz çocuklarımıza. İyi bir insan olmanın temel gereği budur. Asıl mesele dün- bugün- yarın değil ve farklı din, dil, kültür değil. ïnsanın gerçeği ve bütünlüğü meselesidir.
Yargılamak adil olmayı ve bilmeyi gerektiriyor. Bilmek ayrı bir fedekarlığın adı unutmayalım...
Ne demişler: Tatlı dil yılanı ininden, Acı dil insanı dininden çıkarır.
Nihayeti, herkesin yolcu olduğu bu dünyada, yazımı sevdiğim bir kıssadan hisseyle bitirmek istiyorum istiyorum:
“Yolcu”
“ Kalıcı değerleri öne alanlar, geçici değerler yüzünden hem kendilerine hem birbirlerine hayatı zehir etmezler. Dünyada yolcu olduklarının bilincini sürekli uyanık tutarlar.“
Gerçeği arayan genç, bu uğurda yolculuk yaparken Polonya’da bir bilgeyi ziyaret eder. Bilgenin içinde yaşadığı tek odası kitaplarla doludur.
Genç hayretle sorar; “Diğer mobilyalarınız nerede? “ Bilge; “Sizinkiler nerede? ” diye aynı soruyu sorar gence.
Genç biraz şaşkın bir halde, “Ama ben yolcuyum diye karşılık verir.“
Bunun üzerine, Ben de öyleyim der, “ben de öyle”
Nuri CAN
YORUMLAR
Toplumumuzun ahlaki bir bunalım geçirip, her geçen gün uçuruma doğru kaydığını görerek; “Toplumlar parasızlıktan değil ahlaksızlıktan yıkılır.” sözünü hatırlayamadık. İnsanlığın, iyi insan tiplerini mum ışığıyla aradığı bu karanlık devirde; “Güzel ahlaktan daha büyük bir şey yoktur.” diyerek ellerimizde nurdan yapılmış kandillerle önce kendimizi, sonra çevremizi aydınlatamadık. Artık yavaş yavaş kanıksanmaya başlayan olumsuz davranışların ve ilişkilerin, gerçek anlamdaki değerini yüreklerimizde yaşayarak, en iyi örnekler olup, toplumun sözü dinlenir insanları olmayı beceremedik. En ahlaksız davranış modelinin ilk uygulayıcısı, ilk müşterisi biz olduk.
Katkım olsun istedim...
TEBRİKLERİMLE
insan olmanın en önemli yoludur ahlaklı olmak...
hatta biz söz vardır: "güzel gören güzel dülünür, güzel düşünen hayattan zevk alır..." diye, çok güzel bir yazıydı.anlamlıydı... umarım hakettiği değeri görürü...
(şiddetle okunmasını tavsiye ederim dostlarıma)
sevgilerle...dostça...