GÜNLÜKTEKİ GERÇEK
YAZAN: Özlem Eryılmaz
Rüya annesi Zehra üvey babası Hüseyin ve üvey kardeşi ali ile birlikte yaşamaktadır. Liseyi bitirince bir markette kasiyerlik yapan genç kız hiç yapmadığı şeyi yaparak kendini hayatını sorgulamaya başlar. Rüya bunu günlüğünde yazarak yapıyordu çoğu zamanda hayallerinde.
12.01.1998 Pazartesi saat:01.00
Bugün markette yine canım çıktı oturup kalkmak koşuşturmak değil de insanlar yoruyor beni. Değişik değişik bedenler ruhlar hepsi başka bir dünya. Neyse… Çok yoruldum uyku zamanı. İnşallah bu gecede olmaz…
Sabah olmuştur Hüseyin erkenden uyanmış Rüya’nın odasının önünden geçerken Rüya’nın aynaya karşı bakarak makyaj yaptığını görür. Büyük bir kızgınlık ve merakla Rüya’yı izlemeye başlar. Rüya neredeyse makyajını bitirmişken aynada arkasında onu izleyen babasını fark eder. Büyük bir heyecanla arkasına döndüğünde karşısında kimse yoktur. Haklı bir öfkeyle mutfağa kahvaltı masasına iner.
Rüya: Anne!
Zehra: Ne var? Sabah sabah bağırıyorsun yine?
Rüya: Nerede o?
Zehra: Kim?
Rüya: Kocan olacak adam!
Zehra: O da senin bir baban sayılır böyle konuşma kızım ayıp.
Rüya: Ne ayıbı ya asıl bana ayıp tamam mı?
Zehra: Baban biraz tutucu biri diye ona kızma sana söylediklerine karışmasına kızıyorsun anlıyorum. Ama bunlara kulak asmamaya çalış kızım yoksa sokaklarda kalırız.
Rüya: Niye sokaklarda kalırız şimdi bize o mu bakıyor sanki ben kasiyerlik yapıyorum sen gündeliğe gidiyorsun! Ne yararı var bana sanki?
Zehra: Başımızda erkek var en azından kızım böyle düşün.
Rüya: Ben başımda erkek filan istemiyorum bütün kötülükler onlardan geliyor zaten!
Zehra: Ne kötülüğü?
Rüya: Nerede o kocan?
Zehra: Sabah erkenden çıktı gitti adam. Sen ne demeye çalışıyorsun bakayım bana hemen anlat.
Rüya: Yok bir şey. Bir daha karışmasın bana söyle ona! Ben işe gidiyorum!
Rüya aynadaki yansıyan kişinin Hüseyin olduğundan adı gibi emindi. Bütün gün iş yerinde bunu düşünüp durdu. Bir akşam televizyon izleyen Hüseyin’in yanına elinde çay tepsisiyle Zehra gelir ve yanına oturur.
Hüseyin: Rüya gelmedi mi daha?
Zehra: Bugün geç gelecek yine…Niye soruyorsun?
Hüseyin: Ne demek niye soruyorsun. Kız çocuğu bu saate kadar gelmemiş normal bir şey mi bu?
Zehra: Çalışan bir kız olduğu için normal.
Hüseyin: Nasıl normal? Akşam akşam sinir etme beni.
Zehra: Kızın üstüne çok düşme artık koskoca kız bunaltıp durma. Sonra kendine bir zarar verse üzülen ben olacağım.
Hüseyin: Sen ne nankör karıymışsın be sizi düşünende kabahat zaten. Ana kız ne halt yerseniz yiyin.
Zehra: Bende yıllarca sana emek verdim oğlunun pisliklerini örtmekle geçti yıllarım. Şimdi nankör oldum öyle mi. Sana şunu söylüyorum kızımı rahat bırak.
Hüseyin: Sen kafayı yedin galiba senin kızından bana ne! Ne yapıyormuşum ki ben senin kızına?
Zehra: Orasını bilmem artık diyeceğimi dedim.
Hüseyin: Zehra seni gebertirim ona göre üzerime bok atmayın ana kız bir olup!
Rüya babasının söylediği tehditvari sözleri duymuştur fazla bir şey söylemeden odasına gider.
Rüya: Anne ben yatıyorum.
Hüseyin: Gel bakalım rüya hanım ben sana ne yapmışım anlat anlatta bileyim suçu mu? Suçum sizleri sokaklardan toplayıp bakmaktı dimi. Nereden bulaştım size bilmem ki! Bakma bana öyle söyleyecek sözün varsa konuş nefretle bakacağın kadar ne yaptım sana!
Zehra: Kızım yemek hazırlayayım bekle.
Rüya: Aç değilim yatıyorum ben.
Odasına çıkan genç kız kendini yatağına bırakır yastığının altından günlüğünü çıkarır yazmaya başlar.
15.01.1998 Perşembe saat:23.00
Sabah aynadaki oydu eminim. Zaten geçen gecede odama geldi. Kimseye söyleyemedim. Bazen çok değişiyor bir başka biri sanki…
Güneş doğmuş her yer aydınlanmıştır Zehra kahvaltı hazırlarken yanına üvey oğlu ali gelir.
Ali: Zehra teyze.
Zehra: Söyle oğlum.
Ali: Bana biraz para lazım.
Zehra: Daha geçen gün vermiştim ne çabuk harcadın? Hem zaten param yok.
Ali: Yapma hadi yaa çok lazım yap bir büyüklük.
Zehra: Oğlum yok diyorum sana anlamıyor musun? Okulu da bıraktın bari bir işe gir de bıraktığına değsin.
Ali: Senden akıl isteyen yok tamam mı? Vermezsen verme!
Ali üvey ablası Rüya’dan para istemek için odasına gider.
Ali: Rüya abla paran var mı?
Rüya: Ne kadar istediğine bağlı.
Ali: İki,üç milyon yeter.
Rüya: Ne?Ne yapacaksın ki bu kadar parayı?
Ali: Sende mi hesap soruyorsun bir iki kuruş vereceksiniz sorguya çekiyorsunuz insanı.
Rüya: Kızma hemen sorduk ne var bunda. Al vardı bende o kadar bir şeyler.
Ali: Sağol.
Rüya: İçmeye gidiyorsun dimi?
Ali: Ne olmuş?
Rüya: Öyle yerler sana göre değil daha 18 yaşındasın…
Ali: Sende başlama tamam mı? Hadi görüşürüz.
Ali hızla salona inerken Zehra’yı çantasına para koyarken görür ona farkettirme den takip eder. Zehra bir bankaya girmiştir yaşlı kadın bir miktar biriktirdiği parasını bankaya yatırır. Ali bu duruma çok bozulur bu olayın hırsıyla akşam birahanede içki içerek sinirini çıkartır. İçkisini içerken bir yandan sarışın bir hatun dikkatini çeker. Kadın otuz otuz beş yaşlarında ince belli dolgun göğüslü işveli insan görünümünde bir yılandır. Ali’nin yanına yaklaşır samimiyetin dozuyla içki bardaklarının sayısı da artar. Ali zil zurna sarhoş olur hesap vakti gelmiştir. Yanındaki para çıkışmaz bunun karşılığında darp edilerek mekandan atılır. Zaman ilerlemiştir saat gecenin ikisidir. Rüya’yı uyku tutmamıştır walkman’ınden müzik dinlemekteyken kapının çaldığını farkeder. Telaşlı bir şekilde koşarak kapıyı açar. Rüya ali’yi görünce şok olur üstü başı kan içindedir delkanlının. Rüya onu odasına çıkarır yaralarını temizler bandlar takar.
17.01.1998 cumartesi saat:03.00
Birazdan kardeşim yara bere içinde eve geldi. Neden, nerede, kimler yaptı hiç bilmiyorum. Peki bu benim kardeşim mi onu da bilmiyorum? Bazen gerçekler hissettiklerimizdir galiba. Onu yine de kardeşim olarak hissetmiyorum…
Ertesi sabah Hüseyin evden hızlıca çıkmaya çalışan Zehra’ya seslenir.
Hüseyin: Nereye?
Zehra: İşe gidiyorum yeni taşınan bir kadın var ona gidiyorum!
Hüseyin: Hani kahvaltı,açım ben.
Zehra: Rüya hazırlasın bir şeyler işte tutma beni!
Hüseyin: Oğlum bu ne hal?
Ali: Yok bir şey baba.
Zehra: Ne oldu oğlum sana?
Ali: Sana ne?
Hüseyin: Doğru konuşsana oğlum Zehra teyzenle.
Ali: Bırak baba yaa, benim yalancılara gösterecek saygım yok.
Hüseyin: Ne yalancısı ,ne diyorsun sen?
Zehra: Ben çıkıyorum işe geç kaldım.
Ali: Çok ihtiyacın vardır tabi koş hemen işine.
Hüseyin: Doğru düzgün konuş büyüğünle Ali!
Zehra hiç bir şey anlamadan işine gider. Yol boyunca üvey oğlu Ali’nin söylediği sözler kulaklarından gitmez. Bir yandan ruhsal durumu iyi olmayan kızı rüya için endişe duyarken, bir yandan da kocası Hüseyin ve oğlu ali için tedirgin oluyordu. Bu evlilik daha fazla yürümeyecekti kazandıklarından arttırdığı paraları yastık altından çıkarıp banka hesabı açarak oraya aktarmıştı. Zehra’nın güven duygusu yerle bir olmuş ,kızının söylediklerine gözü kapalı inanmasa da içindeki ‘acaba’ duygusuyla boğuşuyordu. İçini kemiren bu fikirlerle yolculuğunu bitirmiş mahalleye yeni taşınan geceleri birahanede çalışan Ahu isimli kadının evine varmıştı.
Ahu: Hoş geldin teyze, gel bakalım.
Perdeler başka koltuk kılıfları başka renkteydi sehpanın üzerindeki süslü örtüler göz kamaştırıyordu. Renkli kişiliğini eşyalarına da yansıtan ahu rahat bir bayandı. Zehra alışık olmadığı bir dekorasyona sahip olan salonda meraklı gözlerini bir sağa bir sola gezdirerek içlendi. Eski püskü tahta koltukları kullanmaktan sıkılan Zehra yeni mobilyaları görünce bir hayli gıpte etti.
Zehra: Banyo nerede kızım?
Ahu: Önce dur bakalım bir teyze, halıları silerken dikkatli ol yeni aldım rengi solmasın ilk günden. Camlar çok kirli dışarıdan da sil öyle yarım yamalak iş istemem ona göre!
Zehra: Olur mu öyle şey kızım tabi silerim. Zaten cam iki taraftan da silirir.
Ahu: Ben bilmem artık bazıları geliyor yok ‘düşerim, ederim’ diye bahane ediyor dışarıdan silmeden alacalı bulacalı bırakıp gidiyor. Valla öyle yapacaksan hiç elle baştan söyleyeyim.
Zehra: Yok kızım ben her tarafını silerim ayna gibi olur meraklanma sakın.
Ahu: İyi bari müzik setinin, televizyonun tozunu dikkatli al bozma sakın.
Zehra: Tamam.
Hayat insanlara şans tanımaz insanlar hayatta kendilerini şansa ulaştırabilecek yolları bulmaya zorunludur. Yolunu bulan bulur bazılarımız iyi ,temiz yollardan geçmeyi parklarındaki yeşilliklerde yetişen çiçeklerin kokusuyla yürümeyi tercih ederken. Bazılarımız da karanlık, kötü, bozuk yolların kirli yağmur sularında bir gece karanlığının sessizliğinde boğulmak istemeyi tercih eder .Zehra bu ayrımı yapmayı başarabildiği için gıpte ettiği duygularının yerini haset eden bir kadına çevirmeden işini yapmaya başlar. Biliyordu çünkü hayat ona istediğini vermez inşa kendi istediğini kendisi elde eder. Zehra şunu da biliyordu yeryüzünde herkes aynı haklara sahip fakat hiç kimse aynı olanaklara sahip değildi. Yeryüzünde herkes aynı haklara sahip miydi gerçekten?
Ahu: Bitti mi teyze?
Zehra: Bitti kızım çıkayım artık hava da karardı zaten.
Ahu: Tamam. Al paranı.
Zehra: Sağ ol kızım.
Ahu: Yine çağırırım seni gelirsin dimi?
Zehra: Gelirim.
Sağ ol demesi gereken kimdi? Kim neyi hak etti bu dünyada?
Rüya: ALLAH belanı versin senin!
Ali: Ne oldu abla?
Rüya: Nerede o baban olacak adam?
Ali: Kahvede. Ne oldu ki?
Rüya: Söyle ona beni takip etmesin tamam mı? Yeter be bıktım ondan artık!
Ali: Neler diyorsun sen! Babam seni niye takip etsin?... Üzerinde kan var! Nereden bulaştı bunlar sana!
Rüya: Bırak! Uzak durun benden ,annem gelsin göreceksiniz siz!
Ali: Abla! Kim yaptı bunu sana? Babama ne oldu?
Koşarak merdivenleri çıkar korkuyla odasının kapısını kilitler rüya. Yaşlı gözleriyle yatağına oturur ellerini dizkapaklarına bağlayarak yüzünü yere gömer. Saatler geçtikten sonra Hüseyin eve gelir fakat Zehra hala eve gelmemiştir.
Ali: Baba!
Hüseyin: Gel bakayım sen! Duyduklarım doğru mu?
Ali: Ne duydun ki?
Hüseyin: Mahalleye yeni taşınan orta malını diyorum ahu mudur nedir? Dün onunla bir haltlar yemişsin!
Ali: Ne olmuş yemişsem kime ne?
Hüseyin: Bana bak öldürürüm seni benim yüzümü yere eğme sakın. Millet arkamızdan laf edip duruyor elin yollu karısıyla zina yapıyor diye! Daha yaşın kaç başın kaç?
Ali: Ya senin yaşın kaç başın kaç ha?
Hüseyin: Ne saçmalıyorsun sen?
Ali: Ya benim duyduklarım ne ha? Üvey kızını takip ediyor muşsun da yok devamlı sıkıştırıyor muşsun da kız kanlar içinde geldi be eve akşam!
Hüseyin: Kim uyduruyor bunu yok böyle bir şey!
Ali: Kim söyleyecek Rüya anlattı.
Hüseyin: Ben gösteririm şimdi ona!
Büyük bir kızgınlıkla Rüya’nın odasının kapısını yumruklamaya başlar Hüseyin. Ali ona yanlış bir şey yapmaması için engel olmaya çalışır.
Hüseyin: Rüya! Aç kapıyı! Bıktım senin deli saçması hayallerinden manyak karı! Ne istiyorsun benden ha niye uğraşıyorsun benimle? Ben sana hiç dokundum mu söyle?
Rüya kanlar içindeki giysileriyle yatağına uzanarak ağlamaya başlar bir yanda da annesini anar.
Rüya: Anne, anne, anne… Affet beni…
Ortalık yatışmış herkesin içindeki nefret ateşi şimdilik küllenmiş tir. Hüseyin ve ali Zehra’yı merak etmektedir. Rüya odasından çıkıp salona yanlarına iner.
Ali: Baba hala gelmedi Zehra teyze?
Hüseyin: Saat kaç oldu nerede bu kadın?
Rüya: Annem gelmedi mi?
Hüseyin: Gelmedi!
Ali: Abla akşam üstündeki kanlar nereden çıktı? Ne oldu sana?
Rüya: Bilmiyorum… Tanımadığım birileri üzerime saldırdı çantamı almak için…
Ali: Resmen gasp bu polise gittin mi?
Hüseyin: Bırakın şimdi polisi çantasına sahip çıksaydı oda, polise şimdi ben gidiyorum ve Zehra için kayıp başvurusu yapıyorum. Bu kadının başına bir şeyler gelmiş olabilir!
Rüya: Anne!
Rüya gözyaşlarına boğularak odasına koşar içeri girer kapısını kilitleyip yatağına yüz üstü atar kendini.
Hüseyin: Ben gidiyorum sende bu deliye sahip ol kendine zarar vermesin. Sonra birde bununla uğraşmayalım.
Ali: Tamam.
19.01.1998 Pazartesi Saat: 00.00
Bir çift göz var üzerimizde… Annemin benim… Kimse bana inanmıyor ama o yaptı! Ali geçen gün annemi sıkıştırdı para için ondan nefret ediyorum birde Hüseyin’den birde… Annem gelebilecek mi acaba?
Rüya odasında günlüğünü yazarken aşağıda salonda oturan Ali çalan kapıya bakar. Ali gelen kişi tarafından çok şaşırır.
Ali: Nereden çıktın sen?
Ahu: Başım dertte!
Ali: Benimde dertte ne yapayım?
Ahu: Geçen gece böyle demiyordun ama…
Ali: O geçen geceydi tamam mı? Şu sıralar başım belada.
Ahu: Benimde başım belada hem planımız vardı unutma!
Ali: Lanet olsun planına plan filan yok iptal.
Ahu: Nasıl iptal?
Ali: Şimdi git buradan sonra anlatırım sana olan biteni. Babam gelir şimdi seni burada görmesin.
Ahu: Tamam. Gidiyorum aman baban beni burada görmesin. Yoksa küçük oğluna çok kızar.
Ali: İğrençsin.
Saatler geçer Hüseyin eve gelir kayıp başvurusunu yapmış evde polisten gelecek haberi beklemektedir. Kötü haber eve ulaşır Zehra boğazı kesilmiş halde evlerinden iki sokak ötede bulunur.Ertesi gün olur kapıya cinayet masasından Tamer Arslan gelir.
Ali tedirgin şekilde kapıya koşar ve açar.
Ali: Kimi aramıştınız?
Tamer: Ben emniyetten geliyorum cinayet masasından Tamer Arslan.
Ali: Evet.
Tamer: İçeri girebilir miyim delikanlı?
Ali: Neden?
Tamer: Birkaç soru sormam gerekiyor cinayetle ilgili.
Hüseyin içeriden seslenir Tamer ve Ali birbirlerine bakarak Hüseyin’i dinler.
Hüseyin: Ali kim gelmiş?
Ali: Cinayet masasından polis gelmiş!
Hüseyin yerinden kalkarak kapıya koşar adım yürür.
Hüseyin: Oğlum ne bekletiyorsun memur beyi içeriye alsana. Buyurun beyefendi. İçeri geçin şuradan.
Salona geçerler Tamer gözleriyle evi gezer ortada Ali ve Hüseyin’den başka kimse yoktur.
Tamer: Duyduğum kadarıyla maktule’nin birde kızı varmış?
Hüseyin: Evet. Odasında çok üzgün bugün işe bile gidemedi kızcağız.
Tamer: Nerede çalışıyordu?
Hüseyin: Büyük bir markette çalışıyor kasiyer olarak.
Tamer: Kaç yaşında?
Hüseyin: Yirmi yaşında.
Tamer bir yandan not alır söylenenleri.
Tamer: Sizin mesleğiniz nedir?
Hüseyin: Berberim ben. Beni bu mahallede herkes tanır. Sorabilirsiniz yani…
Tamer: Sakin olun aksini iddia etmedim zaten. İşinizde ustasınızdır o zaman usturayı kullanırken mesela. Erkeklerin en nefret ettiği andır aslında tıraş olmak. Çocukken hep özeniriz ama ne kadar can yakıcı ve meşakkatli bir şey olduğunu fark ederiz. Her berber sizin kadar kabiliyetlide olamayabilir sonuçta siz yaş olarak çok tecrübelisiniz. Ve bu tür hatalardan daha rahat kaçınıyorsunuzdur öyle değil mi?
Hüseyin: Hı? Tabi. Yaşın vermiş olduğu bir tecrübe… 40 yıllık berberim…
Tamer: Memur olduğum için her gün mecbur tıraş oluyorum kusura bakmayın bu tıraş konusunu uzattım.
Hüseyin: Önemli değil.
Tamer: Senin adın ne delikanlı?
Ali: Ali.
Tamer: Ali sizin oğlunuz Rüya’da maktulenin kızı dimi?
Hüseyin: Evet
Tamer: Kaç yaşındasın?
Ali:18.
Tamer: Çok gençmişsin en deli çağların. Okuyor musun?
Ali: Hayır. Lise terkim.
Tamer: Çalışıyor musun?
Ali: Yemin ederim ahiret sorusu gibi evet çalışıyorum!
Hüseyin: Ali!
Ali: Sıkıldım baba ya!
Tamer: Acılı gününüzde sizi burada zor duruma sokmak istemem fakat bunları öğrenmek zorundayım.
Ali: Bunları bize niye soruyorsunuz ki sanki katilin ailenin içinden biri olacağı ne malum? Niye şüphelenilen biz oluyoruz?
Tamer: Katilin ailenin içinden birinin olmayacağı ne malum? Yada ilk şüphelenilen niye siz olmayasınız? Ayrıca maktulenin cesedi boğazı kesilmiş bir halde evinden sadece iki sokak ötede bir uzaklıkta bulunmuşsa.
Hüseyin: Kusura bakmayın oğlum çok üzgün vefat eden annesini bir başka severdi de.
Tamer: Acınıza saygım var. Elimden gelen bir şey yok bunları sormaktan başka. Bir de Rüya ile görüşmek isterim.
Hüseyin: Hiç sanmıyorum ama yine de bir bakalım. Cenazeden sonra kendini odasına kapattı. Aslında korkuyorum kendine de bize de zarar verecek diye.
Rüya’nın odasının kapısını çalarlar fakat hiç ses çıkmaz. Tamer Rüya’ya seslenir.
Tamer: Rüya ben tamer cinayet masasından. Biliyorum üzgünsün ama seninle de konuşmam gerek. Eğer annenin rahat uyumasını istiyorsan benimle konuş. Emin ol bana yardımcı olabilirsen için çok rahatlayacak.
Ali: Off!
Ali bu sözlerden rahatsız olur katilin kendisi olabilme ihtimalinin düşünülmesi onu rahatsız eder. Bu sırada Rüya kapının kilidini açar ve yatağına oturur Tamer kapıyı açar içeri girip Rüya’nın yanına yaklaşır.
Tamer: Merhaba Rüya.
Rüya: Hı hı.
Hüseyin kapıyı açar içeri girmek ister Tamer yalnız konuşmak istediğini söyler Hüseyin oda dan geri çıkar.
Tamer: Odan çok güzelmiş. Müzik setin ,akvaryumun çok hoş. Balıkları çok seviyorsun sanırım ne çok balığın var.
Rüya: Annem aldı balıkları oda çok severdi.
Tamer: Anneni son olarak ne zaman gördün?
Rüya: Bilmiyorum.
Tamer: Ne demek bilmiyorum? Annen evde devamlı sizinle kalmaz mıydı?
Rüya: Hatırlamıyorum.
Tamer: Babanla aran nasıl?
Rüya: Benim babam öldü!
Tamer: Üvey babanı sevmiyor musun?
Rüya: Evet.
Tamer: Neden?
Rüya: Beni hep rahatsız ediyor öpmek istiyor…
Tamer: Ne? Doğrumu söylüyorsun Rüya? Bu söylediklerin çok önemli şimdi her şeyi baştan anlat bana.
Rüya: Her şey ben bir gece nefessiz kalınca başladı. Yedi yıl önce boğuluyordum yatakta yatarken.
Tamer: Neden boğuluyordun?
Rüya: Bilmiyorum. Birden nefes alamadığımı fark ettim küçük nefeslerim bana yetmiyordu çok derin nefes almak istedim ama olmadı. O sırada oda da o da vardı bana yaklaşıyordu. Daha fazla dayanamadım annemin yanına koştum sonra bayılmışım…
Tamer: Ağlama…
Rüya: Sabah uyandığımda salonda yatıyordum geceyi hastanede geçirmişim.
Tamer: Teşhis neydi peki?
Rüya: Bilmiyorum!
Tamer: O defter nedir? Günlük mü tutuyorsun?
Rüya: Hayır günlük değil o.
Tamer: Peki neden şimdi onu kucakladın sakladığın bir şeyler mi var?
Rüya: Hayır yok! Konuşmak istemiyorum artık çık odamdan!
Tamer: Tamam sakin ol. Ne zaman konuşmak istersen bana haber ver söyleyeceklerin annen için çok önemli bilhassa da elindeki defter. Kendine iyi bak Rüya.
Tamer odadan çıkar onları bekleyen ali ve Hüseyin merakla yanına yaklaşır.
Tamer: Yalnız konuşmamız gerek.
Hüseyin: Odana git sen.
Ali: Tamam.
Ali odasına gidiyormuş gibi yapıp onları dinler.
Tamer: Kızınız yedi yıl önce bir rahatsızlık geçirdi mi?
Hüseyin: Yedi yıl önceee… Evet. Geçirdi!
Tamer: Rahatsızlığı neydi?
Hüseyin: İlk teşhis panik ataktı daha sonralar psikoloğa gitmeye başladı onlarda şizofren diyorlardı. Hatta bir ara ilaçlar kullandı. Sonra ilaçlar kesilince hayaller çoğaldı.
Tamer: Bununla ilgili belgeler var mı elinizde doktor raporu filan.
Hüseyin: Heyet raporu vardı ilaçlar için.
Tamer: Görebilir miyim?
Hüseyin: Tabi.
Tamer: Kızınız sizinle ilgilide bir takım şeyler anlattı.
Hüseyin: Biliyorum… Buyurun rapor. Beni kendisini taciz etmekle suçluyor dimi?
Tamer: Maalesef öyle bu söyledikleri gerçek mi?
Hüseyin: İnanın çok utanıyorum çok üzülüyorum ben ona yıllardan beri hiç o gözle bakmadım. Kendisi hasta hayaller görüyor. Koskoca adamım ama onun bu halinden ürküyorum. Belki de annesini…
Tamer: Acısı çok büyük bunu düşünmek bile istemem sonuçta annesi. Ben artık gideyim sizlerle tekrar konuşmam gerekebilir. İyi akşamlar.
Hüseyin: Size de.
Tamer’in aklı karışmıştır ailenin her bir ferdi ayrı bir telaş içindeydi. Ali’nin gereksiz çıkışları Rüya’nın bozuk ruh hali Hüseyin’in rüya’yı suçlar ithamları tamer’i her biri için ayrı olarak şüphelendiriyordu. Bu yüzden ilk olarak Ali’nin çalıştığı sandviç büfesine gider ve araştırmasına başlar.
Tamer: Merhaba.
Mehmet: Merhaba ne istemiştiniz?
Tamer: Ben bir şey yemeyeceğim birini soracaktım.
Mehmet: Kimi?
Tamer: Ali akça burada mı çalışıyor?
Mehmet: Evet. Siz kimsiniz niye soruyorsunuz?
Tamer: Ben cinayet masasından görevli memurum. Sizin bilginize ihtiyacım var üçüncü şahıslar olarak.
Mehmet: Ne oldu ki?
Tamer: Biliyorsunuz üvey annesi öldürüldü…
Mehmet: Evet biliyorum hiç sevmezdi annesini hatta ondan para sakladığını buna çok kızdığını söylemişti.
Tamer: Ali her şeyini sana böyle açıkça anlatır mıydı?
Mehmet: Yok be ağabey içki çözüyordu onun dilini normalde kapalı kutudur benim arkadaşım.
Tamer: Çok mu içerdi?
Mehmet: Evet içmeyi o alemleri sever.
Tamer: Hangi alemleri şunu açıkça anlatsana? Nerede takılırdı?
Mehmet: Devamlı gittiğimiz bir birahane var orada kadınlarda oluyor. Yeni bir kadın geldi oraya bu ona dadandı. Artık kadın mı ona dadandı belli değil de.
Tamer: Kim bu kadın?
Mehmet: Ahu hatta onların iki sokak ötesine yeni taşındı gizliden gizliye ilişkileri başlamıştı.
Tamer: Kadının evini tam olarak biliyor musun?
Mehmet: Bilmiyorum ama çalıştığı birahaneyi söyleyebilirim.
Tamer: İyi olur.
Tamer Ahu’nun çalıştığı birahaneye gider ve kimliğini gizli tutarak adresini almayı başarır. Soluğu Ahu’nun evinde alır.
Ahu: Kimo?
Tamer: Cinayet masasından Tamer Arslan. Kapıyı açar mısınız?
Ahu: Ne vardı? Ne cinayeti?
Tamer: İçeri girebilir miyim?
Ahu: Evet.
Tamer: Ali Akça’yı tanıyor musunuz?
Ahu: Eeee! Şeyy! Fazla tanımam!
Tamer: Benim öğrendiğim kadarıyla ilişkiniz çok ilerlemiş Ali ifadesinde öyle açıkladı.
Ahu: Ne? Evet. Var böyle bir şey ama ciddi bir şey değil. Ne olmuş ki? Yoksa ona bir şey mi oldu?
Tamer: Ona bir şey olmadı üvey annesi öldürüldü.
Ahu: Ne? Nasıl olur? Üzüldüm.
Tamer: Tanıyor muydunuz maktuleyi?
Ahu: Yok tanımıyorum.
Tamer: Öldürüldüğü gece son olarak sizin evinizden çıkmış görgü şahitleri var.
Ahu: Ne? Bana temizliğe gelen kadın o muydu yani?
Tamer: Evet öyle, neden bu kadar çok şaşırdınız?
Ahu: Şaşırdım çünkü birlikte olduğum adamın annesi temizliğe gelen kadın çıkıyor ve öldürülüyor. Bu şok edici…
Tamer: Ali nasıl biri? Annesiyle arası nasıldı?
Ahu: Bilmiyorum.
Tamer: Peki annesinin öldüğü akşam onların evlerinin kapısının önünde ne arıyordun? Neler konuştunuz?
Ahu: Ne konuşması?
Tamer: Sakın itiraz etme sizi o gece konuşurken gören komşular var! Çok telaşlıymışsın o gece tartışmışsınız hatta neden?
Ahu: O gece kadın evimden gittikten sonra eski sevgilim başımın belası adnan geldi. Beni tartakladı inanmıyorsanız kollarıma bakın çürük içinde. Ali’den yardım istemek için gittim zaten bana yardım etmek zorund…
Tamer: Zorunda mıydı?
Ahu: Yok! Yani beni koruması gerekirdi!...
Tamer: Ali beni korumak zorundaydı dedin neden seni korumak zorundaydı!
Ahu: Memur bey beni sıkıştırmayın lütfen yanlış cümleler kuruyorum.
Tamer: Bu laf kalabalığını bir kenara bırakalım lütfen Ali hakkında ne biliyorsanız çabuk anlatın.
Ahu: Annesini sevmezmiş ondan para sakladığını öğrenince çok sinirlenmiş…
Tamer: Ve onu öldürme planı kurdu yer mekan olarakta senin evini kullandı öyle mi?
Ahu: Yok öyle bir şey! Ben bilmeden onunla anlaştım temizlik için zaten buraya yeni taşındım!
Tamer: Nereden bileyim planlı olarak taşınmadığını sonuçta işin sonunda bankadaki paralar var!
Ahu: Gerçekten bir ilgim yok tamam Ali bunu düşündü ama yapamadan annesini kaybetti zaten!
Tamer: Ne?
Ahu: Ali böyle bir şey düşünmüş yapacaktı ama yapamadı. Vallahi billahi de!
Tamer: Yapacaktınız! Bu planın içinde sende vardın.
Ahu: Hayır ben yoktum yemin ederim!
Tamer: Sizinle konuşmamıza emniyette devam edebilir miyiz?
Ahu: Ama ben bir şey yapmadım ki!
Tamer ahu ve Ali’yi emniyette sorguya çeker. Bu arada cinayet aleti küçük keskin çakı boş bir arazide bulunur. Üzerinde parmak izi olan çakı incelemeye alınır. Ahu ve Ali’nin parmak izi çakının üzerindekiyle uyuşmaz. Bu arada Hüseyin’in parmak izi de alınır ama onunki de uyuşmaz. Sorguları bittikten sonra biraz daha nezarette tutulduktan sonra salınırlar. Tamer çakının bulunduğu yerle ilgili bir bağlantı kurar çünkü Rüya’nın çalıştığı marketin ilerisindeki boş arazide bulunmuştur çakı. Tamer’in şüpheleri Rüya üzerinde yoğunlaşır ve onu tekrar görmek için evine gitmeyi düşünürken beklenmedik bir haber alır. Rüya intihar etmiştir. Genç kızın ölümüne üzülen Tamer cinayete ışık tutacağını düşündüğü günlüğü alabilmek için evlerine gider.
Tamer: Merhaba. Başınız sağ olsun.
Hüseyin: Sağ olun.
Tamer: Acınız taze biliyorum ama Rüya’nın odasını görmem gerekiyor?
Hüseyin: Neden?
Tamer: Odasında bulabileceğim ipuçları olabilir.
Hüseyin: Girebilirsiniz tabi.
Tamer Rüya’nın odasına girer ve günlüğünü alıp çıkar. Baş sağlığı dileyerek evden ayrılır. Tamer evinde günlüğü okumaya başlar her bir sayfa ayrı bir öykü anlatıyordur. Anlattığının hangisi gerçek hangisi hayal mahsulü insan anlayamıyordu. Defterin son sayfalarına yani Zehra’nın öldüğü geceye ve Rüya’nın intihar ettiği güne gelince gerçeklere yaklaşmaya az kalmıştı.
19.01.1998 Pazartesi Saat: 00.00
Bir çift göz var üzerimizde… Annemin benim… Kimse bana inanmıyor ama o yaptı! Ali geçen gün annemi sıkıştırdı para için ondan nefret ediyorum birde Hüseyin’den birde… Annem gelebilecek mi acaba?
Tamer Rüya’nın yazdığı bu satırları çözmeye çalışırken diğer sayfalardaki yazılar gerçekleri açıkça anlatıyordu.
20.01.1998 Salı Saat:22.00
O geceyi unutamıyorum… Anneciğim seni çok özledim beni affet…
21.01.1998 Çarşamba Saat: 23.00
Ben dayanamıyorum artık yaşamakta istemiyorum İsmet…
22.01.1998 Perşembe Saat: 23.14
Bugün kardeşimi sorguya götürdüler ama o yapmadı ki… Sadece annemi çok kırdı… Onu sevmiyorum o benim gerçekten kardeşim mi?
23.01.1998 Cuma Saat: 20.35
Benim yüzümden annem öldü kardeşim hala sorguda. Anne sensizliğe katlanamıyorum vicdanım acıtıyor canımı. Artık yaşamak istemiyorum İsmet yaptı…
24.01.1998 Saat: 17.00
İsmet bizim markette güvenlik görevlisi beni çok seviyordu bende onu… Sonra birlikte olduk artık onun isteklerine hayır diyemezdim, evlenmemiz için… İsmet’e engel olamadım annemle sokakta karşılaştığımız gece. Her şey bir anda gelişti… Nasıl hangi arada çıkardı o çakıyı cebinden, annem kanlar içinde yere yığıldı… Üstüm başım kan içinde… İsmet yaptı… İki üç kuruş için…Bekle beni anne… Affet beni…
Tamer son sayfayı okur okumaz soluğu emniyette alır ve İsmet’i çalıştığı markette bulup ifade vermesi için emniyete alır. Çakının üstündeki parmak izi İsmet’in parmak iziyle aynıdır. Çok fazla direnmeden de suçunu itiraf eder. Adliyeye sevk edilir. Bir cinayet dosyası daha böylelikle aydınlığa kavuştuktan sonra tozlu raflara kaldırılır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.