- 939 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
ALİ OSMANDAN ÂL-İ OSMANA -15 -
2 Ekim 1730 Pazartesi günü Sultan Mahmut Han’ın cülusu ( Tahta geçişi ) İçin atılan topların sesleri ile uyandı İstanbul halkı yeni bir güne. Cülus törenini Sadrazam Silahtar Mehmet Paşa yönetiyordu. Babüssaade önüne konan tahta I. Mahmut Padişah olarak oturduktan sonra protokol sıra ile ona bağlılıklarını bildireceklerdi.
Patrona Halil bu cülus töreninde ilk gövde gösterisini yaptı. Yalınayak bir vaziyette ve üzerinde yeniçeri kıyafetleriyle katılmıştı biat törenine. Muslu Beşe ve diğer yoldaşları da öyle. Ayrıca hepsi de silahlıydılar. Bu durum büyük bir skandaldı ama yeni Padişah üzerinde durmadı fazla
Padişah küçücük bir ayaklanmayı bir sadrazamın ve otuz altı devlet görevlisinin kellesini alabilecek büyük bir isyana döndürebilen bu adam ve onun arkasındaki sayısını bilemediği adamlarından çekiniyor, Patrona Halil ise bu çok da tanımadığı Padişahtan çekinmekle birlikte onun karşısında güç gösterisinde bulunmazsa halkın ve askerin gözünde prestij kaybedeceğini biliyordu.
Biat töreni bittikten sonra Padişah kendisinin tahta çıkmasında en önemli rolü oynayan bu kişi ile görüşmek istedi ve onu huzura çağırarak sordu:
-Benim bu tahta iclasımda(tahta çıkma ) önemli hizmetler gördün. Benden bir isteğin var mıdır?
-Sağlığınızdan başka ne isteğim olabilir Hünkarım. Parada pulda, makamda, rütbede gözüm yoktur benim. ‘’KENDİM İÇİN BİR ŞEY İSTİYORSAM NAMERDİM. ‘’ Yalnız eski sadrazamlar zamanında konan ve halka çok ağır gelen bazı vergileri ve Malikane usulünü kaldırırsanız bu kulunuzu ve halkı sevindirmiş olursunuz.
Padişah karşısındaki bu kılıksız herifin bu derece alicenaplığının altında neler yattığını az buçuk tahmin ediyordu. O kendisini bir Halk Kahramanı yaparak dokunulmazlığını sağlamlaştırmak ve bu arada Devlet-i Âliyeyi perde arkasından yönetmek istiyordu.
Padişah Nişancısını çağırarak halktan olağan üstü durumlarda alınan avarız vergisinin ve malikane usulünün[*] kaldırıldığı yolundaki fermanını yazdırırken odasının kapısı çalınmadan içeri bir giren oldu. Gelen Padişahın annesi Saliha Sultandı. Zaten Valide Sultanlar dışında hiç kimse o odadan içeri böyle kapı çalınmadan giremezdi.
Saliha Sultan devlet ve siyaset işlerinden anlamazdı. O -annelik içgüdüleriyle- oğluna tahtın yollarını açmış olan Patrona Halil’e büyük bir minnet duymaktaydı ve bu minnetinin ifadesi olarak Sarıldı Patrona’ya.
-Bak Mahmud’um bak...Bu gördüğün arslan parçası var ya işte bu benim evlad-ı sanimdir ( ikinci evladım ) O her ne isterse ver.
Sultan Mahmut şaşırmıştı. Annesine ‘’Ona güzel bir ölüm vereceğim merak etme ‘’ diyemezdi elbette. Sadece ‘’ Sen merak buyurma Valide gereken ne ise yapılacaktır ‘’ diyebildi.
Valide Sultandan da desteği gören Patrona’nın ağzı kulaklarına varmıştı adeta. Hele hele Saliha Sultan daha sonra kendisine ‘’ Evladım sen yeter ki iste…Karındaşın Mahmud sen ne istersen yapacak ‘’ deyince Patrona Halil daha önce hazırlamış olduğu listedeki en küçük mevkilerden bir yoklama çekmenin tam zamanı olduğunu düşünerek başladı sıralamaya. O sıraladıkça, daha padişah bir şey demeden Valide Sultan ‘’Muvafıktır’’(Uygundur ) diyordu.
-İstanbul Kadılığına Müderris İbrahim getirile.
-Muvafıktır
-Niş’li Kel Mehmet Yeniçeri Ağalığına getirile.
-Muvafıktır.
-Urlu Mürteza Sekbanbaşılığa[**] getirile
-Muvafıktır.
Nişancı Padişah’a baktı. Padişah I. Mahmut -içi içini yese de hem annesini üzmemek hem de Patrona ile hesaplaşabilmek için onun gücünü anlamak açısından zamana ihtiyaç duyduğundan- başını salladı:
-Muvafıktır.
‘’KENDİM İÇİN BİR ŞEY İSTİYORSAM NAMERDİM’’ diyen Patrona Halil yandaş ve yoldaşlarını önemli görevlere getirmeye başlamıştı ama bu iş bu kadarla kalmayacaktı elbette. Daha listesinde bir sürü yoldaşı vardı. Onlara sağlanacak olan her makam ve mevki devlet üzerindeki pençesini daha da sağlamlaştırdığı gibi onların serveti kendisin serveti sayılırdı nasıl olsa . Ne gerek vardı aç gözlü görünmeye?
I. Mahmut’la görüşmesinden sonra arkadaşlarının yanına dönen Patrona Halil büyük bir zafer daha kazanmış olmanın sarhoşluğuyla zafer sarhoşluğundan şarap sarhoşluğuna geçiş yapmak istedi. Ama artık öyle uluorta yerlerde, her kesin gözü önünde içemezlerdi. Ne de olsa ‘’Şeriat isterüz’’ diye bir ayaklanma yapmışlardı. Bu saatten sonra yine Galata Meyhanelerine takılmak olmazdı. İyi ama doğru dürüst bir evi de yoktu.
Saraydan epey uzaklaştıktan sonra Muslu Beşe sordu.
-Ne dedi Padişah Efendi ha?
-Ne diyecek ? Çok teşekkür etti ve ‘’dile benden ne dilersen’’ dedi.
-Eeee o zaman niçin buradasın?
-Anlamadım…Niçin?
-Yani sadrazamlık istemedin mi? Koskoca sadrazamın ne işi var sokaklarda?
-Çüüüşşş bre…Sadrazamlığı öyle kolay verirler mi adama? Hem ben ne anlarım sadrazamlıktan.
-Eee ne istedin peki?
-Yahu salla gitsin…Bu saatten sonra Sultan Mahmut ülkenin, biz de İstanbul’un Sultanıyız. İstanbul’a sultan olan da ülkeye sultan olacağından aynı zamanda ülkenin sultanı da biziz.
-Ne sultanlık ama bir evimiz bile yok.
-Hah..İşte ben de şimdi tam olarak onu düşünüyordum. Bundan böyle meyhanelerde kafa çekmek olmaz. Ne de olsa ‘’Şeriat isterüz’’ diye kıyam eyledik. O halde bize bir konak lazım ki kimse içinde ne ettiğimizi bilmesin.
-Kimin konağını düşünmektesin ?
-Şıkk-ı Evvel Defterdarı[***] Ali Bey’in konağına ne dersin?
-Mükemmel olur. Bayılırım.
-O zaman sana daha da bayılacağın bir haber vereyim. Sen de Kul kethüdası[****] olacaksın yakında.
-Oh oh maşallah. Çok teşekkürler. İyi de sen ne olacaksın?
-Hâla anlamadın mı? Ben padişah oluyorum padişaaahhh.
-Anlamadım. Âl-i Osman ne olacak peki?
-Yahu ben ne diye senin gibi salağa laf anlatmaya çalışıyorum ki. Âl-i Osman değişmez. Hiç kimse kabul etmez Osmanlı soyundan başkasının padişahlığını. Devletin başında yine Sultan Mahmud Han olacak ama devleti ben idare edeceğim anladın mı?
-Anladım Padişahım…Haydi şimdi şu konak işini halledelim.
Patrona Halil ve Muslu Beşe arkalarındaki kalabalık bir grupla Defterdar Ali Bey’in konağına geldiklerinde adam daha onlar bir şey demeden konağını boşalttı.
Muslu Beşe ile Ali Bey’in konağına yerleşen Patrona Halil de o gün bir biat töreni düzenledi…Birlikte yola çıktığı on altı yoldaşı dışında ona katılan daha yüzlerce yoldaşı aynen bir hükümdara biat eder gibi Patrona Halil’in elini öpüp ona ‘’Baba ‘’ dediler. O artık devletin derinlerine nüfuz etmiş bir liderdi. Koskoca bir padişahı tahtından indirmiş, bir diğerini tahta oturtmuştu. Padişah bile ondan korkmaktaydı Patronanın adamlarının gözünde.
3 Ekimden itibaren Patrona Padişaha yeni listeler sunmaya başladı. İlk etapta bir genel af ilan ettirdi. Böylece Damat İbrahim Paşa döneminde hapse attırılan, sürgüne gönderilen ne kadar it-kopuk takımı varsa hepsi serbest kaldı. En küçük görevlerden olan Kürsü Şeyhliği görevine bile onun istediği kişiler atanmaktaydı.
6 Ekimde Padişahın Kılıç kuşanma Töreni vardı. Bu tören her tahta çıkan Padişah için yapılırdı. Tahta çıkan her padişah İstanbul’un Eyüp İlçesindeki Eyüp Sultan Camiine gelir, orada törenle Padişahın beline Hz. Peygamber’in Topkapı Sarayında bulunan kılıcı takılırdı. Bu kılıç tabii ki sadece bu törende padişahın beline Şeyhülislam tarafından takılır, daha sonra çıkarılarak tekrar aynı yerine konurdu. Bir gelenekti bu Osmanlı Devletinde ve Yavuz Sultan Selim zamanından beri sürdürülmekteydi.
Padişah Edirnekapı Üzerinden maiyetiyle ve kalabalık bir halk topluluğu ile Eyüp Sultan Camiine geldiğinde Patrona Halil ve adamlarını kalabalık bir gurup olarak orada gördü. Pırlantalarla süslü atların üzerindeydiler ama atlarına gösterdikleri özeni kendilerine bir nebze olsun göstermemişlerdi. Yine yalınayak ve yine adeta paçavra denilecek kıyafetler içindeydiler. Padişaha resmen kafa tutuyorlardı tüm protokol ve devlet geleneklerini çiğneyerek. Halk ve Padişahın erkanı celali ( eşkıya ) kılıklı adamlardan oldukça çekiniyordu. Çünkü Padişah bile onlara bir şey diyemiyor ve bu serseriliğin önüne geçmek için kılını kıpırdatmıyordu.
O anda Sultan Mahmut’un içinden geçenler ise Patrona Halil ve yandaşları için hiç de hayırlı şeyler değildi. Hani Haccac-ı Zalim[*****] bir gün mescide gelip ‘’İçinizde kesilme zamanı gelmiş olgun keller görürüm’’ dediği gibi, O da kesilme zamanı giderek yaklaşmakta olan olgunlaşmaya yüz tutmuş kelleler görmekteydi karşısında.
Bazı keller alınacaktı mutlaka ama I. Mahmut hiç bir zaman zalim değildi.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
[*] Malikane usulü: Devlete ait bir arazi ya da gelir kaynağının belirli bir süre için( Genelde üç ay ) kira karşılığı olarak belirli kişilere verilmesi olan Mukataa sisteminin yerine gelen sistemdir…Malikane sisteminde bu belirli süre artık ömür boyu olmuştur.
[**]Sekban başı: Yeniçeri Ocağına bağlı bir birimin başı…Yeri geldiğinde Yeniçeri Ağasına vekalet ederler.
[***]Şıkkı Evvel Defterdarı: Baş defterdar.
[****] Kul Kethüdası: Yeni çeri Ağası ve Sekbanbaşından sonraki Yeniçeri komutanı...Sekbanbaşının ve ağanın yardımcısı.
[*****] Haccac- Zalim: Emevi valisi…Emeviler lehine çok kan dökmüş birisi…En nefret uyandıran icraati Mekke kuşatması sırasında Kabe’yi mancınıklarla taşa tutmuş olmasıdır.
YORUMLAR
Ben biraz gerilerde kaldım ama kısa zamanda yetişirim artık..
Hem böyle daha iyi...
Bir arkadaştan henüz okunmamış cilt cilt Teksas-Tommiks almak gibi valla... :)))
sami biberoğulları
Evet uzun zaman oldu görüşmeyeli. İnşallah sağlık sıhhat yerindedir.
Teksa-Tommiks esprin hoşuma gitti. Zamanında babamdan dayak yeme pahasına az okumadım onları..
Selam ve sevgilermle.
Fikret Yılmaz Çavdar
Yaramaz bir şey yok..
Biraz işlerim yoğun olduğundan pek sık ilgilenemiyorum.. :))
Sami hocam, sitede sıkılmadan ve devamını merak ettiğim bir yazı dizisi. Gerçekten çok beğeniyorum. Kaleminizin gücü, okuru esir alıyor. Bu bir Allah vergisi. İnsan her şeyi bilebilir ama bildiği gibi kaleme alamaz. İşte, siz bunu çok güzel yapıyorsunuz.
Tebrikler, saygılar...
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
İşin doğrusu ben bile bilmiyordum bazı husuları...Araştırdıkça bulduğum, bulunca da yakın tarihimizle olan benzerlikler beni de şaşırttı.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve saygılar.
Patrona Halil arkadaşları ve isyanlarının bastırılamasını tarih dersinde öyle ezberlemiş ki hiç unutmamışım... Şimdi yine bilgilerimi sayenizde tazeledim...Teşekkürler emeğiniz için...Sevgiler hocam...
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Gelecek bölümde artık Patrona Halil diye biri kalmayacak. Ne demişler ''Sabrın sonu selamettir '' I.Mahmut tam 47 gün lük bir sabrın sonunda selamete erişecek.
Selam ve saygılar.
I Mahmut patrona Halilden ve onun isteklerinden nasıl kurtulacak Ptrona Halilin elini öpmeleri ve baba dmeleri Demirel i aklıma getirdi öğreniyorum tarihi hocam bize kıl Mustafa anlatmadı bunları
tebrikler
selam ve sevgiler
sami biberoğulları
Daha sonraki bölümlerde Patronaın işi bitecek...Kıl Mustafa'ya gelince: Zamanı çok kısıtlıydı...Ondan öğretemedi..
Selam ve sevgiler
ne hallere düşmüş koca hanedanlık...... kalem o kadar güzelki tarihi sevmem diyenler bir kere okusa tiryakisi olur yine müthiştin hocam saygılar
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.