- 812 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
HUZUR EVİ 4
Ahmet Bey kafeye girince şok oldu, şaşkınlıktan kala kaldı. Kafede birkaç kişinin elinde kırmızı gül vardı, ne yapacağını bilmiyordu çok şaşırmıştı. Nasıl olur bu kadar çok kişinin elinde nasıl gül olabilir. Ne yani ‘’bunlar gül bayramını mı kutluyorlar’’dedi. Kendi kendine güldü ‘’gül bayramımı olurmuş’’ diye. Sonra kapıda çarpıştığı çiçekçi kadın aklına geldi demek ki o burada herkese gül satmıştı. Şimdi ne yapacağım diye düşündü. Hemen dışarıya çıktı belki çiçekçi kadına yetişip sorabilir, kimlere sattığını öğrenebilirdi. Dışarı çıktığında çiçekçi kadını göremedi, demek ki gitmişti ‘’ tüh yetişemedim’’ dedi.
Tekrar içeriye girdi kimin Gül Hanım olabileceğini düşündü. Etrafa bakında orta yaşı biraz geçmiş hoş güzel bir bayan aradı gözleri. Aradığı gibi Gül Hanım yaşlarda olabileceği mümkün birkaç tane bayan vardı içeride, ama hiç biride yalnız oturmuyordu.’’ Biri Gül’ün yanına oturduysa ya da Gül kendisini tanıyamazsa’’ diye içinden geçirdi, ‘’o zaman ben ne yaparım’’ diye panikledi. Kendisi gibi, kendi yaşlarında iki bey daha vardı. Sonra kırmızı bluzlu bayan aradı gözleri, iki bayanın üzerinde kırmızı buluz ve siyah etek vardı. ‘’Allahım şansa bak ya dedi kendi kendine şimdi ben ne halt edeceğim’’ dedi.
Ne yapacağını bilemez halde içeriye doğru ilerledi. Kırmızı bluzlu siyah etekli iki bayanı incelemeye başladı acaba yanlarına gidip sormalımıydı. Yalnız oturmuyorlardı, yanında oturan adam yanlış anlarsa bu yaştan sonra sapık damgası yemek de vardı. Yanlarına gidip de ne diyecekti yani, siz Gül hanım mısınız? Kadın ne demek istiyorsunuz bu ne cüret derse yada yanındaki adam sen benim karıma asılıyor musun? Ahlaksız diye bağırırsa, kendini nasıl savunacaktı. ‘’Acaba yüksek sesle Gül diye bağırsam mı, eğer buradaysa benim der’’dedi.
Elinde kırmızı gülle şaşkın bir halde kafenin ortasında kalakaldı. Etrafına bakınıyordu ne yapsam diye düşünürken biri omzuna dokundu. Ahmet Bey arkasını döndü, kırmızı bluzlu kendisine gülümseyen çok hoş bir bayanla göz göze geldi. Kadın Ahmet Beyin elindeki çiçeği gözleriyle göstererek ‘’Ahmet Bey’’ dedi. Ahmet Bey ‘’Gül Hanım’’ dedi. Her ikisi de başlarını evet anlamında başlarını salladı. Çok sıcak bir şekilde tokalaştılar, Ahmet Bey kocaman bir oh dedi. Sonra cam kenarında boğazı gören bir masaya oturdular.
Ahmet Bey içeri girince yaşadığı şaşkınlığı kendisinden başkalarının da ellerinde gül gördüğünü ve Gül Hanım gibi birkaç kişinin de kırmızı bluz giydiğini gördüğündeki şaşkınlığını anlattı. Gül Hanıma ‘’benim olduğumu nasıl anladınız’’ diye sordu. Gül Hanım ‘’içeriye girdiğimde birçok kişinin elinde gül görünce bende çok şaşırdım. Elinde gülle ortalıkta şaşkın halde bir adam gördüm, sizin Ahmet Bey olabileceğinizi düşündüm. Ne yapsam sorsam mı acaba dedim. Sonrada size sordum çok şükür sizmişsiniz’’ dedi.
Ahmet Bey karşısındaki bayana baktı çok hoştu yaşlı değildi. Çok güzel gülümsüyordu, çok tatlı konuşuyordu. Ona karşı içinden bir şeylerin aktığını hissetti. Onun içtenliğine ve samimiyetine karşılık verdi. Gül hanımda beni beğendi her halde diye düşündü, çünkü çok içten gözüküyordu. Çok da kibar konuşuyordu.
O gün orada saatlerce konuştular. Bir birilerine kendilerini anlattılar, nelerden hoşlandıklarını, hoşlanmadıklarını öğrendiler. İkisi de çok mutluydu ve çok güzel zaman geçiriyorlardı. Saatlerin nasıl çabucak geçtiğini anlamamışlardı bile, akşam olmuştu ve ayrılma zamanıydı. Birlikte vakit geçirmekten mutlu olduklarını ve tekrar görüşmek istediklerini söylediler. Bir daha görüşmek için sözleşerek ayrıldılar.
Daha sonra da birkaç kez daha görüştüler, geçmişlerini anlattılar. Gül Hanım 64 yaşındaydı, dört yıl önce eşini kalp krizinden kaybetmişti. Emekli hemşireydi, iki kızı vardı, onlarda evlenmiş hayatlarını kurmuşlardı. Kendiside kocasıyla birlikte yaşadıkları evde yalnız yaşamaktaydı.
Ahmet Bey, Gül Hanımı düşününce mutlu oluyordu. Artık emindi, bu gün soracaktı onla hayatını birleştirmek istiyordu. Ona evlenme teklif edecekti. Elini ceketinin iç cebine attı kutunun kadife kaplaması kalbi gibi yumuşacıktı. Cebinden çıkartmadan kutuyu okşadı.
Fatma Teyze saatine baktı ziyaret saati gelmişti. Yavaş yavaş ziyaretçiler gelmeye başladı. Fatma Teyze de bu hafta dördüncü oğlu Ali ziyaretine gelecekti. Tam sekiz çocuğu vardı ve hiç birinin yanına sığamamıştı. Çok garip ‘’bir anne baba sekiz on çocuğa bakıyor büyütüyor ama sekiz çocuk bir anneye bakamıyor’’ dedi. Gözleri doldu bir anda kendini kötü hissetti. Kapıda oğlu Ali ve Torunu Mert’i görünce bütün üzüntüsü geçti. Sevgiyle onları kucakladı bağrına bastı.
Fatma teyzeyle oğlu sohbet ederken torunu da etraf da dolaşıyordu. Her yere çok dikkatli bakıyor etrafı araştırıyordu. Sonra babaannesinin kucağına oturdu, daha altı yaşındaydı. Babaannesine bakıp çocukça bir saflıkla
-Babaanne burası ne güzel bir yermiş.
-Evet oğlum sıvamadığım sekiz evladımın evinden sonra güzel doğru söylüyorsun.
Ali başını öne eğdi ne diyeceğini bilemiyordu. Söylenecek bir şeyde yoktu annesi haklıydı.
Devam edecek
YORUMLAR
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
size sevgilerimi yolladım
Küçük eve sığan bir sürü çocuk ve yaşlılar..Kocaman eve sığamayan bir ana !!!
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selamlar saygılar
beklettiniz bu sefer, merak ettirdiniz
hayattan kesitlerdi
kutlarım
selam ve sevgilerimle
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
SELAMLAR SAYGILAR
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
ben oralara huzursuzluk evleri diyorum...anneyi oraya düşüren evlat hangi yüzle ziyarete geliyorki.... ,içimi acıttın.... haaa birde b nerelerdesin özledik yazılarını saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selamlar saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Nedendir bilinmez...
Taş atsa da üzülür büyükler...
Ali başını öne eydi ama,
Belki de Fatme Teyzenin içi buruldu...
Kadir Tozlu
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selamlar saygılar
efendim yazıyı okurken düşündümde acaba kendi hayatımızımı okuyorum diye yazı çok güzel ve akıcıydı bir anda sona gelmişim heleki devamı varmışda onunla avundum emeğinize sağlık kolay gelsin saygılarımla selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selamlar saygılar
bekir odaci
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgilerimle