- 2390 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YAZMAYAYDIM BEN BU KARA YAZIYI... ÜŞÜYORUZ KOCA REİS...
“Muhsin Başkan’ı taşıyan helikopter düşmüş…”
Arkadaşımın heyecanla ve ağlamaklı bir ses tonuyla verdiği kara haber, pimi çekilmiş bir el bombası gibi düşüveriyor yüreğimin orta yerine. Kanım çekiliyor hücrelerimden. İlk şoku attıktan hemen sonra telefona sarılıyorum. Ulaşmak mümkün olmuyor.
İlk ulaşabildiğim Yusuf Hoca’m. Metanetli ve umutlu. Bilgi kirliliğinden şikayetçi. Durumu netleştiremiyoruz. Televizyon kanallarını geziyorum şuursuzca. Hemen hepsinde aynı tarz haberler. “Helikopter zorunlu iniş yaparken düşmüş, yaralılar kurtulacaklar” haberi su serpiyor yüreğime. .....
Ancak Asi Nehri gibi tersine akıyor zaman. Her dakika asır oluyor. Zaman geçmek bilmiyor. Ve bir türlü beklediğimiz o muştulu haber gelmiyor. Dakikalar, saatler ilerledikçe canım cendereye giriyor. Sığmıyorum kabıma. Görünmez bir elin kıskacında yüreğim. Odamın duvarları dört bir yandan üzerime yürüyen düşman şimdi..
Televizyonda vakarla açıklama yapan Alperenleri seyrediyorum. Ve yetiştirdiği yiğitleri gördükçe daha bir kanıyor yüreğim. Her biri bir “YAZICIOĞLU” sanki. Yüzlerinde kararlılık, gönüllerinde umut, O’nun kadar inançlı, O’nun kadar asil ve O’nun istediği gibi umutlular..
Dualar gözyaşları gibi billur billur dökülüyor dudaklardan. O’nu tanıyan, tanımayan, O’nunla aynı fikri paylaşan, paylaşmayan..
Herkes ama herkes aynı üzüntüyü yaşıyor. Dilim varmıyor söylemeye ama “ömrünü birliğe ve sevgiye adayan güzel insan, gidişin bile birliğe vesile oldu” diye geçiriyorum içimden…
Gece ve gündüz…
Dualar ve hıçkırıklar…
Umut ve hayal kırıklığı…
Hepsi birbirine karışıyor. Araftayız. Ölüm ile yaşam, gurbet ile sıla, hasret ile vuslat arası ince bir çizgideyiz. Gözümüz televizyonda, kulağımız telefonda gelecek müjdeli bir haberi bekliyoruz.
Ve düşünceler.. Beynimi kemiren düşünceler.. Anlamaya çalışıyorum ama beyhude çaba…
- İlk düşüş anında İhlas Muhabirinin ulaştığı acilde çalışan görevlinin “aynı helikopterde misiniz” vs gibi tuhaf sorularla yirmi dakika boyunca konuşarak bölgedeki tek irtibat telefonunun şarjını bitirmesini,
- Böyle hassas bir konuda, tek bir sözcüğün bile sevenleri üzerinde yapabileceği duygusal travma hesaplanmadan, bizzat üst düzey devlet görevlileri tarafından yapılan yalan yanlış açıklamaların oluşturduğu bilgi kirliliğini,
- İhlas muhabirinin çağrı merkezi ile yaptığı telefon görüşmesini defalarca yayınlayarak felaket tellallığı yapan ve duygu dünyamızı alt üst eden medya kuruluşlarını,
- Kalktığı saat, gittiği istikamet, takribi hızı ve düştüğü saat belli olan bir helikopterin enkazına 47 saat boyunca ulaşılamamasını,
Anlamıyorum.. anlayamıyorum.. anlamak istemiyorum…
Ve bugün.. Kazadan tam kırk yedi saat sonra. Hala inanamadığım o kara haber geliyor. Arz ayağımın altından kayıyor sanki..
Boşluktayım, düşüyorum.. Ben de burada üşüyorum…
….
Söyleyecek, anlatacak, haykıracak çok şey var aslında. Ancak dil söylemekten bizâr, kalem yazmaktan aciz..
TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜ’ ne adanmış ve o uğurda vuslata ermiş, her anı ilmek ilmek çileyle örülmüş bir ömür…
Güldü
Zindanda açan güldü
Ne bir gün gördü
Ne bir gün güldü…
Bir yiğit…
Bir avdet…
Bir Alp-Eren
Anlatılmaz ki
Başka bir alem
O, dünyayı gurbet bilenlerdendi..
O, yetim gözyaşı silenlerdendi…
O, cellada, ipe gülenlerdendi…
O, ölmeden evvel ölenlerdendi..
Fatihalar, tekbirler sana Başkanım. Mekânın cennet, ruhun şâd olsun.. Yüce Milletimin başı sağ olsun..
Bilinsin ki; "Bir gülün öldürülmesi, baharın gelmesini engellemez..."
Allah(c.c) Türk’ü asıl şimdi korusun…