- 643 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Samimi Mümin En Çağdaş, En Modern, En Bilgili İnsandır-II
"Dindarlık" kavramı üzerinden yapılan tartışmalar nedeniyle samimi dindar Müslüman ile bazı kesimlerin dindar model olarak dayattıkları ancak gerçekte dindar değil müşrik olan bağnaz karakter arasındaki karşılaştırmaya devam ediyorum…
Yobaz zihniyetin dışarıda bıraktığı sanat ve estetiği samimi Müslüman mükemmel hale getirmeye çalışır. Estetik, sanat ve güzellik, imana çok etki eder. Örneğin Kur’an’daki bir kıssada Sebe Melikesi’nin, Hz. Süleyman’ın muhteşem sarayına geldiğinde, mükemmel bir çalışmayla yapılmış cam zemini su birikintisi zannederek müthiş etkilendiği anlatılır.
Ardından Sebe melikesinin ruhundaki derinleşmeyi ve aldığı hazzı görürüz. Tüm bu etkileyici görünümler onun iman etmesine vesile olur. Bu yüzden Müslüman her şeyin en güzelini, en temizini, en kalitelisini ister.
Yobaz, Allah aşkından söz etmez. Genelde yaptığı; tartışma, saldırı, fitne çıkarmak, etrafa nefret saçmaktır. Mümin ise Yüce Allah’ı aşkla anlatır, muhabbetle anlatır. Resûllullah (s.a.v)’e olan aşkını, Allah rızası için olan aşkını, Allah’ın tecellilerine, yarattığı güzelliklere olan sevgiyi anlatır.
Ancak bağnaz kişilerin dilleri kilitlenmiştir, konuşamazlar... Aşkı, sevgiyi, şefkat ve merhameti anlatamazlar. Allah, niyetlerine binaen onlara sevgiden bahsetmeyi nasip etmez.
Sevgisizlik, bağnazlık korkunçtur. Yobaz, sevgiye, güzelliğe düşman, her an kavgaya hazır ve tartışmacıdır; nefret ve öfke doludur. Kendi görüşündeki, kendi çevresindeki insanlarla dahi tartışır.
Samimi mümin merhametli, nezaketlidir. Her şeye Allah aşkıyla bakar. Allah’ın tecellileri olan çocukları, kuşları sever, canlıları sever, insanları sever. Kalp kırmaz, saygılıdır, bağırıp çağırmaz. Ters konuşmaz. Esprili ve şakacıdır. Eleştirilerinde kırıcı değil yapıcı ve nezihtir.
Peygamberimiz (sav)’de Müslümanlar için güzel örnekler vardır. Onun güleryüzlülüğü, ataklığı, neşesi, şakacılığı yobazda asla yoktur. Yobaz asık suratlı, yerinde oturan, şevksiz, heyecansız, hayalî bir örnek canlandırır kafasında ve onu uygulayarak dini yaşadığını zanneder.
Yobazlar sevgisizdir ve başta Allah’ı gerçek anlamda sevmez, O’na güvenmezler. Onlara göre Allah-haşa- acı çektirmek ister, Peygamberimiz (s.a.v.) zulümden kurtarır. Hurafe kaynaklı hikâyeleri genellikle bu yöndedir.
Sakin görünmeye çalışsa da yobazın içi öfke doludur. Mütevazı görünmeye çalışsa da enaniyet doludur. Mazlum görünmeye çalışsa da içi kin ve nefret doludur. Katı, buz gibi, neşesiz, sevgisiz, donuk, üslubu bozuk bir Müslüman modeli olamaz. Soğuk, itici bir üslupla, yüzünde anlaşılmaz bir ifadeyle konuşan kişi neden örnek Müslüman olsun? Dindar olmak bunları gerektirmez. Dahası, söz konusu kişinin anlattığı, gerçek din değildir; bağnaz yalnızca kendi kafasındaki karanlığı ve kâbusunu anlatır.
Yobaz, Kur’an’ı yeterli görmez, kendini yeterli görür. Peygamberimiz (sav)’in hadislerini yeterli görmez, kendi aklını müthiş beğenir. Yüzünde bir nursuzluk, kalbinde hastalık vardır. Kendi dinine tabidir, şirk içinde yaşar. Kendisini ne kadar takva sahibi görse de Allah Katında müşriktir.
Yobazların din anlayışı, İslam karşıtlarının ekmeğine yağ sürer. Dine düşman olanlar, "bakın işte İslam böyledir, Müslüman budur" diyerek kışkırtıcılık yaparlar. Bağnazlık ölçü alınıp, İslam’a savaş açılır.
Yobazların ruh olarak Kur’an ile ve Peygamberimiz (sav)’in ahlakıyla hiçbir bağlantısı yoktur. İslam barış, sevgi ve kardeşlik dinidir. İslam’da bağışlama, anlayış ve şefkat vardır. Ama bu kişilerin saldırgan, son derece katı, yalnızca Müslüman olmayanlara değil farklı mezhep ve cemaate mensup Müslüman kardeşlerine dahi düşman olduklarını görürüz. Onlar Kur’an’ın güzelliklerinden ve Peygamberimiz (sav)’in o güzel ahlakından hiç nasiplenememişlerdir.
Samimi Müslüman dünyanın en kaliteli, en çağdaş, en modern, en temiz insanıdır. Yobaz sistemi ve dine verdiği zararı ortadan kaldırmak, Kur’an’ı öne çıkarmak, Kur’an ahlakını yaygınlaştırmak ve gerçek Müslümanlığı ve Peygamberimiz(sav)’in örnek ahlakını tanıtmakla mümkündür.
Bediüzzaman Risale-i Nur’da "Bizim düşmanımız; cehalet, zaruret, ihtilaftır" ifadesiyle üç tehlikeden bahseder. "Bu üç düşmana karşı sanat, marifet, ittifak silahıyla cihad edeceğiz" diye devam eder. İlk tehlike olan cehalete karşı mücadele ilim ve bilim silahı ile yapılacaktır.
Bediüzzaman’ın, bu üç tehlikeye karşı önerdiği yöntemlerden biri olan marifet, bu mücadelede çok önemlidir. Allah’a samimi ve kesin bir bilgiyle iman eden insanların, içten ve hikmetli sözlerle dini anlatmaları insanların vicdanlarına seslenecektir. Bu vicdan sahiplerine özel marifettir.
Birbirini sevgiyle kucaklayan, kaynaşan, bilgilerini, genel kültürlerini güçlendiren, bilim ve sanattan yararlanan modern, aydın, bilgili, sevgi dolu, merhametli ve şevkli Müslümanların sayısı arttığında ise bağnaz zihniyet de -Allah’ın dilemesiyle-tamamen etkisiz duruma gelecektir.
"... Hak geldi; batıl ise ne (bir şey) ortaya çıkarabilir, ne geri getirebilir.? (Sebe Suresi, 49)
Fuat Türker
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.